19 Nisan 2015 Pazar

Dorian Gray'in Portresi



                                                Yazar: Oscar Wilde

                                                Orijinal Adı:  The Picture of Dorian Gray

                                                Orijinal Dili: İngilizce

                                                Yayınevi: Can Yayınları

                                                Çeviren: Nihal Yeğinobalı

                                                Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Ekim 2014- 17.Baskı


Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... Bunun için her şeyi verirdim!"
Özellikle bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Gray'in Portresi için Oscar Wilde, 'bir ruhun hikâyesi' demişti. 1891'de ilk basıldığında ahlaksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepki çeken romanın başkişileri olan Lord Henry ile Dorian'ın karşılıklı etkileşimleri, Dorian'ın kendini giderek kötüye, şeytani olana, hazcılığa adaması kitabın eksenini oluşturuyor. Son derece saf ve yakışıklı Dorian'daki değişim, Lord Henry'nin sözleriyle ve Dorian'ın kendi portresinde kendi güzelliğini keşfetmesiyle başlar. Lord Henry'nin etkisiyle kötülüğün ve zevkin çekimine kapılan, dünyada gençlik ve güzellikten önemli bir şey olmadığına inanan Dorian için heyecan, kötülükte ve günahtadır; iyilik ve erdemse sıkıcıdır, edilgendir. İyiliği temsil eden Basil'in Dorian'a duyduğu saf tutkuda eşcinsellik öğeleri açıkça hissedilir. Dorian'ın büyük sırrını, portredeki değişimi gören yalnızca Basil olur. Portreye odaklanan, sonsuz gençlik karşısında ruhunu satan ve ruhunun ölmüş olmasından korkan Dorian için kurtuluş var mıdır? Ve Oscar Wilde'ın dediği gibi, herkes Dorian Gray'da kendi günahını mı görecektir? (Arka Kapaktan)



Yorumlarımız:

Yazıldığı dönem için, özgürlük, açık düşünce, putları yıkma gibi roller üstlendiği kesin bu kitabın. Oscar Wilde’ın edebiyat dünyasında kara leke gibi görülmüş olması, sansürlenmesi, ceza alması da alışılagelmişe, toplumsal formatlara aykırılığının ispatı.

İşte tam da bu nedenlerle her zaman için çabası alkışlanmalı Oscar Wilde’ın diye düşünüyorum. Ancak hem Yunan Mitolojisinde hem de 1890’lardan önceki dönem kültürlerinde, insanoğlunun var olduğundan beri konu olan "dualite", "karşıtlığın birlikteliği ve çekimi", "olumluluk/olumsuzluk", "güzellik", " iyilik/kötülük" gibi kavramları üç ana karakter çevresinde döndürerek bir tiyatro oyunu tadında aktarması kitabı bence "hafif" bir kılığa sokuyor.... Masalımsı öğelerin kavramların varlığı da yazarın kurgusunu, söylemini çok tartışmadan kabullenmenize yarıyor, her ne kadar söylemin gücünü hafifletiyor olsa da...
"Ruhunu Satış Anlaşması", ne kadar reddedilirse edilsin, bir tür "Vicdan" ın varlığı, tüm aykırı ve anarşist düşünceye rağmen iyi ve kötünün kitabın sonunda herkesçe kabullenilebilecek bir orta yolda sonuçlanması belki de Oscar Wilde’ın o dönemdeki çekinceleri sonucu yazılmıştır kanımca...


Benim en başarılı bulduğum karakter Lord Henry kimliğinde temsil edilen  "Şeytan ". Tüm olaylar ve karakterler Şeytan’ın ufak bir kıvılcımı ateşlemesiyle benliklerinde var olduğundan habersiz oldukları özelliklerin esiri, güdümlü füzesi olmaya başlıyorlar.... Tüm kontrol ve yönetimi kaybediyor, tutkuların, duyguların başı çektiği bir arabanın yolcusu olarak yaşantılarını sürdürüyorlar....... Sanırım her an ve her dönem insan, toplum ilişkisinde hatta insanın kendi kendisiyle olan ilişkisinde bu "şeytan kavramı" nı ve etkisini hissedebiliyoruz değişik tanımlamalarla da olsa...
"Dorian Gray’in Portresi" ni çok farklı ortam ve düzeylerde tartışma aracı olarak kullanabileceğimizden eminim. UFUK


Oscar Wilde İngiliz edebiyatının hedonizm ve estetikçilik akımı yazarlarından. “Dorian Gray'in Portresi”nde Dorian Gray güzelliği ile estetiği, Lord Henry aforizmaları ile hedonizmi temsil ediyor. Ayrıca Viktorian dönemi İngiliz aristokrat yaşantısı alaycı göndermeler ile eleştiriliyor.

19.yy sonlarında eşcinselliğin suç sayıldığı İngiltere'de eşcinsel öğeler bulunan bu roman sansüre uğramış ve yeniden yazılmış. 2014 'de Everest yayınlarından ilk yazılan sansürsüz hali Türkçeye çevrilerek yayınlanmış.

Sansürlü veya sansürsüz; konusu, kurgusu, akıcılığı, dili ile bir şaheser. Her zaman dediğimiz gibi klasikler boşuna klasik olmuyor. IŞIL

Oscar Wilde’ın tek romanı olan Dorian Gray hem yazıldığı dönem itibariyle (1890) hem de bugün bile evrenselliğini koruması açısından muhakkak okunması gereken bir kitap. Yüz doksan sayfa olmasına rağmen içerik olarak üzerinde düşünülecek o kadar çok şey var ki!!!! Ben kitabı okumamışlar için şu kadarını söylemek istiyorum. Oscar Wilde kitabı yazdığında kitabın içeriği çok müstehcen bulunup kendisine sansürletilmiş! Bununla da kalmayıp eşcinsel olduğu için iki sene hapis yatmak zorunda kalmış ve çıktıktan üç sene sonra yokluk içinde ölmüş- aynı akibetin bir benzerini buluşuyla İkinci Dünya savaşının 2 sene önce bitmesine neden olan ünlü matematikci Alan Turing de yaşamıştır- ki bu ilk bilgisayarın icadıdır- hapis cezası almamak uğruna aldığı “tedavi” onu 1954 yılında intihar etmesine neden olmuştur. Toplumsal tabuların nelere mal olduğunun en acıtıcı ve ürkütücü örnekleridir bu iki insan kanımca. Oscar Wilde’a dönecek olursak, o kitabıyla ilgili savunmasında bir sanatçının hiç bir şekilde toplumu yönlendirmek, ahlaki bir ders vermek kaygısı taşımaması gerektiğini savunmuş, bunu sanatçının “sanat için sanat” yaptığı teziyle dile getirmiştir. Bugüne dek süren tartışmanın da bir başlangıcıdır bu- Sanat nedir? DEMET

Oscar Wilde 'ın tek romanı olan "Dorian Gray’ın Portresi" yazarın dönemin Ingiltere’sinin değerlerini roman kahramanlarının ağzından eleştirmesi ve ahlaki değerlere ters düşen kimlikleri sebebiyle tutucu çevrelerin büyük bir tepkisiyle karşılaşmıştır. Romanın ana karakterlerinden Lord Henry Watton, hayatta gençlik ve güzellikten başka hiç bir şeyin önemli olmadığını, iyi olmanın ve erdemin yaşamın tüm eğlencesini yok ettiği yolundaki görüşleriyle genç ve toy Dorian'ın düşüncelerini zehirler. Onun yönlendirmesiyle giderek  yoldan çıkan saf ve temiz Dorian zamanla daha kötü ve yoz olana ilgi duyan çifte yaşam sürmeye başlar .Yazar burada ruh tahlillerini gayet başarılı olarak iyi yada kötü önyargısından uzakta  gayet net ortaya koyuyor.. Okuyucunun onayı onu sınırlamıyor bana göre. İyilikler ortamını bulunca kötülüklere gayet rahat  dönüşebilir......

Gençlik ve güzellik için ruhunu şeytana satan Dorian ressam Basil Holward'ın yaptığı tablodaki herkesin hayran olduğu güzel ve yakışıklı  Dorian’ın  saf ruhundan  uzaklaşarak hiç yaşlanmasını istemediği tablosuyla  hesaplaşır, bir nevi kaderiyle  pazarlık yaparak hayatını sorgular. Oscar Wilde romanında üç ana karakteri için şöyle demiştir "Basil Hallward, benim olduğumu sandığım kişidir; Lord Henry dünyanın benim olduğumu sandığı kişidir; Dorian ise benim olmak istediğim kişidir-belki başka bir çağda". Bu ifade bana çok ilginç geldi. Son derece  masum  bir  o kadar da derin bir özeleştiri..

Romanın diğer bir ilgi çeken hususu  gençlik ve güzellik çok önemsenirken evlilik  bir o kadar yerilmiş.. Kadın gayet önemsiz bir varlık olarak işlenmiş. Lord Henry "erkekler yoruldukları için kadınlar ise meraklı oldukları için evlenirler sonuç iki taraf için de hayal kırıklığıdır.  Hiç bir kadın dahi değildir. " diyor.  Edebi dilin su gibi aktığı, tercümenin çok başarıyla yapıldığı “Dorian Grey'in Portresi” gerçek kitapseveri son derece mutlu eden bir eser.  Herkese tavsiye edilecek bir başyapıt. BEYZA

1 yorum:

  1. Okuduğumda çok etkilenmiştim. Gerçek olsa nasıl hissederdim diye çok düşünmüştüm..

    YanıtlaSil