Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Yayınevi: Can
Yayınları
Orijinal Adı: Cien
Anos de Soledad
Orijinal Dili:
İspanyolca
Çeviren: Seçkin
Selvi
Kapak Resmi: Utku
Lomlu
Basım
Yeri/Tarihi: Istanbul, Şubat 2014 - 56. Baskı
"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya
başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla
aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde,
toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık
arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında
geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.
Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı
makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı
yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki
yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu
kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik
olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini
kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan
insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey
anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
(Arka Kapaktan)
Yorumlarımız:
Gabriel Garcia
Marquez’in ölümü üzerine Yüzyıllık Yalnızlık kitabını öncelikle okumaya karar
verdik yazın. Bence çok isabetli de olmuş, çünkü bu kitabı okumadan ünü dünyayı
kaplamış Marquez’in hayal dünyasının ne kadar sınırsız olduğunu düşlemek
bile benim için hayal!! Gerçeklerle gerçek üslerin, rüyaların, fantezilerin,
zamansızlığın ve hatta mekânsızlığın harmanlanarak önümüze konduğu bu romanı
okumak ilk başlarda çok güç geldi. Buendia ailesinin fertlerinin isimlerini
romanın sonuna kadar karıştırdım ve sonunda zaten aile ağacına bakmaktan da
vazgeçtim. Esasen roman bu ailenin doğuşunu ve yüzyıl sonra yok oluşunu
anlatıyor. Bu süreç içinde ama özellikle fertler yaşlandıkça her biri teker teker
yalnız kalıyor ve adeta ölümü bekliyorlar. Kalabalıklar içinde yalnızlığı
sonuna kadar yaşarlarken okuyucu/izleyici olarak bizler de onlarla aynı
duyguları paylaşıyor, onların acı ve hüzünleri bizim oluyor. Yazar tüm bu
fantezi dünyasını anlatırken isimlerin karışıklığı dışında bize gayet akıcı bir
dille kendi dünyasını anlatıyor. Tezatlarla dolu benzetmeler yapıyor ( yeni
doğmuş yaşlı kadın; su gibi serin bir güneş…) İnsan kendisini yazarla birlikte
bir nehrin üstünde hızlanarak akan bir teknede gibi hissediyor. En
azından ben romanın akışkanlığını böyle hissettim. Bu teknede yaşlısı, genci
tüm aile fertleri var. Sonu gelmez muhabbet de var, savaş da var, iktidar
hırsı da var, aile kavramları da var, kader de var lanet de. Kimi eleştirmenler
bu kargaşaya ‘büyülü gerçeklik’ demiş. Gerçekliğini bilmiyorum ama büyülü
olduğu kesin. Bir de yazarın dediği ‘yaşlılığın aşılmaz yalnızlığı’ olmasa…
Bence bu kitap
anlatılmaz, okunur. Siz de lütfen okuyun… LEYLA
Gabriel Garcia Marquez “Yüzyıllık Yalnızlık”
adlı romanını büyük maddi sıkıntı çektiği dönemde yazarken yayınlanmasını
arkadaşlarından aldığı borç parayla gerçekleştirebilmiş bir yazar. Ancak bu
roman onun ilk önce Latin Amerika’da sonradan tüm dünya da en tanınmış yazarlar
arasına girmesini sağlamış bir mihenk taşı. Yüzyıllık Yalnızlık yazarın
konusunu nenesinden dinlediği hikâyeleri de içine alarak, ana tema olan insanın
yalnızlığını bir aile üzerinden ve birbirini takip eden nesiller/ aile fertleri
üzerinden anlattığı bir roman. Son derece girift ilişkiler, güney Amerika insan
yapısı, kültürü, insan başkaldırıları, savaşlar, faşist yönetimler, aşk
ilişkileri, aile ilişkileri ayrıntılı bir şekilde anlatılırken araya masalsı
fantastik öğelerin serpilmesi “ büyülü gerçeklik” adlı edebiyat akımının
başlangıcı olmuş. Yani son derece yaratıcı, sıra dışı bir teknikle yazılmış
kitap. Sonuçta “Gabo” haklı bir Edebiyat Nobel’inin de sahibi olmuş. Yazarın
okuduğumuz diğer romanı “Kolera Günlerinde Ask”
konu olarak bana daha çok hitap etmesine rağmen bu romanı da sürekliyici
bulup ilgiyle okudum. Ancak kolay bir roman olduğunu
söyleyemeyeceğim, özellikle yazarın hayatın tekrarını veya sıradanlığını
anlatmak için kullandığını sandığım karakterlerdeki isim benzerliği, olayların bu
benzer isimli ancak değişik nesillerin bireyleri tarafından yaşanması, geriye
dönüşlerle aynı isimli birkaç kişinin hayatlarını takip etmek zorluğu kitabın
okunmasında güçlüğü teşkil eden en önemli unsur kanımca. Gene de muhakkak
okunmasını tavsiye edeceğim bir kitap olarak kütüphanemde yerini aldı. DEMET