Han Kang, 1970’de bir Güney Kore şehri olan Gwangju’da
doğdu ve 9 yaşında ailesiyle birlikte Seoul’a taşındı. Han Kang babasının da
saygın bir roman yazarı olduğu edebiyatçı bir aileden geliyor. Yazılarının yanı
sıra, bütün edebi üretimine yansıdığı üzere kendini sanata ve müziğe
adadı.
Han Kang kariyerine 1993 yılında “Edebiyat ve Toplum”
adlı dergide şiirler yayımlayarak başladı. 1995 yılında çıkan bir kısa hikâye
derlemesi olan “Yeosu’nun Aşkı” ile düzyazı alanında ilk çıkışını yaptı. Bunu
kısa bir süre sonra içinde kısa hikayelerin ve romanların da bulunduğu yazılar
takip etti. Bu romanların arasından en dikkat çekici olan eseri “Soğuk Ellerin”
Han Kang’ın sanata olan ilgisinin izlerini taşır. Kitap, kadın bedenlerinin
alçı kalıplarını yapmakla takıntılı olan kayıp bir heykeltıraşın geride
bıraktığı el yazmasını yeniden üretiyor. Heykeltıraşın çalışmasında, insan
anatomisiyle kişilik ve deneyim arasındaki oyun üzerinde durulurken, bedenin
neyi ortaya koyduğu ve neyi gizlediği konusunda bir çatışma ortaya çıkar.
Kitabın sonunda da anlamlı bir şekilde ifade ettiği gibi; “Hayat, uçurumun
üzerinde uzanan bir köprü biz de onun aşağısında yaşayan maskeli akrobatlar gibiyiz.”
Han Kang’ın uluslararası dönüm noktası “Vejetaryan”
adlı kitabıyla gerçekleşti. Üç bölüm halinde yazılmış olan bu kitap, ana
karakter Yeong-hye’ın yemek yeme normlarına uymayı reddetmesiyle onu takip eden
şiddetli sonuçları portreliyor. Yeong-hye’ın et yememe kararı değişik ve
tamamıyla farklı tepkilerle karşılanıyor. Davranışları hem kocası hem de
otoriter babası tarafından zorla reddediliyor. Bir video sanatçısı ve
Yeong-hye’in pasif bedeniyle takıntılı olan eniştesi tarafından estetik ve
erotik olarak sömürülüyor. En sonunda kendisi, sonraları kardeşinin onu oradan
kurtarmaya ve “normal” bir hayat yaşaması için eve geri götürmeye çalışacağı
bir psikiyatri kliniğine yatırılıyor. Buna rağmen Yeong-hye, tehlikeli olduğu
kadar baştan çıkarıcı bir bitki krallığının sembolü olan “yanan ağaçlar”
şeklinde ifade edilen psikoz benzeri bir durumun içine daha da çok batıyor.
Daha olay örgüsüne bağlı olan kitabı “Rüzgar Esiyor,
Git” ise arkadaşlık ve sanatla ilgili geniş ve karışık, keder ve dönüşüm
özleminin güçlü bir şekilde mevcut olduğu bir kitap.
Han Kang’ın ekstrem hayat hikayelerine olan fiziksel
empatisi, giderek daha yoğun hale gelen metaforik tarzıyla güçleniyor. ”Yunanca
Dersleri” savunmasız iki kişinin arasındaki olağanüstü ilişkiyi büyüleyici bir
şekilde anlatıyor.
Han Kang’ın, 1980 Gwangju Ayaklanması’nı merkezine
alan Türkçe’ye "Çocuk Geliyor" olarak çevrilen Human Acts isimli
romanı ise Güney Kore’nin karanlık tarihine ışık tutuyor. Roman, 1980 yılında
Güney Kore'de askeri diktatörlük kuran darbeye tepki olarak gerçekleşen öğrenci
protestoları (Gwangju Ayaklanması veya Gwangju Demokrasi Hareketi olarak
bilinen, Güney Kore'nin Gwangju kentinde 18-27 Mayıs 1980 tarihleri arasında
darbe yönetimine karşı gerçekleşen protesto gösterileri) sırasında geçiyor.
Nobel Edebiyat Ödülü komitesinin üyesi olan Anna-Karın
Palm, “Han’ın eserleriyle tanışmamış okuyucular önce “İnsan Davranışları” adlı
romanıyla başlamalı. Bu eser canlı ve cansız olanın nasıl iç içe oluğunu ve bu
gibi travmaların nasıl kuşaklar boyu sürdüğünü gösteriyor fakat Han’ın yoğun ve
lirik yazımı, bu tarihsel vahşet karşısında adeta bir teselli görevi görüyor.”
diyor. Bu roman, Güney Kore’de öğrencilerin önderlik ettiği demokrasi yanlısı
gösteriler sırasında 100’den fazla sivilin öldürüldüğü 1980 Gwangju
Ayaklanmasını yansıtıyor.
Nobel Edebiyat Ödülü komitesinin başkanı olan Anders
Olsson ise Han hakkında “Han Kang, eserlerinin her birinde tarihsel travmalar
ve görünmez kurallarla yüz yüze geliyor ve insan hayatının kırılganlığını
ortaya çıkarıyor. Han, beden ve ruh, canlı ve cansız arasındaki bağlantıların
benzersiz bir farkındalığına sahip. Han’ın şiirsel ve deneysel tarzı, onu
çağdaş dünyanın yenilikçilerinden biri haline getirdi” açıklamalarında bulundu.
Kang, "tarihsel travmalarla yüzleşen ve insan
hayatının kırılganlığını ortaya koyan yoğun şiirsel düzyazısı" nedeniyle
2024 Nobel Edebiyat Ödülüne layık görüldü.