28 Şubat 2014 Cuma

Sevgili Arsız Ölüm

 

                                                Yazar: Latife Tekin
                                                Orijinal Adı:  Sevgili Arsız Ölüm
                                                Yayınevi: İletişim Yayınları
                                                Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Eylül 2013-1.Baskı
                                                                                (+23 baskı farklı yayınevlerinden)
 

1966 yılında İstanbul’a geldim. Çocukluğum keskin bir acıyla ikiye bölündü sanki. Gerçekleşmeyen düşler, aralarında doğup büyüdüğüm insanları paramparça etti. Babam hızla işçileşti ve giderek işsiz kaldı. İki ağbim ve kardeşim inşaatlarda işe girdi. Yedi kardeşin arasından titrek bir gölge gibi sıyrılıp liseyi bitirdim. Korku ve yalnızlığın içinden okula gitmenin bedelini ödedim. İnanılmaz savrulmalar, inkâr ve baskının bin çeşidi. Kente ayak uydurabilmek için boğuşup durdum. Her yanım yara bere içinde kaldı. Boğuşurken birlikte doğup büyüdüğüm insanlardan ayrı düştüm. Ama kendi öz değerlerimi, dilimi ve o insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır. Keşke onu daha soluk soluğa, daha parçalanmış bir teknikle, daha erken yazabilseydim.” (Arka Kapaktan)


Yorumlarımız:

ÖLÜM..... hem SEVGİLİ... hem ARSIZ

Tabii ki ne zaman yazıldığı; döneminde hangi sosyal, kültürel tartışmaların ülkemiz entelektüelleri arasında yoğunlaştığı; zamanında ne tür söylemlerin çekim alanına oturduğu....... Sevgili Arsız Ölüm’ü değerlendirmemizde çok çok önemli birçok kitap için olduğu gibi...
İletişim, nispeten şeffaflık, açıklık olgularının gelişmiş sayılabileceği günümüzde Latife Tekin’in 31 sene önceki çabası farklı ağırlıkla değerlendirilebilir...
Yurdum insanının sosyal kurallar, baskılar, korkular, aciziyetler, yoksun ve yoksulluklar, dayatmalar, olanaksızlıklarla örülü fiziksel ve toplumsal çevresinde....insanın içini CIZZZ ettirecek, hem gözünü yaşartıp hem ufaktan gülümsetecek kişilikler, ilişkiler, günlük ve ömürlük yaşam kesitleri seriyor Latife Tekin önümüze. Bence bunu çok da iyi yapıyor..Kendine özgü masalsı, şiirimsi, destansı bir anlatımla yazıyor..... Hikayenin geçtiği coğrafi bölge ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi homojen görünümlü kültürel çeşitliliği, eğitimsiz bireysel yetenekleri, kısıtlılığın içerisindeki yaratıcı ruhları bir yap bozun minik, birbirini tamamlayıp kabullenen parçaları gibi toparlıyor gözümüzün önüne..
Mutlaka okumalı.. Dağarcığımıza koymalıyız.....UFUK 

Latife Tekin'in ilk romanı olan Sevgili Arsız Ölüm post modern bir roman olup, sürekli olaylarla dolu masalsı anlatımı, beni mutlu etmedi. Ama yöresel bazı kelimeler haricinde, çok anlaşılabilir, kısa cümlelerle anlatılan romanı okumakta hiç zorlanmadım.
Kişiler Huvat, eşi Atiye ve çocukları olmak üzere iç dünyaları ve yaşamları gerçekle hayaller arasında anlatılmıştı. Köyde yaşamaya başlamış daha kültürlü bir kadın, ailesiyle tekrar şehre göç ediyor. Burada şehir yaşamı, köy gelenekleri, ekonomik zorlukları, zorda kaldıkça dinde ki arayışları arasında sıkışmış aileyi bir arada tutma çabaları anlatılıyor. Sürekli yaşanan sıkıntılar, cahilliğin verdiği yanlış yollar, hurafe, geçimsizlik, fakirlik, kadına baskının ardı arkası gelmeden tekrarlanmasının sıkıcı olduğunu söyleyebilirim.Bu romanda aile fertlerinin şehir köy arasında sıkışmışlığını, geri kalmışlığı, yaşam savaşını  görmek mümkün.
Romanın düşündüren bir yönü de küçük kız Dirmit'in dünyası. Değişik merakları, hayalleri, sorgulamaları olan doğaya, şiire hayran Dirmit, sürekli baskı görüyor, aşağılanıyor, engelleniyor. Tüm yetenekleri de bilinçsizce yok edilmeye çalışılıyor. Fakat her şeye rağmen aile birlikte yaşamayı başarıyor. Bu konu düşündürücü irdelememiz gereken bir konu. ZELİHA

Alacüvekli köyünde ki daha sonra adı Akçalı olmuştur, bir aile yaşar. Baba Huvat bu köydendir, ancak anne Atiye şehirden gelmiştir. Ailenin Nuğber ve Dirmit adlı iki kızı ve Halit, Seyit ve Mahmut adlı üç erkek çocuğu vardır. Daha sonra Zekiye adlı gelinleri de aileye katılmıştır. Aile yoksundur, aile cahildir, gelenek ve göreneklere sıkı sıkıya bağlıdır. Baba aileyi geçindirmek için zaman zaman inşaat işlerinde çalışmak için şehirlere gider. Nitekim sonunda tüm aile İstanbul’a göç eder, ancak ne dertleri biter ne tasaları. Çoğunlukla yoksullukla mücadele sürer gider. Ailenin her ferdi bir telden çalar. Anne her zaman başrolde kaynaştırıcı, çözüm üretici rol oynar. Ailenin tek okuyan ve çok hevesli olan ve hatta en aklı başında olan kişisi Dirmit’dir. Roman ailenin hayat mücadelesi ile akıp gider…
Türkiye’nin gerçeklerini dile getiren ve köyden şehre göçün tipik bir hikâyesini anlatan bu roman Latife Tekin’in  ilk romanıdır. Roman zaman zaman fantezilerle, hayal dünyası olaylarla bezenip, mistik bir havaya bürünmüştür. Bu mistiklik de bile bir gerçek payı vardır. Tıpkı Dirmit’in dertlerini şehirdeki bir parkta  köyünden tanıdığı bir otla konuşarak paylaştığı gibi..Aile içindeki tüm didişmelere ve hatta zorbalıklara rağmen hep aynı ocağa dönüp, birlikte olmayı becerebilmeleri insana başka düşünceleri hatırlatmaktadır. Bu düşünceler sevgi ve dayanışmadır..Her şeye rağmen aralarında görünmeyen bir sevgi onları bir arada tutmaktadır bence.
Latife Tekin romanını yazarken kısa cümleler kurmuş, uzun uzadıya tasvirlere yer vermemiştir. Yöresel sözcükleri fazlaca  kullanması ve Anadolu’da yaygın boş inançlara( hurafelere) çokça yer vermesi okumayı bazen zorlaştırmaktadır..Gene de roman bence bir insana çok şey öğretiyor: nerede doğduğun ve nasıl yaşadığın  bir şans ise bu şansa/şansızlığa sahip olmanın farkındalığını kazandırıyor. LEYLA  


Sevgili Arsız Ölüm temelde Aktaş ailesinin Orta Anadolu’nun bir köyünden büyük şehre göç ettikten sonra yaşadığı olayları anlatıyor. Kentleşme sürecinde kaybedilen değerler, yaşatılamayan gelenek ve görenekler, yoksullaşmanın ve işsizliğin getirdiği sorunlara rağmen bir annenin aileyi bir arada tutma savaşı anlatılıyor.
Baba Huvat Aktaş şehirde kendi adına boya badana işleri yapmakta, arada bir köyüne gelmektedir. Her gelişinde köye soba, radyo, otobüs gibi köylülerin ilk defa gördükleri yeni eşyalar getirir. En sonunda da şehirden kendine bir eş getirir. Atiye’nin köye alışması zor olur. Ama aklı ve eğitimi sayesinde kısa bir zaman sonra herkes tarafından çok sevilir. Dört çocuğunun doğumundan sonra büyük şehre göç etmeye karar verirler. İşte sorunlar o zaman başlar. Büyük şehirde patron olarak iş yapamayan Huvat işçiliği kendine yakıştırmadığından evde oturur ve çocuklarını çalışmaya gönderir. İş bulmak, şehre uyum sağlamak, köyde alışık oldukları ananelerden vazgeçmek evde devamlı çatışma olmasına neden olur. Atiye’nin inanç, âdet ve görenekleri yorumlama ve uygulama biçimi ise Huvat’ınki gibi tutuculuğa ya da sıkı sıkıya bir bağlılığa dayanmaz; daha esnek bir şekilde yaklaşır. Anne çocuklarının başarılı ve mutlu olmaları için çırpınır, muskalar yapar, hocalara gider, hatta çok zorda kaldığında hastalanır ve ölmek üzere olduğunu söyleyerek çocuklarına çeşitli vasiyetler yaparak yine aileyi bir arada tutmayı becerir her seferinde.
Evin tek okuyan ferdi olan küçük kız Dirmit ise her türlü engellemelere rağmen hayallerinden vazgeçmez. Aslında yalnız Dirmit değil bütün çocuklar hepsi farklı karakter. Yazar tüm karakterlere eşit ağırlık vererek onların özünde çeşitli sosyal problemlere, kadın-erkek ilişkilerine, toplumdaki cinsiyet eşitsizliklerine parmak basıyor.
Başlaması, diline alışması kolay olmasa da bitirdiğimde sevdiğim bir roman oldu. Bazen aile için üzülüp bazen çabaları karşılığında düştükleri gülünç duruma gülerek keyifle okudum, tavsiye ederim. NURİZER

Latife Tekin in ilk ve en önemli romanı "Sevgili Arsız Ölüm", geniş bir ailenin köyden kente göçünü ve yaşadıkları değişikliği anlatıyor. İki bölümden oluşan romanın birinci bölümünde Aktaş ailesinin köydeki yaşamına ikinci bölümde ise kentte tutunma mücadelelerine tanık oluyoruz. Kitabın kaleme alındığı tarih 1983.Şuanda sene 2014 ve günümüz Türkiye'sinde maalesef aynı sıkıntılar ve mücadeleler yaşanıyor. Romanda küçük insanların büyük sorunları basit ve kısa cümlelerle köylü ağzından verilmiş. Karakterler renkli ve aynı zamanda çok gerçekçi. Hiç bir yere sığamayan "Dirmit", aileyi büyülerle koruyan anne "Atiye", daldan dala atlayan baba Huvat",mühendis" Halit", beyaz dişli "Seyit", Nuğper, gelin "Zekiye" ve kıza giden "Mahmut". Anne Atiye'nin aileyi bir arada tutma çabaları ve onca yoksulluk ve yaşam mücadelesine rağmen evlerinde eksik olmayan sevgi bağı beni hem üzdü, hem de duygulandırdı. Romanın adı da ilginç, “Sevgili Arsız Ölüm”, Azrail'in bir türlü canını almayı başaramadığı Atiye'den alıyor. Büyülere ve hurafelere inanarak aile birliği mücadelesi veren Atiye çocuklarının ve kocasının tüm yanlışlarından kendini sorumlu tutuyor, bu onu yoruyor ve Azrail'i çağırarak her seferinde sorumluluklarından kurtulmak istiyor ama ölümden sonra aile bireylerinin hayatını merak etmekten de duramıyor.
Yazarın kendi hayatından da kesitlerin yer aldığı "Sevgili Arsız Ölüm"  kolay ve akıcı okunan bir eser olmakla birlikte yöresel ağız, yer yer okuma temposunu düşürüyor. Latife Tekin'i bu romanı ile daha yakından tanımak benim için büyük bir fırsat oldu. Henüz okumamış olanlara öneririm. BEYZA    


16 Şubat 2014 Pazar

Latife Tekin


1957 yılında Kayseri’nin Karacefenk köyünde doğdu. 9 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. Liseyi Beşiktaş Kız Lisesi’nde okudu. Bir süre memurluk yaptıktan sonra yazarlığı meslek edindi. 1980 darbesi öncesi aktif bir militan olarak sol devrimci harekete katıldı. 1983 yılında yayımlanan ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm başarısıyla dikkat çekti. Romanda kırsaldan kente göçen bir ailenin hikâyesi evin küçük kızı Dirmit’in bakış açısından, masalsı bir üslupla anlatılmaktadır.
1984 yılında senaryosunu yazdığı Bir Yudum Sevgi filmi Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film dâhil olmak üzere 5 adet ödül aldı.
Gecekondunun gelişimini anlattığı ikinci romanı Berci Kristin Çöp Masalları'nda da (1984) masalsı, özgün üslubunu sürdürdü. Gece Dersleri (1986) adlı yapıtında 1980 öncesinde devrimci bir örgüt içindeki ilişkileri ele alan Tekin 1989 yılında yazdığı Buzdan Kılıçlar ‘da düzenli bir geliri olmayan kent yoksullarının yaşam kavgalarını, "para"yı arayışlarını anlatır.
 Unutmak isteyen insanların biraraya toplandığı, burada geçmişlerine dair unutmak istedikleri ne varsa unuttukları yerde geçen, insan ilişkileri ve iktidar kavgalarını inceleyen Unutma Bahçesi ile 2005 Sedat Semavi Ödülü, 2010 yılında ise Mersin Kenti Edebiyat Ödülü'ne layık görülür.
Küçük kızların, sevgisiz ortamdaki kadınların, dayak yiyenlerin, hor görülenlerin, tanrıçaların öykülerinin anlatıldığı Muinar’ı 2006 yılında yazdı.
Yazar, 1995 yılında Bodrum’da “Gümüşlük Akademisi Sanat, Kültür, Ekoloji ve Bilimsel Araştırma Merkezi Vakfı”nın kuruluşunda yer aldı. Genel Sekreteri olduğu akademide doğayla iç içe ve barışık bir hayat tarzını destekleyen birçok sanatçı ve yazarla birlikte edebiyat, sanat ve kültür etkinlikleri düzenlemeye başladı. Halen Bodrum’da yaşamakta ve Gümüşlük Akademisi’nde etkinlikler düzenlemektedir.