Diyebilirsin ki,
bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?
Haklısın. Belki de çok az...
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Senin ve benim gibi... (Arka Kapaktan)
O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Senin ve benim gibi... (Arka Kapaktan)
Yorumlarımız:
Bu ay okumak için seçtiğimiz kitap Hakan Günday'ın AZ
romanı idi. Hakan Günday yeraltı edebiyatı türünün en tanınmış Türk
yazarlarımızdan. İlk defa okuduğum bir yazar ve edebiyat türünden son derece etkilendim.
Konu itibariyle fazla sert ve sarsıcı buldum. Benim için öteki Türkiye
diyebileceğim bir yaşantı. Her ne kadar olaylar son derece fantastik gelse de
bunlar da Türkiye'nin gerçekleri.
Romanın ana karakterleri aynı adı taşıyan iki Derda. Bunlardan
biri küçük yaşta evlendirilerek köyünden Londra'ya gelin giden bir kız. Onun
yaşadığı inanılmaz değişimler okudukça gelişen şaşırtıcı, sürprizlerle dolu bir
yaşam ilk bölümde anlatılıyor.
İkinci bölümde diğer Derda; babası hapishanede, annesi
yakalandığı hastalıktan dolayı ölmüş bir erkek çocuğunun yaşamındaki gelişen olaylar
anlatılıyor.
Son bölümde ise iki Derda'nın yollarının kesişmesi
gerçekleşiyor.
Her iki Derda da tam bir tutunamayan. Kaybedecekleri hiç
bir şeyleri yok, bu da onların yaşamlarında karşılarına çıkanlar tarafından
kullanılmalarına rağmen hayatta kalmayı başarmalarını, zorluklara
dayanabilmelerini sağlıyor.
Mükemmel bir akıcılık ve kurgu ile okudukça okuyucu
şaşırtan, sürükleyen bir anlatım.
Tesadüflerin fazlalığı biraz bu kadar da olmaz dedirtse
de, gelişen olaylar ruhunuzu daraltıp, sizi rahatsız etse de tavsiye edeceğim
bir roman. IŞIL
“AZ”, Hakan
Günday’dan okuduğum ilk roman. Roman 11 yaşında hayatın acımazsızlığını çok
sert bir biçimde yaşayarak erken büyümek zorunda kalan kız Derdâ ile farklı
acılar yaşayarak hayata atılan erkek Derda’nın hayatların anlatıldığı iki ayrı
bölümden oluşuyor. Sonrada onların yollarının kesişmesi çok güzel ve akıcı bir
şekilde anlatılmış. Çok kolay okudum ama bitirince yazarın ne kadar da çok
anlatacak şeyi varmış dedim. Kadına şiddet, erken yaşta evlendirilme, tarikatlar,
madde bağımlılığı, rehabilitasyon, korsan kitap basımı ve satışı, sadomazoşist
ilişkiler, İslami düşünceye sahip ailelerde korkuya dayalı ilişkiler, öğrenci
yurtlarında yaşananlar, hapishane hayatı, mafya ve daha bir sürü başlık.
Yazarın dediği gibi
“Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A
ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.” Yazarda bu
alfabeyi kullanıp anlatmak istediği her konuya değinmiş. Gerçi bunlar birbirine
çok güzel bağlanmış ama insanların, 80 yılda yaşamış olsalar, başından bu kadar
çok olay geçer mi? Ama beni en çok rahatsız eden şey kitapta tesadüflerin çok
olması. Ana karakterlerin karşılaşması dışında, ana karakterlerle yan
karakterler arasındaki tesadüfler biraz fazla geldi. Sonuçta olaylar küçücük
bir köyde geçmiyor, kadın karakter Londra’da erkek ise İstanbul’da.
Kitabın başındaki
örümcek lekesi ile başlayan sayfalar ve romanın son sayfaları bence çok
başarılı.Kitabı okumanızı tavsiye ederim. Genç ve başarılı bir yazarla tanışmak
için güzel bir seçim. NURİZER
Hakan Günday’ın
kitabı AZ, çok şey söyleyen sert bir kitap aslında. Türkiye’nin acı
gerçeklerinin işlendiği Doğu’daki yaşam, kadın ve çocuk istismarı, yoksulluk
gibi öğelerin yanısıra tüm bu yaşam şartlarının yurt dışına taşınması ile
dindarlık, cinsellik gibi konular Londra da Türk varoş yaşantısında devam
ettirilmiş ki kitabın kanımca en değişik ve ilginç yanı buydu çünkü pek
farkında olmadığımız veya göz ardı ettiğimiz yurt dışında dinci kesim yaşam
şartlarını da örneğin geçim kaynağı olarak uyuşturucu ticareti de dahil olmak
üzere mafya ilişkileri üzerine kurulu bir düzenin varlığı gözler önüne
seriliyor. Tabii bu topluluk içinde her türlü sömürülmeye ve kullanılmaya devam
edilen kadınlar ve onların çilekeş yaşamları da sergilenmekte. Tüm bu çarpık
ilişkiler yumağı içinde yazar batı toplumunun alt kesiminde olan bitenleri,
onların sefil yaşamlarını da göstermekte bizlere. Kitapta ana kahraman bir
şekilde içine bulunduğu ortamdan kurtulmayı başarıyor ve kendisiyle aynı ismi
taşıyan erkek kahramanla yolları kesişip her ikisi de ömürlerinin ikinci
yarısını birlikte mutlu olarak sürdürüp yaşamlarını sonlandırıyorlar. Kitap
bana göre güçlü insan yapısının nelerle başa çıkabildiğini göstermesi ve
şartlar ne olursa olsun küçükte olsa her zaman bir umut olduğunu göstermesi
açısından önemli- yeter ki insan yeterince mücadele etme cesaretini ve yaşama
tutunma gayretini göstersin. DEMET
Şiddet, Şiddet, Şiddet çocukluk şiddeti, yaşam şiddeti, yalnızlığın
şiddeti, aşkın, inancın sayabildiğin kadar çok şiddet. İçini burka burka
okuyarak, bu romanda hepsini bulabilirsin.
Onbir yaşında iken evlendirilip okulundan, köyünden,
yurdundan uzaklaştırılan Derda. Hiçbirşey bilmeden, hem şiddeti, hem cinselliği
yaşıyor çocuk yaşında.
İnanmak zor, ama gerçek, Londra'da yaşadığı kötü
tesadüflere. Hata babasının bilmeden tecavüzünden bile son dakikada kurtuluşu. Umut
beklediği komşusunun sadist istekleri. Bir insanın kaderi, kötü başlayınca, hep
kötümü gider? İnsan olup nasıl isyan etmeden yaşanabilir?
Ve erkek Derda. Hapisteki gaspçının oğlu. İkinci bir kötü
yazgı, acımasız çocukluk. Yetimhaneye düşmemek için yaşadıkları. İki acılı
çocuğun mezarlıkta buluşmaları. Sonrasını okumak isteyenlere bırakalım.
Yazar Hakan Günday rahat okunabilir bir anlatım ve güzel
bir kurguyla romanı bize sunmuş. Şayet acıya ve çırpınışlara tahammül
edebiliyorsanız, okumalısınız derim.
Ben sonunda Tanrının bana sundukları için teşekkür ettim.
ZELİHA
Hakan Günday’ın “Az”
romanı Derdalar’ın hayat hikâyesi. Birinci bölümde 11 yaşında köyünden
koparılıp Londra’ya gönderilen ve orada özellikle hayatın akıl almaz zorlukları
ile mücadele eden Derda’nın hikâyesi anlatılmış. İkinci bölümde ise babası
hapiste olan, annesini kaybetmiş ve “kötü insanlar”la bitmek tükenmek bilmeyen
mücadelelere girmiş erkek Derda var. Romanın sonunda bu iki Derda’nın
karşılaşması ve hayatı paylaşımı anlatılıyor… Ne kadar günümüzdeki gerçekleri
son derece akıcı bir dille yazsa da ben romanı okurken çok sıkıldım. Belki
tesadüflerin fazlalığı bana ‘artık bu kadar da olmaz’ dedirtti; belki romandaki
konular, din istismarcılığı, mazoşizm, insana yapılan maddi ve manevi
eziyet, her türlü şiddet içimi sıktı, beni boğdu. Hani olur ya insan bazen bazı
gerçekleri kabul etmekte zorlanır, ben de öyle oldum…. Son olarak tek söylemek
istediğim şey yaşadığım hayata şükür etmek oldu. LEYLA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder