2 Kasım 2025 Pazar

Han Kang

 


 

Han Kang, 1970’de bir Güney Kore şehri olan Gwangju’da doğdu ve 9 yaşında ailesiyle birlikte Seoul’a taşındı. Han Kang babasının da saygın bir roman yazarı olduğu edebiyatçı bir aileden geliyor. Yazılarının yanı sıra, bütün edebi üretimine yansıdığı üzere kendini sanata ve müziğe adadı. 

Han Kang kariyerine 1993 yılında “Edebiyat ve Toplum” adlı dergide şiirler yayımlayarak başladı. 1995 yılında çıkan bir kısa hikâye derlemesi olan “Yeosu’nun Aşkı” ile düzyazı alanında ilk çıkışını yaptı. Bunu kısa bir süre sonra içinde kısa hikayelerin ve romanların da bulunduğu yazılar takip etti. Bu romanların arasından en dikkat çekici olan eseri “Soğuk Ellerin” Han Kang’ın sanata olan ilgisinin izlerini taşır. Kitap, kadın bedenlerinin alçı kalıplarını yapmakla takıntılı olan  kayıp bir heykeltıraşın geride bıraktığı el yazmasını yeniden üretiyor. Heykeltıraşın çalışmasında, insan anatomisiyle kişilik ve deneyim arasındaki oyun üzerinde durulurken, bedenin neyi ortaya koyduğu ve neyi gizlediği konusunda bir çatışma ortaya çıkar. Kitabın sonunda da anlamlı bir şekilde ifade ettiği gibi; “Hayat, uçurumun üzerinde uzanan bir köprü biz de onun aşağısında yaşayan maskeli akrobatlar gibiyiz.”

Han Kang’ın uluslararası dönüm noktası “Vejetaryan” adlı kitabıyla gerçekleşti. Üç bölüm halinde yazılmış olan bu kitap, ana karakter Yeong-hye’ın yemek yeme normlarına uymayı reddetmesiyle onu takip eden şiddetli sonuçları portreliyor. Yeong-hye’ın et yememe kararı değişik ve tamamıyla farklı tepkilerle karşılanıyor. Davranışları hem kocası hem de otoriter babası tarafından zorla reddediliyor. Bir video sanatçısı ve Yeong-hye’in pasif bedeniyle takıntılı olan eniştesi tarafından estetik ve erotik olarak sömürülüyor. En sonunda kendisi, sonraları kardeşinin onu oradan kurtarmaya ve “normal” bir hayat yaşaması için eve geri götürmeye çalışacağı bir psikiyatri kliniğine yatırılıyor. Buna rağmen Yeong-hye, tehlikeli olduğu kadar baştan çıkarıcı bir bitki krallığının sembolü olan “yanan ağaçlar” şeklinde ifade edilen psikoz benzeri bir durumun içine daha da çok batıyor.

Daha olay örgüsüne bağlı olan kitabı “Rüzgar Esiyor, Git” ise arkadaşlık ve sanatla ilgili geniş ve karışık, keder ve dönüşüm özleminin güçlü bir şekilde mevcut olduğu bir kitap.

Han Kang’ın ekstrem hayat hikayelerine olan fiziksel empatisi, giderek daha yoğun hale gelen metaforik tarzıyla güçleniyor. ”Yunanca Dersleri” savunmasız iki kişinin arasındaki olağanüstü ilişkiyi büyüleyici bir şekilde anlatıyor.

Han Kang’ın, 1980 Gwangju Ayaklanması’nı merkezine alan Türkçe’ye "Çocuk Geliyor" olarak çevrilen Human Acts isimli romanı ise Güney Kore’nin karanlık tarihine ışık tutuyor. Roman, 1980 yılında Güney Kore'de askeri diktatörlük kuran darbeye tepki olarak gerçekleşen öğrenci protestoları (Gwangju Ayaklanması veya Gwangju Demokrasi Hareketi olarak bilinen, Güney Kore'nin Gwangju kentinde 18-27 Mayıs 1980 tarihleri arasında darbe yönetimine karşı gerçekleşen protesto gösterileri) sırasında geçiyor.

Nobel Edebiyat Ödülü komitesinin üyesi olan Anna-Karın Palm, “Han’ın eserleriyle tanışmamış okuyucular önce “İnsan Davranışları” adlı romanıyla başlamalı. Bu eser canlı ve cansız olanın nasıl iç içe oluğunu ve bu gibi travmaların nasıl kuşaklar boyu sürdüğünü gösteriyor fakat Han’ın yoğun ve lirik yazımı, bu tarihsel vahşet karşısında adeta bir teselli görevi görüyor.” diyor. Bu roman, Güney Kore’de öğrencilerin önderlik ettiği demokrasi yanlısı gösteriler sırasında 100’den fazla sivilin öldürüldüğü 1980 Gwangju Ayaklanmasını yansıtıyor. 

Nobel Edebiyat Ödülü komitesinin başkanı olan Anders Olsson ise Han hakkında “Han Kang, eserlerinin her birinde tarihsel travmalar ve görünmez kurallarla yüz yüze geliyor ve insan hayatının kırılganlığını ortaya çıkarıyor. Han, beden ve ruh, canlı ve cansız arasındaki bağlantıların benzersiz bir farkındalığına sahip. Han’ın şiirsel ve deneysel tarzı, onu çağdaş dünyanın yenilikçilerinden biri haline getirdi” açıklamalarında bulundu.

Kang, "tarihsel travmalarla yüzleşen ve insan hayatının kırılganlığını ortaya koyan yoğun şiirsel düzyazısı" nedeniyle 2024 Nobel Edebiyat Ödülüne layık görüldü.

  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder