11 Eylül 2011 Pazar

Orhan Pamuk ile bir Röportaj

12 Ekim’de “Benim Adım Kırmızı” adlı romanını tartışacağımız Orhan Pamuk ile İhsan Yılmaz’ın yaptığı röportaj 8 Eylül 2011 günü Hürriyet gazetesinde yayınlandı. Geçen sene “Masumiyet Müzesi” adlı romanını okuyup heyecanla tartıştığımız yazarın başka bir eserini daha okumaya karar verince”Benim Adım Kırmızı”yı seçtik. ‘Saf ve Düşünceli Romancı' adını verdiği yeni kitabını anlattığı röportajda okuyacağımız romanının da klasikler arasına girdiğini söylemiş.
*Yalnızlığı seven bir iş yazarlık, size Harvard Üniversitesi'nden Norton derslerini vermeniz için teklif geldiğinde hissettiğiniz şey ne oldu?
-İlk teklif geldiğinde Türkiye'de başım henüz siyasi olarak derde girmemişti. Zaten önce ders olarak bakmadım gelen teklife, ‘Ne güzel bir sömestr ders verir, gider New York'ta yaşarım' diye düşündüm. İlk derslere titreyerek gittim. Yapacağım konuşmayı önceden yazdım, ders çalıştım. Bu sene Columbia Üniversitesi'nden profesörlük aldım ama akademik dünyaya 52 yaşında girdim. Böyle asistan, doçent düzeyinde bir ders verme durumum hiç olmadı. Anlatacağım şey vardı. Yazarlık yalnız insanların, utangaçların işidir. Ben de mesela bir kitabım çıktığında konuşma yapmaya tir tir çıkardım. Ama röportaj yapa yapa, televizyona çıka çıka, konferans vere vere, düşe düşe, utana utana kalabalık karşısında konuşmayı öğrendim.
*Sizden önce dünya edebiyatının önemli isimleri vermiş aynı dersi, bunun ayrı bir baskısı oldu mu?
-Norton konuşmaları çok itibarlı ve önemli konuşmalar. Benden önce Umberto Eco, T.S. Eliot, Borges gibi isimler vermiş. İtibarı yüzünden yazara bir de gerginlik verir. İtalo Calvino'nun eşi mesela Harvard Üniversitesi'ni kocasını öldürmekle suçlamış. 80'lerin sonunda sanırım Norton derslerini vermesi teklifi yapılmış Calvino'ya. İtalya'da altı konuşmanın beş tanesini hazırlamış. Altıncıyı yazamadan ilk dersi vermeye Harvard'a gelirken kalp krizinden ölmüş ve karısı bunun konuşmanın gerginliğinden kocasınının öldüğünü öne sürmüş. Anlıyorum bu duyguyu. Siz yazarsınız, akademik dünyadan uzaksınız. Ama orada o dünyanın zirvesinde bir bilgiçlik yapacaksınız, alimlere sesleneceksiniz. Gerginliğim tabii ki oluyordu bütün diğer yazarlar gibi. Konuşma yapmadan önce bir kadeh şarap içerek atlatıyordum onu da.
*Size dünya yazarlarının süper liginde olduğunuzu hissettirdi mi bu?
-Başta hissettirdi. Evde tek başıma kitap yazarken, ne yazacağız, nasıl bir şey söyleyeceğim diye endişeleniyorsunuz. Bu konuşmalar daha sonra kitap olarak değerli oluyor ve kalıyor. O zaman bunu kitap olarak da düşüneyim dedim. Bir kitap yazsam roman sanatı üzerine neden bahsederim diye düşündüm. Dersin zor tarafı 45 dakika olması. Roman yazarken konu uzarsa, ne yapalım iki bölüm olsun dersiniz. Ama bir dersi düşünürken yeni fikirler gelse de uzatamıyorsun, 45 dakikayla sınırlaman lazım.
*Dil engeli çıkmadı mı karşınıza? Akademik bir İngilizce konuşmak gerekmedi mi?
-İngilizcem iyi tabii ki ama kazma gibi bir aksanım vardır. Bundan utanmam, hatta bazen abartırım. Özellikle de böyle konuşmayı isterim, Oxford İngilizcesi değil istediğim. Öyle konuşmak kötü kaçar. Ama önemli olan kelimeleri bilmek ve akıcı konuşmaktır, benim de o konuda bir derdim yok.
*Yazma konusunda kendinizi en rahat hissettiğiniz yer neresi?
-Siyasi baskılar yüzünden değil ama müze yüzünden son iki yıldır burada rahat yazamıyordum. O kadar çok bürokratik iş çıkıyor o kadar üzülüyordum ki işlerin yavaş gitmesine, burada kaçayım romanımı yazayım diyordum. Her yerde yazarım ama ben. yirmi yıl evvel Kara Kitap'ın yarısını New York'ta yazmıştım. Uçakta, bekleme alanında yazarım ve bundan da gurur duyarım.
*Kitaplarınızın çevrildiği dil 60'ı buldu. Böyle bir ilgi şaşırttı mı sizi?
Altmış dile varmamıza şaşırdım. Bu yüksek bir rakam. Gençliğimde bir yazarın 25- 30 dile çevrilmesi çok büyük rakamdı. Bunun iki üç misline çıktım. 31 yaşımdayken Fransızcaya Arapçaya çevrilince şaşırıyordum ama artık halka halka genişledi bu. Sayının yüksekliğine şaşırıyorum sadece o kadar. Kitap yayınlanan dil zaten almış küsur falandır. Bir on tane daha anca çıkar o kadar.
Şu ana kadar dünyada kaç sattı Orhan Pamuk kitapları?
-11 milyona yaklaştı.
*Romanlarına hep vurucu bir cümleyle başlayan Orhan Pamuk ders notlarında da aynı şeyi yapıyor ve “Romanlar ikinci hayatlardır” diyor. Bu özellikle dikkat ettiğiniz bir durum mu?
-Bir kitabın ilk cümlesi benim için önemlidir. Çok düşünürüm. İlk cümle kitabın bütün ruhunu, gideceği yolu, okura vereceği ruh hallerini sezdirmelidir. Kitabın adını, ilk cümlesini, son cümlesinin ne olacağını yıllarca not tutar düşünürüm.
*Yeni roman?
-Yeni roman işini kaybeden bir boza satıcısının hayat hikayesine temelli. Öteki İstanbul'un, satıcıların, Gültepe, Kuştepe, Tarlabaşı gibi semtlerde yaşayanların ve Anadolu'dan göçenlerin, İstanbul'un o dokusunun romanı olacak. Böyle bir romandan bahsedince, hemen sosyal gerçekçilerin bahsettiği konular akla geliyor doğal olarak. Evet o konular ama ben tuhaf bir roman yazıyorum. Kitabın adı ‘Kafamda Bir Tuhaflık'. Ama üzerinde daha çalışıyorum, zamanı var.

İKİ KİTABIM KLASİKLER ARASINA GİRDİ
Klasiklerin arasına girmek önemli. Düşünsenize koca bir yüzyılda yazılmış bütün romanlar birden 10-15 taneye iniveriyor. Benim Adım Kırmızı ve Kar, Amerika'da klasikler serisinde basıldı. Yani iki kitabım klasik olarak tescillenmiş oldu şimdilik.