20 Ocak 2016 Çarşamba

Milan Kundera




1 Nisan 1929 günü, şimdiki Çek Cumhuriyeti’nin güneyinde, Avusturya sınırına yakın bir şehirde, Brno’da bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Adını Milan koyarlar. Babası Ludvik Kundera ünlü Çek kompozitörü Leoš Janáček’in öğrencisi, deneyimli bir piyanistti. Daha sonraki yıllarda Ludvik, Janáček Müzik Akademisi’nin başına geçer. Babasından aldığı müzik sevgisi ve donanımı Milan’ın yazarlık hayatında önemli rol oynayacaktır. Liseyi doğduğu kentte, Brno’da okuyan genç Milan, Üniversite eğitimi için Prag’a gider. Charles Üniversitesi’nde iki yıl edebiyat öğrenimi gördükten sonra ilgisi başka bir alana kayar, film yönetmenliği ve senaryo alanında kendini geliştirmeye çalışır. İlk gençlik yıllarında Milan da çevresindeki gençler gibi 1948 yılında kurulan Komünist Parti’ye üye olmuştur. Ancak iki yıl geçmeden ayrıksı görüşleri nedeniyle bir yazar arkadaşıyla birlikte 1950 yılında partiden ihraç edilir.
Bir yandan Prag Film Akademi’sinde çalışırken bir yandan da oyunlar, denemeler yazmaya başlamıştır. İlk önemli eseri Perde  – Umění románu 1960 yılında yayınlanır. Kundera, “yazarların birinci önceliğinin geçmişte yaratılmış edebi eserlerden daha iyisini üretmek değil, o yazarların görmediğini görüp, söylemediğini söylemek” olduğuna inanır.
Kundera ülkesinin içine düştüğü çıkmazın farkına vardığında bunu bir kitabın sayfalarına dökmek ister ve ilk romanı Şaka – Zert 1967 yılında Prag’da yayınlanır. Roman, günlük hayatta yapılan şakaların bile kişilerin hayatını nasıl olumsuz etkilediği üzerine kurgulanmıştır. 1967 yılında Vera Hrabankova ile evlenen yazar eşiyle birlikte 1975 yılında Fransa’ya iltica eder. Önce Rennes Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak işe başlar, iki yıl sonra da Paris’e taşınıp şehrin doğusuna, Montparnasse’a yerleşir. Gülünesi Aşklar -LeLivre du rire et de l’oubli (1979) veVar Olmanın Dayanılmaz Hafifliği  – l’Insoutenable légèreté de l’être  (1984) Fransa’da yayınlanan ilk eserleridir.
Kundera’nın en değerli eserlerinden biri de 1986 yılında yayınlanan Roman Sanatı – L’Art du roman olmuştur. Bir bakıma, yıllar önce kaleme aldığı Perde adlı denemesinin devamı niteliği taşıyan bu eserinde Kundera, Cervantes, Broch, Musil ve Kafka gibi beğendiği yazarların eserlerini derinlemesine inceler.

1990 yılına geldiğimizde Kundera’nın önemli eserlerinden bir başkası, Ölümsüzlük – L’Immortalité yayınlanır Fransa’da. Yine yedi bölüm üzerine inşa edilmiş bu eserinde yazar bir kez daha yaşamı sorgular. Daha sonraki yıllarda Yavaşlık – La Lenteur (1995), Kimlik-L’identité  (1998) ve Bilmemek – L’Ignorance adlı kısa romanlarıyla edebiyat dünyasındaki varlığını sürdürse de Kundera yazarlıktan kazandığı bunca ün ve paraya rağmen Paris’in Montparnasse mahallesindeki mütevazı yaşamını değiştirmeyi hiçbir zaman düşünmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder