30 Mayıs 2023 Salı

Dino Buzzati


 

16 Ekim 1906'da İtalya'nın Belluno şehrinde dünyaya gelen Dino Buzatti, üniversitede Hukuk eğitimi almak için Milano’ya gitti.

Hukuk eğitimini tamamlamadan önce, Corriere della Sera gazetesinde haberci, redaktör ve özel muhabir olarak çalışmaya başladı. Edebi etkinliğine, “Bàrnabo delle Montagne” (Dağların Adamı Barnabo) adlı romanını yayımlayarak adım attı. 1933’te yayımlanan öyküleri ve daha sonraki yıllarda yayınlanan roman ve oyunlarıyla tanındı. 1935’te yayımlanan ikinci eseri “Il Seecreto del Bosco Vecchio” (Eski Korunun Gizemi) da daha sonraki eserlerinde hakim olan Kafka’ya özgü gerçeküstücü ve simgeci anlatım tarzının örneklerini içerir. 1940 Haziran’ında yayınlanan “Il deserto dei Tartari” (Tatar Çölü)’nde, sınırdaki bir kalede kurulu garnizonda kahramanlıklarını kanıtlamak için düşman saldırısı bekleyen bir bölük askeri konu alır. Buzzati, üç yıl bir savaş gemisinde görev yaptı. Savaş sonunda Tatar Çölü büyük ilgi gördü ve Buzzati’yi bir anda İtalya’nın önde gelen yazarlarından birine dönüştürdü. Uluslararası başarısı ise Tatar Çölü’nün “Le Desert des Tartares” adıyla 1949 yılında Fransa’da basılmasından sonra gerçekleşti ve eser kısa sürede yirmiden fazla dile çevrildi.

1953 yılında en başarılı oyunu kabul edilen ve İtalya Tiyatro Endüstrisi ödülünü alan, Tıp biliminin sağlıklı bir adamı  ölüme sürükleyişini anlatan, “Un Caso Clinico” (Klinik Bir Vaka) sahneye koyuldu. Bu oyun üç yıl sonra Albert Camus tarafından uyarlanarak Fransa’da sahneye koyuldu ve büyük başarı sağladı.

Dönemin çoğu sanatçısı gibi çok yönlüydü. Gazeteciliğin yanı sıra edebiyat alanında farklı türlerde ürün vermiş, öykülerinin yanında roman, oyun, şiir, müzikaller için libretto yazmıştır.

Kendine özgü mizah anlayışıyla kurguladığı, gerçek ile gerçeküstü arasında salınan, bazen tekinsiz anlatı evrenleriyle tanınır.

Oysa Buzzati’nin hayal gücü salt yazı düzlemiyle sınırlı kalmamıştı. Kendi sürreal imgeler dünyasını tuvale de taşımış, dahası ömrü boyunca kendini bir yazardan ziyade bir ressam olarak tanımlamıştır.

Ressam Buzzati’nin sanatsal yaratımını üç evreye ayırmak mümkün. Birinci evre, 1923-1930 arasında sembolizmin ağır bastığı üretimlere işaret eder. Yaptığı resimlerde figüratif sembolizmin izleri daha belirgindir.

Olgunluk dönemi olarak tanımlanabilecek ve en özgün çalışmalarına imza attığı 1964-1972 yılları arasında ise yapıtlarına İtalyan pop art’ın çizgileri yansır.

Buzzati, 1958 yılında Milano’da ilk resim sergisini açtı ve 1960 yılında bilimkurgu türündeki tek romanı olan “Il Grande Ritratto”yu (Yaşamdan da Üstün), yine aynı yıl “İl Mantello” (Pelerin) yu oyununu yayımladı. 1963’te yayımlanan beşinci ve son romanı olan “Un Amore” (Bir Aşk) de orta yaşlı bir işadamının delişmen bir genç kıza olan tutkunluğu anlatılır. 1966 yılında, dünyaca ünlü öyküsü, “Il Colombre” (Colombre), elli bir seçme öyküsünün yer aldığı bir seçkide yayımlandı.

1969 yılında, Orpheus’un modern bir çeşitlemesi kabul edilen “Poema a Fumetti” (Çizgi Roman Biçiminde Şiir) adlı resimli romanı yayımlandı ve büyük ilgi gördü. 1971 yılında “Le Notti Difficili” (Zor Geceler) adıyla, öykülerinin altıncı basımı yapıldı. Bu, aynı zamanda Buzzati’nin, hayattayken yayımlanan son kitabı oldu.

Buzzati modern toplum insanının endişe ve umutsuzluk dolu hayatını işlemiştir. Gerçeküstücü ve simgeci anlatım biçimi ve ürkütücü imgelemi yoğun Kafka etkileri taşır.

28 Ocak 1972’de Milano’da öldü.


Oğullar ve Sevgililer


                                              

                                                Yazar: D.H. Lawrence

                                               Orijinal Dili: İngilizce

                                               Çeviren: Tülin Nutku

                                               Yayınevi: Can Yayınları

                                               Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Aralık 2019 - 5.Baskı

 

Oğullar ve Sevgililer, hem Kuzey İngiltere’de bir madenci kasabasında yaşayan Morel ailesinin, hem de başkahramanı Paul Morel’in romanıdır. Ama daha çok da, Paul Morel ile annesi Gertrude Morel arasındaki karmaşık ilişkinin romanı.

Bayan Morel, kaba saba bir adam olan, içkiye düşkün kocasında aradıklarını bulamayınca, tüm umutlarını oğullarına, özellikle de Paul’a bağlar. Buyurgan annenin dayanılmaz sahiplenme duygusu, Paul’un yaşamını baştan sona etkileyecek, yalnızca babasıyla olan ilişkisine değil, âşık olduğu iki kadınla ilişkilerine de egemen olacaktır.

Ülkemizde genellikle Lady Chatterley’in Sevgilisi romanıyla tanınan ünlü İngiliz yazar D. H. Lawrence’ın başyapıtlarından Oğullar ve Sevgililer, büyük ölçüde otobiyografik özellikler taşır. Romanın başkahramanı Paul Morel, birçoklarınca Lawrence’a benzetilmiş, sarhoş gezen madenci baba ve ona direnen güçlü anne tiplerinin de açıkça yazarın kendi anne ve babasını andırdığı ileri sürülmüştür.

9 Mayıs 2023 Salı

D.H. Lawrence

 


David Herbert Lawrence 11 Eylül 1885’te Nottinghamshire bölgesindeki Eastwood kasabasında doğdu. Maden işçisi bir babayla, orta sınıftan öğretmen bir annenin ortanca oğluydu.

Lawrence’in çocukluğu yoksulluk içinde geçti. Küçük yaşta zatürreeye yakalandı. Zayıf, hastalıklı bir çocuk olarak büyüdü. Kültürlü, olgun bir kadın olan annesine çok düşkündü. Annesi de oğlunu elindeki imkanlar nispetinde iyi yetiştirmeye çalıştı. Lawrence de annesi gibi öğretmen olmayı aklına koymuştu. Öğrenimini de buna göre yaptı.

Burslu olarak sürdürdüğü ortaöğrenimini on altı yaşındayken bıraktı. Kısa bir süre bir imalathanede kâtiplik yaptı. 1901’de geçirdiği ağır zatürreeyi atlattıktan sonra, Derbyshire ve Nottinghamshire bölgelerindeki çeşitli ilkokullarda öğretmen yardımcılığında bulundu. 1906’da bir burs kazanarak Nottingham Üniversitesi’ne girdi, iki yıl okuyup öğretmenlik sertifikası aldı. 1908’de Londra yakınlarındaki Croydon’da öğretmenlik yapmaya başladı, ilk şiirleri ve kısa öyküleri ertesi yıl saygın edebiyat dergilerinden The English Review’da çıktı.

İlk romanı “White Peacock” (Ak Tavuskuşu) 1911’de yayınlandı. Ama Lawrence bu başarısından sevinç duyacak halde değildi. Ömrü boyunca ona destek olan ve her türlü derdine deva bulmaya çalışan annesi bir ay önce ölmüştü. Lawrence, annesinin ölümünden sonra uzun bir bocalama devresi geçirdi. Daha sonra hayatını kalemiyle kazanmaya karar verdi ve çalışmaya koyuldu ve The Trespasser (Günahkâr Ruhlar)’ı yayınladı.

191 l’de zatürreesi tekrarlayıp onu uzun süre öğretmenlikten alıkoyunca, 1912 başlarında aslında pek bağdaşamadığı bu uğraşı bıraktı, Croydon’dan ayrılarak Nottingham’a döndü. Daha sonra Almanya’ya, arkasından da İtalya’ya gitti. Burada Sons and Lovers (Oğullar ve Sevgililer)’i bitirdi. Ya­rı oto­bi­yog­ra­fik bir ro­man olan Oğullar ve Sevgililer, Law­ren­ce’ın ken­di ya­şamöy­küsünü, genç bir adamın an­ne­siy­le iliş­ki­si ve bu iliş­ki­nin baş­ka ka­dın­lar­la iliş­ki­le­ri­ni nasıl et­ki­le­di­ğiy­le il­gi­li güçlü bir psi­ka­na­li­tik in­ce­le­me­ye dönüştürüyor­du.

1913’te İngiltere’ye geri döndü. Londra’da yayıncı Edward Garnett, eleştirmen Middleton Murry ile eşi öykücü Katilerine Mansfield gibi edebiyat dünyasının kalburüstü adlarıyla tanışıp dostluk kurdu. Bunu izleyen bir iki yıl boyunca ülkesiyle İtalya arasında sık sık gidip geldi.

David Herbert Lawrence, sevdiği kadınla evlendikten sonra birkaç yıl devamlı çalıştı. Özel hayatını bir türlü düzene sokamamıştı. Sevdiği kadınla evlenmesi iç huzursuzluklarını gidermeye yetmemişti. Üstelik Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması, yazarın maneviyatını adamakıllı bozmuştu.

Eylül 1915’te çıkan The Rainbow’ın (Yağmur Kuşağı) on beş gün içinde toplattırılması Lawrence’ı çok üzdü. Bloomsbury Grubu (adını Londra’nın aynı addaki ünlü semtinden alan bir sanatçılar grubu) çerçevesinde filozof Bertrand Russell’la birlikte verecekleri savaş karşıtı bir dizi konferansın gerçekleştirilemeyişi ise, kırgınlığını daha da artırdı. 1917’de Cornwall bölgesinde oturdukları sırada eşiyle birlikte casuslukla suçlanıp kentten kovulunca, ülkesinden iyice soğudu. 1919’da İngiltere’den ayrıldı ve üç kısa ziyaret dışında bir daha geri dönmedi. Bundan sonra ölümüne değin Seylan, Avustralya, Meksika, İtalya, İsviçre ve Fransa gibi ülkelerde değişik sürelerle yaşadı.

Aşık Kadınlar (Women in Love) roman, 1920; Sea and Sardinia (Deniz ve Sardunya) gezi notları, Kayıp Kız (Lost Girl) roman, 1920; (Tait Memorial Edebiyat Ödülü), England, My England (İngiltere, Benim İngilterem) öyküler, 1922; Aa-ron’s Rod (A’un Kavalı) roman, 1922; Fantasia of the Unconscious (Bilinç-dışı Fantesizi) denemeler 1922; Studies in Classic American Literatüre (Klasik Amerikan Edebiyatı İncelemeleri) 1923; Kangaroo (Kanguru) roman 1923; The Boy in the Bush 1924, St. Maour (1925). Meksika’ya yerleşmeyi denediği yıllarda Kanatlı Yılan romanını yazdı (The Plumed Serpent) 1926, son gezi kitabı : Mornings in Mexico (Meksika Sabahları) 1927. Bu arada bir de öykü derlemesi: The Woman Who Rode Away (Kaçan Kadın) 1928. Sağlığında Floransa’da özel olarak basılan (İngiltere’de ancak 1960’da yayımına izin verildi) son romanı da bu yılların ürünü oldu: Lady Chatterley’in Sevgilisi (Lady Chatterleys’s Lover) 1928. Bu eser, cinselliğin insan yaşamındaki önemini vurgulayan öteki romanlarını hepsinden daha çok etki yarattı: Adını ölümsüzlüğe ulaştırdı. Birkaç kez filme alındı, tüm dünya dillerine çevrildi.

Bu arada bir yandan yazmayı sürdürürken, bir yandan bol bol resim yaptı. Tutulduğu verem hastalığından kurtulamayarak 2 Mart 1930’da Fransa’da, Nice yakınlarındaki Vence kasabasında öldü.

Veremden ölünce ardından yayımlanmayı bekleyen birçok ciltlik edebiyat birikimi bıraktı: Mr. Moon (roman, öl.s. 1984), Nettles (Isırganlar) şiir, 1930, Apocalypse (Mahşer), denemeler, 1931.