28 Şubat 2020 Cuma

Portakal'ın Yüzyılı





                                                 Yazar: Enis Batur
                                                 Yayınevi: Doğan Kitap
                                                 Editör: Özge Açıkkol
                                                 Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Aralık 2015- 1.Baskı

Enis Batur, Türkiye'de zenginliğin ölçütünü sanatla değiştiren Portakal ailesini Raffi Portakal'a soruyor.
Yol haritasını Enis Batur'un çıkarttığı uzun soluklu bir söyleşinin ürünü olan Raffi Portakal | Portakal'ın Yüzyılı'nda Enis Batur ve Raffi Portakal, İstanbul'un sanat ve kültür ortamına odaklanan, antikalar, Osmanlı eserleri ve büyük ustaların tabloları arasında dolaşan koleksiyonerler, meraklılar, zanaatkarlar ve esnaflardan söz açıyor. Osmanlı'nın son döneminden günümüz Türkiyesine uzanan bir yolda zevk, merak, ustalık ve kültür kavramlarını, müzayedeleri, sergileri ve müzeleri tartışan kitap, 1914'ten bugüne günlük hayatın içine sızan sanat tutkusunun dönüşümünü gözler önüne seriyor. 

Yorumlarımız:

Şubat ayı için kitap seçim tartışmamız çetin geçmişti. Portakal’ın Yüzyılı kitabını okuyup, tartışmamızı bitirdiğimiz zaman bile bu kitabı KK için uygun bulmadığını söyleyen birçok arkadaşımız oldu. Ben ise okuduğum için çok memnunum, çünkü sanatla ilgili öğrendiğim en küçük bilgi kırıntısı bile beni mutlu kılıyor. Kitap esas olarak Raffi Portakal’ın Enis Batur ile yaptığı 19 seanslık nehir söyleyişi sonucunda ortaya çıkmış. Birçok editden sonra oluşan metinler bence gerek dili gerekse anlatımı açısından çok başarılı. Okurken akıp gidiyor. Zaman zaman tekrarlara rağmen sürükleyici, merak uyandırıcı.

Dört kuşaktan oluşan portakal ailesinin 100 yıllık öyküsünü anılarla anlatan kitap için Enis Batur bir röportajında ‘bu bir aile öyküsü değil kültür taşıyıcılığı’ demiş. Gerçekten Raffi Portakal’ın büyükbabasının kapalı çarşıdaki küçük bir dükkanda  başlayan antikacılık ( mobilyalar, goblenler, avizeler, hatlar, porselenler, tuğralı gümüşler, mushaflar vs) ve kısmen müzayedecilik işi zamanla çok gelişmiş ve nesilden nesile aktarılmış. Portakal Kültür ve Sanat Evi (PKSE) özellikle Osmanlı objeleri antikacılığı ve  müzayedeciliğinin yanı sıra sergi düzenlemeleri, dergicilik ve sanat danışmanlığı gibi  birçok konuda faaliyet gösteren  Türkiye'nin en büyük  kültür ve sanat evlerinden biri haline gelmiş.

Bu kitap bence de tarihsel bir belge niteliğinde. Çünkü 1914-2014 dönemini kapsayan 100 yıllık zaman diliminde PKSE nin konusuna giren aktiviteleri okurken o dönemin toplumsal, sosyal ve ekonomik yapısını, antika eserlerin ve resim ticaretinin gelişimini, bu konuda aktif olan kişileri ve aileleri , diğer taraftan Portakal ailesindeki baba-oğul ve usta-çırak ilişkilerini gözlemlemek mümkün. Zenginliğin prestij kazanmak için yeterli olmadığını, sanata yapılan yatırımın da sadece potansiyel bir zenginlik kaynağı değil prestij kazandırmak amaçlı olduğunu kitap satır aralarında vurgulamakta. Bu arada ülkemizdeki sözden yazıya geçirme/belgeleme sorunlarını, arşivleme yetersizliğini, Osmanlı eserlerinin nasıl yurt dışına kaçırıldığını, son yıllarda gittikçe artan eksper bulmadaki güçlükleri, modern sanata eğilimin  artması sonucu klasik sanata olan ilginin görece azaldığını kitap belirtiyor. Bu özellikleri ile de dokümanter niteliği taşıyor.

Portakal ailesinin 100 yıl boyunca dört kuşak gösterdiği başarıda genel olarak antikacılığa ve sanata merak, profesyonellik, alıcıda güven duygusunun yaratılması, araştırmacı yaklaşım, yurt dışı ticari ilişkiler, kuvvetli iletişim becerileri, sıkı sosyal ilişkiler, ticaretle sanatı kesiştirme becerisi, yüksek EQ, kırmızı çizgilere(eski para, ikona, toprakaltı objelerin alıp satılmaması) / prensiplere sıkı sıkıya bağlılık sayılabilir. Kitapta bu başarı hikayesinin nasıl devam edeceğine dair bir ipucu ise yok, ama bence bir endişe açıkça yazılmasa da var.

Yazımı gene Enis Batur’un bir sözü ile bitirmek istiyorum:
Ev ve eşya insan hayatının, ama yoksul ama zengin, candamarlarıdır’… LEYLA


Portakal ailesi, dört nesil Osmanlı'nın sonu cumhuriyetin ilk yılı ve bu günlere kadar ülkemizde antika eşya üzerinde kendini geliştirerek hizmette bulunmuş bir aile. Hatta özellikle koleksiyonerlik, özel müzecilikte teşvikleri ile antika eserlerin ülkemizde kalmasında ve yurtdışından geri kazanılmasında destek olmuş, yönlendirici olmuşlardır.
Benim açımdan bu kitap yaşadığım ülkede antika eserler, koleksiyonerlik, bedestenlerden, kapalı çarşıdan özel müzeciliğe kadar, birçok konuda aydınlanma mı sağladı. Her ne kadar zenginleşen insanlar başlangıçta evlerini, zenginliğin belgesi olarak antika eşyalarla, sanat eserleriyle doldursalar da, bunların tespiti kayıt  altına  alınması,  ülke dışına çıkmasının engellenmesini sağlamıştır.  Bunu hepimiz için bir aydınlanma olarak görüyorum.
Okunması kolay , akıcı bir anlatımı olan kitap, kitap kulübü açısından  edebi olarak tartışılacak bir kitap değilse de,  bizlere katkıları inkar edilemez. Bu anlam da zorunluluk olmasa belki tamamını bile okuyamazdım. Onun için kitabı seçen Leyla'ya  teşekkürüm var.

Portakal ailesini o zamanın zengin ve entelektüelleriyle  ilişkilerini Yüksel arkadaşımızın davetiyle Söğüt'teki evindeki toplantıda tartışmak, ardından uyanan doğada renk renk çiçekler, badem ağaçları arasında dolaşmak çok keyifliydi. Teşekkürler arkadaşım. ZELİHA




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder