25 Şubat 2019 Pazartesi

David Grossman


1954 yılında Kudüs’te, Filistin doğumlu bir annenin ve Polonya göçmeni bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Kütüphanecilik yapan babasının teşvikiyle küçük yaşlarda edebiyata ilgi duydu. Henüz 9 yaşındayken Şolem Aleyhem’in eserleri hakkında düzenlenen bir bilgi yarışmasını kazanan David Grossman, çocukluk yıllarından itibaren İsrail’in ulusal radyo istasyonu Kol Yisrael’de oyunculuk yapmıştır. Felsefe öğrenimi gören Grossman’ın radyoculuk hayatı, siyasi nedenlerle sonlandırılmıştır. Yirmili yaşlarının başlarında, tam zamanlı radyoda çalıştığı dönemde iki romanı ve bir öykü kitabı yayımlanmıştır. İlk romanı Chiyuch Ha-Gdi (Kuzunun Gülümseyişi) Batı Şeria’da geçen bir hikâye anlatır. Kitapları otuzu aşkın dilde dünya okuruyla buluşan, ulusal olduğu gibi uluslararası platformlarda da pek çok ödül kazanan ve Fransa’da Chevalier de l’Ordre des Arts et des Lettres nişanı, Almanya’da Buxtehuder Bulle, Nelly Sachs Ödülü ve Alman Barış Ödülü gibi ödüllerle onurlandırılan David Grossman, Bir At Bara Girmiş ile 2017 yılında Man Booker Uluslararası Ödülü’ne layık görülmüştür. Kitapları 30 dan fazla dile çevrilmiştir. Muhalif ve barışçı duruşuyla öne çıkan Grossman, bugün İsrail ve dünya edebiyatının en önemli ve saygın figürleri arasında yer almaktadır. 2006’da savaşta bir oğlunu kaybetmiştir. Amerikalı ünlü romancı Paul Auster ile babaanneleri kardeştir.

14 Şubat 2019 Perşembe

Parfümün Dansı



                                               Yazar: Tom Robbins
                                               Özgün Adı: Jitterburg Perfume
                                               Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
                                               Çeviren: Belkıs Çorakçı Dişbudak
                                               Çeviriye temel alınan baskı: ABD, 1985 
                                               Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Ekim 2018

“Oyunculluk uçarılık değil, bilgeliktir” diyerek çılgınlık derecesinde “oyuncul” romanlar yazan Tom Robbins, bu romanda insanın doğayla ilişkisinin kopma sürecinin anlatıldığı düşsel/tarihsel bir yolculuğa çağırıyor bizi.
Batı’dan Doğu’ya, oradan da Yeni Dünya’ya uzanan, ölümsüzlüğü kovalayan ve yüzyıllar süren bir yolculuktur bu. Batı, acı çekmeyi seven, mantığa, bireyciliğe ve üretime tapınanların diyarıdır. Doğu, aşka, boş zamana, münzeviliğe, bilinmezliğe hayatında yer veren insanların yaşadığı su ve parfüm diyarıdır. Yeni Dünya’da ise sadece “başarı” ve hırs vardır.
Yolculuğun en ilginç kişisi ise keçi ayaklı, zevk ve bereket tanrısı Pan’dır. Pan, insanların duyguları ile düşünceleri arasına duvar çekmeleri; yaşamak yerine, cennete kabul edilmek ve doğayı tahakküm altına almak için çalışmaları; dans, müzik ve aşkla ilgilenmek yerine, doğru ve yanlışla uğraşan Aristo, İsa ve Descartes’a inanmaları ile gücünü yitiren bir tanrıdır.


Yorumlarımız:

Parfümün Dansı bence on yıldır okuduğumuz romanlar içinde en fantastik, en fütüristik, en fantezi dolu, en fabl bir kitaptı. Fantastik’ti çünkü gerçekdışı bir dolu ögeyi barındırıyordu. Bazı roman kahramanları, olayların geçtiği mekanlar, olayların bizati kendisi  hayal ürünüydü. Tanrı Pan gibi.Ve buna rağmen yazar düşlerle gerçekleri çok iyi bağlamayı, kurgulamayı bilmişti. Yaşama dair çoğu şey fantastik bir yaklaşımla anlatılmıştı. Fütüristik’ti çünkü romanda paralel yaşamlar da vardı, gelecek üzerine çeşitlemeler de. Günceli yaşayan da vardı , bin yıl sonrasını da . Hatta bin yıl yaşayıp da ölümsüzlükten tekrar  fani olarak dünyaya dönmek  için çabalayan da. Baş kahramanlardan Alobar gibi. Fantezi dolu idi: bu bazen yazarın sözcüklerinde,  bazen karakterlerin giysilerinde bazen de mekanlarda görülüyordu. Örneğin yazar parfümü tarif ederken ona ‘kutsal pezevenk’ , fermuara ise ‘gündüzleri unutup geceleri iletişim kurduğumuz o hayalet yılan’ diyebiliyordu. Aslında roman baştan sona sözcük fantezileri ile doluydu. En fabl di, çünkü masalımsıydı, hülyalıydı. Hayal gücünüzü hep çalıştırdı ama yormadı.

Bu roman aslında farklı üç mekandaki farklı insan kümelerinin ki bazıları akraba, bazıları arkadaştılar , hayat hikayeleri ile başlar. İlerleyen bölümlerde bu kişilerin hayatlarının nasıl kesiştiğini görürüz. Roman akan okyanuslar gibidir. Kimi zaman dünyanın doğu kıyısında kimi zaman batı kıyısındadır. Romanda zaman bin yıllık süreçlerde bir ileri bir geri giden sarkaç gibidir. Bence en önemli bağlayıcı öğe parfümdür ve  parfümlerin şahı da pancar özüdür! Bu kadar çok bilinmeyenle yarattığı dünyayı kurgulamakta yazar bence son derece başarılıdır. İnsanı sıkmadan, yormadan yaşama dair duygu ve düşüncelerini sözcüklere hayat vererek ortaya koyar: ‘kendi kaderini kendi tayin etmenin fiyatı hiçbir zaman ucuz değildir’ cümlesi onlardan sadece bir tanesidir. Sonuç olarak bu kitaba ‘Parfümün Dansı’ değil ‘Sözcüklerin Dansı’ demeyi yeğlerim. Çok okunulası, zevk alınası bir kitap. Tabi ki katı gerçeklikten uzaklaşıp fantastik bir dünyada dans etmeyi seviyorsanız…. LEYLA

Şahsen severek, düşünerek, irdeleyerek, yargılayarak okudum Parfümün Dansı'nı. Daha da önemlisi çok zevk alarak.

Kurgulaması ve Türkçe’ye çevirisi çok güzeldi. Zaman oldu romanın içinde yaşadım, zaman oldu karşısında düşündüm, sorguladım. İki karakterin uzatmayı başardığı asırlık ömürlerinde doğudan batıya, adeta uçan halıda onlarla yolculuk yaptım.

Romanda yaşamı uzatmak için belirlenen dört kuralın açıklaması ilginçti;1-Hava,  2-Su, 3-Toprak, 4-Ateş. Ayrıca  dikkatimi çeken birkaç cümleyi paylaşmak isterim. '' Tanrı mı insanı, insan mı tanrıyı yarattı?''  “İnsan bu galaksi de ne kadar yaratıcı olabiliyor? Doğumumuzu, ölümümüzü seçebiliyormuyuz? Ölümü gerçekleştirebilsek bile, var olmayı???”  Diğer bir cümle; ''Zaman dışında olma duygusu, zamansız olma duygusu, hem meditasyon, hem ilahi şarkılar söylemenin, hem hipnotizmanın, hem de uyuşturucu kullanmanın bel kemiğini oluşturmaktadır''. Yorumlaması sizden.

Karakterleri, tanrıları, dolaşılan ülkelerde töreleri  ve yaşadıklarını yorumlamayı sizlere bırakıyorum. Felsefi, fantastik ve masalsı bir roman. Zevkle okuyacağınızı umuyorum.  ZELİHA


Tom Robbins tarafından 1985’te yazılan bu kitap okuduğum en ilginç, ilginç olduğu kadar sürükleyici ve düşündürücü,  hatta öğretici olarak tanımlayabileceğim kitaplar arasında yerini aldı ve bunu layığıyla hak ettiğini düşünmekteyim. Kitabın son derece değişik olmasının bir nedeni de tarz olarak konumlandırılmasının güçlüğü- kitap hem mitolojik, hem fantastik, hem felsefi hem de futurist öğeler içermekte ve tüm bunları son derece başarılı bir şekilde harmanlamış; kanımca kurgu mükemmel. Kitapta içinde çizdiğim bana çarpıcı gelen ve üzerinde düşündürten bir çok bölüm olmasına rağmen burada sıralamaktan vazgeçtim çünkü bunların okuyucu tarafından keşfinin daha anlamlı olacağı kanısındayım. Özetle kitabı, okumaktan zevk alan herkese şiddetle tavsiye ediyorum. DEMET

Günümüzün gerçek parfümcüleri ile hayatlarını ölümsüzlüğü bulmaya adamış bin yaşında iki masalsı kahramanın yollarının kesişmesi ve bunun nedeninin mükemmel parfüm olması....
Son zamanlarda okuduğum inanılmaz güzel, sürükleyici, kurgusu, anlatımı, karakterleri ile okuyucuyu içine alan bir roman.
Büyülü bir masal dünyasında gezinirken bile karşınıza çıkan felsefik cümlelere şaşırıp romanı daha bir keyifle okuyorsunuz. Hararetle okumanızı tavsiye ederim. NURİZER


Tom Robbins’in “parfümün dansı “ romanı son zamanlarda keyifle okuduğum sıradışı anlatımı olan ve beni çok etkileyen bir kitap. Hem fantastik hem felsefi, olağandışı olaylar ile gerçeklerin başarı ile harmanlandığı adeta hayalgücünün sınırlarını zorlayan , eğlenceli bir roman. Alobar ve Kudra’ nın ölümsüzlüğü aradığı eserde geçmiş ile günümüz arasında geçişlerin örgüsü, mükemmel  parfüm yapımı için gerçekleştirilen araştırmalar, bu yolculukta roman karakterlerinin birbirleri ile buluşmaları çok etkileyici ve fantastik bir dille anlatılmış. Bu manada kurgusu  çok başarılı. Elinizden bırakmayı  istemeyeceğiniz  zevkle okuyacağınız bir kitap. Herkese tavsiye ederim. BEYZA