30 Mayıs 2013 Perşembe

Kanatsız Kuşlar


 

                                                Yazar: Louis de Berniéres
                                                Orijinal Adı: Birds Without Wings
                                                Orijinal Dili: İngilizce
                                                Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınevi
                                                Çeviren: Bahar Öcal Düzgören
                                                Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Eylül 2012- 8.Baskı
 

 

Güneybatı Anadolu’nun küçük bir kasabasında, Müslüman ve Hıristiyan toplumu yüzyıllardır barış ve huzur içinde yaşamaktadır.
Kasabada süregelen gizli karasevdalar, farklı inançlardaki iki din adamının bakış açıları, birbirine karışmış ve kaynaşmış iki toplumun ilginç karakterleri Anadolu’nun bu kıyısını dünyanın birçok yerinden ayırmaktadır.
Ne var ki kısa bir süre sonra o büyü bozulur. Savaş korkunç yüzünü din ve milliyetçilik uğruna işlenen katliamlarla gösterir. Artık açlık ve düşmanlık ortalıkta kol gezmektedir.
Ve bu küçük kasabanın dışında askeri dehası ve akıl almaz cesareti ile ülkenin kaderini hayalinde yaşattığı biçimde yeniden çizen bir Mustafa Kemal vardır.
Zamanımızın en iyi ve en sevilen yazarlarından olan Louis de Bernières, Kanatsız Kuşlar’daki destansı anlatımı ve derinden etkileyen temalarıyla geçmişimize muhteşem bir yolculuk yaptırıyor. (Arka Kapaktan)

Yorumlarımız:

 

İngiliz yazar Louis de Berniéres  tarafından yazılan Kanatsız Kuşlar ilk defa 2004 yılında basılmış. Şu anda okuduğum kitabın yedinci basımı. Kitap alışılagelmiş bir roman kurgusundan  çok  tarihle/gerçeklerle kurguyu harmanlamış bir yazı niteliğinde. Fethiye’nin Eskibahçe köyünde 1. Dünya savaşı sonrası yıllarda  farklı din ve etnik gurupların barış içindeki yaşamlarını ve köydeki belli başlı aileleri anlatarak başlıyor roman.  Osmanlı topraklarını ve daha sonra özellikle Anadolu’yu istila eden düşmana karşı yapılan mücadeleler savaşın sıkıntılarını, sefaleti, acımasızlığı, açlığı, hasretleri, zorla yapılan göçleri, topraktan/evlerden /sevgiliden/aileden koparılışı göz önüne seriyor. Bu arada Atatürk’ün hayatı ve bilhassa kurtuluş savaşı ve hatta daha sonra cumhuriyetin kurulması sırasındaki olağanüstü çabaları romana paralel anlatım yöntemi ile  Eskibahçe’nin hikâyesi ile birleştiriliyor. Bu kurgulama sırasında her bir bölüm neredeyse başka bir kahramanın ağzından anlatılıyor. Ben bu romanı okurken bu paralel anlatımı açıkçası biraz yapay hatta zorlayıcı buldum. Farklı kişilerin anlatımı da bazen kafamı karıştırdı.
Roman bir bütün olarak ele alındığında kurtuluş savaşını tekrar hatırlamamızda, yapılan inanılmaz mücadeleyi göz önüne sermekte çok başarılı. Hele yabancı bir yazarın bu kadar ayrıntıya girebilmesi için son derece çok okuması ve kavraması kolay bir durum olmasa gerek. Ancak benim için gene de en çarpıcı olan kısmı kurgulanmış olan Eskibahçe’deki savaş öncesi ve savaş sonrası hayatlar. Yazar bu farkı öyle çarpıcı anlatmayı başarmış ki insan bazen insanlığından utanıyor. . Günümüzde de  farklı din ve etnik kökenden insanların huzurla bir arada yaşama istek ve arzuları politik nedenle bir karabasana dönüşüp birçok ölümlere, sonsuz acılara dönüşmüyor mu;  kanadı kırık kuşlar gibi ortalıkta kalınmıyor mu?
Birlikte sınıfsız, farksız, ötekileştirmeden yaşayacağımız mutlu günler dileklerimle… LEYLA

“Kanatsız Kuşlar” İngiliz yazar Louis De Berniers tarafından yazılmış, Osmanlının son dönemi, Kurtuluş savaşı ve mübadeleyi içeren süreci anlatan çok sürükleyici, çok uzun olmasına rağmen okuması kolay ve olayları değişik açılardan vermesi yönüyle de ilgimi çeken bir kitap oldu. Esas karakterler Fethiye’ye bağlı bugün Kayaköyü diye adlandırılan tek edilmiş köyde yaşamakta. Burada insanların değişik dinlere, ırklara mensup olmalarına rağmen dostça ve homojen bir topluluk olarak yaşamaları, bu farklılıkların birer “renk” olarak algılandığı, iç içe geçmişlik olgusu çok güzel işlenmiş. Diğer taraftan bu gündelik yaşamlara paralel olarak Osmanlının son dönemi, Rumeli’de M. Kemal Kemal’in doğuşu, yetişmesi, yenilikçi hareketler (İttihat ve Terakki Cemiyeti), saray ve saraya yakın çevreler anlatılmış. Her ne kadar zaman zaman bu bölümler romandan ziyade tarih dersi gibiyse de kitabın sadece Türkler tarafından değil, yabancılar tarafından da okunduğu ve onların bu detaylardan habersiz olduğu düşünülürse bizim zaten dağarcıklarımızda mevcut olan bu bilgilerin kitap içine serpiştirilmesinin nedenini anlayabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü bu kısımlar atlanıldığında hikâyenin tamamlanamayacağı kanısındayım- her ne kadar bir kurgu olsa da gerçek tarih üzerine monte edilmiş bir hikaye olduğunu unutmamak gerekir ve tüm bu nedenlerle kitabın çok başarılı olduğunu, bilhassa insan çeşitliliği, birbirleriyle olan ilişkileri, dostlukları, aşkları, değişik görüşlerin tartışıldığı, araya nifak sokanların genelde mensup oldukları kendi gurupları tarafından dışlandığı, savaş ve acıları, diğer taraftan her iki taraf insanının tüm masumiyetlerine rağmen evlerinden, yurtlarından istemeye istemeye edilişleri (mübadele) ve üzüntüleri çok içten ve sade bir dille anlatılmış, neredeyse orda yaşıyormuş ve olaylara şahit olduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Yakın tarihi bir roman kurgusu içinde özümsemek isteyen herkese tavsiye ederim.  DEMET

I.Dünya savaşının son yılları  ve Kurtuluş savaşı yıllarında din, dil ve ırk ayrımı nedir bilmeden Fethiye'nin Eskibahçe ismindeki şirin bir köyünde Osmanlı olarak aynı çatı altında birleşen insanların öyküsü ile Mustafa Kemal Atatürk ün çocukluğundan başlayarak devlet başkanlığına giden öyküsü paralel bir kurgu çerçevesinde anlatılmış''Kanatsız Kuşlar'' romanında. 
İngiliz yazar  Luois de Bernıeres’in eserinde  birden fazla  anlatıcı var. Köy halkanın hemen hemen hepsi sırayla bir veya birden fazla anlatıcı olup  kendi öykülerini dile getiriyorlar. Bütün bu karakterlerin ortak olarak birleştikleri kader aynı. Sonu savaş ve mübadeleye varan ''hüzün''.
Köyde yaşayan Müslüman ve Hıristiyan halk birbirlerinin azizlerine adak adayacak kadar  dinlerine ve inançlarına saygılılar, öyle ki Müslüman Karatavuk ile can arkadaşı Hıristiyan Mehmetçik vatan için orduya katılmak üzere aynı heyecanı  hissediyor. Çünkü onlar iki ayrı dinden değildirler. Onlar''Osmanlılar''. Böyle biliyorlar kendilerini. Diğer taraftan Mustafa Kemal ve onun askeri dehasının anlatımında yazarın kapsamlı bir araştırma yaptığını görüyoruz. Paralel kurgu halinde  anlatılan hayatlar Çanakkale Savaşında birleşiyor. Ana karakterlerden Karatavuk savaşta Atatürk'ü tanıma şansına erişiyor.
Savaş sonrası değişen hayatlara üzülerek tanık oluyoruz. Mübadele yine acımasızca insanları ve hayatları bölüyor. Hıristiyanların hepsi evinden, yurdundan koparılarak  siz Yunansınız diyerek nerede olduğunu dahi  bilmedikleri Yunanistan'a gönderiliyor. Hemen döneceklerinden o kadar eminler ki ev anahtarlarını komşularına bırakıp gidiyorlar. Onların yerine Yunanistan'ı vatanı bilen ve hiç Türkçe bilmeyen Türkler getiriliyor.(bunun gibi  insanlık onuruna yakışmayan  öyküleri bugün Kayaköy olarak bilinen yörede  maalesef utanarak  dinliyoruz)
 Özet olarak yukarıda anlatmaya  çalıştığım roman gerçekler üzerine kurgulanmış içinde masum aşkların  yer aldığı, savaşın acımasız yüzünün anlatıldığı, mübadelenin anlamsızlığının bir kez daha sorgulandığı  bir yapıt. Savaş sırasında çekilen acıları ve sefaleti derinden hissettiriyor verilen olağanüstü mücadeleyi bir kere daha hatırlatıyor ancak  birbirinden  yer yer  kopuk karakterlerin gereğinden uzun anlatımıyla  romanın ana temasından uzaklaşarak devam ediyor. Bu da  kitabın okumasını güçleştiriyor.
Haklı gerekçelere dayanarak gerçekleştirilen mübadelenin  insanları ne kadar mutsuz ve perişan ettiğini, özlerinden kopardığını ve bu hislerin günümüzde halen birkaç nesildir yaşanmakta olduğunu esefle görüyoruz. BEYZA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder