Yazar:
Yiyun Li
Orijinal
Adı: The Book of Goose
Orijinal
Dili: İngilizce
Yayınevi:
İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Nuray Önoğlu
Basım
Yeri / Tarihi: İstanbul, 2024 – 1. Baskı
“Bir
yarım portakalla bir başka yarım portakal birleşse bir tam portakal etmez. İşte
benim hikâyemin başladığı yer burası. Kendini bıçağa layık görmeyen bir
portakal ve kendini bıçağa dönüştürmeyi asla hayal etmemiş bir portakal. Kesmek
ve kesilmek; o zamanlar ikisi de ilgilendirmezdi beni.”
Ekim 1952. Fabienne ve Agnès, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yorgun düşmüş
Fransız taşrasında yaşayan iki arkadaştır. Ele avuca sığmaz, gözü kara Fabienne
dağlarda çobanlık yapmakta, sevimli ve uysal görünen Agnès ise okula devam
etmektedir. Ama ikilinin görünenin aksine kendilerine has oyunlarla ve pek de
ciddiye almadıkları planlarla dolu bir dünyası vardır. Bir gün Fabienne, bu
planlardan birini hayata geçirmeye karar verir: Birlikte bir kitap yazacak ve
bu kitabı Agnès’in adıyla yayımlatacaklardır.
Yorumlarımız:
Sevgili Okur,
2025in Mart ayında yazarı gibi ilginç olan bir kitap
okuduk: Kazkafanın Kitabı. Çin asıllı olan yazar Yiyun Li bağışıklık bilimi uzmanı olduktan sonra
ABD’ye göç etmiş ve orada yazarlığa adım atmıştır. Birçok hikaye ve romanlar
yazan, edebiyat ödülleri kazanan yazar
Kazkafanın Kitabı ile Pen/Faulkner ödülünü kazanmıştır. Kitabın
başarılı çevirmeni ise Nuray Önoğlu’dur.
İlk bakışta kitap kolay okunan, sürükleyici, bazen
hayallerle dolu/fantastik bir roman gibi görünüyor. Ancak okuma ilerledikçe
değişik kurgusu, veciz cümleler içeren bölümleri, derin karakter analizleri,
insan ilişkilerinin çeşitliliği, çok sayıda karakterin varlığı, bir
o kadar ölümlerin, bir dolu seyahatin sayfaların arasına ustalıkla
serpiştirilmesi, insan hayatına aklın, duyguların, hayallerin, ilişkilerin ve
tabii ki kaderin birbiri içine geçerek yaşam dengesi veya dengesizliğinin
oluşturduğu gerçeği ile karşılaşıyoruz. Bu yapı ve anlatım yazarın bize ne
kadar farklı, dokunaklı, derinlikli bir sunum ve okuma deneyimi sağladığını
gösteriyor.
Roman İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fransa’nın küçük
bir kasabasında yaşayan aynı yaştaki iki yakın arkadaşın, Agnes ve Fabienne’nin
1952-1966 arasındaki 14 yıllık hayat döngüsünü anlatmaktadır. Kitap sonu baştan
belli bir kurgu ile yazılmıştır: Agnes ABD’de eşi ile sakin bir yaşam sürerken,
Fransa’daki annesinden bir mektup alır ve arkadaşı
27 yaşındaki Fabienne’nin doğum sırasında hem çocuğunu kaybettiğini, ardından
da öldüğünü öğrenir. Kitap bu noktadan itibaren Agnes ile Fabienne’nin 13
yaşındaki Fransa kırsalındaki hayatlarına döner. Aslında bu iki çok yakın
arkadaş birbirlerinden çok farklı karakterlerdir. Fabienne lider, Agnes itaat
eden konumundadır. Sıkıcı kırsal yaşamlarında bir gün bir kitap yazmaya karar
verirler. Fabienne romanı dikte eder, okullu olan Agnes ise onu kağıda döker.
Kasabadaki posta müdürünün yardımı ile kitap Paris’te basılır. Kitabın
yazarının Agnes olması Fabienne tarafından karar verilir. Ve Mutlu Çocuklar
adlı bu kitapla Agnes meşhur olur. Kitabın adı ironiktir: Romanda nerdeyse hiç
mutlu çocuk yoktur…
Daha sonra bu çok samimi iki arkadaşın yolları ayrılır
ve çok az görüşebilirler. Hayat onları farklı zamanlarda farklı şehirlere hatta
farklı kıtalara savurmuştur. Agnes ABD’de yaşamaktadır. Fabienne ise
çocukluğunun geçtiği kasabaya geri döner ve 27 yaşında hayata veda eder.
Bence kitap birçok bakımdan çok ilginçti. Sayılarla
anlatılabilen bir özelliği vardır: romanda her ne kadar ana karakterler iki kız
arkadaş olsa da toplam 45den çok karakterin adı geçmiştir; 23
ölüme/intihara/asılmaya rastlanır; 20ye yakın Fransa, İngiltere, ABD’i kapsayan
kapsayan seyahat vardır; kitabın içinde üç kitap oluşmuştur.
Bu rakamlara bakınca roman çok yoğun ve karmaşık gibi görünür; halbuki okurken
bu yoğunluk hiç hissedilmez. Bence burada önemli olan bu rakamların yazarla
ilişkisidir. Yazar roman yazarken kendi hayatından, deneyimlerinden tamamen
çıkıp, yepyeni bir yazı ortaya çıkardığını röportajlarında söyler. Halbuki
bence hemen her yazar kendi deneyimlerinden etkilenir ve bunları romanlarda
görür, hissederiz. Mesela Kazkafanın Kitabı romanındaki intihar ve ölümler
bize Yiyun Li’nin intihar girişimlerini ve oğullarının ölümlerini; seyahatler
yazarın ABD’ye göç hikayesini ve orada farklı şehirlerdeki yaşam tecrübesini,
iki arkadaşın roman yazma arzusunu Yiyun Li’nin meslek değiştirecek kadar
kuvvetli yazı yazma dürtüsü ile ilişkendirebiliriz.
Beni romanda en çok etkileyen iki arkadaşın da
sevgiden yoksun ailelerde büyümesi ve bunun sonucunda iki çok zıt karakter
olmalarına rağmen hayatı belki de daha çekilebilir kılmak için birbirlerine
yaslanarak, destek alarak yürütmeleri. Diğer taraftan beni en çok şaşırtan olay
ise, bu kadar yakın iki arkadaşın çocukluktan olgunluğa geçtiği dönemlerde
artık bağlarının neredeyse tamamen kopması ve Fabienne’nin ölümünde Agnes’in
gösterdiği, daha doğrusu hiç göstermediği duygusallık. Bu zıtlıklar daha basit
haliyle tüm kitapta var bence: mesela, gerçek-kurmaca, disiplin-özgürlük,
taşra-büyük kent, yoksul-varsıl, yaşam-ölüm gibi…
Son cümle:
Her insanın bir hayatı vardır. Bu döngü baştan kurgulanamaz. Hayat sadece
kaderin yönlendirmesi ile değil, aynı zamanda insanın kendi seçimleridir. LEYLA
Bu romanla ilgili Mart ayında yaptığımız toplantıda
kulüp üyesi arkadaşlarımdan ilk defa
yazımı zenginleştirmek, farklı açılar oluşturmak için bir cümlelik yorum
istedim. Aşağıda bu yorumları sunuyorum:
BEYZA: İkinci dünya
savaşı sonrası, zor koşullar içinde,
kırsalda yaşayan iki genç kızın zengın hayal dünyalarıyla oluşturdukları, o
günün koşullarına göre mucizevi sayılan kitap yazma serüveni ve ardından iki
arkadaşın beraberliklerindeki gelgitlerin yaşamın bütününe yansımasını anlatan
sıradışı bir roman.
DEMET: Nonconformist olan
iki kızın büyüme hikayesi.
IŞIL: Konu basit,
kitap yalın, çok sade, minimal, ancak karakter tasvirleri/görseli çok kuvvetli,
adeta canlı. Senaryo olabilir, film çekilebilir…
NURİZER: Arkadaşlarım
sayesinde, toplantıdaki tartışmalardan sonra sevdiğim bir kitap oldu.
UFUK: İki farklı ruhun
birbirleriyle etkileşimi, dönüşümü, değişimi. Bu süreçte aslında farklı
insanlık hallerinin de tartışılması.
YÜKSEL: Hayat ile ölüm
arasındaki mesafe çok kısa…
ZELİHA: İki farklı
karakterden doğan ahenk; zıtların buluşması.