3 Aralık 2022 Cumartesi

Son Kadın

 


                                                            Yazar: Şaziye Karlıklı

                                                            Yayınevi: Doğan Kitap

                                                            İlk Baskı: Eylül 20212021

                                                            Basım Tarihi: Aralık 2021, 2. Baskı  

 

Nimet, geçen yüzyılın ilk yıllarında doğduğunda, kaderinin son Osmanlı padişahıyla kesişeceğinden habersizdi. Saray bahçıvanlarından olan babası öldükten sonra, kendini kız kardeşiyle beraber Sultan Reşat’ın hareminde buldu. Harem’deki basamakları birer birer tırmanan Nimet, bir ara ayrılıp ailesinin yanına sığınacak ama yeniden o dünyanın ihtirasına kapılıp geri dönecek ve bu sefer Sultan Vahdettin’in dikkatini çekecekti. Küçük bir kızın, imparatorluğun, bir zamanlar Kadınlar Saltanatı’yla anılan, yıkılış sürecinde ise sadece ayakta kalmaya çalışan Harem’inde başlayan yolculuğu, son Osmanlı Sultanı’nın eşi olmaya dek uzanacaktı.

Şaziye Karlıklı, Son Kadın’da Nimet Hanım’ın izini sürüyor. Harem’in ihtişamlı günlerinden Vahdettin’in San Remo’daki son günlerine; ailesinin ona verdiği adla Nimet, Harem’deki adıyla Nevzat Hanım ve onun bir roman kadar sürükleyici yaşamöyküsü.

 

Yorumlarımız:

Tarihe kadınların gözünden bakmayı seven Şaziye Karlıklı’nın yeni kitabı “Son Kadın” Aralık kitabımızdı. ”Kurgu gücüm hiçbir zaman bu hayatlar kadar zengin olmaz” diyen yazarın bu kitaptaki kahramanı Nimet aslında çok da özelliği olmayan, sıradan bir karakter. Onu özel yapan otuzaltıncı yani son Osmanlı Padişahının eşi olması ve o dönem yaşanan olaylar. Belki başka bir padişahın eşi olsaydı hakkında kitap yazılması bir yana adı bile bilinmeyecekti, herhangi bir kadınefendi veya çocuğu olmadığından ikballerden biri olacaktı. Veya Vahdettin İngiliz gemisine binip kaçmasaydı ve Osmanlı’nın sonunun geldiğini kabullenmeseydi biz bugün Nimet’i okumayacaktık.

1911 yılında 9 yaşında iken Sultan V. Mehmet Reşad’ın haremine giren Nimet, 1921 yılında Sakarya Savaşının en yoğun günlerinde 57 yaşındaki Vahdettin ile Yıldız Sarayında evlenir. Zaten çöküş başlamıştır ama Saray bunun farkında değildir. Muhalif gazeteleri Saray’a sokmayarak, dışarda yaşanan olayları görmemezliğe gelerek yaşanan bir hayat. “Son Kadın” aslında bir dönem romanı. Ama maalesef ki o dönemi sadece Saray gözüyle anlatıyor, duvarların arkasından at gözlüğü ile bakılan, “ böyle gelmiş böyle gider; bize bir şey olmaz” düşüncesinin hakim olduğu bir bakış açısı. Halbuki Anadolu’da süren bir Kurtuluş Savaşı var, Ankara’da yeni kurulan bir hükümet var. Ama Saray İngilizlerle anlaşarak Anadolu’daki ayaklanmaları bastırmayı düşünebiliyor, kazanılan zaferleri görmezden gelebiliyor. Ama acı gerçekle karşılaşınca Padişah eşlerini İstanbul’da bırakıp yanına Şehzade Ertuğrul, tütüncübaşı, esvapçıbaşı gibi yardımcılarını alarak Malta’ya kaçıyor. Aslında sürgündeki Padişah kadar İstanbul’da kalan dört eş ve iki kızı için bilinmez bir dönem başlıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hilafeti kaldırması ile eşlerde sürgün edilince San Remo’da kiralanan bir villada Vahdettin ile buluşmaları sonucunda bir imparatorluğu yönetmekten aciz birinin kendi ailesini yönetememesini görünce Osmanlı’nın neden parçalandığını anlamak daha kolay oldu.

1926 yılında Vahdettin’in ölümünden sonra çocuğu olmadığı için yurda dönebilen Nimet, henüz 24 yaşında olduğundan kendine yepyeni bir hayat kurar ve hepimizin tanıdığı ressam Günseli Kato’nun anneannesi olur ve 92 yaşına kadar yaşar.

Bir biyografi okuduğumda hayatın hep tesadüflerden oluştuğunu düşünürüm. Nimet’in babası erken ölmeseydi… Kardeşi ile birlikte halasına evlatlık verilen Nimet’in eniştesi sarayın mabeyncisi olmasaydı... İttihat ve Terakki Sultan Reşad’a Harem’e Türk kızı almalısın diye baskı yapmasa idi…. Sultan Reşad ölünce Halasının yanına dönen Nimet baskılara boyun eğip eve gelen taliplilerden biri ile evlenseydi… Saraya geri dönünce Vahdettin gözlerine vurulup Nimet ile evlenmeseydi…. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşından galip çıkıp Saltanatı kaldırmasaydı… Mustafa Kemal Cumhuriyet diye ısrar etmeyip Hilafeti kaldırmasaydı… Nimet’in yaşamı nasıl olurdu acaba????

Osmanlı’nın son dönemi, Harem hayatı, insan hikayeleri ilginizi çekiyorsa okumanızı tavsiye ederim. Sonunda eminim sizde iyi ki Mustafa Kemal var da bende Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuşum diyeceksiniz…NURİZER


Şaziye Kardıķlı’nın anılar ve dönemin gazete ve kaynaklarından derleyip son Osmanlı Padişahı Vahdettin'in 4.cü karısı olan Nimet'in hayatını biyografik olarak ele aldigi kitabı son dönem Osmanlı’yı kadın gözüyle görmemize ve toplumu saray ve dışarısı olarak daha iyi irdelememize ve benim bilmedigim bir çok şeyi kafamda canlandırmama yardımcı olması açısından önemliydi.

Okuduklarım karşısında sıkıntı duymama ve isyan duygumun kabarmasına neden olan olayların başında var olma savaşı veren bir milletin en önemli kırılma noktası olabilecek bir savaşın sürecinde, yani Sakarya Meydan muharebesi olurken, Vahdettin'in İngiliz işgali altında İstanbul’da dügünle evlenmesi oldu. Kendinden 40+ yaş küçük bir kadınla gönül eğlendirmesi ve olan bitene tamamen ilgisiz ve kayıtsız kalması gerçekten aķıl ve hafsalamın almadığı bir duyarsızlık, vicdansızlık olarak bilincime yerleşti. Tabii ki Ataturk'ün hangi toplumla/ hangi şartlarla Kurtuluş savaşı verdigini anlamam açısından da bir teyid niteliği taşıdı bu kitap. Kitapta konu olan dönemde yaşanan acizlik ve vurdumduymazlığın geldiği nokta hem çok carpıcı hem de çok sarsıcıydı bir çok açıdan. Kadının yerini ise hiç konuşmayalım- yok sayılır!! Beni bugüne baktığım zaman alt yapı bu olursa zaten ne beklemeli genelden diye çok düşündürdü.  Aradan geçen 100+ sene sonra bile aynı bilgisizlik, aynı aymazlığın, aynı hoyratlığın toplumumda yaşamasına şahit olmak ülkesini seven herkes gibi, beni de ciddi olarak üzmekte. Gene de o günün şartlarından bugünlere gelebilmişsek, yarınlar için de umut taşımak istiyorum. DEMET


Şaziye Karlıklı'nın yazdığı "Son Kadın" hem bir biyografi, hem de tarih niteliğinde. Bence her yurttaşın gerçekleri bilmeye ve geçmişle yüzleşmeye hakkı var. Bu vatanın nasıl kurtarıldığı, Osmanlı'nın nasıl bir çöküş içinde olduğu gerçeği.

Anlaşılabilir bir dille yazılmış eser. Herkese okumasını tavsiye ederim. Balkanlar’dan Mısır’a koca bir Osmanlı  İmparatorluğunun  nasıl yok edilişinin hazin hikayesi. Kendisinden 40 yaş küçük Nimet'le Yıldız sarayında Vahdettin düğün yaparken, Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve silah arkadaşları Sakarya'da yok olmaya yüz tutmuş koca bir milletin yeniden varolma  savaşını veriyorlardı. Vahdetin ise İngilizlerle anlaşmış, çıkarları için hainlik peşindeydi. Bu acı gerçek  içimi sızlattı. Sürgün yıllarının sonunda ölümü de çok hazin, özellikle cenazesinin rehin kalması. Buruk bir acıyla okudum romanı ve Nimetin öyküsünü. Haremle ilgili birçok şey öğrendim. O güne kadar hareme hiç Türk alınmayışını yadırgadım. Osmanlı imparatorluğu zamanında muhteşem Süleymanlar yetiştirmiş, dünyaya hükmetmişti.  Sonu bu kadar hazin olmamalıydı.

Sonuç; bugün  varoluşumuzu, nefes alışımızı bile Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına borçluyuz. Dünyanın gıpta ettiği bu lidere, neden hayran olduğumuzu, bir kere daha anladım. ZELİHA

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder