31 Aralık 2016 Cumartesi



“ben Dostlarımı ne aklımla ne de kalbimle severim...
olur ya ... Kalp durur... Akıl unutur... Ben dostlarımı Ruhumla severim.. O ne durur, ne de unutur...” demiş Mevlana.


2017’de ruhunuzla seveceğiniz dostlarınızın çoğalması dileğiyle....

26 Aralık 2016 Pazartesi

Yüzünde Bir Yer




                                                  Yazar: Sema Kaygusuz
                                                  Yayınevi: Metis Yayıncılık
                                                  Kapak Tasarım: Semih Sökmen                                                                                                             Basım Yeri/Tarihi: Istanbul, Mart 2016 - 6. Baskı


“Gözüm!” 
Bir keresinde babaannen böyle diyerek okşamıştı seni, halk dilinden türeyen bu epeski sevgi sözcüğüyle. Kendi görüp göremeyeceği her şeyi bir tek sen göresin diye mi üçüncü gözü kıldı seni? Kendinden verdiği bu göz, bakışın, algının, ışığın ve tanıklığın çok ötesinde gizil bir mirassa eğer, ne zaman fotoğraf makineni bir dürbün gibi ona buna doğrultup yakın-uzak ayarı yapsan, bil ki bir mil batırıp içine akıtıyorsun onu. Devraldığın gözü imha ediyorsun. Çünkü daha bakarken değiştiriyorsun şeyleri. Çerçeveye aldığın nesne her neyse, onu dünyadan koparıp kendi betimine buluyor, hayat sabitlediğin anlardan ibaretmiş gibi, evrenin zamandan münezzeh sıfatını önce insan yüzlerinde göreceğin yerde kendi yapıtında deniyorsun. 

Hiç olmazsa bir kerecik “gözüm” diyerek sevsen beni, alnında bir yere koysan billur cismimi, bir sürü çerçeveler bulsak seninle, yağmalamadan muhafaza etsek şeyleri, itham ve iltifat etmeden sonsuzluğunu bulsak saliselerin; alelade ya da özel, kaba ya da zarif bütün nitelikleri düzlesek, baktığımız yerde göremediğimiz bir şey de olduğunu itiraf edip sussak birlikte, bu ağzı sıkılıkla hiç övünmesek, ne güzel olurdu. Yeter ki iste, sana feda olsun gözüm.  (Arka Kapaktan)

Yorumlarımız:

Sema Kaygusuz’un “Yüzünde Bir Yer” adlı kitabı her ne kadar kitaptaki adını bile bilmediğimiz kadın kahramanın babaannesi Bese aracılığıyla Dersim olaylarının utancını ve suskunluğu ve bunun üzerinden Alevilik, Hızır ve dolayısıyla her insanın sahip olduğu kültürel mirası anlatmaktaysa da bence esas olan kadın kahramanın bir iç hesaplaşması, kendisiyle/ çelişkileriyle yüzleşmesi.Yazar bunu kitabın başından itibaren iç ses yoluyla zaman zaman geçmişi anlatarak, zaman zaman kahramanı eleştirerek yapmakta. Iç ses olaylara yüzeysel yaklaşmaktansa bir üçüncü göz ile yani duygu/ algıların acık olduğu şekliyle yaklaşmayı önermekte kahramana. Kitapta enteresan bulduğum felsefi yaklaşımlar olmakla birlikte hem yazı dilinin ağdalı uzun tasvir cümleleriyle dolu olması nedeniyle hem de bir roman kurgusunun dışında bir formatla yazılması nedeniyle okunması zor, anlaşılması zor bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle kitap için değişik diyebilmekle birlikte ben de çok tortu bırakmadığını söyleyebilirim. DEMET 

Türk edebiyatına son yıllarda katkı yapan genç yazarlardan seçelim diye yola çıktık ve ‘Yüzünde Bir Yer’ adlı kitabı okumaya karar verdik 2016’nın son ayında. Hemen düşüncemi söyleyerek başlamak istiyorum yazıma: Sadece 153 sayfa diye hiç de öyle kolay akıp giden bir roman okuyacağınızı zannetmeyin. Sema Kaygusuz adeta yeni bir dil yaratmış, bir üslup yaratmış. Edebiyatçılar bunu nasıl tanımlarlar bilmiyorum. Tanım önemli de değil, kitabı okumak lazım anlayabilmek için. Bu yazım tarzı iyi mi kötü mü diye değerlendirmek de bence yanlış, ama gene de hakkını vermek lazım yazarın: farklılık yaratmış. Bence bunu yapmaya cesaret etmek bile iyi bir şey. Diğer taraftan ve daha önemlisi roman kurgusu açısından (ya da olmayan kurgusu açısından) ezber bozmuş. Alıştığımız giriş, gelişme, olgunlaşma ve sonuç içeren bir kurgu aramayın, bulamazsınız. Ne okudum, ne okuyorum ve ne okuyacağım gelgitleri arasında kalıyor insan. Romanda Dersim olayına ve bu olaydan acılar çekmiş, göçler yaşamış bir ailenin fertlerine atıflar var. Anladığım kadarı ile Alevilik gelenek ve göreneklerine de. Söz konusu ailenin bir torununun sonunda gelip yerleştiği İstanbul’da iç hesaplaşmaları var; bu hesaplaşmalarla ilgili monolog ve diyalogları var. Ancak romanın  çerçevesi çizilmiş bir kurgusu olmadığı için bu diyalogları özümsemek çok zor, hatta zaman zaman imkansız gibi..Benim için tabi.
Sonuç: iki önemli sonuç çıkardım: Birincisi insan yaşamı boyunca  o kadar çok şartlanıyor ki yada şartlandırılıyor ki ezber bozan durumlarda şaşırıyor, anlamıyor, panikliyor. İkincisi de tam da birincisi ile ilgili. Hayat bu kadar karışıkken, çok bilinmeyenli bir denklemi çözmeye çalışarak yolumuzu bulmaya çalışırken nasıl oluyor da bu romanı okurken bu denli ‘afallıyorum’. Bir yerde bir eksik var, çözemedim.
Siz mi: bence bu romanı okuyun ve lütfen bu bulmacayı çözerseniz blogda bize yazınız. Şimdiden teşekkürler…Ha bir de romanın ismi neden ‘Yüzünde Bir Yer?’ LEYLA

Anladığım kadarıyla yazar bir gün Ahırkapı’daki Hıdırellez şenliklerine gider. Sonrasında da arkasındaki hikayeyi anlamak için “Hızır”ı araştırmaya başlar. Aile geçmişinde de Alevilik olduğundan, “Dersim Katliamı” ve Alevi geleneklerini araştırır. Kur’anda, Tevratta bulduğu Hızır hikayelerini, Dersim anlatılarını, mitoloji, din, tarih, İstanbul, fotoğrafçılık  ile harmanlayarak olay örgüsü olmayan bir roman yazar. İçinde ara ara anlayabildiğim çok güzel felsefik yaklaşımlar (taşlarla ve fotoğrafla ilgili) olsa bile gerek dili, gerek yazım şekli olarak tümüyle okumakta ve anlamakta zorlandığım bir roman oldu.
Acaba yazar bu hikayeleri küçük öyküler olarak yazsa daha mı anlaşılır olurdu? NURİZER


17 Aralık 2016 Cumartesi

Sema Kaygusuz


1972, Samsun doğumlu yazar, babasının mesleği dolayısıyla Türkiye'nin farklı bölgelerinde yaşadı. Kırsalda ve küçük şehirlerde geçen çocukluk yıllarında, ülkesinin karmaşasını ve kültür zenginliğini yakından tanıma fırsatı buldu. 1994 yılında Ankara Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesinde yüksek öğrenimini tamamlayan yazar, daha sonra İstanbul'a taşındı. Üniversite yıllarında özel bir radyoda kendi sanat programını sunan Kaygusuz’un bu dönemlerde yazdığı ilk öyküler Patika adlı edebiyat dergisinde yayımlanmaya başladı.
İlk öykü kitabı Ortadan Yarısından 1997’de yayımlandı. 2000’de yayımlanan, aynı yıl Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Sandık Lekesi yazarın eleştirmen ve okurlar tarafından en sevilen kitaplarından biri oldu. Yazar daha sonra Doyma Noktası (2002) ve Esir Sözler Kuyusu (2004) adlı iki öykü kitabı daha yayımladı. Yazarın bütün öykülerinden derlenen özel bir seçki Üşüyen/ Efsiri (2008) adıyla Türkçe/ Kürtçe iki dilli olarak yayımlandı. 2007 yılında yayımlanan ve ünlü fotoğrafçıların katkıda bulunduğu belgesel nitelikli çalışması Öbür Yanım, Türkiye’deki farklı din, mezhep ve etnik gruba dahil insanların inançları üstüne yazılmış bir izlenim kitabıdır.
Sema Kaygusuz’un ilk romanı Yere Düşen Dualar 2006’da çıktı. Çok iyi eleştiriler alan roman değişik dillere çevrildi. Kaygusuz daha sonra, Almanya'nın saygın bir kurumu olan DAAD tarafından bir yıllık sanatçı programına seçildi. Yazar, aldığı burs nedeniyle bir yıl Berlin’de yaşadı.
Sema Kaygusuz, Yeşim Ustaoğlu’nun son filmi "Pandora’nın Kutusu"’nun senaryosunu yönetmenle birlikte kaleme aldı. "Pandora’nın Kutusu", Eylül 2008’de San Sebastian Uluslararası Film Festivali’nde en iyi film ödülü olan "Altın İstiridye"yi aldı.
2012 yılında öykü kitabı Karaduygun, 2015 yılında ise Barbarın Kahkahası isimli romanı yayınlandı.
Atlas dergisinde coğrafya yazıları, Notos dergisinde makaleler yazmayı ve "yaratıcı okuma" üzerine atölye çalışmaları yapmayı sürdürmektedir.

16 Aralık 2016 Cuma

Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu

          




                                               Yazar: Italio Calvino
                                               Orijinal Dili: Italyanca
                                               Özgün Adı: Se una notte d’Inverno un viaggiatore
                                               Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
                                               Çeviren: Eren Yücesan Cendey
                                               Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Mart 2016, 11. Baskı


"Italo Calvino'nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin" cümlesiyle başlayan, Calvino'nun yazarlık dehasını konuşturduğu, Calvino'nun Calvino'yu okuduğu, okurluk ve yazarlık üzerine bir başyapıt olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, ilk kez özgün dilinden yapılan çevirisiyle Türkçede... (Arka Kapak)

Yorumlarımız:

Ben bir okurum, hem de basit bir okur. Calvino’nun kitabının 43. Sayfasında belirttiği gibi “Beni her şeyin belirgin, somut, iyice vurgulanmış olduğu bir dünyaya sokan romanları...” okumayı severim.
“Bir Kış Gecsi Eğer Bir Yolcu” deneysel bir roman. Sanki Calvino, diğer yazar arkadaşları için yazmış okurları için değil.
Romanın içinde onbir ayrı roman parçası var, birbiri ile ilgisi olmayan. Eminim çok zordur bunu yapmak; onbir tane roman konusu bulacaksın ve onun bir kısmını asıl romanının içine alacaksın. Yazar sonra bunları geliştirip ayrı romanlarolarak yazmışmıdır bilmiyorum. Ama ben bir okur olarak bunların bir yerde kesişeceğini düşünerek, her romanın karakterini aklımda tutarak okumaya çalışınca herşey karıştı. Gerçek roman nerede başlıyor, diğerleri ile ilgisi nedir çok anlaşılamıyor. Yazmanın zorluğu, yazım dünyasında birbirinden esinlenmeler, çeviri yapanların değişik romanları birleştirip yeni roman yazması, okurla yazar arasındaki ilişkiler, okurla başka okurlar arasındaki ilşkiler, yazarla yayınevi arasındaki ilişkiler gibi konular var.

Ufuk’un yaptığı araştırmalardan öğrendiğimize göre yazar deneysel bir roman yazmak için yeni bir yöntem geliştirmiş, oldukça zor ve detaylı. Bir edebiyatçı olsam eminim zevk alırdım, bu yöntem ne yenilikler getirmiş diye meraklanırdım. Ama ben okurken sıkıldım, kafam karıştı. Benim tavsiye edebileceğim bir kitap değil. Kitap kulübü için okudum. Zaten ilk defa grubumuzun yarısı kitabı yarım bırakmış. NURİZER