Düşünsel alanda “Dedalus” takma
adıyla bilinen ünlü yazar, 5 Ocak 1932‘de İtalya‘da küçük bir kasaba olan
Alessandria‘da dünyaya geldi. Hukukçu olmasını isteyen babasına karşılık Eco,
hukuk eğitimini yarıda bırakarak, kendi ilgi alanlarının izinden gitti ve Torino Üniversitesi‘nde Ortaçağ Felsefesi ve Edebiyatı eğitimi
aldı.1954‘te eski filozoflardan
olan din düşünürü Thomas Aquinas ve onun Ortaçağda oluşturduğu ekolün
estetik anlayışı üzerine yazdığı bitirme teziyle felsefe doktorasını tamamlayan
yazar, kendisinin düşünsel yorumlarından ve estetik ifade tarzından çok
etkilenen, üniversite hocası Luigi Pareyson‘un “Estetica for
Lettere Italiane” eserinin eleştirisini yazdı. 50’li yılların başlarında,
entellektüel bir Katolik militan olan Eco, doktorasından sonraki yıllarda dini
inanç sistemini sorguladı ve dinin varlığını inkar ederek Roma Katolik
Kilisesinden ayrılmaya karar verdi. 1962'de Torino Üniversitesi'nde
doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişimdalında
profesör oldu. Eco, 1971'den bu yana Bologna Üniversitesi'nde profesör olarak
çalışmaktadır ve yapısalcılık sonrası
göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınmaktadır. 1975 yılında
bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi.
70’li yılların sonlarında bir
göstergebilim profesörü olarak ünlenen Eco, bilimsel kariyerinden roman
yazarlığına doğru hiç umulmadık radikal bir dönüşüm gösterdi.
1980 yılında,
işaretlerin gizemini, yaşamlarımızdaki karmaşık varlığını, kurgusal; fakat açık
bir dille vurguladığı ve polisiye roman türünde işlediği “The Name of the Rose” (Gülün Adı) adlı çalışmasını yayınladı
ve eser dünya çapında muazzam bir yankı uyandırdı. Eco’nun bu romanı yazmaktaki
amacı, göstergebilime duyduğu ilginin şekillenmeye başladığı dönemden beri
tuttuğu notları, yayınladığı makaleleri ve birçok çalışmasını bütünleştirerek;
bu bilimi, Ortaçağın egzotik havası içinde geniş kitlelerin bilgisine sunmaktı.
Edebiyatçının 1988‘de yayınlanan ikinci romanı “Foucault’s
Pendulum” (Foucault Sarkacı)
yine büyük bir başarıya imza atarak, Eco’yu, dünyanın önemli roman yazarları
arasında üst sıralara yerleştirdi. Bu çalışmasında ünlü edebiyatçı, irrasyonel
düşüncenin Ortaçağ’a uzanan felsefik – tarihsel sürecini ele almış; pozitif
bilimlerin gelişmesine katkıda bulunan, ama hep geride kalmış olan gizli
bilimlerin varlığından bahsetmiştir. Romanın başarısının ardından, 1992‘de “How to Travel with a Salmon” (Somon Balığıyla Yolculuk) derleme
kitabını yayınlayan Eco, militanizm, bilgisayar jargonları, futbol fanatizmi,
jet-mail, fax makineleri gibi birçok yeniçağ kavramını, tarih – bilim ve insan
döngüsünde eleştirel bir ironiyle konu ettiği yazılarını biraraya getirdi.
1994‘te, yazarın üçüncü roman çalışması “The
Island of the Day Before” (Önceki
Günün Adası) yayınlandı. Aslında Eco, öyküsel kurgusu olan başka bir
kitap daha yazma niyetinde değildi. Ancak “katışıksız doğa” hakkında yazmak
istedikleri kendiliğinden hikayesel bir nitelik kazandı ve elbette yine tarihin
farklı zamanlarında üç boyutlu bir anlatımla ortaya çıktı. 1997‘deki Kant and the Platypus adlı bilimsel – felsefik deneme
çalışmasında Eco, algılarımızın ne kadarının bilişsel idrak yeteneğimize, ne
kadarının da dilbilgisi kaynağımıza dayandığını Pascal, Aristotales, Heidegger gibi
düşünürlerin öğretilerinden yola çıkarak çözümlemeye yöneldi. 1995‘teki “The Search for the Perfect
Language” (Kusursuz Dil Arayışı)
kitabıyla ünlü edebiyatçı, iletişimin temeli olan dillerin çokluğu ve
farklılığının, aslında iletişim gücümüzü sınırlandırdığı düşüncesini, Babil
Kulesi’nin Tanrı’nın lanetiyle yıkılması sonucunda ortak dili kullanan
insanların dilde de ayrışmasını efsanesini baz alarak açıklamakta; “Kusursuz
dil” hayalinin gerçekliğini de sorgulamaktaydı.
2000 yılına
gelindiğinde, inanç sistemlerimizi sorguladığı “Belief
or Non-Belief?” (İnanç ya da
İnançsızlık Yüzleşme) gibi yazarın daha ziyade eleştirel yönünü; yine
kusursuz dil ütopyasına değindiği “Baudolino” gibi
düşünsel yönünü açığa çıkaran yapıtlarını yayınladı. Son olarak, 2004‘te beşinci romanı olan “La Misteriosa
Fiamma Della Regina Loana” (Kraliçe
Loana’nın Gizemli Alevi) ‘yı kaleme aldı.
Umberto Eco, içinde 30.000’den
fazla kitabın bulunduğu geniş bir kütüphaneye sahip olan Milan’daki evinde
yazın çalışmalarına ve Bologna Üniversitesi’nde İletişim Bilimleri Programı’nda
eğitmenlik görevine halen devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder