2011
yılının ilk toplantısında ”Kolera Günlerinde Aşk” isimli romanını okuyup
tartıştığımız Kolombiyalı yazar Gabriel
Garcia Marquez, yakalandığı lenf bezi kanseri nedeniyle sağlık durumu kötüleşince
inzivaya çekilme kararı almış ve okurlarına
aşağıdaki veda mektubunu yayınlamış.
Bizde blogumuzda sizlerle bunu paylaşmak istedik.
“Tanrı
bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse,
aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile
getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi
yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü
yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan
aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim.
Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler,
çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık
can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu
da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun
üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar
boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar
söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını
hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. Tanrım bir
yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları
sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları
konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere,
yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım.
Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi
başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil
unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey
öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu
bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir
bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek
kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu
öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz
bir şekilde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder