2 Nisan 2024 Salı

işin aslı, Judit ve sonrası

 


                                                         Yazar: Sandor Marai

                                                         Özgün Adı: Az Igazi – Judit…

                                                         Orijinal Dili: Macarca

                                                         Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

                                                         Çeviren: Esen Tezel

                                                         Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Şubat 2024, 11.Baskı

 

Bir beyefendi, bir hanımefendi ve bir hizmetçi... Macaristan’ın en büyük çağdaş yazarlarından Sándor Márai, sadakat ve yalanı, gerçeği ve arzulananı, toplumsal ilişkilerdeki dürüstlüğü ve tutukluğu, sevgiyi ve ayrılığı ustalıklı bir dille anlatırken, ikinci büyük savaşa doğru yuvarlanan bir dünyada, “yaşamak” ile “var olmak” arasındaki derin uçuruma duyarlılıkla ve cesaretle eğiliyor.

Orta Avrupa’nın burjuva dünyası sessizce çökerken tutku, özlem ve gelip geçicilikle sarmalanmış bir hikâyenin keskin köşelerinde yalnızlıkla sınanan iki kadın ve bir adam: Gerçek aşk daima ölümcül müdür?

Usta yazar Sándor Márai, aşkın ne kadar ağır olabileceğini son derece büyük bir derinlikle anlatıyor; iki savaş arasındaki toplumun ahlaki portresini, eşine az rastlanır bir duyarlılıkla çiziyor.

 

Yorumlarımız:

 

Macar edebiyatının en büyük çağdaş yazarlarından Sandor Marai “İşin aslı, Judit ve sonrası” romanında iki dünya savaşı arasında Orta Avrupa‘da gelişen olaylarda temel konu ‘aşk’ gibi görünsede, iki kadın ve bir erkek odağında hayatı, burjuvayı, iki dünya savaşının toplum üzerindeki etkilerini sade ama etkileyici bir dille okuyoruz.

Üç bölümden oluşan roman aynı olayları farklı üç kişinin kendi açılarından değerlendirmesi ile ilerliyor. Bir beyefendi ‘Peter’, bir hanımefendi ‘İlonka’ ve bir hizmetçi ’Judit’ adeta karşılarında biri varmış da onunla sohbet edermiş gibi aşkın ne kadar zor ve ağır olabileceğini anlatırken bir yandan da Macaristan’da var olan sınıf ayrımlarını, burjuva ve proleterya arasındaki farklılıkların yavaş yavaş çökmeye başladığını anlatmaktadır. Tüm bu olayların arka planında Peter’ın arkadaşı Lazar da romana dördüncü karekter, bir üst akıl olarak dahil olmaktadır.

Üç kişiden ayrı ayrı dönemi ve yaşananları okuyoruz. İlk bölüm karşılıksız bir sevgi ile kocasına bağlı bir kadının perspektivinden anlatılıyor. Kadının aşkı ve sevgisi biraz saplantı, biraz tutku gibi.Kocasından karşılık bulamayan sevgisi evliliklerini hastalıklı bir hale getiriyor.

Diğer taraftan ilgi odağı  Peter kendini, büyüdüğü sevgisiz ve yanlızlık duygusunu yaşatan ev, aile, iş ortamını anlatırken kurallarla sınırlı burjuva yaşamını eleştirirken varoluşsal bir kriz yaşıyor, kendi ruhsal sıkıntılarına, dünyada ve ülkesinde süregelen savaş da eklenince iyice boşlukta kalıyor ve ilk gördüğü andan itibaren unutamadığı evlerine hizmetçi olarak gelen Judit‘e tutunuyor ve   tüm hikaye Judit ekseninde dönüyor,

Üçüncü bölümü Judit’in ağzından dinliyoruz.Başından beri sessiz, sakin görünen hizmetçi Judit bizi anlatımındaki derinlik ve gözlemleri ile şaşırtıyor. İçinden çıktığı  ailenin sefaleti altında ezilirken burjuva dünyasından intikam alırcasına çalıştığı aileyi, savaş dönemindeki Avrupa’nın tarihini, savaşın tüm dehşetini ve burjuvazinin tavrını  müthiş bir gözlem gücüyle anlatıyor, yoksulun gözünden burjuvazinin anlamsızlığını gözler önüne seriyor.

Üst akıl olarak  romana dahil olan yazar Lazar, üç karekterin hayatında  önemli bir sorgulama unsuru oluyor. Kendinden yeterince bahsedilmeyen Lazar aslında bir roman konusu olacak kadar ilginç ve derin.

Sandor Marai’in hem sosyolojik hem de psikolojik analizleri kitabı daha katmanlı okumamızı sağlıyor. Her cümle bir defa daha okutuyor kendini. Durup düşündürüyor. Peter’in” yanlızlık daha temiz havada yaşamak gibi bir şey” (sf129)

“Nizama uymayan birşeyle tanışmak istiyordum . Judit Aldozo işte bu yanlızlığın içine girdi.” (sf130)

Judit bulunduğu sosyal sınıf itibariyle  hayata dair çok kıymetli tesbitlerde bulunuyor. ”Eksizsizlik” Peter’in burjuva ailesinde gördüğüm en büyük tutku” diyor. “Huzur hayatlarında eksik, aile benim için gereklilik, zorunluluktur, onlar için ise bir görevdi”

Yazar Lazar’ın ağzından kültür kavramını derinlemesine işliyor. Macar burjuvazisinin çöküş hikayesi olarak da okunabilecek bu romanda kültür ve bilgili olma halini kalın çizgilerle birbirinden ayırıyor. Bilgi proleterin kendini yetiştirerek bilgili olabileceğini, kültür içinse bir yaşam biçiminin esas alınması gerektiğini  ve bunun da ancak gelenekle ortaya çıkabileceğini belirtirken kültür olgusunun burjuvaya mahsus olarak sunuyor. Lazar ‘ın “Vatan Macar dilidir“  derken onun ağzından Sandor Marai’ nin kendini ifade ettiğini ve ülkesinden ayrılmasına rağmen tüm romanlarını Macarca  yazmasının bu derin anlatıma bağladını gözlemliyoruz.

Severek ve ilgiyle okuduğumuz bu kitap ile Macar edebiyatı hakkında  daha detaylı bilgiye sahip olma fırsatı yakaladık, iki savaş arası Macaristan’ın tarihini tekrar hatırladık. Bir kitap tutkunu olarak okumadıysanız mutlaka okuyun  diyorum.Hayatımızdan kitaplar eksik olmasın…… BEYZA