tag:blogger.com,1999:blog-74382535592839070952024-03-17T21:33:07.251+03:008ekiz kitap kulübü8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.comBlogger278125tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-62465946588870030432024-03-17T21:21:00.005+03:002024-03-17T21:21:32.601+03:00Sándor Márai<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfIHqJ18ag0Wbfq_lmvD8MKmrwNluW9_ImAU25QOUVGFCAv5gcfMyWXy4Jh2eHH1VG0T_Z1epPVwEGCFugPlOxtil1t04KluNtuCvcyfptPwr18vF-xJptMXIupZn18dvIoDZgMI2aGFvUL5g0ABcsOp1RolleVIjFscX6r5eYxm2BL3wIpSkyK67mxcw/s270/sandor%20marai.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="187" data-original-width="270" height="187" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfIHqJ18ag0Wbfq_lmvD8MKmrwNluW9_ImAU25QOUVGFCAv5gcfMyWXy4Jh2eHH1VG0T_Z1epPVwEGCFugPlOxtil1t04KluNtuCvcyfptPwr18vF-xJptMXIupZn18dvIoDZgMI2aGFvUL5g0ABcsOp1RolleVIjFscX6r5eYxm2BL3wIpSkyK67mxcw/s1600/sandor%20marai.jpg" width="270" /></a></div><br /><p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Sándor Márai, 1900 yılında Kashau’da, bugünkü
Slovakya’da doğdu. 1928 yılında Budapeşte’ye gazeteci olarak geri dönmeden önce
farklı Avrupa şehirlerinde yaşamış ve öğrenimine devam etmiştir. 1948 yılında
politik nedenlerden dolayı Budapeşte’yi terk etmek zorunda kalmıştır. Önce
eşiyle Paris’e sonra Londra ve Salerno’ya gitmiş, 1952 yılında Kanada üzerinden
California’ya göç etmiş ve 1989 yılında intihar edene dek burada yaşamıştır.
Yaşamı boyunca elliden fazla roman yazdı. Macar edebiyatının en önemli
yazarlarından biri olan Sándor Márai’nin sıradışı zihinsel özgürlüğü ve liberal
değerlere bağlılığı Hitler ve Stalin’e karşı çıkmasına yol açtı. 1945’te, Nazi
rejimi ile yöneltilmekte olan Macaristan’ın yenikomünist rejime geçmesiyle
Márai ülkesini terk etmeye karar verdi. 1948’de Macaristan’ı terk etti ve bir
daha asla geri dönmedi. Eserleri ölümünden sonra tanındı ve birçok dile
çevrildi. Avrupa’da Stefan Zweig ve Joseph Roth kadar saygın ve iyi bir yazar
olarak bilinir; onlar gibi, yıkılan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun
çöküşüyle birlikte yok olan parlak ve kozmopolit Orta Avrupa kültürünün 20.
yüzyıldaki en büyük ve önemli temsilcilerinden biridir.<o:p></o:p></span></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-27405423875351525652024-03-17T21:09:00.004+03:002024-03-17T21:09:41.224+03:00Usta ve Margarita<p> </p><p class="MsoNormal"><b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></b><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicOJGxkEw6MA1MndGO0bqzc52YWv0iavXdN2KLYlodPeRq0uFHyK3wrnkCdtVT-FDanH-k9lDVeAxWkPdy7vPsRcMeqB5hX-dT9VdnBHTVh9y1HuQBzTOtARSkLqMg4zSYT1q6cqqhj9M04m12Ij-wGB7EmbuqgyCSVVYfCuaPwgulcrLOpfGGwnnZEbw/s400/usta.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="244" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicOJGxkEw6MA1MndGO0bqzc52YWv0iavXdN2KLYlodPeRq0uFHyK3wrnkCdtVT-FDanH-k9lDVeAxWkPdy7vPsRcMeqB5hX-dT9VdnBHTVh9y1HuQBzTOtARSkLqMg4zSYT1q6cqqhj9M04m12Ij-wGB7EmbuqgyCSVVYfCuaPwgulcrLOpfGGwnnZEbw/s320/usta.jpg" width="195" /></a></b></div><b><br /></b><p></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></b></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Yazar: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-weight: bold;">Mihail Bulgakov<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Orijinal Dili: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-weight: bold;">Rusça<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yayınevi:
</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İş
Bankası Yayınları</span><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Çeviren:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Mustafa Kemal Yılmaz<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Basım Yeri / Tarihi:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> İstanbul, Mart 2023, 23. Baskı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br />
<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Sovyet edebiyatının önde gelen adlarından
olan Mihail Bulgakov, yapıtlarının çoğunda Sovyet bürokrasisini eleştirdi; bu
nedenle Sovyet otoriteleriyle pek çok kez karşı karşıya geldi, yazdıkları
sansürlendi. Yazarın Usta ile Margarita adlı dev yapıtı ise, kendi sağlığında
değil, ölümünden yirmi altı yıl sonra, 1966'da yayınlandı. Üstelik yaklaşık
seksen sayfası çıkarılmış olarak. Yayınladığımız bu kitap, sansüre uğrayan bu
sayfaları da içeriyor. Usta ile Margarita, son derece kıvrak bir kurguyla
birbirine bağlanan ayrı öykülerden oluşuyor. Otuzlu yıllarda, Moskova'da iki
yazar, bir bankta oturmuş, İsa'nın gerçekten yaşayıp yaşamadığını
tartışmaktadırlar. Birdenbire, yandaki bankta bir adam şekillenir ve sohbete
karışır. Düzgün bir Sovyet vatandaşı gibi görünmektedir, ancak geleceği okuma
yeteneğine sahiptir ilginç yabancı. Örneğin, yazarlardan birine öleceğini
söyler, yazar gerçekten çok kısa bir süre sonra ölür. İkinci yazar ise, gene
yabancının önceden bildiği gibi delirir ve akıl hastanesine kapatılır. Yabancı
dediğimiz kişi ise, sosyalist Sovyet toplumunu ziyarete gelmiş olan şeytanın ta
kendisidir ve bu kez adı Woland'dır. Woland ve yanındaki yardımcıları,
Moskova'da fantastik bir alt üst oluşa neden olurlar; tıkır tıkır işleyen pek
çok mekanizma, Bulgakov'un keskin kara mizahıyla parçalanır, dağılır, bozulur.
Bu sırada, akıl hastanesine yatırılmış olan yazar, orada bir 'Usta'yla
karşılaşır; 'Usta', ona kendi yazdığı, Pontius Pilatus'la ilgili kitabı, ayrıca
Margarita'ya olan aşkını anlatır, ki zaten aklını kaybetmesine neden olan da,
kaleme aldığı romandır. Tabii şeytan da, Bulgakov'un müthiş canlandırma gücüyle
kılıktan kılığa girmekte, romandaki her öyküye nüfuz etmektedir. Usta ile
Margarita, yirminci yüzyıl edebiyatının başyapıtlarından.</i></span><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><o:p> </o:p></i></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-35232022051181068142024-02-26T21:10:00.002+03:002024-02-26T21:10:28.283+03:00Mihail Bulgakov<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiV1e4M06Y1-P2wYVgTDL8Qvdv78GQ2Nf4uhF2pdiA4mzyj62uaNp0Q4YgPm40-UlVDGwOIAaEdqDkrYgO0ojSkVzEsUH_44RHsGmuaIoa2lyY4gjPdyS9zDsHjOXghrUzsKGvYgsTNTN2-tFdizFf0PWJFKZZuYk3IQQjPPXjxmTYDt5aOnkT-JBxO4tg/s225/Bulgakov.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiV1e4M06Y1-P2wYVgTDL8Qvdv78GQ2Nf4uhF2pdiA4mzyj62uaNp0Q4YgPm40-UlVDGwOIAaEdqDkrYgO0ojSkVzEsUH_44RHsGmuaIoa2lyY4gjPdyS9zDsHjOXghrUzsKGvYgsTNTN2-tFdizFf0PWJFKZZuYk3IQQjPPXjxmTYDt5aOnkT-JBxO4tg/s1600/Bulgakov.jpg" width="225" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;">Mihail Afansyeviç Bulgakov, 15 Mayıs 1891’de bugün
Ukrayna’nın başkenti olan Kiev’ de doğar. Yedi kardeşten en büyük üçüncüsüdür
ve çocukluğunu kardeşleri için tiyatro ve komedi metinleri yazarak geçirdiği
söylenir. Çocukluğundan gelen bu merakla Avrupa ve Rus Edebiyatı’na yönelen
Bulgakov 1901 yılında Kiev’de First Kiev Gymnasium’da eğitim almaya başlar.
Burada edebi temellerini oluşturan yazar 1909’da mezun olur ve tıp fakültesine
geçer.</span></p><p>
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Annesi bir öğretmenken babası ilahiyat profesörü ve
her iki dedesi de Rus Ortodoks Kilisesi’ nde din adamıydı. Ailesinin aksine
dini bilimlerle ilgilenmek yerine babasının vefatından sonra annesinin ikinci
eşinin mesleğinden –doktorluk- etkilenen yazar tıp bilimine yönelir. 1913
yılında tıp tahsilini yaparken Tatyana Lappa ile evlenir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Birinci Dünya Savaşı dönemine denk gelen 1916 yılında
mezun olan yazar, askerliğini pratisyen hekim olarak Sovyet Rusya’sının en ücra
köşelerinde yaparken bu dönemdeki gözlemlerini ve tecrübe ettiği anılarını “Genç
Bir Köy Hekimi” adlı kitabında öyküleştirir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Orduda görev aldığı süreçte iki kez yaralanan yazar
uzun süre morfin tedavisi görmek zorunda kalır. 1918 yılında neredeyse bağımlı
hale geldiği morfini kendi iradesiyle terk ederken “Morfin” adlı eserini kaleme
alır. Tezkeresini aldıktan sonra Ukrayna militanları, Beyaz Ordu ve Kızıl
Ordu’nun savaş halinde olduğu Kiev’e dönen Bulgakov, Beyaz Ordu’da doktor
olarak hizmet verdiği sırada ağır tifüs rahatsızlığı sebebiyle doktorluğu
bırakıp bir süre gazetecilik yapmaya karar verir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1919’da Vladikazkav’a taşınıp bir süre Kafkaslar’da
bulunan yazar daha sonra ömrünün sonuna kadar yaşayacağı Moskova’ya
taşınmıştır.Bu büyük ve büyülü şehre taşınmasından sonraki süreçte Bulgakov’un
edebi eserlere kendini adadığını söyleyebiliriz. 1922- 1926 yılları arasında
birçok oyun yazmasına rağmen bu oyunlar savaşın vahşetini ve dönemin baskısını
yansıttığı için her defasında Stalin tarafından yasaklanıyordu. Bu arada 1924
yılında eşinden boşanıp ertesi yıl Lyubov Belozerskaya ile evlenecektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Aynı yıl çıkardığı “Köpek Kalbi” isimli eserinde
Sovyet sisteminin ideallerini toplum üzerinde uygulamasına hicivli bir şekilde
ele alan yazarın bu eseri de yasaklanmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1929’da yazarın hayatının zor geçecek 3.5 yıllık derin
kriz dönemi başlar. Yayın yasağı bütün yapıtlarını kapsar hale gelir. Bu yıldan
sonra, ne kitap yayımlatabilir, ne de bir oyunu sahnelenir. Bir süre yazmaya
ara verir. Omuzlarında kesintisiz bir Sovyet baskısı hisseden Bulgakov, 1930
yılında çareyi dönemin lideri Stalin’e mektup yazmakta buldu. Stalin’e yazdığı
mektupta yurtdışına çıkış izni istedi fakat bu isteği reddedilen yazara Moskova
Sanat Tiyatrosu’nda sahne arkası bir iş teklif edildi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Teklifi kabul eden yazar burada en büyük eseri olan ve
yazımı tam 11 yıl süren “Usta ve Margarita”’yı yazmaya başladı. Diğer
eserlerine gelen yasaklara ve bu eserini de muhtemelen yayımlayamayacağını
bilmesine rağmen kendini ifade etmekten çekinmeyen yazara hayran olmamak elde
değil.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bulgakov aynı dönemde Usta’daki Margarita olarak kabul
edilen Elena Shilovskaia ile 1932’de üçüncü evliliğini yaptı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1927’den ölümüne kadar tüm eserleri yasaklı olan yazar
hayatını idame ettirebilmek için çareyi ideolojik yönden Sovyet rejimi için
sakınca içermeyen metinlere yönelmekte bulur. Cervantes ve Gogol gibi yazarların
eserlerinden sonra<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Moliere’in hayatını “Yobazların
Oyunu” adıyla sahnede oynanabilir bir metin haline getirdi. Bir diktatörlük
rejiminde yazarların rolünü anlatan bu oyunun Sovyet rejimi tarafından devlet
politikasına paralel, uygun hale getirilmesi istense de Bulgakov bu isteği
reddetti. Devlete karşı kendi inançlarında direnç göstermesi Bulgakov’u işinden
etti. Daha sonra Moskova Operasında libretto yazarı olarak görevlendirildi. Bu
arada Moskova Sanat Tiyatrosu’nun perde arkasını acımasızca yeren “Bir Ölünün
Notları: Teatral Bir Roman”’ı yayınladı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yaşamının son dönemlerinde Stalin’in 60. yaş günü
münasebetiyle onun devrimin ilk yıllarındaki yaşamını anlatan bir oyun yazdıysa
da yine yakasına yapışan yasaklı damgasından kurtulamamıştı. Bunca olumsuzluğun
içinde kör olan yazar artık yazılarını eşi ile birlikte yazıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">10 Mart 1940’ta böbrek yetmezliğinden 49 yaşında
yaşama veda eder. Usta ve Margarita ölümünden yıllarca sonra ancak 1966-67
yıllarında, eşinin gayretleriyle Moskova Dergisi’nde yayınlanabilir.
Kitaplaşması ise 1973’ü bulur.<o:p></o:p></span></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-68293065037913208682024-02-13T09:39:00.005+03:002024-02-13T09:42:52.699+03:0015. YIL<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-CYvGxNnehSc1NJbp-O_eB4SyzIdWH_THDNET-zMEeEPOEx2KUYKrRg82hYqfsyu9YMGpsmQK-0qqpZGoBJaCwf32J9PnJp-Qk0vtfpVU-2scN-OH_scM7hbn2vdrNMLnpwPKjqbWeCZ9SWyUVZPGs-EY6_7sCTnsWvUR9F6uwRDIluyUwC9jx3E7kvE/s1280/06.12.2010.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="656" data-original-width="1280" height="164" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-CYvGxNnehSc1NJbp-O_eB4SyzIdWH_THDNET-zMEeEPOEx2KUYKrRg82hYqfsyu9YMGpsmQK-0qqpZGoBJaCwf32J9PnJp-Qk0vtfpVU-2scN-OH_scM7hbn2vdrNMLnpwPKjqbWeCZ9SWyUVZPGs-EY6_7sCTnsWvUR9F6uwRDIluyUwC9jx3E7kvE/s320/06.12.2010.jpg" width="320" /></a></div> <b> 06.12.2010</b><p></p><p><b><br /></b></p><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Sevgili Okur,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Ne derler, ‘Eğer nefes alıyorsanız hiçbir şey için geç
kalmış sayılmazsınız’. Biz de 8ekiz Kitap Kulübümüzü(‘8KK’) kurduğumuzda
çoğumuz emekli olmuştuk bile. Yıl 2009 idi. Farklı yazarlardan, farklı
dönemlerden, değişik coğrafyaları kapsayan<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>ve çeşitli türlerde romanlar okuyup; sürekli evlerde<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>toplanıp, Covid sırasında bile zoom üzerinden
tartışabildiğimiz upuzun bir 15 yılı geride bıraktık. 8KK bizim dünümüz, bugünümüz
ve yarınımız oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Dün dünde kalmadı; zengin anılar, duygular biriktirdik.
Yeni yazarlar, yeni diyarlar, bilmedik hayatlar öğrendik. Kendimizi
geliştirdik, arkadaşlığımızı pekiştirdik, sevincimizi, üzüntülerimizi ve
masalarımızı/yemeklerimizi paylaştık. Bugüne ulaştık. 8KK sayesinde hep
birlikte bir sosyal projeye destek olmak gibi, bir gönül işini bile başardık.
Bir Blog oluşturduk ve orada okuduğumuz kitapları paylaştık.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Bugün dünden çok farklıyız: her kitap bizi aydınlattı,
bilgi dağarcığımızı zenginleştirdi. Bazen kızdırdı, hüzünlendirdi, bazen
şaşırttı, empati<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>duygumuzu geliştirdi.
Kitaplar arkadaşlığımızı pekiştiren bağ, bilgimizi artıran öğretmen,
sosyalleşmemizi sağlayan davetiye, ufkumuzu genişleten ışıklar oldular. Bizim
çalışkan, kararlı, azimli, hoşgörülü, paylaşımcı, zaman zaman doğruyu bulmak
için kavgacı tarafımızı ortaya çıkardılar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Bugün bugündür demeyeceğiz;<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">yarın daha iyi, daha verimli olsun, daha neler
okumalıyız, neler tartışmalıyız, diye çaba sarf edeceğiz. Kitaplarımızı okurken
ve tartışırken<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hiçbir zaman bir
edebiyatçı kalibresinde olma iddiamız yok, gereği de yok. Ama sağlığımız,
gücümüz, aklımız elverdiğince devam etmek, hep devam etmek istiyoruz, beraberce
8’ler olarak. Çünkü 8KK bizim artık yaşam sevincimizin bir parçası.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Bu şansı ilk 15 yılda<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>kendimize verebildiğimiz için gururlu ve mutluyuz. Gelecek yıllarımız
için sevgimiz ve kitaplar bizi besleyecek. Umudumuz, hayalimiz bu. Nice güzel ,
8KK lı, kitaplı yıllara… <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">LEYLA<o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Son söz: sevgili okur siz de deneyin. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYF22yppTbYIPUmqWFOHn4wB6ljgvR_fZ2PfBKd-TPwPDMIMjn3MokO5-qrrRgtQ2RfGRIX3ikFs4gls9iRaKo5Uwc07Y2i2LxWZNWxhuiMfcR0Vn8c-71YPGkoAd37gFcZCR91nU0DhfPZPdh2pU8GGP8vvw3xfjpTMAnDHEjc65x8eQ_eUBBA6np9CU/s1280/17.11.11.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYF22yppTbYIPUmqWFOHn4wB6ljgvR_fZ2PfBKd-TPwPDMIMjn3MokO5-qrrRgtQ2RfGRIX3ikFs4gls9iRaKo5Uwc07Y2i2LxWZNWxhuiMfcR0Vn8c-71YPGkoAd37gFcZCR91nU0DhfPZPdh2pU8GGP8vvw3xfjpTMAnDHEjc65x8eQ_eUBBA6np9CU/s320/17.11.11.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="text-align: left;"><br /></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="text-align: left;">17.11.2011</b></div><p></p><p class="MsoNormal"> <br /><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">15 yılı geride bıraktık . Bu zaman içinde sadece 126
kitap okumadık ,aynı zamanda sevgi ve saygı ile aramızdaki dostluğu
kuvvetlendirdik. Sevinçlerimizi birlikte kutladık, acılarımızı birlikte
paylaştık. Pandemi dönemi ve pandemi sonrasında kayıplar yaşadık, dostluklar
şekil değiştirdi, alışkanlıklarımız değişti, daha seçici, daha içedönük olduk.
Bu dönemi 8’ler olarak bizler birlikteliğimizi koruyarak hasarsız atlatmayı
başardık. Bu bizim sınavımızdı, şükürler olsun devam edebildik.<o:p></o:p></span></p><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Benim hayatımdaki iyikilerimdensiniz, ne şanslıyım ki
sizleri tanımışım . <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">
</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Kitap bahane, dostluk şahane.<b> IŞIL<o:p></o:p></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmbAHDEiaKf5foQDJxSpbMbsyoHmqPPBdA-lVzUeo6wNhw1tQu8ow9oiJ0jLsmSA1ORi5Yf915JZ1HtKeVp4IyCRwr4e82eX9SZc_vGtnlcWOFoid0weWi5kLxblQDexmW0i810_AYafKH_ggpry4IVk5hv4jDWdLPWZqlQhR8xRsJzhKlMHKufVBCYxk/s1024/aaPHOTO-2024-02-01-19-34-21.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmbAHDEiaKf5foQDJxSpbMbsyoHmqPPBdA-lVzUeo6wNhw1tQu8ow9oiJ0jLsmSA1ORi5Yf915JZ1HtKeVp4IyCRwr4e82eX9SZc_vGtnlcWOFoid0weWi5kLxblQDexmW0i810_AYafKH_ggpry4IVk5hv4jDWdLPWZqlQhR8xRsJzhKlMHKufVBCYxk/s320/aaPHOTO-2024-02-01-19-34-21.jpg" width="320" /></a></span></div><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"> <b> 24.05.2014</b></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">8ekiz kitap kulübü olarak 15 yılı geri bıraktık. 8
meslek sahibi arkadaştan oluşan gurubumuzun bu günlere nasıl geldiğini
düşündüğümde hepimizin Jim Rohn’un şu lafını farkında olmadan benimsemiş
olduğumuzu farkettim; "Okuldaki eğitim, hayatınızı idame ettirmenizi
sağlar. Kendinizi eğitmeniz ise, size bir servet kazandırır." <o:p></o:p></span></span></p><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Edebiyat kendimizi, kendi dünyamız dışında başka
dünyaları ve insanları keşfetmenin başlangıcıdır. Edebiyat kitaplarının,
hayatı, insanı, gezegeni anlamak için birincil araç olduğunu söyleyebilirim.
Kabul etmeyi, anlamayı, çözmeyi, reddetmeyi, teslim olmamayı deneyimlediğimiz
yerlerdir roman ya da edebiyat kitabı sayfaları. Edebiyat uyuşukluğa kapılmayı,
insanın kendi kendini tüketmesini, teslimiyet bayrağını çekmeyi engeller. Tüm
bunlardan sonra yararcı doğrulamalara gerek var mı? “Alberto Manguel de benzer
bir yaklaşıma sahip. “Edebiyat dogma değildir: Sorular sorar, kesin yanıtlar
vermez,” der. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Tüm bunları benimsediğinizde ise Goethe’nin sözüne
ulaşır insan; İçinde iyi yanı bulunmayacak kadar kötü kitap yoktur. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">
</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Sanırım biz bu bilince kitap kulübümüzde ulaşabildik
ve seneler akıp gitti, daha nicelerine sağlıkla ve keyifle. <b>DEMET<o:p></o:p></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEils64EkUoa1K0qMgAgdBNX7O4-kmwOaze9l4StB28GUVTSdRjJa_3gamqGVaJn4Hp5RpQnHzCa2VfHj0QRofq8ib7cmutj3wSzJ70Egy9xl2Sm-lEnaAJPV45mylpwRnYbTkjMSkA-SrL0QjAxrm-l8pWmB71FDcSunqlKCsHOBdpH4No0A1huo4_EFpY/s1280/ab24.2.2015.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEils64EkUoa1K0qMgAgdBNX7O4-kmwOaze9l4StB28GUVTSdRjJa_3gamqGVaJn4Hp5RpQnHzCa2VfHj0QRofq8ib7cmutj3wSzJ70Egy9xl2Sm-lEnaAJPV45mylpwRnYbTkjMSkA-SrL0QjAxrm-l8pWmB71FDcSunqlKCsHOBdpH4No0A1huo4_EFpY/s320/ab24.2.2015.jpg" width="320" /></a></div><br /><b> 24.02.2015</b><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Dile kolay tam 15 Yıl…. Şubat 2009’da başladığımız
serüvenin bu kadar uzun süreceği hangimizin aklına gelirdi. Ben grubun yarısını
tanımıyordum bile.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Tam 126 kitap… Yaklaşık 120 toplantı.. Pandemiden
dolayı bunun 16 tanesi Zoom aracılığı ile olduğundan lezzetli sofralarda değil
bilgisayar ekranlarında oldu ama tartışmalarımızın ateşi hiçbir zaman azalmadı.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Herkesin, her toplantıda kitabı okumanın yanı sıra,
gerek kitap hakkında gerek yazar ve çevirmen hakkında ve hatta kitabın
yazıldığı dönem hakkında araştırma yapıp gelmesi <b>8Kitap Kulübü</b>’müze ne kadar önem verdiğimizi gösteriyor.
Hiçbirimizin geçmişinde edebiyatçı kimliği olmadığından yolumuzu hep kendi
insiyatifimizle bulduk. Geriye dönüp baktığımızda çok çeşitli romanlarla dolu
bir kütüphanemiz oldu. Kimini sevdik, kimini sevmedik, kimini de
tartışmalarımızdan sonra anlayıp sevdik. Ama ne mutlu ki her toplantıdan
keyifle ayrıldık.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Buluştuğumuz sofralarda ev sahibinin yemeklerine
olduğu kadar sofra düzenine de önem vermesi bu grubun ne kadar kıymetli
olduğunu gösteriyor her birimiz için.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Kitaplarla pekişen dostluğumuz, paylaştığımız filmler,
tiyatrolar, sergilerle kültürel boyutunun
dışında çocuklarımızın düğünleri, mezuniyetleri, torunlarımızın doğumu,
doğum günü kutlamalarımız derken çok yönlü bir arkadaşlığa evrildi. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">
</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Daha nice 15 yıllara…<b>NURİZER<o:p></o:p></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWQ8MEGMtKACQiArZKt5J1GCGsNJNqtVvDc-IW6vI3sBSZZxCEOJVvq3VtOBhxfk_lNt9LSKdqqrYSkrNf5Tl32eyLJfzbxxrsk5_bP5tyOyvIdQu4EvV5g1gHeOW_RJ0dpcYb3_fDHJcpQOJnZ7AoDUEnnZKERTFKI06OxOdDD_06m_DWZul6h0eVhfc/s1024/ay19.12.2018.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWQ8MEGMtKACQiArZKt5J1GCGsNJNqtVvDc-IW6vI3sBSZZxCEOJVvq3VtOBhxfk_lNt9LSKdqqrYSkrNf5Tl32eyLJfzbxxrsk5_bP5tyOyvIdQu4EvV5g1gHeOW_RJ0dpcYb3_fDHJcpQOJnZ7AoDUEnnZKERTFKI06OxOdDD_06m_DWZul6h0eVhfc/s320/ay19.12.2018.jpg" width="320" /></a></div><br /><b> 19.12.2018</b><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Evet……aynı sekiz kişi ile başlayıp, hala sürdürmekte
olduğumuz Kitap Kulubümüz, azimle, kararlılıkla yoluna başladığı şekilde devam
ediyor…. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Grup halinde yapılacak tüm eylemlerde olduğu gibi
oldukça zorlayıcı sayılabilecek bir eylem. Keyfinize göre davranamayacağınız,
arkadaşlarınıza verdiğiniz söze, yapılan seçimlere, ortak kararlara uymak
zorunda olduğunuz bir ortam aslında bu. Ancak tamamen gönülden, herkesin tek
tek ama benzer dürtülerle motive olduğu
ve gayret göstererek katıldığı okuma, tartışma, yeme-içme keyfiyle taçlandırma
yaptığı buluşmalar, her katılımcının gerçekten istekli olması nedeniyle 15.
Yılını doldurmakta….<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">
</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"> Yaşanılan
sürecin en önemli, en zorlu tarafının, onbeş yıllık zamanda 130’a yakın kitabın
okunması olduğu akla gelebilir belki ilk anda. Oysa, kaç sayfa olursa olsun,
kitabı sevin ya da sevmeyin, ‘okumak’ işin en kolay yanı. Daha zorlayıcı ve
kişisel olarak geliştirici tarafı ise, farklı içerik ve tarzda olan her bir
kitap için kendinize göre bir üst bakış geliştirme alışkanlığı elde etmekte
yatıyor. Düşünsel ve duygusal olarak sınırsız seyahatler yapma şansı
yakalayabiliyorsunuz her yeni kitapla, isterseniz kendi kendizi aşmak için
uğraşabiliyor, arkadaşlarınızdaki farklı
yönelişler sayesinde bu potansiyeli 8’e katlayabiliyorsunuz. Her kitap ve
tartışma deneyimi aynı doygunlukla sonuçlanmasa bile bu geçen seneler
sonucunda, beklenmedik, hesaplanmadık durumları iyi değerlendirmeyi de
öğreniyorsunuz. Bizler, ’Kitap bahane Dostluk ve Sohbet Şahane’ diyebileceğimiz
buluşma ritüeli geliştirmiş olmamız sayesinde her toplantıyı iple çekmeye devam
edeceğiz sanırım bir 15 sene daha…..<b>UFUK<o:p></o:p></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZNizU7BhGaVU904U_FB0mZ94P-AjXuPlmYGdW8PZSd5WzmlQwQ1n9C6Y_ZtEQSa_HgBp0GkWxfKI5orMRiGSBKK-eNqVKpRfp-qVIqzk-UPYg1m6pPPsegRJ4FHNfimAQgi_QzQqbofsFFtjkXeYN8XvTvYo5WqxRe9u_tGJnZwWv1z9pmcf-hFe1Wr0/s1280/24.11.2021.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="737" data-original-width="1280" height="184" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZNizU7BhGaVU904U_FB0mZ94P-AjXuPlmYGdW8PZSd5WzmlQwQ1n9C6Y_ZtEQSa_HgBp0GkWxfKI5orMRiGSBKK-eNqVKpRfp-qVIqzk-UPYg1m6pPPsegRJ4FHNfimAQgi_QzQqbofsFFtjkXeYN8XvTvYo5WqxRe9u_tGJnZwWv1z9pmcf-hFe1Wr0/s320/24.11.2021.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"> <b> </b></span><div><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b> 24.11.2021</b><br /><b><br /></b></span><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;"> </span><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; text-align: left;"> </span></div><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Biz 8 kadın 2009 yılının Şubat ayında başladığımız ve
yaşamımızın önemli bir parçası haline gelen kitap kulubümüzü 15 yıldır
aralıksız sürdürüyoruz. Her ay okuduğumuz bir kitabı birimizin evinde toplanarak
enine boyuna tüm katmanları ile konuşuyoruz tartışıyoruz tabiki güzel sofralar
ve lezzetli yemeklerde kitap kulubümüze eşlik ediyor. Bu buluşmalarımıza sadece
pandemi yıllarında ara verdiysek de kitap kulubümüzü zoom üzerinden devam
ettirdik. Kitaplarla kah bilgilendik kah bakış açımızı genişlettik tartıştıkça
her kitap bizle çoğaldı, zenginleşti. Hepsinden önemlisi ise arkadaşlığımız
büyüdü güçlendi. Bizim için vazgeçilmez olan kitap kulubümüzün inşallah daha
çok uzun yıllarını kutlarız. <b>YÜKSEL<o:p></o:p></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhikbp6nWZjFNa8zIeGpIqI6BKBhtG0sBt5vo-LwKrNUiNgCMWhsAO-SgQpuvMJuz-LYucOjfBj_82bUciF_h5X1HGtzQYS41yRCqgawVROBSOqir7z85zS2G53qUBQYEi_bw5t9gaPg9b9bvAAaQkndGxvK63Qs6bHggYXz9Fouh2WzrgJs7JAB4mNcM4/s1416/e294f7bc-d00d-4259-9ad6-ae503ee349c6.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="688" data-original-width="1416" height="155" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhikbp6nWZjFNa8zIeGpIqI6BKBhtG0sBt5vo-LwKrNUiNgCMWhsAO-SgQpuvMJuz-LYucOjfBj_82bUciF_h5X1HGtzQYS41yRCqgawVROBSOqir7z85zS2G53qUBQYEi_bw5t9gaPg9b9bvAAaQkndGxvK63Qs6bHggYXz9Fouh2WzrgJs7JAB4mNcM4/s320/e294f7bc-d00d-4259-9ad6-ae503ee349c6.JPG" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><br /></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b>21.05.22</b></div> <b><br /></b><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Kitap sevgisi,okuma alışkanlığı ve de bunu paylaşma
hevesi ve keyfinden yola çıkarak biz sekiz kadının oluşturduğu kitap
kulübümüzde on beşinci yılımızı kutluyoruz . İlk toplantımızı bugün gibi
hatırlıyorum.. Ufuk’un evindeydik. Üzerinden on beş yıl geçmiş… dile kolay…
Bravo bize…<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Bu on beş yıl
boyunca her ay, yaz tatilleri dışında,okuduğumuz kitaplar, bir toplantı
öncesinde yaptığımız titiz seçimler, tartışmalarımız, tartıştıkça daha çok
zenginleşen kitaplar, bir masa etrafında oluşturduğumuz keyifli sohbetler ile
bugüne geldik.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Zaman içinde daha sistematik hale getirdiğimiz,
disiplin ve iş hayatından gelen hanimlar olarak bizlerin titiz yaklaşımı ile
toplantılarımız keyifli buluşmalara dönüştü. Dostluklar, arkadaşlıklar pekişti
bloğumuz oluştu, yorumlar yazıldı, birlikte sanat faaliyetleri ve seyahatler
yapıldı. Ailelerimizin mutlu günleri kutlandı, üzüntüler birlikte hafifletildi.
<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">
</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Ne mutlu bize. Bu seçkin kitap kulübünün bir parçası
olduğum için mutluyum, gururluyum…Nice senelere sevgili sekizler…<b>
BEYZA<o:p></o:p></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRhm9g_joOZ4NSBEKbNiJXv65rlva7ZOR8TvNBMMyRHmtKMrWyAv19Zy7YSETi7tFswNArLKy8L0rrL9kNW4Oy659ad-nJ_ZWiGbPsH5UFhhCCIRBLzYP7JS9jqNdoBTrLSBBnCwsOnHy-CmcQhC2WMXtsWvfwqaUIy1E7_3bA8L_tQefQAM1Bed0y04g/s1024/26.12.23.JPG" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRhm9g_joOZ4NSBEKbNiJXv65rlva7ZOR8TvNBMMyRHmtKMrWyAv19Zy7YSETi7tFswNArLKy8L0rrL9kNW4Oy659ad-nJ_ZWiGbPsH5UFhhCCIRBLzYP7JS9jqNdoBTrLSBBnCwsOnHy-CmcQhC2WMXtsWvfwqaUIy1E7_3bA8L_tQefQAM1Bed0y04g/s320/26.12.23.JPG" width="320" /></a></div><br /><b> 26.12.2023</b><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Şanslı olduğumu hissediyorum. Kendine saygı
duyan, sorumluluk bilincinde, okumayı
seven yedi arkadaşa sahip olduğum için.
<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Çoğumuz birbirimizi tanımıyorduk. Aynı kitabı okuyup
tartışmak bizi, dostluğumuzu geliştirdi. Zevkle yüzü aşan kitabı okuduk.
Kararlarımızı ciddiye alıp, yaptığımıza saygı duyduk. Zamanla tartışma tarzımız
oluştu. Tartıştıkça kitaplar olgunlaştı,
yazarlarını da daha iyi tanımaya çalıştık. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Esas amaç kitaptı, ama bununla da kalmadık. Evlerde
yaptığımız toplantıda dünya mutfağından sunumlar yaptık. Hatta yemek
bloğumuz oluştu. Pandemi döneminde ise
ara vermeden online devam ettik.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Geziler, yaş günleri, çocuklarımızın düğünleri,
torunlarımızın doğumları birlikte kutlayarak, adeta büyük bir aile olduk. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Sosyal etkinliklerimize insani yönümüzü de
katarak bir üniversite öğrencisini
okutuyoruz. Bu yıl 3. öğrencimiz mezun olmak üzere. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Hepimiz bir görev yüklenerek başarıyla sürdürdüğümüz,
toplantılarımız, resimlerimiz, bloğumuzla yolumuza devam ediyoruz. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">İyi günde, zor günde hep birlikte olduğumuz, kendimizi
zevkle okuyarak geliştirdiğimiz bu gurubun parçası olmaktan mutluyum. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Daha nice güzel yıllara. 15. Yılımız kutlu olsun. <b>ZELİHA</b><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">
</span></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"> </span></b></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><b><br /></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG0SSfgc1BwXyEpseqVjdfjvpzEStv2SUXmvUXscbRBIukdrL9yX0s_3Dx3DKs6KUZqbX0OWIqlXaP71VNsHL_W-MsBFsTVcZP1qTM-QovXbDqG17V_1_pZroVzn4ry5YQkoelZkhahhsQzdjUo_pQgMovs8Qy0xUhxCPtQYghhTSKP_vO4ksmk5WQDmc/s318/kk.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="159" data-original-width="318" height="159" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG0SSfgc1BwXyEpseqVjdfjvpzEStv2SUXmvUXscbRBIukdrL9yX0s_3Dx3DKs6KUZqbX0OWIqlXaP71VNsHL_W-MsBFsTVcZP1qTM-QovXbDqG17V_1_pZroVzn4ry5YQkoelZkhahhsQzdjUo_pQgMovs8Qy0xUhxCPtQYghhTSKP_vO4ksmk5WQDmc/s1600/kk.jpg" width="318" /></a></div><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"> </span> </p><b><br /></b><p></p><p></p><p class="MsoNormal"><br /></p><p class="MsoNormal"><br /></p><b></b><p></p></div>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-87502462686248477142024-01-23T17:56:00.001+03:002024-01-27T17:02:29.877+03:00Saç Örgüsü<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgziS8yoWDdZiBZVfjzR7Cu1y9RMW9g7ZPOU9emnnSxZZjq8RCXT2zQ53fuwgMaJsJR1CPxkHAoaLJdyAl3i0JSG1Bt6JGWI9PFGXQ6mIn8elYPX_oocQ9sqhmd80MyE-qvLDnUmJ-dBQwPiW5kDMCZ4RCBOSOCHVrFMm7mxRUiSCroRiwrGy4VRFWHBZY/s400/sac.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="284" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgziS8yoWDdZiBZVfjzR7Cu1y9RMW9g7ZPOU9emnnSxZZjq8RCXT2zQ53fuwgMaJsJR1CPxkHAoaLJdyAl3i0JSG1Bt6JGWI9PFGXQ6mIn8elYPX_oocQ9sqhmd80MyE-qvLDnUmJ-dBQwPiW5kDMCZ4RCBOSOCHVrFMm7mxRUiSCroRiwrGy4VRFWHBZY/s320/sac.jpg" width="227" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Yazar</b>:
Laetitia Colombani<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Özgün Adı:</b> La Teresse<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Orijinal Dili:</b> İtalyanca<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Yayınevi:</b> Yan Pasaj Yayınevi<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Çeviren:</b>
Gülşah Ercenk<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Basım
Yeri / Tarihi:</b> İstanbul,Ekim 2023, 17.Baskı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Üç
kadın. Üç hayat. Üç kıta… <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Tek
bir talep: özgürlük!<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">İtalya.
Giulia, babasının atölyesinde çalışan genç bir kadın. Babasının geçirdiği kaza
sonrası nesillerdir faaliyet gösteren, aile yadigârı o atölye ile ilgili bir
gerçekle karşı karşıya kalıyor. Giulia’nın iki seçeneği var: Ya içinde
sıkıştığı koşullardan kurtulmanın yolunu bulacak ya da orada boğulacak.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Kanada.
Başarılı ve tanınmış Avukat Sarah, çalıştığı hukuk bürosunda uğruna ömrünü
harcadığı terfinin arifesinde bir şey fark ediyor: bir hastalık. Tüm kariyer
planları alt üst olmak üzere.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Hindistan.
Smita, kast sisteminin en alt tabakası olan “Dalit”lerden biri. Tek bir hayali
var: Kızını, içinde bulundukları yoksul ve acınacak hayat koşullarından
kurtarıp okula gönderebilmek.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Birbirlerinden
habersiz ve ayrı dünyalarda yaşayan Giulia, Sarah ve Smita’nın hikâyesi bu.
Kapağını açacağınız bu kitapla önünüze serilecek olan; birbirlerine ne kadar
yürekten ve eşsiz bağlarla bağlı olduklarını bilmeden, kaderlerine razı olmayıp
savaşmaya karar veren üç kadının umut ve dayanışmayla dokudukları hayatları.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Yorumlarımız:<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Bu ay Fransız yazar Laetitia Colombani’nin ki kendisi
aynı zamanda senarist, yönetici, oyuncu imiş, ve Gülşah Ercenk’in dilimize
çevirdiği Saç Örgüsü adlı romanı okuduk. Kitapta üç kıtada, farklı sosyal
yapıdaki toplumlarda yaşayan, dini, dili ve en önemlisi örf ve adetleri çok
ayrı olan üç kadının hayat mücadelesinde<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bitmeyen güçlerine, azimlerine, kararlılıklarına<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>odaklanılmış. Bu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kısa roman, belki de okunması<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kolay, dili sade, karakter tanımları çok
canlı, herhangi bir toplumda da farklı boyutlarda görülebilecek kadın
hikayelerinden oluştuğu için çok satmış: Fransa’da bir milyon satışa ulaşmış,
40 dile çevrilmiş ve 9 ödül almış.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Bu kadınlar Hintli Smita, İtalyan Giulia ve Kanadalı
Sarah. Hint geleneklerindeki kast sisteminin bile dışındaki Dalit yani Dokunulmaz
gurubundan olan Smita’nın ve kocasının hayatı insan onurunu ayaklar altına
alacak kadar acı ve çarpıcı. Bu ailenin tek kızı olan Lalita’yı eğitim
alabileceği, özgürce yaşayabileceği bir hayata kavuşturmak uğruna köyden
kaçıran annenin hikayesini yazar müthiş anlatmış; adeta film seyreder gibi
gözümüze, yüreğimize akıtmış. İkinci hikaye 20 yaşındaki Giulia’nın iflas
etmekte olan bir ailenin düzlüğe çıkması için olan çabasını, aile baskısına
direnmesini, sevdiği Sih gencinden ne olursa olsun vazgeçmemesini anlatırken
bize<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadının o yaşta aklını kullanabilme
yetisini, gücünü, kararlılığını gösteriyor. Son hikaye Sarah’ın,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>en gelişmiş ülkelerden biri olan Kanada’da
bile iş hayatındaki kadına karşı olan ikiyüzlü, acımasız davranışları
karşısında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daha da güçlü kaldığının ,
hırsının doğru yolda<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bileylediğinin,
kendisini bulduğunun hikayesi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Bu hikayeleri anlatırken saç bir bağlayıcı olarak ,
ancak hikayenin en sonunda anlatılmış. Ben bu anlamda saçın kullanılması
metaforunu sevdim, fakat biraz daha işlenmesi gerektiğini düşünüyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Sonuç olarak literatürde popüler kategorisinde yer
alan bu roman bize dünya kadınları hakkında bilgiler sunan bir kitap. Bence
kulübümüz için listede olması ve analizler yapılması gerekmiyor. Hepimiz
rahatça kendimiz okuyup, çıkarımlarda bulunabiliriz. Bu nedenle biz romanı
kısaca tartıştıktan sonra biraz da literatürde edebi ve popüler roman
kavramları nedir; kadın haklarının legal olarak hayata geçişi farklı ülkelerde
hangi yıllarda olmuştur konuları ile tartışmalarımızı zenginleştirdik. Bunu
fırsat bilerek, 1926 yılında Türk Medeni kanunun kabulü ile kadınlara çeşitli
haklar tanınmasının başlamasını ve 1934 yılına kadar aralıklarla<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yeni kanun maddeleri eklenerek<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadına her platformda seçme ve seçilme
haklarının verilmesini sağlayan Atatürk’e minnettarlığımızı, teşekkürümüzü
borç biliriz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Özgür, kadın ayrımcılığının olmadığı ortamlarda<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nice kitap okumalara….<o:p></o:p></span><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">LEYLA</span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> </span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Dünyanın neresine
gidersek değiştiremediğimiz bir yazgı vardır. Kadın olmak! <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Saç örgüsü romanında üç ayrı ülke, üç farklı
sosyolojik yapı ve inanç, birbirine geçerek örülen saç örgüsü gibi ortak bir
kader vardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Hindistanda kast sistemine dahi dahil olmayan
Dalit'lerden, kızının yazgısını değiştirmeye çalışan bir anne. Annenin olağan
üstü mücadelesi..<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İtalya'da iş yerini kurtarmak için kızını gözden
çıkaran başka bir anne. Genç kızın
inanılmaz yaşam hikayesi. Herşeye rağmen ben ve duygularım diyerek arayışları,
mücadelesi..<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Kanada'da hırslı
bir avukat kadının yaşadıkları...<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Daha fazlası için okumanızı öneririm. Bir çırpıda
bitireceksiniz. Birçok ödüller almış , aynı zamanda senarist ve yazar Laetitia
Colombani'in bu eseri edebi değer taşır mı? Biz de bunu tartıştık. Ama dünya
oluştuğundan beri kadının ezilmişliğini dile getiren, her kadının kendinden
birşeyler bulabileceği modern klasik bir roman. İyi okumalar. <b>ZELİHA<o:p></o:p></b></span></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-41070088173876450922024-01-17T16:31:00.006+03:002024-01-17T16:32:18.318+03:00Laetitia Colombani<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5xbkHk3xd7hVT-vL9UANrL1tQWU6E8ldK2wgRSeu0nihTixhZfZ6qWT5-MSpJ6Q4d69TIm63S2pkvf9MosaKaKb5HHTHE1SIKdnllce_bA0QKYr2FL2AqieUScJL7Evga50kvAhyphenhyphenNl7tUJeIC7xBVa-XagLnWkw3FiAllSL1X-3fGzgjn_rI6NGu7u7M/s275/LC.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" height="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5xbkHk3xd7hVT-vL9UANrL1tQWU6E8ldK2wgRSeu0nihTixhZfZ6qWT5-MSpJ6Q4d69TIm63S2pkvf9MosaKaKb5HHTHE1SIKdnllce_bA0QKYr2FL2AqieUScJL7Evga50kvAhyphenhyphenNl7tUJeIC7xBVa-XagLnWkw3FiAllSL1X-3fGzgjn_rI6NGu7u7M/s1600/LC.jpg" width="275" /></a></div><br /> <p></p><p class="MsoNormal"></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Laetitia Colombani <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1976'da Bordeaux, Fransa’da doğdu. Nantes'te
iki yıl Cinésup hazırlık sınıfından sonra, École Nationale Supérieure
Louis-Lumière'e girdi. 1998 yılında mezun oldu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Kısa filmler, ardından iki uzun metrajlı film yazdı ve
yönetti: Audrey Tautou, Samuel le Bihan’ın oynadığı “A la folie… pas du tout” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(2002), ve En İyi Senaryo dalında Sopadin Genç
Ödülü'nü kazanan Isabelle Carré ile Kad Merad ve Catherine Deneuve’ün oynadığı
"Me stars et moi (Yıldızlarım ve Ben)" (2008).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Birçok sinema filmi ve televizyon dizisinde aktris
olarak rol aldı. En meşhuru 2012 yılında Florent Emilio Siri'nin yönettiği "Cloclo"
adlı bir televizyon dizisidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Mayıs 2017'de yayınlanan ilk romanı “La Tresse (Saç
Örgüsü)”, Kanada, Sicilya ve Hindistan'da farklı kadere sahip üç kadının
hikayesini anlatıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Saç Örgüsü, hâlihazırda sinemaya uyarlanmaktadır.
Roman 36 dile çevrilmiştir. “Gezgin Okuyucular için 40. Bayrak Ödülü” ,
Ekonomide Kadınlar için 2017 Edebiyat Ödülü ve ilk roman için 2018 Kristal Küre
dahil olmak üzere Fransa'da ve yurtdışında yirmiden fazla edebiyat ödülü
kazandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">2019 yılında, "Les Victorieuses (Kazananlar)"
'i <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve 2021 yılında “Le Cerf-volant
(Uçurtma)”ı yayınladı.</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><br /></span></p><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-79986120681494373402023-12-30T00:29:00.002+03:002023-12-30T00:31:48.801+03:00<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj__Y3malEHgyOiTG1uXBvlVxgzlAPiww_wbyREZIhwG-gVBTEy0TppJT7uCFYwsawoDujB4Uwboa1XkdwExoOhdZHtT5y3HmQBtA_xSGkHGX1s00SkAJXm4lT-kZy5wRNfeqNseOBNhCY3LLAz2q7ELal_wFMxMiHXKtBgsboKyYLlYnhavhdbD-YUxcw/s850/2024-mz3l_cover.jpg%20(1).webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="479" data-original-width="850" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj__Y3malEHgyOiTG1uXBvlVxgzlAPiww_wbyREZIhwG-gVBTEy0TppJT7uCFYwsawoDujB4Uwboa1XkdwExoOhdZHtT5y3HmQBtA_xSGkHGX1s00SkAJXm4lT-kZy5wRNfeqNseOBNhCY3LLAz2q7ELal_wFMxMiHXKtBgsboKyYLlYnhavhdbD-YUxcw/s320/2024-mz3l_cover.jpg%20(1).webp" width="320" /></a></div><br /><br /><div><br /></div><div> <span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 16pt;">“</span><i style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 16pt;">İnsan evrende
gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar</i><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 16pt;">” demiş Yaşar Kemal.</span><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 16pt; line-height: 107%;">2024 yılında yüreğinizin iyilikler, güzellikler,
umutlar, hayaller ve kitaplarla dolu olması dileğiyle…<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 16pt; line-height: 107%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 16pt; line-height: 107%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 16pt; line-height: 107%;"><br /></span></p><p></p></div>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-74685353430831584112023-12-30T00:26:00.001+03:002024-01-05T21:04:46.705+03:00Miras<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMNZtvM9wdC9d9prQm6X5F3gf94VMS5M36BEVRFjXV3g0sHSDBCDOA9V4HUvQCdl-dP3QyFjh6mM0NWpixfrpxFCQWpumaduaQEDTEKZu8W8cPfOE9fWIB2mlwLg3hmEXjViAMrEp54k0V9tm1cfVpgGKbXbv9WC2_KGViFLoBQP-4Vcys-q8Y4YOecz8/s320/41FUd6gV6CL._AC_UL320_.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="320" data-original-width="224" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMNZtvM9wdC9d9prQm6X5F3gf94VMS5M36BEVRFjXV3g0sHSDBCDOA9V4HUvQCdl-dP3QyFjh6mM0NWpixfrpxFCQWpumaduaQEDTEKZu8W8cPfOE9fWIB2mlwLg3hmEXjViAMrEp54k0V9tm1cfVpgGKbXbv9WC2_KGViFLoBQP-4Vcys-q8Y4YOecz8/s1600/41FUd6gV6CL._AC_UL320_.jpg" width="224" /></a></div><br /><p></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yazar: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Vigdis Hjorth<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Orijinal Adı: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Arv og
miljo<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Orijinal Dili: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Norveççe<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yayınevi: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Siren Yayınları</span><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-ansi-language: EN-US; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çeviren:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"> Dilek Başak<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Basım Yeri / Tarihi:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"> İstanbul, Mart
2022, 9. Baskı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Dört kardeş, iki kulübe, bir sır. Çağdaş Norveç edebiyatının
en önemli seslerinden Vigdis Hjorth, Miras’ta bir aile portresinin arka planını
resmediyor ve gerçeklere dayalı bir travma hikâyesi anlatıyor. Yakınlığın ve
yakınların açtığı yaraların, bağların ve bağları koparmanın hikâyesi bu,
tiyatro eleştirmeni Bergljot’un ailesine rağmen sağ kalma, yaşamına sahip çıkma
mücadelesinin hikâyesi. Soğuk ve karanlık bir hikâye, portredeki gülümsemelerin
gerisinde gizleniyor ama tüm saklı şeyler gibi eninde sonunda açığa çıkıyor.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Norveç’te büyük ses getiren ve çok satan, çok tartışılan bu
roman, babanın ölümüyle başlıyor ve yaranın kökenine iniyor.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İnsan ailesini seçemez ama hikâyesini anlatmayı seçebilir.<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><br /></span></i></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yorumlarımız:<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Aralık ayında okuduğumuz kitap
Norveçli yazar Vigdis Hjorth adlı yazarın kendi hayatındaki bir travmadan yola
cıkarak yazmış olduğu Miras adlı roman. Kitabın okuması kolay, kısa bölümler ve
bilinç akışı metoduyla yazılarak merak diri tutulmuş, son olayların altında
yatan geçmişte yaşananlar, psikolojik travmalar sadece kitabın kahramanı
açısından değil, geriye dönüşlerle diğer aile ferlerinin içine sürüklendikleri
çıkmaz ve dolayısıyla verdikleri (veya veremedikleri) tepkiler, olayı örtbas
etmeleri, kendi güven alanlarını risk etmeme çabası, ki burda aile bütünlüğü
söz konusu, ve tüm bunların davranışlarını nasıl şekillendirdiğinin analizi de
mevcut. Yaşanan travma yazarın 5-7 yaş arası babası tarafından ensest bir
ilişkiye dahil edilişi. Ancak kitapta 80li sayfalar gelininceye kadar bu olay
açıklanmamakta birlikte ciddi bir sıkıntı sezinlenmekte. Kitabın başı babanın
ölümü ve miras paylaşımı yüzünden kitap kahramanının (yazarın) aileyle tekrar
iletişime geçme zorunluluğuyla fazla
detaya girmeden ve yıllar sonra kendisi de evlenip üç çocuk sahibi olduktan
sonra boşanma aşamasında olduğu süreçte bir tiyatro oyunu yazarken geçirdiği
ağır fiziksel semptomlar sonucu Norveç devletinin sağladığı haftada dört kere
gittiği psikoanaliz seansları neticesinde yani otuzlu yaşlarda kendisiyle
yüzleşme zorunluluğuyla su yüzüne çıkıyor. Okuyucu da geçmiş olayların akışında
yazarın aile fertlerinin kendi düzenlerini bozmamak adına olayı tamamen red
etmesi- psikolojideki en güçlü savunma mekanizmalarından bir olan inkar (denial)
mekanizmasının devreye girmesiyle, travmanın zaman içinde daha da pekişmesine
ve ailenin diğer fertlerinden de tamamen kopuşu ve hatta anneye karşı daha
güçlü olumsuz duygular yaşanması anlatılmakta. Yazarın yetişkin dönemde tüm bu
olayın travmasıyla boğuşurken yanında destek olan en önemli iki dostu Klara ve
Bo, yazarın travmasını pekiştiren anne ve kardeşlerinin almaza yatmaz
davranışlarını daha geniş bir perspektifle ele alarak kitabı kişisel bir
travmanın hikayesi olmaktan çıkarıp genel insan /toplum davranışlarını ele
alarak bir pencere açıyor ki kanımca kitabın esas başarılarından biri de
burdaki kişisel travmanın dünya üzerinde yaşanan savaşları, haksızlıkları insan
davranışı üzerinden irdelemek- bu Bo’nun savaş bölgelerindeki gözlemleri ve
politik açıklamalarıyla vucut bulmakta,
Kitap Freud ve Jung gibi bilimsel olarak konuyu irdelemiş bilim
insanlarının görüşlerine de yer vererek genel olarak bireyin davranışlarına
açıklık getirmekte- Freud’a göre insanın içinde hem iyinin hem kötünün var
olduğu ve medeniyet denen akıl ve belli düzeydeki eğitimle bunun yok
edilemeyeceği, koşullara bağlı olarak birinin diğeri üzerinde baskın olacağı
gerçeği dile getirilmekte. Birde tabii ki performans sanatcısı Marina
Abromoviç’in insanın gerçek yüzünü gösteren performansına da atıf kitaba farklı
bir boyut kazandırmakta. “Benden nefret ediyorlar çünkü bana yaptıklarını
görüyorlar”, sonuçta kitaptan bağımsız olarak aynı konuyu işlemekte sanatçı-
bir nev’i ayna oluyor Marina izleyicilerine, kitapta ise izleyici aile!<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kitapta aynı zamanda yazarın kızı
Tale’in aileye yazdığı bir mektup aracılığıyla ilişkisini kesmesini bildirmesi
böylelikle kuşaktan kuşağa aktarılmasını engelleme çabası var. Açık ve net
olarak, “mış gibi” yapmadan, sahte aile oyunu oynamadan, travmanın manevi bir
miras olmaktan çıkmasına sebep olma amacı güdülmekte- özetle yazar böyle bir
olayın dillendirilmesiyle hem kendisini, hem de ailesinin bu yükten kurtarıp
özgürleşmesini, geride bırakmasını sağlamak istemekte. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Sonuçta söylemek istediğim kitap çok
katmanli; boğucu olmadan çok iyi ele alınmış, herkesin, kendisinin veya
başkasının, küçük/ büyük travması olsun olmasın, olaylar karşısında alacağı
tavır hakkında düşünmeye davet etmekte. Kitabın psikojik gelgitleri de çok iyi
verdiğini, esas olanın ise duyarsız kalınmasının travmayı katladığı/büyüttüğü
gerçeği. Miras bunu son derece kırmadan, dökmeden tüm karakterlerin ruhsal
analizlerini, içinde bulundukları şartları oldukca objektif olarak anlatarak
veriyor ve esas başarısı da kanımca bu.
Bize ise sadece düşünmek kalıyor, tabii güvenli alanımızdan (comfort
zone) çıkmayı göze alıp, çoğunluğun yaptığı gibi kafamızı çevirmemeyi göze
alırsak. Iyi bir psikolojik kitap okumak isteyen herkese tavsiye ederim. <b> DEMET</b><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">
</span></i></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"> </span></i></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-48867054777285392932023-12-15T11:08:00.005+03:002023-12-15T11:08:27.662+03:00Vigdis Hjorth<p> </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU0EpGp6NKi88DC_K2C-UBGGOGGmzMKoZ280qKbIo1m-kiClTzYpvqC3zra0oid2rcaSgl976ObuD9lvBbEmLcMZM6MnapQcZQm1J47_9585Jz7ldiru9o4Xi-UV-UVd3CudXvlmwdvBG2ZhTyFmOAG44SQ7VHTi0ia-VVF8HBJvMWMH52cG2QTR78rNI/s1800/vogdis.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1800" height="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU0EpGp6NKi88DC_K2C-UBGGOGGmzMKoZ280qKbIo1m-kiClTzYpvqC3zra0oid2rcaSgl976ObuD9lvBbEmLcMZM6MnapQcZQm1J47_9585Jz7ldiru9o4Xi-UV-UVd3CudXvlmwdvBG2ZhTyFmOAG44SQ7VHTi0ia-VVF8HBJvMWMH52cG2QTR78rNI/s320/vogdis.jpg" width="320" /></a></div><br /><p></p><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Vigdis Hjorth, 1959’da doğdu, Oslo’da büyüdü. Felsefe,
edebiyat ve siyaset bilimi öğrenimi gördü. Edebiyat hayatı 1983’te yazdığı
çocuk kitabı ‘Pelle-Ragnar ı den gule gården’ ile başladı. Bu kitabıyla Norsk
Kulturråd ödülünü kazandı. Yetişkinler için yazdığı ilk roman ‘Drama med Hilde’
(1987) oldu. O zamandan bu yana 13 roman daha yazan Hjorth’un en önemli eseri
olarak kabul edilen ‘Om bare’ (2001) Norveç’te hem büyük heyecan yaratmış hem
de önemli satış rakamına ulaşmıştı. Çağdaş Norveç edebiyatının en özgün ve önemli
isimlerinden biri kabul edilen yazarın, 2019 yılında Amerikan Ulusal Kitap
Ödülü’ne aday gösterilen romanı Miras, Türkçeye çevrilen ilk ve tek romanıdır. Özkurmaca
unsurları taşıyan ve ritmik, akıcı anlatımıyla aile ilişkileri çerçevesinde
travmaya odaklanan Miras özellikle Norveç’te büyük yankı uyandırmıştır. Hjorth,
izleri metinlerinde hissedilebilecek Tove Ditlevsen, Rolf Jacobsen ve Rudolf
Nilsen gibi isimlerden etkilendiğini belirtir. Miras, aynı zamanda Freud ve
Jung gibi düşünürlerin izlerini de taşımaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Üç çocuğu ile birlikte Asker, Norveç’de yaşamaktadır.<o:p></o:p></span></p><br /><p></p><br />8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-68680739226150611332023-12-12T09:23:00.002+03:002023-12-12T09:27:57.154+03:00995 km<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB7ryS0mIqtJccx04dTz9DEKN8phmnE8Nfc1LddK2-LxiYYsRWF753cOxoiuntkgsUdpjhyNCUMNIYhvPbiXeVLrqG3ZMVjbcxreIWvYWU7j5CKIYC-09BrIN5nCahVG4b790xL8zcsa1WV5l4mchlCx4RqNYGNqVt1qrAHT1Yy-oeBhO9k41muEozeTM/s400/995km.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="268" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB7ryS0mIqtJccx04dTz9DEKN8phmnE8Nfc1LddK2-LxiYYsRWF753cOxoiuntkgsUdpjhyNCUMNIYhvPbiXeVLrqG3ZMVjbcxreIWvYWU7j5CKIYC-09BrIN5nCahVG4b790xL8zcsa1WV5l4mchlCx4RqNYGNqVt1qrAHT1Yy-oeBhO9k41muEozeTM/s320/995km.jpg" width="214" /></a></div><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span><span style="font-family: "Times New Roman", serif;"> </span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yazar:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"> Murathan Mungan<br />
<b><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yayınevi: </b><span style="mso-bidi-font-weight: bold;">Metis Yayınları</span> <br />
<b><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Basım Yeri / Tarihi:</b>
İstanbul, Ekim 2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Murathan Mungan’dan bu kez
sürükleyici bir kara polisiye.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Hiçbir şeyin göründüğü gibi
olmadığı ama karmaşık görünenin de sonuçta su gibi açık olduğu bir
siyasi/psikolojik ortam yaratıyor Mungan. Edebiyatımızda ender rastlanan,
beklenmedik bir başkahramanın peşinde, ülkenin yakın geçmişinden tanıdık
gelebilecek karmaşık ağların izini sürüyor. Kimi düğümleri çözüp yeni düğümler
atarken okuru da nefes nefese bir yolculuğa davet ediyor.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Yorumlarımız:<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Türkiye’de
1980’lere, 1990’lara tanıklık ederek günümüze ulaşmış kişilerden biri olarak ,
Murathan Mungan ın 995 km romanını okumak, 2000’ler gençliğinin algısından çok
farklı bir deneyim. Bu nedenle aslında oldukça kişisel bir bakış açısıyla
değerlendiriyor olacağım bu kitabı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Hem ilk
gençliğimin geçtiği çok siyasi atmosferin günlük yaşama hakim olduğu bir
Ankara, oldukça bilinç düzeyi yüksek bir büyük aile ve arkadaş ortamı, ve 80’ler
sonu ODTÜ’deki öğrencilik ve ardından gelen yine ODTÜ’deki akademik ortamın
parçası olmak, ülkemizde olan bitenlerle yakın ilgi içinde olmamı sağlamıştı.
Dolayısıyla, Mungan’ın anlattığı süreci ve içeriği az çok bildiğimi düşünürdüm.
Ancak kitabı bitirdiğimde, tüm tanıklıklara rağmen farkındalığımın ne kadar
naif, ne kadar yüzeysel kalmış olduğunu görmek çok üzücü ve düşündürücü oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Türkiye’deki
‘Faili Meçhul Cinayetler’ in katmanlar, kurumlar, organizasyonlar, oluşumlar ve
tarihsel olarak bu denli yayılmış, bu denli günlük yaşamın her alanında
beslenmiş büyütülmüş, uygulanmış ve saklanmış … hatta kabullenilmiş olduğunun
ayırdına varmak zor, acıtıcı ve düşündürücü oldu benim için…. Hem toplumda ne
kadar karmaşık, karışık ve iç içe işlenmiş bir AĞ oluşumunun, hem de çok basit
ve ilkel düşmanlık, kin, nefret duygularının pekiştirilmesinin , bu cinayetleri
normalleştirdiğini, çok da şaşırılacak bir durum olmadığını, çünkü ardındaki
düzenin bunları hazırladığını anlatıyor Murathan Mungan inceden inceye.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Aslında
‘Faili Meçhul Cinayetler’ tam kör bir cahilliğin; toplumun büyük kesimini
düşünebilmeyi, her şeye eleştirel bakabilmeyi sağlayan rasyonel eğitimden
tümden uzak tutmanın; insanları şeffaflık yerine sis perdeleri içinde
yaşatmanın; ekonomik ve sosyal eşitsizlikler, coğrafi şartlar açısından
dengesizlikler içinde bırakmanın; ve ülke dışı dengelerin sürekli hedefi olarak
yoğrulmanın doğal bir sonucu olduğunu da gösteriyor Mungan. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Böylesi
çetrefilli ve zor bir konuyu bir roman formatında sunması okuyucuya yapılan bir
kolaylık olmuş kanımca. Kendisinin de belirttiği gibi 20 yıldan fazla bir
süreye yayılan yoğun bir araştırma yapmış yazar kitap için, ama bunları
detaylarıyla, tüm gerçeklikleriyle sunmak yerine bir bütünü algılatacak yap-boz
parçaları gibi kullanmış. Dolayısıyla detaylara takılmadan, birbiri içine
geçmiş kötülükleri, nefreti, kişisel çıkarlarla ideolojik çıkarların ayırt
edilemez işbirliklerini, sanki doğal bir akışın parçasıymış gibi anlatmış.
Karakterlerin taşıdıkları isimle değil de , daha genel geçer tanımlamalarla
anılması<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu kişiliklerin , zaman ve
mekan ayırd etmeden her zaman her yerde rastlayabileceğimiz ‘simge’
karakterlere dönüşmesine yol açmış. Bu özellikler sayesinde, yine kendi
deyimiyle bizlere, okuyuculara aslında bildiklerimiz ‘hatırlatma’ yapmayı
amaçlamış…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;">Mutlaka
okunması, üzerinde düşünülmesi ve çeşitli ortamlara düşünsel katkı yapmaya
aracı olması gereken bir kitap…. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">UFUK<o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif;"><o:p> </o:p></span></b></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-9598260285177302972023-11-28T17:29:00.000+03:002023-11-28T17:29:07.378+03:00Murathan Mungan<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgc35JK-mT8m8Hb9Sqe1cMmwlAnyxApTAmNAYw2d9Eov1au3PqQZ8ke8v-LLnV4YCl6UYeqVjX6y2dyg2D_Ebl0UvTUgm7F3Hm5ZGvTXtoUEWpz_uaFnOlpZgerebThLJGs4C7qyH7KGe8D6wlWD1sYnIxzncj6pUtu8F_pHqJIDSVuinzqLKijDGoi07I/s686/mm.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="447" data-original-width="686" height="209" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgc35JK-mT8m8Hb9Sqe1cMmwlAnyxApTAmNAYw2d9Eov1au3PqQZ8ke8v-LLnV4YCl6UYeqVjX6y2dyg2D_Ebl0UvTUgm7F3Hm5ZGvTXtoUEWpz_uaFnOlpZgerebThLJGs4C7qyH7KGe8D6wlWD1sYnIxzncj6pUtu8F_pHqJIDSVuinzqLKijDGoi07I/s320/mm.jpg" width="320" /></a></div><br /><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">21 Nisan 1955 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi.
Mardinli bir ailenin çocuğudur. Babası avukat İsmail Mungan, annesi Habibe
Mungan'dır. İlk, orta ve lise yılları Mardin'de geçti. Mardin Lisesi'nden mezun
oldu. Mardin, eserlerinde sıkça kullandığı mekanlardan birisi oldu. Bu çevrenin
taşıdığı zengin kültürel yapıyı, insan olgusunu eserlerine başarılı bir şekilde
yansıttı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1972'de Ankara'ya yerleşti. Lisans ve yüksek lisansını
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde
tamamladıktan sonra başladığı doktora çalışmasını yarım bıraktı. Ankara Devlet
Tiyatroları’nda altı yıl, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda üç yıl dramaturg
olarak çalıştı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gazete ve dergilerdeki ilk yazılarını 1975’te
yayımlayan Mungan; yazı hayatı boyunca şiir, öykü, roman, deneme, tiyatro
oyunu, sinema yazısı, senaryo, masal ve şarkı sözü gibi farklı türlere ait
eserler verdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İlk kitabı, Mezopotamya Üçlemesi adlı oyun üçlemesinin
ilki olan “Mahmut ile Yezida” idi (1980). Bu oyun, Türkiye İş Bankası'nın
açtığı yarışmada ikincilik ödülü aldı. Sahnelenen ilk oyunu Orhan Veli'nin
şiirlerinden kurgulayarak oyunlaştırdığı “Bir Garip Orhan Veli” oldu. 1981'de
ilk defa sahnelenen bu oyun, 1993'te kitap olarak da basıldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Sahtiyan adlı şiiri ile de "Gösteri"
dergisinin 1981 Şiir Yarışması'nda birincilik ödülü alan Mungan, özellikle “Metal”
(1994) adlı kitabındaki şiirleriyle 1980 kuşağının en çok okunan, tanınan
şairleri arasında ilk sıralarda yer aldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Mezopotamya Üçlemesi'nin ikinci kitabı olan “Taziye”
adlı oyunun 1984'te sahnelemesi nedeniyle Ankara Sanat Kurumu'nca Mehmet Baydın
ile birlikte en iyi oyun yazarı seçildi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1987’de günlük gazete olarak yayımlanan Söz
gazetesinde, “Kültür-Sanat Sayfası” editörlüğü yaptı. Aynı yıl, “Hedda Golder
Dile Bir Kadın öyküsü” ile, Haldun Taner Öykü Ödülü'nü Nedim Gürsel ile
birlikte aldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1992'de, halkanın üçüncü oyunu olan "Geyikler Lanetler" in tamamlanmasıyla birlikte, Metis Yayınları, üçlemeyi oluşturan bu oyunları,
üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlamıştır. 1994'te bu üç oyun bir yıl
boyunca Devlet Tiyatroları tarihinde ilk kez olmak üzere arka arkaya Antalya
Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiş, gene aynı yıl Istanbul Uluslararası
Tiyatro Festivali'nde, üç oyun ardı ardına tam 'on bir saat süren bir gösteri'
olarak iki kez tekrarlanmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">40. yaşı nedeniyle 1995 yılında “Murathan’95” adlı
kitapta çeşitli ürünlerinden bir derlemeyi yayımladı. Bütünüyle özyaşamöyküsel
bir malzemeden yola çıkan ilk anlatı kitabı “Paranın Cinleri”ni 1997'de
yayımlamıştır. 2000 öncesinde çıkardığı tüm şiir kitaplarını içeren 13+1
toplamından sonra 2002 yılında yedi öykünün yedi kitapçık olarak bir kutu
içinde yer aldığı “7 Mühür”ü yayımladı. 2005 yılındaki 50. yaşı nedeniyle de 50
Parça adlı kitapta üzerinde çalıştığı kitaplardan hikâye, şiir, deneme, oyun
gibi farklı edebi türden parçaları bir araya getirdi. Sadece 2005 yılı için
yapılıp baskısı yenilenmeyecek bir kitap oluşturdu. Kürtçeye çevrilen
şiirlerini bir araya getiren “Li Rojhilatê Dilê Min / Kalbimin Doğusunda”
kitabı Türkçe-Kürtçe olarak çift dilde basıldı. Büyümenin Türkçe Tarihi, Bir
Dersim Hikâyesi gibi çeşitli yazarların katkılarıyla biçimlenen bağlamsal
seçkiler hazırladı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Mungan, bugüne değin çoğu 'Yeni Türkü' topluluğu
tarafından seslendirilmiş olan şarkı sözleri yazmıştır. Yazdığı şarkıların
Türkiye'nin önemli şarkıcıları, toplulukları tarafından yeniden
seslendirilmesiyle oluşan ve 'tribute' sayılabilecek Söz vermiş şarkılar adlı
'cover' albümü 2004'te yayınlanmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yazıları, şiirleri ve kimi kitapları bugüne değin
İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İsveççe, Norveççe, Yunanca, Fince,
Boşnakça, Bulgarca, Farsça, Kürtçe ve Flamancaya çevrilerek çeşitli dergi,
gazete ve antolojilerde yayımlandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Mungan, 1985'ten beri yaşadığı İstanbul’da 1988'den
beri serbest yazar olarak çalışmaktadır.<o:p></o:p></span></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-19207316547000402402023-11-09T23:43:00.001+03:002023-11-09T23:43:04.802+03:00Martin Eden<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6vZTmtYzfJThp5tZ61HxcobeeehVcUZyxGz_6GzeUGnGVEGfeAc86JnmVDcEgibU_UEd1XVIcQiexLBCzF4Kyetgj0MpMANzwmKnJFYjYHA-zrkdUA7qIZxSf2dLaOAYBcgU8WKsiSXbEWh7E_NW6T71CdQbS3oduhSfEsp2I15vLPeQPdvmMLdIM0S4/s600/MartinEden.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="370" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6vZTmtYzfJThp5tZ61HxcobeeehVcUZyxGz_6GzeUGnGVEGfeAc86JnmVDcEgibU_UEd1XVIcQiexLBCzF4Kyetgj0MpMANzwmKnJFYjYHA-zrkdUA7qIZxSf2dLaOAYBcgU8WKsiSXbEWh7E_NW6T71CdQbS3oduhSfEsp2I15vLPeQPdvmMLdIM0S4/s320/MartinEden.jpg" width="197" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Yazar:
</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Jack
London<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Orijinal Adı: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Martin Eden<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Orijinal Dili: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İngilizce<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Yayınevi: </span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İş Bankası Kültür Yayınları</span><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Çeviren:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Levent Cinemre<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Basım Yeri / Tarihi:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> İstanbul, Eylül 2022, 26. Baskı<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> </span></i></p><p class="MsoNormal"><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Jack
London’ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, 20. yüzyıl başında sosyal ve
ideolojik meseleler ağırlıklı içeriğiyle Amerikan edebiyatında büyük ölçüde
kabul görmüştür. London farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklarını
gözlerimizin önüne sererken, statü ve servetin Amerikan toplumundaki hayati
önemine işaret eder. Romanın ana temalarından biri, başarı ve refah yolunun
sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkese açık olduğu şeklinde özetlenebilecek
Amerikan Rüyası’dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı…<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal"><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">London,
romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen
Künstlerroman geleneğinde yazmıştır. Martin’in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir
işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı
hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik
bir sona doğru sürüklenmektedir artık…<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> </span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> </span></p><p class="MsoNormal"><b><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yorumlarımız:</span></i></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bu ay okuduğumuz “Martin Eden” beni her yönüyle
etkileyen bir roman oldu.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yazarı Jack London, çevirmeni Levent Cinemre ve baş
karakteri Martin Eden sanki birbirinin içine geçmiş tek bir kişilik gibi.
Cinemre, yazarın altı kitabını çevirmiş ve Jack London’un ruhuna bürünmüş
adeta. Çevirmeni katıldığı bir programda izledim, sanki Jack London gibi
düşünüyor, konuşuyor hareket ediyor gibi geldi. Başarılı bir çevirmen olmanın
sırrını ise şöyle açıklıyor “Eğer yazar kendi yarattığı âlemin Tanrısıysa
çevirmen de onun peygamberidir. Çevirmen Tanrının laflarını başkalaştıramaz,
azaltamaz, çoğaltamaz.”<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gerçekten çok başarılı bir çeviri. Romanda adı geçen onlarca
eser, bilim adamı, din adamı, filozof, sanatçı ismi kitabın arka bölümünde 145
dipnot olarak özenle açıklanmış. Bu dipnotlar eserin anlamını çoğaltıyor, okura
farklı bakış açısı sunuyor.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Cinemre çevirisinin arka kapak yazısında “London,
romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen Künstlerroman
geleneğinde yazmıştır.” diyor. Jack London’ın yaşamından izler taşıyan roman
Martin’in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir denizciden başarılı bir yazara dönüşüm
mücadelesini anlatır, aynı Jack London gibi.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Aslında bir aşk romanı da diyebiliriz Martin Eden’e.
Onbir yaşında annesinin ölümünden sonra okulu bırakıp önce gazete dağıtıcılığı
sonra denizcilikle uğraşan Martin Eden, burjuva sınıfından Arthur adlı genci
bir çete kavgasından kurtarır. Genç de
onu ailesi ile tanıştırmak için yemeğe davet eder. Martin, eve adım attığı
andan itibaren kendini hiçbir zaman ait olamadığı bir dünyada bulur. Arthur’un
ablası Ruth ile tanışır ve ona âşık olur.
Ruth da bu güçlü kuvvetli, uzun boylu ve yakışıklı gençten hoşlanır. Devamında
“zengin kız fakir oğlan” filmi izler
gibi Martin ile Ruth kavuşabilecek mi,
zengin kızın ailesi bu aşka izin verecek mi, fakir oğlan aradaki sınıf
farkını kapatabilmek için hayallerinin peşinden mi gidecek yoksa kızın istediği
gibi sabit maaşlı bir işe mi girecek sorularının yanıtlarını alacağınız bir aşk
romanı gibi de okuyabilirsiniz.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Ama o geceki yemekte Martin sadece aşık olmamış iki
sınıf arasındaki uçurumunda farkına varmıştı. Temelini romantizm oluştursada
özünde felsefik ve sosyolojik derinliği olan romanda Jack London, işçi sınıfı
ve burjuva sınıfı arasındaki farklılıkları, çatışmaları, sosyalizmi,
bireyciliği, evrim fikrini sade, yalın ama güçlü cümlelerle bize anlatıyor. Bunu da aşkı uğruna, İdealleri uğruna her
türlü zorluğu göze alan, en kötü şartlara direnen, açlıkla mücadele ettiği
zamanlarda bile vazgeçmeyen, kendine inanan bir adamın hikayesini anlatarak
yapıyor.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Çevirmen Levent Cinemre, yazarı “tutkukulu gerçekçilik
akımı”nın öncüsü olarak niteliyor. Yazar gerçekten de Martin Eden’in başarma
tutkusunu, kendine olan inancını, özgüvenini çok gerçekçi aktarıyor okuyucuya.
Burjuva sınıfı Martin’in yazar olabilmek için gerekli eğitimi almadığını
düşünürken; kendi sınıfından insanlar da onun bir hayal peşinde koştuğunu
düşünüyor, yaşamak için hayal kurmak değil çalışmak gerektiğini söylüyorlardı.
Ama Martin kimseyi dinlemedi ve hayallerinin peşinden tutku ile gitti.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bulunduğu konuma gelebilmek için onca mücadelenin
sonunda şöhrete ve servete kavuşur ama ne yazık ki, artık ne olmak istediği
burjuvaya ne de içinden çıkıp geldiği sınıfa ait hisseder kendisini... <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İşte bu noktada yazar hayatı sorgulatır hepimize…
İnsan ne için yaşar? Adalet, para, güç, kazanmak, kaybetmek, sınıflar arası
değer farklılıkları, hayaller, aşk…<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Dolu dolu bir roman… Okuduğunuzda bakalım siz neleri
sorgulayacaksınız??<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> </span></p><p class="MsoNormal">
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> </span></p><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-63148888680415352562023-11-02T22:15:00.002+03:002023-11-02T22:15:16.631+03:00Jack London<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlaJqL6xAuPH8tOZElG_pch6Eqecw4XRcyCKkSMAmnN8-x1bKmDmq0tILq_vD7FT5lgxrVBT-N0TasydBZNgbQCdlTvgCyuK7Fhtb5Iz9svlvOiQWdwFghPoFz40AVmG8s-GWbf6usGyfG5vyabamVz9pgxaMZKkwqK3i76rAAC1IbnFSKa4x_AEXfbHc/s225/JL.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="225" data-original-width="225" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlaJqL6xAuPH8tOZElG_pch6Eqecw4XRcyCKkSMAmnN8-x1bKmDmq0tILq_vD7FT5lgxrVBT-N0TasydBZNgbQCdlTvgCyuK7Fhtb5Iz9svlvOiQWdwFghPoFz40AVmG8s-GWbf6usGyfG5vyabamVz9pgxaMZKkwqK3i76rAAC1IbnFSKa4x_AEXfbHc/s1600/JL.jpg" width="225" /></a></div><p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-weight: bold;">Jack London </span><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">12
Ocak 1876’da San Francisco’da doğdu. Gerçek adı John Griffith Chaney’dir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Annesi Flora
Wellman spiritüalist bir müzik öğretmeniydi. Tahminen babası olduğu düşünülen
William Chaney ise astrologdu. San Francisco Chronicle gazetesinin 4 Haziran
1875 tarihli yayınında çıkan bir habere göre Flora Wellman; William Chaney'nin
bebeğin aldırılmasını istediğini, fakat onun bu talebi reddettiğini, bunun
üzerine kendisini vurmaya kalktığını öne sürer. Ciddi bir yara almayan Flora,
bu olaydan sonra geçici olarak akli dengesini yitirir. Doğumdan sonra bebeğin
bakımı eski bir köle olan Virginia Prentiss'e verilir. Prentiss, London'ın
hayatında anne imgesi olarak kalır. Aynı yılın sonlarına doğru Flora Wellman,
Amerikan İç Savaşı gazisi John London ile evlenince, sonradan Jack olarak
anılacak bebek John da onlarla birlikte yaşamaya başlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Jack ilkokulu Oakland'da okur. Henüz sekiz yaşındayken
bir çiftlikte çalışmaya başlar. Binbir türlü sıkıntıyla ortaokul okuyan London,
14 yaşındayken iş ve eğitimi bir arada yürütemediği için okulunu yarıda bırakır
ve Hickmott konserve fabrikasında günde 12-18 saat çalışmaya başlar. Bu ağır iş
koşullarından kurtulmak için siyahi sütannesi Virginia Prentiss’den borç para
alarak French Frank adındaki bir istiridye korsanından Razzle-Dazzle adlı
şalopayı satın alır. Böylelikle o da bir istiridye korsanı olur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">1893 yılında Japonya sahillerine gitmek üzere Sophia
Sutherland adlı fok balıkçısı uskunaya girer. Döndüğü zaman ülkesi 1893
Krizi’nin ve Oakland’daki işçi huzursuzluklarının etkisi altındadır. Bir Hint
keneviri fabrikasında ve bir elektrik santralinde ağır iş koşulları altında
çalıştıktan sonra serserilik yaşantısına başlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">1894 yılında serseriliği nedeniyle Buffalo'daki Erie
County Cezaevi'nde 30 gün hapis yatar ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Yol”
</b>adlı kitabında bu hapishanedeki ortamı "düşünülemeyecek"
korkunçlukta, "insanın düşebileceği en derin çukur" olarak tarif
eder.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Serserilik ve denizcilik deneyimlerinden sonra
Oakland'a döner ve Oakland Lisesi'ne kaydolur. Burada Aegis isimli okul
dergisine birkaç yazısıyla katkıda bulunur. Bu yazılardan yayınlanan ilk eseri
"Japon Kıyılarında Tayfun", denizcilik deneyimlerinin bir meyvesidir.
<span style="mso-bidi-font-weight: bold;">Jack London </span>Berkeley
Üniversitesi'ne girmeyi çok ister ve 1896 yılında bir yaz dönemi yoğun ders
çalıştıktan sonra başarır fakat maddi zorluklar yüzünden 1897 yılında ayrılmak
zorunda kalır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Okulu bırakmasına rağmen ilerleyen dönemlerde eline
geçen Karl Marx, Charles Darwin, Nietzsche kitaplarını okudu. Bu yazarların
fikirleriyle kendi dünya görüşünü yavaş yavaş oluşturdu. Oluşmaya başlayan
fikirlerini eşzamanlı olarak yazmaya başladı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">25 Temmuz 1897'de London, kayınbiraderi James Shepard
ile Klondayk Altın Avı'na (Klondike Gold Rush) katılmak üzere yola çıkar. İlk
başarılı öykülerini de burada yazacak olan London, Klondayk'taki diğer birçok
kişi gibi beslenme yetersizliğinden dolayı iskorbüt hastalığına yakalanır. Bu
hastalık dişetlerinin şişmesine ve ardından dört ön dişini kaybetmesine neden
olur. Aynı dönemde karın ve bacak kaslarındaki ağrılar da ona ıstırap verir.
London, Klondayk'ın tüm güçlüklerine karşın hayatta kalmayı başarır ve bu
çabası onun en iyi eserlerinden sayılan “Ateş Yakmak” adlı kitabını yazmasına
esin kaynağı olur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-weight: bold;">Jack London </span><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">20
yaşında sosyalizmi benimsedi. Bundan önce sağlıklı ve güçlü bünyesinden
kaynaklanan bir iyimserliğe sahip, çok çalışan ve dünyaya olumlu gözle bakan
bir kişiydi. Fakat "Nasıl Sosyalist Oldum” adlı makalesinde de belirttiği
gibi halkın en alt tabakalarını daha yakından gördükçe sosyalist fikirleri
oluşmaya başladı. İyimserliği ve ferdiyetçiliği yavaş yavaş söndü ve mecbur
olmadıkça hiçbir zaman daha fazla çalışmamaya karar verdi. Yazılarında
ferdiyetçiliğinin bünyesinden sökülüp çıktığını ve bir sosyalist olarak tekrar
doğmuş olduğunu belirtir. London Sosyalist İşçi Partisi'ne ilk kez Nisan
1896'da katıldı. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Demir Ökçe” </b>isimli
romanı başta olmak üzere yazarın birçok eserinde sosyalist bakış açısını açıkça
görebiliriz. Yazarın bu bakış açısı kuramcı veya entelektüel sosyalizmden
değil, daha çok yaşam tecrübelerinden ve kendi içinden gelmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">1898'de Oakland'a döndüğünde ciddi olarak yazdıklarını
yayınlatma çabasına girer. Bu dönemi <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">"Martin
Eden"</b> adlı romanında akıllara kazınacak bir biçimde anlatır. Yayımlanan
ilk öyküsü "Yoldaki Adam" olan London, bu öyküsü için "Overland
Monthly" ona yalnızca 5 dolar teklif edince yazarlık kariyerini
sonlandırmanın eşiğine gelir. Ancak "The Black Cat" dergisi <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">"A Thousand Deaths"</b> adlı
öyküsünü yayınlamak için 40 dolar ödeyince, kendi deyimiyle, "kelimenin
tam anlamıyla paçayı kurtarır".<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Tam da düşük maliyetli dergi üretimini mümkün kılan
yeni basım teknolojilerinin çıktığı ve bunun sonucunda geniş kitleleri
hedefleyen popüler dergilerin patlama yapıp büyük bir kısa öykü pazarının
oluştuğu dönemde yazarlık mesleğine adım attığı için, yazarlık kariyerindeki
zamanlama konusunda şanslıdır. 1900'lerde yazarlıktan 2.500 dolar kazanır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-weight: bold;">Jack London </span><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">7
Nisan 1900'de, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Kurdun Oğlu”</b>nun
yayınlandığı gün, Bess Maddern ile evlenir. Bu evlilikten iki kızı olur ama bu
beraberlik uzun ömürlü olmaz ve 1904’te boşanırlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">1905'te Charmian Kittredge ile ikinci evliliğini
yapar. Biyografi yazarı Russ Kingman, London'un ikinci eşi Charmian'ı
"Jack'in ruh eşi, her zaman her konuda onun tarafındadır; mükemmel bir
çift!" olarak tanımlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">1910 yılında <span style="mso-bidi-font-weight: bold;">Jack London</span> California Glen Ellen'da bir çiftlik satın alır.
"Eşimin yanında, çiftlik bana dünyanın en güzel şeyi olarak
gözüküyor." Diyen London, çiftliğin başarılı bir ticari girişim olmasını
ister. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-weight: bold;">Jack London </span><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Hawai'yi
son kez Aralık 1915'te ziyaret eder. Temmuz 1916'da çiftliğine geri dönen
London, böbrek yetmezliği şikayetine rağmen çalışmaya devam eder. 22 Kasım
1916’da uyku sırasında vefat eder.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">London yazarlık kariyeri boyunca elliye yakın kitap yazdı
ve döneminin en çok okunan yazarlarından biri oldu. Yazdıkları, yaşadıkları
etrafında şekillenmiş, sosyalizmin de etkisiyle toplumcu bir dünya görüşüne
ulaşmıştır. En sevilen eserleri “Deniz Kurdu”, “Bitmeyen Kavga”, “Yaşamak
Hırsı”, “Martin Eden”, “Beyaz Diş”, “Ay Vadisi” ve “Güneş Çocuğu”dur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Jack London'ın külleri, eşi Charmian'ınkilerle
birlikte, Glen Ellen, California'daki <span style="mso-bidi-font-weight: bold;">Jack London </span>Eyalet Tarih Parkı'na gömüldü. Çok sade olan
mezarda sadece yosun tutmuş bir kaya parçası dikilidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-29320604290676796392023-11-02T22:14:00.005+03:002023-11-02T22:23:00.398+03:00<p><b> </b></p><p><b><span style="font-size: x-large;"></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-size: x-large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1D8mlEDx_DgZ6c5HVnhDoT_wdZ_vP0oQHT_nS8tUWsNhJeC9oA0rYMaSVqYF0rZos8KgNLTrnCEAkjUCtZSb27pg8uv4w7jGVH9pKg_275-0fl-K75RXGM32ETtT5AhuV1ZXN5uQ9xgH8u6Sk0P4d3_bqhSRNaxbilkBNmJAc4ZiJg6IgQpCBfhUK5W8/s318/kk.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="159" data-original-width="318" height="159" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1D8mlEDx_DgZ6c5HVnhDoT_wdZ_vP0oQHT_nS8tUWsNhJeC9oA0rYMaSVqYF0rZos8KgNLTrnCEAkjUCtZSb27pg8uv4w7jGVH9pKg_275-0fl-K75RXGM32ETtT5AhuV1ZXN5uQ9xgH8u6Sk0P4d3_bqhSRNaxbilkBNmJAc4ZiJg6IgQpCBfhUK5W8/s1600/kk.jpg" width="318" /></a></span></b></div><b><span style="font-size: x-large;"><br /></span></b><p></p><p><span style="font-family: times; font-size: x-large;"><i><b> 16. "Sekiz Kitap Klübü " başlıyor.....</b></i></span></p><p><span style="font-family: times; font-size: x-large;"><b><span><i> </i></span><i>Kasım 2023 - Haziran 2024.......</i></b></span></p><p><i><span style="font-family: times; font-size: x-large;"><b> Güzel kitaplar, güzel anılar dileğiyle....</b></span></i></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-88396640886137781382023-07-23T23:39:00.000+03:002023-07-23T23:39:14.708+03:00Tatar Çölü<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNbYvl0M3vA9dfc-7Jyomuj-fv1rhTHwJtVzR4lQTS1YqTorUTpBBw16d-fJumABCyX_Dt60Ssy9QuVnxGNo5n0xfKX1TnxC4m7KqY20SnoCvbYgX-jDZeQd1PeIr84xHvyd_vXF30L_gZp9TTsORxemdedPwTnckwi6eNgxHE-TRJnBB2rc-7RMK-4gQ/s375/Tatar%20%C3%87%C3%B6l%C3%BC.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="375" data-original-width="375" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNbYvl0M3vA9dfc-7Jyomuj-fv1rhTHwJtVzR4lQTS1YqTorUTpBBw16d-fJumABCyX_Dt60Ssy9QuVnxGNo5n0xfKX1TnxC4m7KqY20SnoCvbYgX-jDZeQd1PeIr84xHvyd_vXF30L_gZp9TTsORxemdedPwTnckwi6eNgxHE-TRJnBB2rc-7RMK-4gQ/s320/Tatar%20%C3%87%C3%B6l%C3%BC.jpg" width="320" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yazar:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Dino
Buzzati<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Orijinal
Adı:</b> Il deserto dei Tatari<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Orijinal
Dili:</b> İtalyanca<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Yayınevi:</b>
İletişim Yayınları<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Çeviren:</span></b><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"> Hülya Uğur Tanrıöver<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Basım Yeri / Tarihi:</b>
İstanbul, 2023 – 26. Baskı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;"> </span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yorumlarımız:<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Sevgili okur<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">KK toplantı sezonumuzu kapatmadan, yani haziran ayında
İtalyan yazar Dino Buzzati’nin Tatar Çölü romanını okuduk ve tartıştık. Yaz
okuması için de Jack London’ın<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Martin
Eden kitabını seçtik. 20. yüzyılın en tartışılan romanlarından biri diye
tanımlanan Tatar Çölü, 2. Dünya savaşı sırasında yazılmış, 1940’da ilk baskısı
yapılmış. Daha sonra 20 farklı dile tercüme edilmiş ve uluslararası bir üne
kavuşmuş. Kimi yorumcular romanın yarı otobiyografik bir yapıya sahip olduğunu
belirtmişler. Gerçekten de yazarın ilginç bir hayat hikayesi var. Savaş muhabirliği
dahil hayatı boyunca gazetecilik yapan Buzzati<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>aslında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gazetecilikten çok
yazarlığı,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ressamlığı, resimli çocuk
kitapları, tiyatro metinleri ile tanınır. Sessiz bir antifaşist olarak bilinen
yazar kitaplarında ılımlı bir üslup kullanır. Kendisine İtalya’nın Kafka’sı
denir. Kitap’ın çevirmeni ise aynı zamanda akademisyen olan Prof. Hülya Uğur
Tanrıöver’dir. Sosyal bilim ve edebiyat alanında çok sayıda kitap ve makale
çeviren Tanrıöver duru ve akıcı bir çeviri yapmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Modernist bir roman olarak adlandırılan Tatar Çölü,
bazı bölümlerinde büyülü gerçeklikten de izler taşır. Yalnızlık duygusunu,
bunun insanın iç dünyasına yansımalarını<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>derin analizlerle ortaya koyan kitap aynı zamanda birçok alegorik
anlatımlarla bezenmiştir. Son derece yumuşak, bir o kadar akıcı ve merak
uyandıran bir dili vardır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Romanın baş kahramanı G. Droga askeri okulu bitirince
subay olarak ülkenin ücra bir köşesinde, bir çölün hemen kıyısında adeta kuş
uçmaz kervan geçmez bir yerdeki Bastiani kalesine tayin edilir. Bundan hiç
memnun olmayan Droga hemen başka bir askeri birliğe tayin olmak istemesine
rağmen farklı nedenlerle bu kalede 30 yıl ömrünü geçirir ve sonunda ayrılmak
zorunda kalır ve….(Romanın sonunun ne olduğunu özellikle yazmıyorum). İlk
başlarda bir savaş çıkarsa meşhur olmak duygusu içinde yıllarını geçiren Droga
daha sonraları askeri kurallarla çevrili alışkanlıklar, sıradanlığın
kanıksanması, cesaretsizlık, kolaycılık, atalet, nedenini pek de umursamadığı
sadece ‘beklemek’ duygusu içinde yıllarını geçirmiştir. Çok uzun durağan
yılları anlatırken yazar bence çok fazla tekrar tuzağına düşmeden, hatta ‘şimdi
ne olacak’ merak duygusunu hep canlı tutarak romanını kurgulamış ve simgelerle
de yazısını renkli kılmıştır. Biz kitabı tartışırken hayata dair birçok konuya
değindik, sorguladık. Bunların arasında şunlar vardı ve sizlere de düşünmeniz
için tavsiye ederim: -insan hayatında kendi seçimleri mi yoksa şans/kader mi
daha etkin? -yaşamda sonuç mu süreç mi önemli?<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>-‘kurallar kaousu önler’ ve ‘Kurallar yaratıcılığı öldürür’
önermelerinden hangisi yaşamda daha kritik?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Kişisel olarak ben şunu düşündüm: bir insanın
ömrünü<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu kadar durağan geçirmesi çok
acı. Hani derler ya ‘boşa geçen bir zaman./hayat’. Ancak sonra şunu da
düşündüm: alternatif bir hayatın daha acımasız, daha renkli olacağını kim
garanti edebilir? O zaman belki de Droga kaledeki yaşayabileceği kısacık
dertsiz tasasız hayatını özleyecekti. Ne olursa olsun son sözüm yaşam daha
iyisi için denemeye değer; cesaret ve güzel hayaller için mücadele kıymetli. Bu
roman atalet içine düşmüş bir insanın hikayesini çok öz bir şekilde bize
sunmuş. Herkese özellikle cesaretli olmaları için gençlere naçizane
okumalarını<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tavsiye ederim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Renkli, sağlıklı nice YAZ lar dilerim….<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Önemli sözcükler: ZAMAN, YALNIZLIK, HAYAT, BEKLEMEK. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Leyla<o:p></o:p></i></b></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-50878511502524497882023-05-30T08:07:00.004+03:002023-05-30T08:10:02.806+03:00Dino Buzzati<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTOoeWLtRcDb17KkBd5jh9USzO7nGIWzbBHIYvwDuUFt75SKr5PG1zZNDVZfm8x29oT8fWMf0APIuXanbk5KpgUxlcnmvnm2ZrPJeBfFOs8cymrn5mfKNWU2XwzRAaxlfOPiblPg7Q2CdrvqyKWT10W28tXENLju0MdYXdrO7-IlBDkBR9qSGOvf9H/s276/Dino%20Buzzati.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="276" height="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTOoeWLtRcDb17KkBd5jh9USzO7nGIWzbBHIYvwDuUFt75SKr5PG1zZNDVZfm8x29oT8fWMf0APIuXanbk5KpgUxlcnmvnm2ZrPJeBfFOs8cymrn5mfKNWU2XwzRAaxlfOPiblPg7Q2CdrvqyKWT10W28tXENLju0MdYXdrO7-IlBDkBR9qSGOvf9H/s1600/Dino%20Buzzati.jpg" width="276" /></a></div><br /> <p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">16 Ekim 1906'da İtalya'nın Belluno şehrinde dünyaya
gelen Dino Buzatti, üniversitede Hukuk eğitimi almak için Milano’ya gitti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Hukuk eğitimini tamamlamadan önce, Corriere della Sera
gazetesinde haberci, redaktör ve özel muhabir olarak çalışmaya başladı. Edebi
etkinliğine, “Bàrnabo delle Montagne” (Dağların Adamı Barnabo) adlı romanını
yayımlayarak adım attı. 1933’te yayımlanan öyküleri ve daha sonraki yıllarda
yayınlanan roman ve oyunlarıyla tanındı. 1935’te yayımlanan ikinci eseri “Il
Seecreto del Bosco Vecchio” (Eski Korunun Gizemi) da daha sonraki eserlerinde
hakim olan Kafka’ya özgü gerçeküstücü ve simgeci anlatım tarzının örneklerini
içerir. 1940 Haziran’ında yayınlanan “Il deserto dei Tartari” (Tatar Çölü)’nde,
sınırdaki bir kalede kurulu garnizonda kahramanlıklarını kanıtlamak için düşman
saldırısı bekleyen bir bölük askeri konu alır. Buzzati, üç yıl bir savaş
gemisinde görev yaptı. Savaş sonunda Tatar Çölü büyük ilgi gördü ve Buzzati’yi
bir anda İtalya’nın önde gelen yazarlarından birine dönüştürdü. Uluslararası
başarısı ise Tatar Çölü’nün “Le Desert des Tartares” adıyla 1949 yılında
Fransa’da basılmasından sonra gerçekleşti ve eser kısa sürede yirmiden fazla
dile çevrildi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">1953 yılında en başarılı oyunu kabul edilen ve İtalya
Tiyatro Endüstrisi ödülünü alan, Tıp biliminin sağlıklı bir adamı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ölüme sürükleyişini anlatan, “Un Caso
Clinico” (Klinik Bir Vaka) sahneye koyuldu. Bu oyun üç yıl sonra Albert Camus
tarafından uyarlanarak Fransa’da sahneye koyuldu ve büyük başarı sağladı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Dönemin çoğu sanatçısı gibi çok yönlüydü. Gazeteciliğin
yanı sıra edebiyat alanında farklı türlerde ürün vermiş, öykülerinin yanında
roman, oyun, şiir, müzikaller için libretto yazmıştır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Kendine özgü mizah anlayışıyla kurguladığı, gerçek ile
gerçeküstü arasında salınan, bazen tekinsiz anlatı evrenleriyle tanınır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Oysa Buzzati’nin hayal gücü salt yazı düzlemiyle
sınırlı kalmamıştı. Kendi sürreal imgeler dünyasını tuvale de taşımış, dahası
ömrü boyunca kendini bir yazardan ziyade bir ressam olarak tanımlamıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Ressam Buzzati’nin sanatsal yaratımını üç evreye
ayırmak mümkün. Birinci evre, 1923-1930 arasında sembolizmin ağır bastığı
üretimlere işaret eder. Yaptığı resimlerde figüratif sembolizmin izleri daha
belirgindir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Olgunluk dönemi olarak tanımlanabilecek ve en özgün
çalışmalarına imza attığı 1964-1972 yılları arasında ise yapıtlarına İtalyan
pop art’ın çizgileri yansır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Buzzati, 1958 yılında Milano’da ilk resim sergisini
açtı ve 1960 yılında bilimkurgu türündeki tek romanı olan “Il Grande
Ritratto”yu (Yaşamdan da Üstün), yine aynı yıl “İl Mantello” (Pelerin) yu
oyununu yayımladı. 1963’te yayımlanan beşinci ve son romanı olan “Un Amore”
(Bir Aşk) de orta yaşlı bir işadamının delişmen bir genç kıza olan tutkunluğu
anlatılır. 1966 yılında, dünyaca ünlü öyküsü, “Il Colombre” (Colombre), elli
bir seçme öyküsünün yer aldığı bir seçkide yayımlandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">1969 yılında, Orpheus’un modern bir çeşitlemesi kabul
edilen “Poema a Fumetti” (Çizgi Roman Biçiminde Şiir) adlı resimli romanı
yayımlandı ve büyük ilgi gördü. 1971 yılında “Le Notti Difficili” (Zor Geceler)
adıyla, öykülerinin altıncı basımı yapıldı. Bu, aynı zamanda Buzzati’nin,
hayattayken yayımlanan son kitabı oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Buzzati modern toplum insanının endişe ve umutsuzluk
dolu hayatını işlemiştir. Gerçeküstücü ve simgeci anlatım biçimi ve ürkütücü
imgelemi yoğun Kafka etkileri taşır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">28 Ocak 1972’de Milano’da öldü.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"><br /></span></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-32941933924260571612023-05-30T08:07:00.003+03:002023-05-30T08:09:41.498+03:00Oğullar ve Sevgililer<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrr8rB-tTH_CQtlkSToG6zQiEx8JzmheA-Wh5YiPdFNhyTWkzkpcZVpQqpzfBvRjGmthghgktokTd5e0JuE99_uhWUCjumx_Yjd4uA3dSiBTDinl32uNBmDeOTAjN7FlBF63cA25_x38lFZq3oTYtCd8twYCsbyCLCsZMixkQbxBqHQoaDmMJo1Msr/s1246/o&S.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1246" data-original-width="800" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrr8rB-tTH_CQtlkSToG6zQiEx8JzmheA-Wh5YiPdFNhyTWkzkpcZVpQqpzfBvRjGmthghgktokTd5e0JuE99_uhWUCjumx_Yjd4uA3dSiBTDinl32uNBmDeOTAjN7FlBF63cA25_x38lFZq3oTYtCd8twYCsbyCLCsZMixkQbxBqHQoaDmMJo1Msr/s320/o&S.jpg" width="205" /></a></div><br /> <div><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><br /></span></b></div><div><span lang="EN-US" style="line-height: 107%;"> </span><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; font-weight: bold; line-height: 107%;"> Yazar: </span><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">D.H. Lawrence</span><p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;">
Orijinal Dili: </span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US; mso-bidi-font-weight: bold;">İngilizce<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;">
Çeviren:</span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"> Tülin Nutku<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"> Yayınevi:
</span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;">Can Yayınları<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;">
Basım Yeri / Tarihi:</span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;">
İstanbul, Aralık 2019 - 5.Baskı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"> </span></p>
<p class="MsoNormal"><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Oğullar
ve Sevgililer, hem Kuzey İngiltere’de bir madenci kasabasında yaşayan Morel
ailesinin, hem de başkahramanı Paul Morel’in romanıdır. Ama daha çok da, Paul
Morel ile annesi Gertrude Morel arasındaki karmaşık ilişkinin romanı.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Bayan
Morel, kaba saba bir adam olan, içkiye düşkün kocasında aradıklarını
bulamayınca, tüm umutlarını oğullarına, özellikle de Paul’a bağlar. Buyurgan
annenin dayanılmaz sahiplenme duygusu, Paul’un yaşamını baştan sona
etkileyecek, yalnızca babasıyla olan ilişkisine değil, âşık olduğu iki kadınla
ilişkilerine de egemen olacaktır.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Ülkemizde
genellikle Lady Chatterley’in Sevgilisi romanıyla tanınan ünlü İngiliz yazar D.
H. Lawrence’ın başyapıtlarından Oğullar ve Sevgililer, büyük ölçüde
otobiyografik özellikler taşır. Romanın başkahramanı Paul Morel, birçoklarınca
Lawrence’a benzetilmiş, sarhoş gezen madenci baba ve ona direnen güçlü anne
tiplerinin de açıkça yazarın kendi anne ve babasını andırdığı ileri
sürülmüştür.<o:p></o:p></span></i></p><p></p></div>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-90185075666233762152023-05-09T10:29:00.002+03:002023-05-09T10:29:30.882+03:00D.H. Lawrence<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA8fBUQ4Ns3ZW9jZETWfnENTnC_DqCMNtUHPCqVY6CpejpvMgNfgTcUzk1Mfeh8MV0QSliiO6rEHkEokLr2BDYs6VEBw4VSDHIWEMY0tYdlvCxcw27qIRSvFxvTPsGxh_l68OHyzhL3MTs_VuRiRptolYd0tZpL5F5v7438_cfRnZ2EtCz6nanB-UF/s283/DH%20Lawrence.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="178" data-original-width="283" height="178" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA8fBUQ4Ns3ZW9jZETWfnENTnC_DqCMNtUHPCqVY6CpejpvMgNfgTcUzk1Mfeh8MV0QSliiO6rEHkEokLr2BDYs6VEBw4VSDHIWEMY0tYdlvCxcw27qIRSvFxvTPsGxh_l68OHyzhL3MTs_VuRiRptolYd0tZpL5F5v7438_cfRnZ2EtCz6nanB-UF/s1600/DH%20Lawrence.jpg" width="283" /></a></div><br /><p><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;">David Herbert Lawrence 11 Eylül 1885’te Nottinghamshire
bölgesindeki Eastwood kasabasında doğdu. Maden işçisi bir babayla, orta
sınıftan öğretmen bir annenin ortanca oğluydu.</span></p><p>
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Lawrence’in çocukluğu yoksulluk içinde geçti. Küçük
yaşta zatürreeye yakalandı. Zayıf, hastalıklı bir çocuk olarak büyüdü.
Kültürlü, olgun bir kadın olan annesine çok düşkündü. Annesi de oğlunu elindeki
imkanlar nispetinde iyi yetiştirmeye çalıştı. Lawrence de annesi gibi öğretmen
olmayı aklına koymuştu. Öğrenimini de buna göre yaptı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Burslu olarak sürdürdüğü ortaöğrenimini on altı
yaşındayken bıraktı. Kısa bir süre bir imalathanede kâtiplik yaptı. 1901’de
geçirdiği ağır zatürreeyi atlattıktan sonra, Derbyshire ve Nottinghamshire
bölgelerindeki çeşitli ilkokullarda öğretmen yardımcılığında bulundu. 1906’da
bir burs kazanarak Nottingham Üniversitesi’ne girdi, iki yıl okuyup öğretmenlik
sertifikası aldı. 1908’de Londra yakınlarındaki Croydon’da öğretmenlik yapmaya
başladı, ilk şiirleri ve kısa öyküleri ertesi yıl saygın edebiyat dergilerinden
The English Review’da çıktı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İlk romanı “White Peacock” (Ak Tavuskuşu) 1911’de
yayınlandı. Ama Lawrence bu başarısından sevinç duyacak halde değildi. Ömrü
boyunca ona destek olan ve her türlü derdine deva bulmaya çalışan annesi bir ay
önce ölmüştü. Lawrence, annesinin ölümünden sonra uzun bir bocalama devresi
geçirdi. Daha sonra hayatını kalemiyle kazanmaya karar verdi ve çalışmaya
koyuldu ve The Trespasser (Günahkâr Ruhlar)’ı yayınladı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">191 l’de zatürreesi tekrarlayıp onu uzun süre
öğretmenlikten alıkoyunca, 1912 başlarında aslında pek bağdaşamadığı bu uğraşı
bıraktı, Croydon’dan ayrılarak Nottingham’a döndü. Daha sonra Almanya’ya,
arkasından da İtalya’ya gitti. Burada Sons and Lovers (Oğullar ve Sevgililer)’i
bitirdi. Yarı otobiyografik bir roman olan Oğullar ve Sevgililer, Lawrence’ın
kendi yaşamöyküsünü, genç bir adamın annesiyle ilişkisi ve bu ilişkinin
başka kadınlarla ilişkilerini nasıl etkilediğiyle ilgili güçlü
bir psikanalitik incelemeye dönüştürüyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1913’te İngiltere’ye geri döndü. Londra’da yayıncı
Edward Garnett, eleştirmen Middleton Murry ile eşi öykücü Katilerine Mansfield
gibi edebiyat dünyasının kalburüstü adlarıyla tanışıp dostluk kurdu. Bunu
izleyen bir iki yıl boyunca ülkesiyle İtalya arasında sık sık gidip geldi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">David Herbert Lawrence, sevdiği kadınla evlendikten
sonra birkaç yıl devamlı çalıştı. Özel hayatını bir türlü düzene sokamamıştı.
Sevdiği kadınla evlenmesi iç huzursuzluklarını gidermeye yetmemişti. Üstelik
Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması, yazarın maneviyatını adamakıllı bozmuştu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Eylül 1915’te çıkan The Rainbow’ın (Yağmur Kuşağı) on
beş gün içinde toplattırılması Lawrence’ı çok üzdü. Bloomsbury Grubu (adını
Londra’nın aynı addaki ünlü semtinden alan bir sanatçılar grubu) çerçevesinde
filozof Bertrand Russell’la birlikte verecekleri savaş karşıtı bir dizi
konferansın gerçekleştirilemeyişi ise, kırgınlığını daha da artırdı. 1917’de
Cornwall bölgesinde oturdukları sırada eşiyle birlikte casuslukla suçlanıp
kentten kovulunca, ülkesinden iyice soğudu. 1919’da İngiltere’den ayrıldı ve üç
kısa ziyaret dışında bir daha geri dönmedi. Bundan sonra ölümüne değin Seylan,
Avustralya, Meksika, İtalya, İsviçre ve Fransa gibi ülkelerde değişik sürelerle
yaşadı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Aşık Kadınlar (Women in Love) roman, 1920; Sea and
Sardinia (Deniz ve Sardunya) gezi notları, Kayıp Kız (Lost Girl) roman, 1920;
(Tait Memorial Edebiyat Ödülü), England, My England (İngiltere, Benim
İngilterem) öyküler, 1922; Aa-ron’s Rod (A’un Kavalı) roman, 1922; Fantasia of
the Unconscious (Bilinç-dışı Fantesizi) denemeler 1922; Studies in Classic
American Literatüre (Klasik Amerikan Edebiyatı İncelemeleri) 1923; Kangaroo
(Kanguru) roman 1923; The Boy in the Bush 1924, St. Maour (1925). Meksika’ya
yerleşmeyi denediği yıllarda Kanatlı Yılan romanını yazdı (The Plumed Serpent)
1926, son gezi kitabı : Mornings in Mexico (Meksika Sabahları) 1927. Bu arada
bir de öykü derlemesi: The Woman Who Rode Away (Kaçan Kadın) 1928. Sağlığında
Floransa’da özel olarak basılan (İngiltere’de ancak 1960’da yayımına izin
verildi) son romanı da bu yılların ürünü oldu: Lady Chatterley’in Sevgilisi
(Lady Chatterleys’s Lover) 1928. Bu eser, cinselliğin insan yaşamındaki önemini
vurgulayan öteki romanlarını hepsinden daha çok etki yarattı: Adını ölümsüzlüğe
ulaştırdı. Birkaç kez filme alındı, tüm dünya dillerine çevrildi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bu arada bir yandan yazmayı sürdürürken, bir yandan
bol bol resim yaptı. Tutulduğu verem hastalığından kurtulamayarak 2 Mart
1930’da Fransa’da, Nice yakınlarındaki Vence kasabasında öldü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Veremden ölünce ardından yayımlanmayı bekleyen birçok
ciltlik edebiyat birikimi bıraktı: Mr. Moon (roman, öl.s. 1984), Nettles
(Isırganlar) şiir, 1930, Apocalypse (Mahşer), denemeler, 1931.</span><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;"> </span></p>
<br /><p class="MsoNormal"><br /></p><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-45773649541442800572023-04-11T07:17:00.000+03:002023-04-11T07:17:40.721+03:00Siddhartha<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6dEqT5RHfOWfaI7BdNAcsZpCYpHGW-FWL0Z6w0AOBkXt6hy7zzXBQJuf3jdL7rgzufkriLUe0GdEe2tLMTmXeS5XaSnsNslnMDQpjRy106L2nPx2xF0GYiKKt6dCvr06Ug0tITMhJENerYyVSc6xNdlHQ4e6JTPb52Pa_o2PF1bNHIVpbWPBhR4dc/s400/siddharta.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="256" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6dEqT5RHfOWfaI7BdNAcsZpCYpHGW-FWL0Z6w0AOBkXt6hy7zzXBQJuf3jdL7rgzufkriLUe0GdEe2tLMTmXeS5XaSnsNslnMDQpjRy106L2nPx2xF0GYiKKt6dCvr06Ug0tITMhJENerYyVSc6xNdlHQ4e6JTPb52Pa_o2PF1bNHIVpbWPBhR4dc/s320/siddharta.jpg" width="205" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"> Yazar: </span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US; mso-bidi-font-weight: bold;">Hermann Hesse<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Orijinal
Dili: </span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US; mso-bidi-font-weight: bold;">Almanca<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çeviren:</span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"> Kamuran Şipal<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yayınevi:
</span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;">Can Yayınları<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Basım
Yeri / Tarihi:</span></b><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%; mso-ansi-language: EN-US;"> İstanbul, Ekim
2022 - 59.Baskı</span><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">"Genel
olarak herkesçe kabullenilmiş Buddha imgesini aşan bir Buddha yaratmak, daha
önce eşine rastlanmamış, büyük bir başarıdır. Siddhartha, benim gözümde, Kutsal
Kitap'tan kat kat üstün bir ilaçtır..." 20. yüzyılın en büyük
romancılarından Henry Miller'a bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel
Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse'nin başyapıtıdır. 1. Dünya
Savaşı'nı izleyen yıllarda insanları yaşamlarını yeniden kurmaya çağıran, Doğu
gizemciliğini yücelten Siddhartha, kuşaklar boyunca nerdeyse bir "kutsal
kitap" gibi okunmuştur. Siddhartha'da Buddha'nın yaşamının ilk yıllarını
şiirsel bir üslupla anlatan Hesse, insanın öz benliğini bularak uygarlığın
yerleşik biçimlerinden kurtulmaya çalışmasını işler. "Bu kitapta,"
der, "tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak
olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin
benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım."<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yorumlarımız:<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><o:p> </o:p></b></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Herman Hesse Siddhartha romanını 1922’de kaleme almış
, o günden bu güne kadar bir çok dile çevrilmiştir. Özellikle 1960’lar da
Amerika’da Budizm ve Zen Budizm felsefesinin patlama yapması kitaba olan yoğun
ilgiyi artırmıştır .<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Siddhartha ‘da Hesse insanı birey olma vasfıyla ele
alır. 18. yy Almanya’sında ortaya çıkan Bildungroman örneklerindendir.
Bildungromanlarda romanın başkahramanının yaşamı çocukluktan varmak istediği
hedefe ulaştığı olgunluk yıllarına kadar anlatılır. Fiziksel ve ruhsal yönden
yaşadığı aşamalar ayrıntılı bir şekilde biyografik olarak okuyucuya aktarılır .<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Siddhartha bir yol hikayesidir. Siddhartha’nın ruhsal
yönden öz ben arayışı, dönüşüm ve bilgeliğe ulaşmak için çıktığı fiziksel ve
ruhsal yolculuğu anlatır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Brahman soylu bir ailenin iyi yetişmiş çocuğu
Siddhartha, geleceğin bilge kişisi ve rahibi olarak yetiştirilmiş olmasına
rağmen öğrendikleri kendine yetmemekte iç huzuru bulamamaktadır. Amacı olan
bilgeliğe ulaşmak için iç sesine uyar, arayış yolculuğuna çıkar. Bu yolculukta
ona birlikte büyüdüğü arkadaşı Govinda eşlik eder. İlk olarak kentten geçen
Samanalara katılırlar. Onlarla aç, susuz, yorgun, çile hayatı yaşarlar.
Siddhartha çok geçmeden fark eder ki öğrendikleri geçici bir arınmadır . <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gotama adlı bir bilgenin var olduğu haberini alırlar
ve onun öğretisine katılırlar .<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gerçek bir Buddha olan Gotama’nın öğretiside
Siddhartha’ya yeterli gelmez. Govinda Buddha ile yoluna devam ederken
Siddhartha oradan ayrılır .<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Geceyi ırmak kıyısında bir kulübede geçirir. Orada
gördüğü rüya, bilgeliğe ulaşma çabasının yönünü manevi olandan maddi olana
yöneltir ve karşıtlığın birliği bütünlüğü için kente yani maddi hayata doğru
ırmağın karşısına yönlenir. Irmak burada bir sınırdır manevi hayat ve maddi
hayat arasında.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Kentte maddi hayata dair her şeyi en dibine kadar
yaşar. Bu sırada gördüğü ikinci rüya ona maddi dünyayı terk etmesi gerektiğini
işaret eder.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Irmak kıyısına dönen Siddhartha hayatına son vermek
isteği duyar ve uykuya dalar. Uyku onun için arınma ve yenilenme yaratır,
yeniden yaşama döner. Manevi ve maddi yolculukları sonrasında ruhsal uyanış
yaşar. Irmak kıyısında kayıkçı Vasudeva ile yaşar.Vasudeva onun bilgelik
yolunda ırmağa ve kendi iç sesine kulak vermesi için yol göstericisi
olur.Siddhartha özbenliğine ulaştığında Vasudeva görevini tamamlamış olur, ırmak
kıyısını terk eder.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Romanın sonunda dostu Govinda ile yeniden
karşılaştığında ona söyledikleri romanın özüdür. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>”Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse
hayır. Bilgelik keşfedilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle
mucizeler yaratılabilir ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez”. Ruhsal
bütünlük bireye özgü ve yaşanarak elde edilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bu yolculukta karşına çıkan herkes ve her şeyden birer
öğretmenmiş gibi ders alıp, Evren’in birlik ve bütünlüğünü, tüm zıtlıkları ile
mükemmellik, kusursuzluk anlamındaki “Om” olduğunu anladığında ruhsal bütünlüğe
ulaşır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Roman 148 sayfa oldukça kısa , akıcı , rahat okuna
bilen , bir o kadar da her satırında felsefik düşüncelerin olduğu okumaktan sıkılmayacağınız
bir kitap.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><o:p> </o:p></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><o:p> </o:p></b></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><o:p> </o:p></b></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><o:p> </o:p></i></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-76342333061982411582023-03-31T23:01:00.004+03:002023-03-31T23:01:30.015+03:00Hermann Hesse<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9uSFwFrEDZYas8zPLLXVWA3pbZpb2xHFXkBcXcBtWxx1MqCVjXYb0zvxbCZejon1AWLML_TOOBN7zk0bBBx-9qIiqtV1CDazG5et2bTPQ_M-FoBF84WP0mQeDcrZUzt2xYHRYqKMrzh_ApDsl4TM2uUE_KyaapnaQsICHJ-ecmQhO6HbG-40c01tO/s245/Herman%20Hesse.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="245" data-original-width="205" height="245" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9uSFwFrEDZYas8zPLLXVWA3pbZpb2xHFXkBcXcBtWxx1MqCVjXYb0zvxbCZejon1AWLML_TOOBN7zk0bBBx-9qIiqtV1CDazG5et2bTPQ_M-FoBF84WP0mQeDcrZUzt2xYHRYqKMrzh_ApDsl4TM2uUE_KyaapnaQsICHJ-ecmQhO6HbG-40c01tO/s1600/Herman%20Hesse.jpg" width="205" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal">2 Temmuz 1877’de Almanya’nın Württemberg eyaletine bağlı
Calw şehrinde doğmuştur. Hristiyan bir misyoner aileden gelmekle beraber tutucu
ve entelektüel bir aile ortamı içinde büyümüştür. Annesi ve babası annesi Maria
Gundert’in (1842–1902) doğduğu Hindistan’daki Basel Misyonu’nda görevliydi.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Hesse, çok yaratıcı bir çocuk olduğu gibi güçlü bir ifade
mizacına da sahipti. Yeteneği daha erken yaşlarda fark edilmiştir. Şiire
ilişkin herhangi bir fikir eksikliği olmayıp harika resimler yapardı. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">1881’de aile beş yıllığına Basel’e taşınmıştır. Burada
Hesse’nin okuduğu keşiş okulu vardı. Baba Johannes, 1882’de vatandaşlık hakkını
elde etmesiyle bütün aile İsviçre vatandaşlığına geçebilmiştir. Aile Temmuz
1886’da yine Calw’e geri dönmüştür. Hesse burada Calw Latin Okulu’nda 2. sınıfa
başlamıştır. Bu okuldaki başarısından sonra Hesse 1891 yılında evangelik ve
teolojik seminere Maulbronn’da katılmıştır. Ama kısa bir süre sonra isyankâr
karakteri nedeniyle bu seminerden kaçmıştır.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Çeşitli kurumlar ve okullar arasındaki macera yolculuğunun
başlamasıyla, anne ve babasıyla şiddetli tartışmalar içerisine girmiştir.
Hermann Hesse kötü bir dönem geçirmiş ve 20 Mart 1892 tarihli mektubunda da
intihar düşüncesini dile getirmiştir. İntihar girişiminde bulunduktan sonra, Mayıs
1892’ta Bad Boll isimli enstitüye yatırılmıştır. Carl Jung’un öğrencisi Lang’ın
tedavi ettiği Hesse’nin ruhbilime ve Jung’a duyduğu ilgi bu durum sonrasında
körüklenerek iç dünyasının zenginleşmesine neden olmuştur.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Eğitim sistemindeki kısıtlamalar ve misyoner babasının
dinsel baskıları Hesse’yi çok rahatsız ediyordu. Bu yüzden kendi yolunu bulmak
için uzun süre mücadele etmek zorunda kalan Hesse, 1894 yılının yaz başlarında
Calw şehrindeki saat kulesi fabrikasında 14 ay kadar makinist çıraklığına başlamıştır.
Lehim yapan Hermann Hesse, işin mekanik yapısından bunalmış ruhunda çıkış
noktaları aradığı bir dönemde edebiyata yönelmiştir. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Hesse kendi ayakları üzerinde durmak adına ve ailesinden
herhangi bir maddi yardım almamak için Heckenhauer isimli kitapçıda 1895 -1898
yılları arasında çalışmıştır. Hesse, 1898 yılının sonbaharında şiirlerini bir
araya getirdiği Romantik Şarkılar (Romantische Lieder) isimli eserini
yayınlamıştır, 1899 yılının yazında da “Eine Stunde hinter Mitternacht “ (Gece
yarısının bir saat ardında) adlı düzyazılardan oluşan eserini çıkarmıştır.
Eserlerin her ikisi de ilgi görmemiştir.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">1904 yılında Hesse’nin edebi şöhreti kendinden 9 yaş büyük
Basler’li fotoğrafçı Maria Bernoulli ile evlenmesine ve Konstanz gölünde olan
Gaienhofen’e yerleşmesine imkân sağlamıştır. Bu evliliğinden Bruno, Hans
Heinrich ve Martin olmak üzere üç oğlu doğmuştur. Hesse Gaienhofen’de, 1906
yılında yayımlanan, “Çarklar Arasında” adlı ikinci romanını yazmıştır, okul ve
eğitim dönemindeki deneyimlerini bu eserinde edebi olarak işlemiştir.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">1910 yılında sonraki romanı “Gertrud” beklenen ilgiyi
görmemiştir. Romanının başarısızlığı ve evliliğinde deki problemlerden uzak
durabilmek için Hesse, Hans Sturzenegger ile 1911 yılında Sri Lanka ve
Endonezya’ya büyük bir tatil gerçekleştirmiştir.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">1914 yılında I. Dünya Savaşı başladığında Hesse savaşmak
için Almanya Büyükelçiliği’ne gönüllü olarak başvurmuştur. Ancak sağlık
sorunları nedeniyle bu işe elverişsiz bulununca Kızılhaç için çalışmaya başladı.
Babasının 1916 yılındaki ölümü, 13 yaşındaki oğlu Marti’nin Menenjite
yakalanması ve karısının gittikçe artan şizofreni hastalığı nedeniyle Hesse
savaş tutsaklarının bakımı için üstlendiği görevini bırakmak zorunda kalmış ve
psikolojik tedaviye yönelmişti.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">1922 yılında Hesse’nin “Siddharta” adlı Hint romanı piyasaya
çıkmıştır. Bu romanında Hint kültürüne olan ilgisini ve ailesinden öğrenmiş
olduğu Budist felsefesini konu almıştır. Bir sonraki büyük eseri 1925 yılında
yayımlanan “Kurgast” ve 1927 yılında yayımlanan “Die Nürnberger Reise”
(Nürnberg Seyahati) adlı eseri ironi fikirler ima eden otobiyografik öykülerdi.
Bu eserlerde, 1927 yılında yayımlanan "Bozkırkurdu" (Der Steppenwolf)
adlı en başarılı Hesse romanının geleceğini haber vermekteydi.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İkinci Dünya Savaşı sırasında hem Naziler, hem de
antifaşistler tarafından sert şekilde eleştirilen Hesse’nin makalelerini
yayımlamaya hiçbir Alman gazetesi cesaret edemedi. Hesse’nin siyasi
tartışmalardan ve İkinci Dünya Savaşının korku bildirimlerinden zihinsel olarak
kaçışı 1943 yılında İsviçre’de basılan “Boncuk Oyunu” romanın malzemesi oldu.
1946’da ona edebiyat dalında Nobel ödülü verilmesinin gerekçesini Nobel
Edebiyat Komitesi <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Daha cesur ve etkili
bir biçimde gelişen ve klasik hümanizmin ideallerini biçimin yüksek bir sanatı
gibi aynı şekilde ortaya serip derine dalarak oluşturulan eseri için” olarak
açıklamıştır.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İkinci Dünya Savaşından sonra Hesse’nin üretkenliği yeniden
başladı. Anlatılar ve şiirler yazmış, ama roman yazmamıştır. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Uzun zamandır kan kanseri olduğunu bilmeyen Hermann Hesse 9
Ağustos 1962’de beyin sektesinin sebep olduğu uykusundayken öldü ve iki gün
sonra Montagnola yakınlarında yer alan<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Sant’Abbondio mezarlığında toprağa verildi.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-71377867663520521302023-03-12T14:51:00.001+03:002023-03-16T22:38:53.632+03:00Normal İnsanlar<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCWegfvP8dh-zTAtawmnnRdnPfHWRolscjd5TRvPk-g10mBc-89-vpz27JpaWeDoDmngR98CjXf9KyR3CcooMcpxh6jvfGlIa9Jfw755wtXuT6wZXSf2tTX-CH4cBGZUJyLf0rza5XbffrNrTyYie950QAzywLEwuMWW0Zm30K7bYl9S3ShrOAweXl/s281/normal%20insanlar.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="281" data-original-width="180" height="281" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCWegfvP8dh-zTAtawmnnRdnPfHWRolscjd5TRvPk-g10mBc-89-vpz27JpaWeDoDmngR98CjXf9KyR3CcooMcpxh6jvfGlIa9Jfw755wtXuT6wZXSf2tTX-CH4cBGZUJyLf0rza5XbffrNrTyYie950QAzywLEwuMWW0Zm30K7bYl9S3ShrOAweXl/s1600/normal%20insanlar.jpg" width="180" /></a></div><br /> <p></p><p class="MsoNormal"><b><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yazar</span></b><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;">: Sally Rooney<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><b>Özgün Adı:</b>Normal People<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><b>Orijinal Dili:</b> İngilizce<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><b>Yayınevi:</b> Can Yayınları<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><b>Çeviren:</b> Emrah Serdan<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><b>Basım Yeri / Tarihi:</b> İstanbul, 2022, 14.Baskı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><i><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Connell ve Marianne, İrlanda’nın küçük bir
şehrinde yaşayan, aynı okula giden iki genç. Connell okulun en popüler ve
başarılı öğrencilerindenken Marianne içedönük, sevilmeyen, hatta dışlanan bir
tip. İkili bir gün sohbet etmeye başlar ve bu sohbet giderek uzar, ikisinin de
hayatını değiştirecek bir ilişkiye dönüşür. Normal İnsanlar arkadaşlık,
karşılıklı çekim ve aşk üzerine bir roman. Sally Rooney lise yıllarından
üniversiteye uzanan bir ilişkinin kaydını tutuyor; toplumda yer edinme ve
özgürleşme mücadelesi veren, birbirlerinden asla ayrı kalamayan, ancak sevmek
için de çetin sınavlar vermek zorunda kalan iki gencin hikâyesiyle bir kuşağı
temsil ediyor.</span></i></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;">Yorumlarımız:<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;">Sally Rooney adlı
genç yazarın 27 yaşındayken yazdığı ikinci kitabı olan “Normal İnsanlar” bir çok
ödüle layık bulunmuş, yazarın kendi jenerasyonunda geçen lise çağı ve
üniversite sürecini kapsayan, esas olarak kendi içlerinde farklı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>travmaları olan iki gencin ilişkisini anlatan
bir roman. Son derece akıcı bir dille yazılmış, elinizden düşüremeden bir
çırpıda okuduğunuz bu roman, esasen bir kendini arama ve bulmak için çekilen
acılar, psikolojik sorunlarla boğuşma sürecini saf ve samimi olarak iki insan
üzerinden anlatmakta. Bunu yaparken<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>21.ci yüzyılın “zeitgeist” - zamanın ruhunu, yeni kuşak bu gençler
üzerinden sınıf farkı, depresyon, ekonomik kriz, arkadaşlık, kadın erkek
ilişkileri gibi konuları birbirinden bağımsız olmaksızın ve birbirleriyle
etkileşimlerini arka planda liğme liğme örerek okuyucuya sunuyor. Yani
karakterlerin bir fanus içinde değil, tüm bu unsurların varlığının ışığı
altında kendi karakter ve özellikleriyle birlikte değişim ve gelişimlerini
anlatıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ayrıca roman bir protagonist
etrafında şekillenmek yerine bir ilişki üzerine kurulu ve bu ilişkinin
gelgitleri son derece samimi ve anlaşılır bir dille okuyucuya veriliyor.
Kısacası ağdalı tasvirler, uzun paragraflar yerini duygusal gelgitlerin,
birlikte veya zaman zaman birbirlerinin dışında yaşananların, hayat
tecrübelerinin ve tüm bunların iki insan üzerindeki etkisi anlatılmakta. Roman
sayfalar boyunca dönüşümüne şahit olacağımız lise çağında arkadaşları
tarafından dışlanan zeki ve çalışkan Marianne’nin, aynı şekilde zeki ve
çalıskan olan Connell’e yakınlaşması ile başlıyor ve bu ilişki ayrılık,
üniversite’de tekrar karşılaşma ve tekrar birlikte olma, ancak bu sefer
Marianne’nin populer ve arkadaş çevresi tarafından aranan bir kimliğe dönüşmesi
olarak izleniyor. İkili arasındaki ekonomik ucurumun varlığı okuyucu tarafından
başından beri bilinmekle birlikte, kafaca anlaşan bu çiftin arasında hiç bir
zaman bir bariyer oluşturmuyor. İlişkilerinde ilk kırılma noktası ise
Connell’in sonradan çok pişmanlık duyacağı arkadaş cevresinin bu birlikteliği
tasvip etmeme endişesinden kaynaklanıyor. Kitabın ilerleyen bölümünde esasen
bunun kimsenin umurunda olmadığını fark edip, başkalarının değer yargılarıyla
yaşamını şekillendirmenin hata olduğunu anlıyor ve okuyucuyu da bu görüşe
endirekt olarak ortak ediyor. Daha sonra ise, bir iletişim eksikliğinin sonucu
tekrar ayrılık yaşanması, bu sırada her ikisinin başka insanlarla olan
birliktelikleri ve öz aileleriyle olan ilişkileri, İrlandanın ekonomik
sorunları ve bunun farklı ekonomik sınıflara mensup üniversite öğrencileri
tarafından algılanış şekli, her ikisinin farklı arkadaş guruplarıyla olan yaşantıları,
kendilerine güvensizleri, bunun doğurduğu davranış biçimleri ilişkilendirilerek
son derece ustalıkla anlatılmış.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;">Tüm bu hikayede beni
en çok etkileyen şeylerin başında ikilinin kendileriyle ilgili olumsuzluk ne
olursa olsun, saklamadan, sansürlemeden birbirleriyle açıkca paylaşabilmeleri
ve hiç bir yargı olmaksızın karşısındakine yardım etme çabası. Bunun<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sonucu her ikisinin de kendi travmaları yani
kendileriyle ilgili bu olumsuzluklardan kurtulup özgürleşebilmeleri. Açıkcası
bu beni arkadaşlık, aşk konuları hakkında epey düşündürdü çünkü zaaflarımızı,
zayıflıklarımızı yakın olduğumuz kişiden çoğu zaman<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>saklama, göstermeme eğiliminde olmak
birçoğumuz için tercih konusu. Zira mutlak doğru ve yanlışların bizlere empoze
edilmesi sonucu tek tip aşk/ arkadaşlık şekli benimsetilmiş olan bizim kuşak
için bu denli açık olma ve gecişkenlik durumu anlaşılması veya kabul edilmesi
zor bir durum. Her kuşağın kendine benimsetilmiş ve toplum tarafından kabul
gören değerlerle hareket etmeye mahkum edilmesi bu sonucu doğuruyor kanımca..
Halbuki hiç kimse aynı hayatı yaşamıyor ve netice itibarıyle bu farklılıklar
sonucu, üstüne üstük karakter özelliklerinden dolayı kendi doğrularını arayış
ve bulma şekillerinin de farklı olması doğal. Ancak romandaki bu iki gencin
yaşayış biçimleri, sevgili- arkadaş olma gelgitleri, diğerleri ile olan
arkadaşlıkları; örneğin Marianne’nin lezbiyen arkadaşı ve sevgilisinin
ilişkisine önyargısız yaklaşıp, desteklemesi gibi<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir çok davranış biçimi bizim jenerasyon
tarafından sıcak bakılacak/ kolay kabul görülebilecek tutumlar değil. Şöyle ki
davranış biçimlerinin yaşanan dönem tarafından şekillendiğini farklı bir örnek
üzerinden ifade edecek olursak, Tolstoy’un Anna Karinana’sı o dönemin
şartlarında intihara sürüklenirken acaba bu dönemde hikayesi çok farklı
olmazmıydı- bence olurdu. Dolayısıyla romandaki<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>kimliklere kendi dönememizin değer yargılarını yüklemek yerine bu
jenerasyonun tek eşlilik mitine karşı olmalarına, gençliklerini yaşama şekline
yargısız yaklaşabilirsek- özellikle ne arkadaşlığın, ne de aşkın tek tanımı
olmadığını anlamaya çalışırsak kitabın günümüzü başarıyla yansıttığını görürüz.
Romanın sonunda hem Marıanne hem de Connel birbirlerini kendi içlerinde
barındırdıkları dipsiz kuyudan çıkarıp- birinin değersizlik hissinden,
diğerinin depresyondan kurtularak dinginleştiğine şahit oluyoruz. O kadar ki
ikilinin birbirlerine duyduğu sevgi sonucu birbirlerinin önüne set çekmek
yerine, her ikisinin de farklı yaşamlar seçmesini desteklemesiyle bitiyor
roman. Gelecekte neler olacağı belirsiz, bununla ilgili yorumu yazar okuyucuya
bırakmış. Ancak<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kanımca bu ikili, ilerde
ne olursa olsun, birbirlerinin en değerlisi, kadim dostu ve sığınacak ilk
limanı olmayı hayat boyu sürdürecekler. Acaba<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bundan daha büyük bir “sevgi” tanımı var mı??? <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;">Tüm bunların ışığında
bugünkü zamana ve genç kuşakların düşünce dinamiğine bir pencereden bakmak,
bundan keyif almak isteyen herkese okumasını tavsiye edeceğim bir roman Normal
İnsanlar. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">DEMET</b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;">Sevgili Okur,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;">Hani uzmanlar derler
ya<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>‘bir filmin sanat değeri onun gişesi
ile ölçülmez ‘diye. Sanırım romanların edebi değerini de onların satış rakamı
ile ölçmek doğru olmaz. Biz 8ekiz kitap kulübü (KK) olarak çok faydalı şu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>prensiple yol aldık yıllarca: hiçbirimiz edebiyatçı
değiliz ve o anlamda bir kitabın edebi değeri konusunda ortak bir yargıya
varamayız, böyle bir amacımız da yok. Ancak okuduklarımız, yaşadıklarımız,
bilgimiz, görgümüz ve tabi ki tartışmalarımız her birimizin kitap konusunda bir
değerlendirme yapmasını olanaklı kılıyor, daha doğrusu yol gösteriyor. Kitap
seçerken de kitap için görüşlerimizi belirtirken de birbirimizden besleniyor,
ufkumuzu genişletiyoruz. Farklılıklarımız kitap kulübümüzün en büyük hazinesi.
Örneğin şahsen ben bu ay okuduğumuz Sally Rooney’in The New York Times’ın best
selleri olan Normal İnsanlar kitabını okuyup bitirdiğimde KK listesine alınmaya
değer bir kitap olduğunu düşünmediğimi fark ettim. Yazarın çok genç yaşta bir
roman yazıp çok büyük satış rakamlarına<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>ulaşması ve hatta romanın dizi yapılmasını tabi ki başarılı buluyorum.
Ve de dolaysıyla kitabı<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çözmeye
çalışıyorum. Evet yazar sıradan insanların hayatlarını basit bir dille
anlatmış; olaydan çok tek düze<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>monologlarla bir kurgu yaratmış, ancak ben yazıdaki bu sıradanlığı, tek
düzeliği hiç sevmedim. Ben derinliği olan, beni düşündüren, bilgi açısından
beni besleyen romanları seviyorum. O zaman okuma vaktimin değerlendiğine
inanıyorum. Kaldı ki bana roman uslup ve kurgu olarak da ‘ham meyva’ gibi
geldi: paragraflar, bölümler bağlanırken bağlan ‘mış’ gibi olmuş; zaman ve
mekan karmaşası var; uzun tasvirler bazen yama gibi durmuş; tekrarlar çok
fazla…. Karakterlerin yaşamındaki gelgitler , neden niçin soruları ortada
kalmış. İki gencin hikayesini, aşkını anlatırken diyalogların dışına çıkıp bir
olay, farklı bir gelişme bekledim hep. Boşuna beklemişim. Kısacası bu roman
benim KK için ayırdığım zamanımı çaldı. Best seller meraklısı iseniz okuyun,
benim tavsiye edeceğim bir kitap değil. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;">Güzel, doyurucu
kitaplarda buluşmak üzere sağlık ve mutlulukla kalın. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">LEYLA</b><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Marianne ve
Connell’in lise yıllarından başlayarak üniversiteye uzanan arkadaşlıklarının
farklı seyrini izlediğimiz bu roman İrlandalı yazar Sally Rooney’in gençliğinin,
yaş grubunun (y kuşağı diye adlandırılıyor ) ülkenin sosyal ve
kültürel izlerini taşıyor.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Yazı dili olarak
gayet sade, edebiyat yapmak gibi bir iddiası olmayan romanda bu kuşağın özelliği olan çok detaya girmeden
hikaye anlatımı belirgin bir
özellik olarak karşımıza çıkıyor. Lise
yıllarında bulunduğu ortama uymada sorunlar yaşayan varlıklı bir aileden gelen,
zeki, akıllı ve donanımlı Marianne ile spor ve okul başarısı ile çevresinde
sevilen, kabul gören Connell’ın etrafdan duyulmasını istemedikleri ilişkileri
zaman içerisinde dostluk ve arkadaşlıktan sevgiliye dönüşüyor. Seneler geçtikçe
bu ilişki kesintiye uğrasa da
birbirlerini çok iyi anlayan,her
türlü konuyu rahatlıkla konuşabildikleri, kimliklerinin oluşmasında birbirlerine sonsuz katkıları olan özel bir ilişki oluşuyor
aralarında. Her ikisinin de farklı
zamanlarda sevgilileri olsa da aynı ortamda olmaya ve arkadaşlıklarını
sürdürmeye devam ediyorlar. Ailesinden sevgi, ilgi görmeyen ve kendisini değersiz hisseden Marianne, Connell’in maddi sıkıntıları
olmakla birlikte birbirine bağlı ailesinin (annesi uzun süre Marianne ‘in
ailesinin yanında çalışıyor) sevgi dolu ortamında içindeki eksikliği
giderecek duyguları yavaş yavaş
yeşertiyor.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Roman yer yer ünlü
çağdaş Amerikan yazarı J.D.Salinger’ın
‘Çavdar Tarlasında Çocuklar’ romanındaki
büyümeye dair keyifli ve hüzünlü öyküyü anımsattı. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Connell Trinity Üniversitesi yıllarında, Marianne
‘deki olumlu kimlik evrilmesine
karşılık, maddi sıkıntılarına bağlı, değişen sosyal çevre koşullarına
ayak uydurmada gösterdiği ezikliklerle zor zamanlar geçiyor. Her ikisinin
toplumda yer edinme ve özgürleşme
mücadelesine tanık olduğumuz romanda, Connell zoru başarıyor. Bu
yolculukta içindeki iyiliği ortaya çıkardığı Marianne’dan destek görüyor. Her
iki karekterin arasındaki kimya o kadar
sağlam ki aradan geçen birkaç yıl içinde ne yapsalar da birbirlerinden
uzaklaşamadıklarına tanık oluyoruz. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">İçinde -umut -
bulunduran bir roman olması bakımından da severek okuduğum bu eserde Marianne
ile derin bir empati kurdum. Onun için endişelendim, ona acıdım ama ruhundaki
dönüşüm, Connell’in onu sıkıştığı yerden kurtarması, asla sevilebileceğine
inanmamasına rağmen onun yaralarını
sarması beni adeta rahatlattı, mutlu
etti. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Romanın sonunda ne olursa olsun, içinden geçtikleri onca
mücadeye rağmen, hayatlarını birlikte sürdürecekleri konusunda emin olamadım.
Ama ne olursa olsun birbirlerinin üzerindeki etkilerinin süreceğine inanıyorum.
Çünkü birbirlerini iyileştirdiler. Aşk sevgiye evrildi, sevgi onları
iyileştirdi. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">
</b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">Severek okuduğum
‘Normal İnsanlar ‘romanı beni sarıp sarmaladı, düşündürttü, üzdü, sevindirdi.
Tavsiye ederim. <b>BEYZA<o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12pt; line-height: 107%; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-50252774024906355012023-03-07T08:34:00.003+03:002023-03-07T08:34:24.102+03:00Sally Rooney<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhV9TmzSrdT2uJ9zNks2tETxcZUux-w8jAEH1DwFNXJv3gVcJwPPomEauMhI2QrKrZvTa9lFQRjaH7Ha8JrlawNARZPWlUw2tuKELHrTxAusZ_Hv0BOATBqzbwdzNkbuD7Cku4GRYWpq3A2uv6tSw3YYboN3VET3qQvv8we1wj02eX2DdtbeiAHVEac/s275/sally%20rooney.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="183" data-original-width="275" height="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhV9TmzSrdT2uJ9zNks2tETxcZUux-w8jAEH1DwFNXJv3gVcJwPPomEauMhI2QrKrZvTa9lFQRjaH7Ha8JrlawNARZPWlUw2tuKELHrTxAusZ_Hv0BOATBqzbwdzNkbuD7Cku4GRYWpq3A2uv6tSw3YYboN3VET3qQvv8we1wj02eX2DdtbeiAHVEac/s1600/sally%20rooney.jpg" width="275" /></a></div><br /><p></p><p><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;">Milenyum kuşağının en önemli yazarlarından sayılan
Sally Rooney 1991’de Dublin’de doğdu. Üniversite eğitimini Trinity College’de
tamamladı. Edebi çalışmaları Granta, The White Review, The Dublin Review, The
Stinging Fly, Kevin Barry’s Stonecutter and The Winter Pagesanthology’de
yayımlanmıştır.</span></p><p>
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">“Arkadaşlarla Sohbetler” ilk kitabıyla Sally Rooney,
2017 Sunday Times Yılın Genç Yazar’ı ödülü başta olmak üzere birçok ödül
almıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Tüm dünyada yankı uyandıran ve büyük başarı yakalayan
“Normal İnsanlar” ikinci romanıdır. Yazar Dublin’de yaşamaktadır.<o:p></o:p></span></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-2283360187820708362023-02-13T09:14:00.001+03:002023-02-13T10:53:53.553+03:00Elizabeth Finch<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghz8xWSjiP88F2QA1ysZ71C83mu77c29kuFfT9ZAvXXCbrXgTtZLzay-8uCl5CEUuqsg61WBCg3bPxHlMmSwcANo6UJm1lyz1UEO6MzSIv-HPiFg6AieJgCYbnZtz7AAg-anKWM5If6_ahgGchSm-5JZnjVvbit9WoYsIYbp08AYlQ77xdjpW_eurl/s275/E.Finch.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="275" data-original-width="183" height="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghz8xWSjiP88F2QA1ysZ71C83mu77c29kuFfT9ZAvXXCbrXgTtZLzay-8uCl5CEUuqsg61WBCg3bPxHlMmSwcANo6UJm1lyz1UEO6MzSIv-HPiFg6AieJgCYbnZtz7AAg-anKWM5If6_ahgGchSm-5JZnjVvbit9WoYsIYbp08AYlQ77xdjpW_eurl/s1600/E.Finch.jpg" width="183" /></a></div><br /><p></p><p></p><p class="MsoNormal"><b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yazar</b>: Julian Barnes<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Özgün Adı:</b>Elizabeth Finch<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Orijinal Dili:</b> İngilizce<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Yayınevi:</b> Ayrıntı Yayınları<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Çeviren:</b>Serdar Rıfat Kırkoğlu<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>Basım Yeri / Tarihi:</b> İstanbul, 2022, 1.Baskı<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Julian Barnes, son
romanı Elizabeth Finch’de, demirbaş izleklerinden biri olan aşk/gerçek
(hakikat) ilişkisini bir kez daha gündeme getirerek bizleri zorlu bir ahlaki
sorgulamaya davet ediyor: aşk salt “mutluluk”la ilintili bir duygu mudur, yoksa
daha çok “gerçek”le, “hakikat”le mi girift bağlar içindedir? Kendimize çıkış
noktası olarak “yapaylığı” almak yoluyla hayata karşı daha gelenek dışı ve bir
o kadar da “sahici” bir bakış açısı geliştirebilir miyiz? Ve sanat, edebiyat
bize bu arayışımızda ne kadar yol gösterebilir?<o:p></o:p></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Romanın başkahramanı
Neil, gençliğinde katıldığı bir vakıf kursunda son derece kendine özgü bir
hocanın öğrencisi olur ve ona gitgide daha çok “bağlanır”. Elizabeth Finch’in
ölümü üzerine derslerde işledikleri konuları, Finch’in kişisel notlarını ve
birlikte geçirdikleri öğle yemeklerini düşünür. “Geçmişimizi yanlış yorumlamak
insan olmanın bir parçası”ysa, Neil kendi payına düşen geçmiş ve
belleğindekilerle ne yapacaktır? Elizabeth Finch’in onda uyandırdığı duygular
ve “gizemli” kişiliğinin sırlarını ve onun hayattaki ahlaki “duruşunu” anlamaya
yönelir. Bu yöneliş bir bakıma, bir “iç sorgulama”, bir “yüzleşmedir”...<o:p></o:p></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Julian Barnes, bu son
romanında, bir yandan geleneksel tarihsel anlatıların gündemine hiçbir zaman
girmeyen kimi “varoluşsal” durumları gün ışığına çıkarma konusundaki ustalığını
gösterirken, bir yandan da sürükleyici ve eğlenceli bir kurmaca yazarlığı
ortaya koyuyor. Elizabeth Finch sadece çarpıcı bir hikâye değil, aynı zamanda
sanatın sahiciliği ve edebiyatın ufku üzerine girişilen zorlu bir arayış çabası.<o:p></o:p></i></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Yorumlarımız:<o:p></o:p></i></b></p>
<p class="MsoNormal">İngiliz edebiyatcı Julian Barnes Fransa’da da çok tanınan,
birçok ödüller almış bir yazar, edebiyat ve sinema eleştirmenidir. Romanını
kitap kulübümüzde ilk defa okuduk. Başarısı ve yükselişi, insan ve onu belirleyen
koşullara yaklaşımında gizlidir. Bizleri etkileyen bir yazar oldu. Tartışmamız
sonunda gördük ki, her sayfasında konuşulacak çok şey vardı. </p><p class="MsoNormal">Okuduğumuz Julian Barnes'ın son romanı "Elizabet Finch", aynı zamanda baş
kahramanın da ismi. Fakat yazar romanını EF’nin yetişkinler sınıfında
öğrencisi, Neil’in ağzından yazmış. Aralara da EF’nin günlüğünden pasajlar
koymuş. Roman aşk ve gerçeklik üzerine, dinler tarihini de irdeleyen, felsefi,
çağlar arasında bir yolculuk. Pagan Julian ve dönemi, stoacılık, paganlık, hristiyanlık, Aziz
Ursula, Viktorya dönemi hatta Hitler'e kadar uzanıyor. </p><p class="MsoNormal">Romanda, özellikle yabancı olduğum felsefi terimler beni
zorladı, sık sık açıklamalarına bakmak zorunda kaldım. Ama, sonunda bize kattığı birçok felsefi ve tarihi bilgi
vardı. Baş kahraman EF , kültür ve uygarlık dersi veren, orta çağ felsefesi
benimsemiş bir entellektüel. Tartışmada karakterler ve konuyla ilgili birçok
yorumumuz oldu. Ama zevkle ve merakla
okumanız için bunları yazmayacağım.<o:p></o:p></p><p class="MsoNormal">Sonuç; yazar stoacı felsefe ve paganizimi önemsediği için mi
bu karakterleri yarattı? Yoksa öğretmen ve öğrencisi arasında adı konulamayan
aşk konusunu işlerken, öğretmenin ortaçağ ilgi alanı olduğu için mi, tarih ve
felsefe gündemdeydi? Lütfen okuyun siz karar verin. <b>ZELİHA<o:p></o:p></b></p><p class="MsoNormal">
</p><p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-72464607915216670612023-02-05T14:48:00.005+03:002023-02-05T14:48:36.975+03:00Julian Barnes<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8R6RnLpGqSANs2udOf2628f959Idx2xQ2YOoPsRApqdTN0OFFLN39qxHxO261rJa_vk-hVuR-S1msXAF3HuTjwoxpuWQcw1sHaHojSSBCXzSQm0lNId5mI3uFNi4U_zL8xWeEmjEqhHjGNd1SdW4ObgaGhDLPqKYLbsPe6X2nBxHd-dqir13twILO/s259/J.barnes.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="194" data-original-width="259" height="194" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8R6RnLpGqSANs2udOf2628f959Idx2xQ2YOoPsRApqdTN0OFFLN39qxHxO261rJa_vk-hVuR-S1msXAF3HuTjwoxpuWQcw1sHaHojSSBCXzSQm0lNId5mI3uFNi4U_zL8xWeEmjEqhHjGNd1SdW4ObgaGhDLPqKYLbsPe6X2nBxHd-dqir13twILO/s1600/J.barnes.jpg" width="259" /></a></div><br /><p></p><p><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;">Çağdaş İngiliz edebiyatının önde gelen adlarından olan
Julian Barnes, 1946’da Leicester’da doğdu. Oxford Üniversitesi, Magdalen
College’da okudu. The Oxford English Dictionary’de sözlükbilimci; daha
sonraları ise The New Statesman ve The Sunday Times’ta gazeteci olarak çalıştı.
Kitap eleştirileri ve takma adla polisiye romanlar kaleme aldı. 1982’den
1986’ya kadar The Observer’da televizyon eleştirmenliği yaptı.</span></p><p>
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İlk romanı “Metroland” 1981’de Somerset Maugham
Ödülü’nü kazandı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Metroland'de
Londra'nın banliyösünde yaşayan ve Paris'e seyahat edip daha sonra da geri
dönen Christopher isimli bir öğrencinin kısa hikâyesini anlattı. Otobiyografik
öğeler de içeren bu eserde idealizm ve cinsel sadakat temasını işledi. Bunu
1982’de yayımlanan “Before She Met Me” adlı romanı izledi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Asıl üne kavuşmasını sağlayan yapıtı ise, 1984’te
yayımlanan romanı “Flaubert’s Parrot” oldu. Bu romanda yaşlı bir doktor olan
Geoffrey Braithwaite'in Gustave Flaubert'in hayatına olan düşkünlüğünü anlattı.
Barnes'ın otobiyografik öğelere yer verdiği görüldüğü bu roman yayınlandığında
özellikle Fransa'da büyük bir ilgi ile karşılandı. Bu yapıtıyla Geoffrey Faber
Memorial Ödülü’nü kazandı ve ayrıca Fransa’da Medicis Ödülü’nü kazanan ilk
İngiliz olarak daha büyük okur kitlelerine ulaştı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1986’da “Staring at the Sun” ve 1989’da ise, edebiyat
alanındaki yenilikçiliğinin ve geniş hayal gücünün somut bir kanıtı olan ve
birçok eleştirmence çarpıcı ve çizgidışı bir yapıt olarak değerlendirilen” A
History Of The World In 101/2” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>yayımlandı. Bunları 1992’de yayımlanan “Talking
It Over” ve 1993 tarihli, politik hiciv romanı “The Porcupine” izledi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">1995’te, The New Yorker dergisi için yazdığı ve
İngiliz kültür ve siyaset yaşamı üzerine kaleme aldığı makalelerden oluşan “Letters
from London” yayınlandı. 1996 yılının Ocak ayında, 50. yaş gününün arifesinde,
içinde daha önce çeşitli dergilerde yayımlanmış hikâyelerinin de bulunduğu ilk
hikâye kitabı “Manş Ötesi” okurla buluştu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Ve 1998 Eylül’ünde, Britanyalı olmayı ve Britanya
turizmini hicvettiği “England, England” kitapçı raflarında boy gösterdi. Seni
Sevmiyorum’un devamı olarak da okunabilecek olan romanı “Love, etc.” Temmuz
2000’de, denemelerinin toplandığı “Something to Declare” 2001’de, The Man
Booker ödülüne aday gösterilen Sir Arthur Conan Doyle'un hayatına dayanan “Arthur
& George” ise 2005’te yayımlandı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">2008’de otobiyografik bir deneme olarak görülebilecek “Nothing
to be Feared” gün ışığına çıktı. Julian Barnes 2011 yılında “The Sense of an
Ending”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adlı roman ve “Pulse” adlı
hikâye kitabını çıkardı. “Elizabeth Finch” ise 2022 yılında yayınlandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Julian Barnes, ilk bakışta biraz farklı gibi gözüken
ama daha dikkatle incelenince tümü de ortak bir yazarlık özelliğinin harcıyla
karılmış yapıtlar vermiş olan bir yazardır. Onun yazarlık üslubu, hemen hemen
bütün yapıtlarında, fazlasıyla kendine özgü bir kimlikle, hem matrak hem de
trajik ve insani olana alabildiğine açık ve salt “negatif” olanla yetinmeyen
çok yönlü bir “ironi” unsuruyla belirginleşir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yapıtları yirmi beşin üzerinde dünya diline çevrilmiş
olan Julian Barnes, ayrıca E.M. Forster Ödülü (1986), Amerikan Sanat ve
Edebiyat Akademisi Ödülü (1988), Hamburg FVS Vakfı Shakespeare Ödülü ve nihayet
The Man Booker gibi birçok ödüle de sahiptir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Metroland ve Love Etc. romanları filme de çekildi.
Metroland 1997'de Philip Saville tarafından, Love Etc. ise 1996'da Marion
Vernoux tarafından sinemaya aktarıldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Erkek kardeşi, Jonathan Barnes antik felsefe dalında
uzman bir filozoftur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Uzun yıllar yazar temsilciliği yapmakta olan eşi Pat
Kavanagh ile birlikte Londra'da yaşadı. Pat Kavanagh'ı, 20 Ekim 2008'de beyin
tümörü sebebiyle kaybetti. Karısının ölümü üzerine duyduğu üzüntüsünü “Levels
of Life”da anlattı.<o:p></o:p></span></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7438253559283907095.post-69626409502607379122023-01-15T14:15:00.001+03:002023-01-15T14:15:41.554+03:00Yazarlarevi Cinayeti<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJw-1H2w4Q3ruuChhlkd21TS0uZCk8Ds53KXO2R6-0gzS2MYtBpjB62b4IPMNSMvFZVy_ta3RU8adEDGZgp4-wkH0YatX09Qtzu2tn27YMUCKwMNdIBx4f12ze6gdbWnHKDFWsQ5uzO_K4TSX6qqTyYR-XTu6LnfFlKoRf1ei7scA8Fz6kiBRg9JuP/s281/yazarlarevi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="281" data-original-width="180" height="281" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJw-1H2w4Q3ruuChhlkd21TS0uZCk8Ds53KXO2R6-0gzS2MYtBpjB62b4IPMNSMvFZVy_ta3RU8adEDGZgp4-wkH0YatX09Qtzu2tn27YMUCKwMNdIBx4f12ze6gdbWnHKDFWsQ5uzO_K4TSX6qqTyYR-XTu6LnfFlKoRf1ei7scA8Fz6kiBRg9JuP/s1600/yazarlarevi.jpg" width="180" /></a></div><p></p><p><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;"> </span><b style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;"> Yazar:
</b><span style="font-family: "Times New Roman", serif; font-size: 12pt;">Oya Baydar</span></p><p>
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Yayınevi: </b>Can Yayınları <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kapak Tasarımı:</b> Kubilay Aydemir<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Basım Yeri / Tarihi:</b>
İstanbul, 2022<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Babam
bizi bırakıp gittikten sonra Ada’yı da evi de orada geçirdiğim mutlu çocukluk
anılarını da silmiştim aklımdan. Öyle sanıyordum. Demek ki silememişim, sadece
bastırmışım, bilinçdışının en karanlık dehlizlerine itmişim ki şimdi Ada’nın
bahar kokularıyla birlikte o duygular da birer birer çıkıyor saklandıkları
geçmiş zaman mezarlarından.</span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Edebiyatına
eşik atlatmak için yeni bir “ses” bulma peşinde tehlikeli sulara açılan ünlü
bir yazar. Hayatında yeterince bağ kuramadığı babasını ölümünden sonra anlamaya,
yazdıklarının izini sürerek ardında bıraktığı gizemi aydınlatmaya çalışan bir
evlat. “Büyük yazar”a hayran edebiyat tutkunu gençler. Bir zamanlar
edebiyatçılara ev sahipliği yapmış ama zamanın acımasız tokadını yiyip
kimliğini kaybetmeye başlamış bir ada...<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Oya
Baydar, gizem ve merak unsurlarıyla harmanladığı romanında yazma tutkusunu,
yazarlık hevesini, yazarın “vasat”ı aşma kaygısını, günümüz dünyasında
edebiyatın metalaşmasını, ses-söz-yazı ilişkisini irdeliyor.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yazmak,
yazarlık, edebiyat dünyası ve zamanın insanları da, mekânları da, edebiyatı da
öğüten gücü üzerine bir roman.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yorumlarımız:<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Kitap kulübümüzde üçüncü kitabını okuduğumuz Oya
Baydar, bu yeni romanı ‘Yazarlarevi Cinayeti’nde yazar babasının ölümünün
ardından, kızının gözünden’baba’ figürünün insan olarak tanınmasına; zayıflıklarının,
hayallerinin, umutsuzluklarının keşfine ve bir yazarın yaratma sürecine
tanıklık ediyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Roman, avukat Ceren’in ailesini terk ederek Marmara
Adası’na yerleşen yazar babasının mirası olan yazarlarevini satmak için
çocukluğunun geçtiği Ada’ya gelişiyle başlıyor ve önceleri onu Ada’ya çeken
neden<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>üzerindeki yükten<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>biran önce kurtulmak olurken burada<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kaldığı günler onu bambaşka bir yolculuğa
çıkarıyor. Yazarın ölüm nedeni üzerindeki sorularına cevap ararken babasına
yakın olan ve çocukluğunu bilen ada sakinlerini yeniden tanıyor, onlarla
birlikte babasıyla bir kez daha tanışıyor. Yazarın, yazım sürecinde
karşılaştığı sıkıntıları, tıkanıklıkları Ada’da önceleri Yazar’ın
desteklediği<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>edebiyata meraklı
gençlerden<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>olan Şair ve Engin’le uzun
sohbetlerinden öğreniyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yazarın bıraktığı günlükler onun yaşadığı bu
tükenmişliği,yeni bir dil arayışı çabalarını, çıkış yolu için verdiği
mücadeleyi belgeliyor ve bu çabaların farklı kahramanlarının ağzından ifadesi
romanının ilerleyen bölümlerinde zihinleri kurcalayarak ritmi arttirıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Roman çok anlatıcılı<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bir roman özelliği taşıyor. Ana<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>karekterler Yusuf, Engin, Sultan, Aliço, Bewran ve Sadu’nun Yazar’ı ve
tüm olanları nasıl gördükleri kendi ağızlarından dökülüyor ve adeta onların
aklından düşünmeye başlıyoruz. “Yazarlerevi Cinayeti” nin aslında yazarın
ölmeden önce taslak olarak hazırladığı romanının adı olduğunu ilerleyen
bölümlerde anlıyoruz ve bu romana polisiye bir kimlik vererek gizemini sonuna
kadar koruyor. Hakikaten Yazar’ın ölümü belgelendiği gibi bir kaza mı yoksa
cinayet mi?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Oya Baydar, bir yazarın yazma sancılarına, sözün ve
hikayenin<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>asıl sahibinin kim olduğuna, esinlenmenin
ötesine geçen sahipliğin ortak yazılan romanlara, çalınan emeğe ve bir yazarın
tüm çelişkilerine, yeni bir dil arayışı çabalarına ses veriyor. Yazarın
ağzından konuşarak “edebiyat sadece metin üzerinden değerlendirilmeli, yazar
üzerinden değil” savını yineliyor. Edebiyatın günümüzde bir pazarlama aracı
olarak kullanıldığını ifade ederek bunu eleştiriyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Times New Roman",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Oya Baydar<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>her
zamanki gibi içinde bulunduğumuz sosyal gerçekleri arkasına fon alarak yazdığı
bu son romanında<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kitap kulübümüze güzel
bir okuma imkanı verdi. Okuduğum için mutluyum ve sizlere de ilk fırsatta
okuyun derim. Beğeneceksiniz ….<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">.BEYZA</b><o:p></o:p></span></p><br /><p></p>8ekizhttp://www.blogger.com/profile/16525917219520816815noreply@blogger.com0