10 Kasım 2016 Perşembe

Kırmızı ve Siyah





                                               Yazar: Stendhal
                                                Orijinal Adı: La Rouge at Le Noir
                                                Orijinal Dili: Fransızca
                                                Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
                                                Çeviren: Bertan Onaran
                                                Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Ekim 2015, 2.Baskı


Fransa'nın küçük bir kasabasında, bir kerestecinin oğlu olarak dünyaya gelen Julien Sorel, genç yaşında yükselme ihtirasına kapılır. Çalışkanlığı ve dini eğitimiyle dikkat çeken Sorel, bir an önce bu kasabadan kurtulup Paris'e gitmeyi arzular. Böylece kırmızı ve siyah arasında yaşadığı çelişkiler de başlamış olur. Restorasyon Fransası'nın şartlarında yükselebilmek için genç Sorel'in önünde iki seçenek vardır: Ya siyahı seçerek yükselişine Kilise yolundan başlayacaktır ya da kırmızıyı seçerek askeri yoldan. Ancak bir yandan aldığı dinî eğitim, öte yandan Napolyon'a olan gizli hayranlığı bu seçimi yapmasını zorlaştıracaktır. Üstelik ihtirasla girdiği bu yolda karşılaşacağı iki farklı kadın, iki farklı aşk, kendini çok başka yerlerde bulmasına sebep olacaktır. (Arka Kapaktan)


Yorumlarımız:

Stendhal'in dünya klasikleri içinde başyapıt sayılan bu eseri (Kırmızı ve Siyah) oldukça uzun olması ve tasvir ağırlıklı olması nedeniyle, zaman zaman okuması sıkıcı ve zorlayıcı bulduğum bir kitap oldu. Bunun kısmen bir nedeni de 18-19 yüzyıl Fransız tarihiyle- politik ve sosyal ortamla ilgili fazla bilgiye sahip olmamam, diğeri ise kitabın bir dönem kitabı olması nedeniyle bir takım kavramların o zaman devrimci olarak nitelenmesine rağmen bugünün dünyasında sıradan veya alışagelmiş kavramlar olduğundandı.

Ancak biraz adı geçen dönem araştırılınca Stendhal'in ne kadar gerçekçi ve tabuları yıkan adeta isyankar bir yazar olduğu ortaya çıkmakta. Kırmızı ve Siyahta tema olarak geliştirdiği hikaye aslında o dönemde gerçekleşmiş bir olaydan yola çıkarak kaleme alınmış, yazar buna oldukça sıradışı kendi hayatından edindiği tecrübe ve hayal kırıklıklarını, politik düzeni (aristokrat ve çalışan sınıf çatışmasını), katı sınıf sınırlarını, din adamlarının gücünü, Napolyon zamanına öykünmenin nedenlerini kitap karakterleri üzerinden vermiş. Ancak özellikle öne çıkan ve tüm çelişkileri içinde barındıran Julien Sorel aracılığıyla sembol olarak kullandığı kırmızı ve siyah renklerini asker/ ordu karşıtı din/rahip sınıfı, aşk karşıtı ölüm temalarını işlemek üzere kurgularken, döneminin sosyal sınıf eşitsizliğini ve dinin kendi içinde bölünmüşlüğünü ve güç odağı oluşunu, yükselme ve sınıf atlama dürtüsüyle hareket eden baş kahramanıyla okuyucuya sansürsüz bir şekilde iletmiştir. Döneminde rastlanmayan bu "realism" Stendhal'i dönemin diğer yazarlarından farklı bir konuma koymak için yeterli olmuştur. DEMET


Napolyon sonrası Fransa’yı anlatan romanın kahramanı Julien, din adamlığı ve askerlik; daha doğrusu “siyah ve kırmızı” arasında gidip gelen bir karakter. Fakir bir kerestecinin oğlu olan Julien toplumda statü, itibar ve saygınlık kazanabilmek için önce dini eğitim alır, sonra da asker olmayı dener. Aslında ne din, ne de vatan sevgisi onun umurunda değildir. O, din adamlarının giydiği siyah elbisenin ve askerlerin giydiği kırmızı üniformanın kendisine getireceği saygınlığın, statünün ve itibarın peşindedir. Hatta kendisine aşık olan kadınları bile ilerlemek için basamak olarak kullanır. Belki Julien’in bu aşırı hırsı ve bencilliği belki de kitabın fazlası ile uzun ve tasvir dolu olmasından, rahat okunmasına rağmen romanı pek sevmedim. NURİZER

Stendhal'in Kırmızı ve Siyah'ı Fransa'nın devrim sonrası restorasyon dönemini (1815-1830)anlatan psikolojik - gerçekçi dönem romanıdır .
Kral, kilise ve aristokratlarla, liberal-burjuvalar arasındaki dengeler,toplumun sınıfları
arasında aşılması zor sınırlar ,mevki ve paranın gücünün yapabilecekleri  ve kahramanımız  Julien Sorel'in mevki ve para hırsı, yaşadığı aşkları  ve beklenmedik sonu anlatılır.
Romanın dili yalın, anlatımı akıcı olmakla birlikte ; olayların yavaş ilerleyişi ,anlatıcının daha çok karakterlerin psikolojilerini, onların kişiliklerini etkileyen ve içinde bulunulan ortamın ayrıntılarını detaylı olarak anlatılması beni okurken sıkan ve zorlayan tarafı oldu. IŞIL

Stendahal’ın Kırmızı ve Siyah romanı yazın okumaya karar verdiğimiz klasik bir yapıt. Ben 600 sayfaya yaklaşan bu romanı okurken biraz odaklanma sorunu çektim. Çok uzundu. Detaylar, tasvirler bana zaman zaman sıkıcı geldi. Toplumun fakir ve eğitimsiz sınıfındaki bir ailenin oğlu olan Julien Sorel’in yükselme hırsını ve bu hırsına sonunda nasıl yenildiğini iki farklı sevgilisiyle ilişkileri çerçevesinde yazılmış bir roman. Arka planda ise 19. yüzyıl sonlarındaki  Fransa’nın tarihini, bilhassa sınıf çatışmalarını, sosyal yaşam farklılıklarını, sosyal psikolojiyi, roman karakterleri sayesinde insan psikolojisine dair pek çok şeyi okuduk, öğrendik. Aynı şekilde kadın-erkek ilişkileri, aşkın ‘miş’ gibi hallerini gördük. Aslında dünya edebiyat literatüründe bu roman psikolojik romanın ilk örneği ve Stendhal’in de bunun ilk kurucusu olarak gösteriliyor. Bu derinliği anlamam için bilgim yeterli değil. Gene de şunu söyleyebilirim ki insanın güzel hayatları özlemesi, yükselmesi,  mutlu ve ferah içinde yaşaması, bunun için çabalaması tarihin hangi döneminde olduğuna veya hangi toplumda olduğuna bakmaz; bu arzu ve hırs evrenseldir, zamansızdır. Yeter ki bu hırs yıkıcı olacak kadar dengesini şaşmasın, tıpkı Kırmızı ve Siyah ta olduğu gibi……LEYLA



6 Kasım 2016 Pazar

Stendhal



Marie-Henri Beyle,  23 Ocak 1783 tarihinde  Grenoble’da burjuva bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çok sevdiği annesi Stendhal henüz yedi yaşındayken öldü. Stendhal, disiplinli ve muhafazakar kimseler olan teyzesinin babasının etkisi altında büyüdü. Ama onları hiçbir zaman sevemedi. Bu yüzden sevgi, nefret onda aşırı şekiller aldı. Babasının inandığı her şeyden tiksiniyordu. Babası kralcı diye, kendisi cumhuriyetçi oldu. Kral XVI. Louis’nin giyotinle idam edildiği gün adeta bayram etti. Hocası bir papazdı, hocasını sevmediği için, kiliseye de düşman kesildi.
1796'da Grenoble'da bir okula girdiyse de, 30 Ekim 1799'da askeri okulun giriş sınavına katılmak için Paris'teki, kuzeninin de çalışıyor olduğu Savaş Bakanlığı'na gitti.
1801'de ise Napolyon’un ordusunda görev alarak İtalya seferine çıktı. Bu sefer sırasında bir komutanın asistanı olarak üç ay Bresica’da kaldı ve bu sırada soylu ailelerin evlerinde bulundu; ki bu sürenin onun hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğu, sonradan yayınlanan günlüklerinden anlaşılmaktadır. Yine bu zamanlarda yerel dergilerin yazarlarıyla tanışıp Romantik edebiyatı öğrendi.
1802'de bu bölgeden ayrılarak Almanya, Avusturya ve Rusya'da bazı askeri görevlerde bulundu, ama asla savaşa katılmadı. Aynı yıl, hayatı boyunca aşık olduğu onlarca kadından ilki olan Madame Rebuffel'in peşinden Marsilya'ya gitti. Orada ticarete atıldıysa da başarısız oldu. Bu ve bunu takip eden olayların ve yılların, Kırmızı ve Siyah romanının baş karakteri Julien Sorel'in karakterinin detaylarının çizilmesine büyük katkı sağladığı düşünülmektedir.
1812'de Napolyon ile birlikte Rus seferine katıldı ve Moskova'nın baştan sonra yanışına şahit oldu. Napolyon'un büyük ordusundan sağ kalmayı başaran az sayıdaki askerden olan Stendhal, notlarının önemli bir kısmını, ordu Rusya'dan geri çekilirken kaybetti. Ayrıca o zamana kadar yüzlerce takma isim kullanan yazar, Almanya’da iken Stendhal adında bir kasabayı pek sevdiğinden kendine takma ad olarak Stendhal ismininde karar kıldı.
1814'te Napolyon'un düşüşünden sonra Milano'ya yerleşmiş ve burada da Angéla Pietragrua'ya aşık olmuştur. Ertesi yıl Parma'yı ziyaret etmiş ve bu seyahati, üçüncü romanı olan Parma Manastırı'na ilham kaynağı olmuştur. 1817'de ise İtalya'daki izlenimlerini anlatan ve İtalya'ya olan hayranlığının simgesine dönüşen Roma, Napoli ve Floransa kitabını yazmıştır.
1818'de Napolyon'un Hayatı'nı yazmaya başlamıştır. Bu sırada da mutsuz bir aşk yaşayacağı Mathilde Dembowski ile tanışmıştır. 1821'de ise yasadışı bir İtalyan örgütüne üye olduğu suçlamasıyla Milano'dan uzaklaştırılmıştır. Stendhal bunun üzerine Batı Avrupa'yı dolaşmaya başlamıştır. Bu yolculuklar sırasındaki tecrübeleri, düşünceleri ve hisler, sonradan yazacağı romanların ana şeklini oluşturmuştur.
1815’de yazdığı Haydn, Mozart ve Metastasio'nun Hayatları biyografi serisine1823’de Rossini’nin Hayatı’nı yazarak yeni bir kitap ekledi
1827'de ilk roman Armance'ı, 1829’da Roma’da Gezintiler’i, bir yıl sonra da Kırmızı ve Siyah'ı yazmıştır. Kitapları yayımlamasına rağmen para sıkıntısı çekiyordu, bu yüzden 1831'de ise Trieste'ye giderek bir süre konsolosluk yapmıştır.
1839'da Parma Manastırı'nı yazmayı bitirdikten sonra, gençliğinde yaptığı İtalya seyahatlerinden birinde kaptığı frengi hastalığı etkilerini göstermeye başlamıştır. 1841'de geçici bir felce uğramış, daha sonradan da birçok benzer sıkıntılar yaşamıştır. Ve Paris sokaklarında yürürken bayılıp kaldırım kenarına yığılmasından birkaç saat sonra, 1842 yılının 22 Mart gecesinde vefat etmiştir. Mezarı Montmarte Mezarlığı'ndadır.

Yaşadığı dönemde önemi fazla anlaşılmayan Stendhal daha sonraları edebiyat dünyasının en büyük psikolojik roman ustalarından biri sayıldı. Keskin gözlemleri, kişilik çözümlemeleri, sezgileri, süslemesiz sayılan üslubunun temel özelliği olan hareketle birleşince Stendhal en az kendi kişiliği kadar renkli yapıtlar sunabilmiştir. Romantizmin romanda kurucusu olarak kendinden sonra gelen yazarları çok etkilemiş, kendi alanında bir akım açmıştır.