Yazar: Sandor Marai
Özgün
Adı: Az Igazi – Judit…
Orijinal
Dili: Macarca
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Çeviren:
Esen Tezel
Basım
Yeri / Tarihi: İstanbul, Şubat 2024, 11.Baskı
Bir
beyefendi, bir hanımefendi ve bir hizmetçi... Macaristan’ın en büyük çağdaş
yazarlarından Sándor Márai, sadakat ve yalanı, gerçeği ve arzulananı, toplumsal
ilişkilerdeki dürüstlüğü ve tutukluğu, sevgiyi ve ayrılığı ustalıklı bir dille
anlatırken, ikinci büyük savaşa doğru yuvarlanan bir dünyada, “yaşamak” ile
“var olmak” arasındaki derin uçuruma duyarlılıkla ve cesaretle eğiliyor.
Orta
Avrupa’nın burjuva dünyası sessizce çökerken tutku, özlem ve gelip geçicilikle
sarmalanmış bir hikâyenin keskin köşelerinde yalnızlıkla sınanan iki kadın ve
bir adam: Gerçek aşk daima ölümcül müdür?
Usta
yazar Sándor Márai, aşkın ne kadar ağır olabileceğini son derece büyük bir
derinlikle anlatıyor; iki savaş arasındaki toplumun ahlaki portresini, eşine az
rastlanır bir duyarlılıkla çiziyor.
Yorumlarımız:
Macar edebiyatının en büyük çağdaş yazarlarından
Sandor Marai “İşin aslı, Judit ve sonrası” romanında iki dünya savaşı arasında
Orta Avrupa‘da gelişen olaylarda temel konu ‘aşk’ gibi görünsede, iki kadın ve
bir erkek odağında hayatı, burjuvayı, iki dünya savaşının toplum üzerindeki
etkilerini sade ama etkileyici bir dille okuyoruz.
Üç bölümden oluşan roman aynı olayları farklı üç
kişinin kendi açılarından değerlendirmesi ile ilerliyor. Bir beyefendi ‘Peter’,
bir hanımefendi ‘İlonka’ ve bir hizmetçi ’Judit’ adeta karşılarında biri varmış
da onunla sohbet edermiş gibi aşkın ne kadar zor ve ağır olabileceğini
anlatırken bir yandan da Macaristan’da var olan sınıf ayrımlarını, burjuva ve
proleterya arasındaki farklılıkların yavaş yavaş çökmeye başladığını anlatmaktadır.
Tüm bu olayların arka planında Peter’ın arkadaşı Lazar da romana dördüncü
karekter, bir üst akıl olarak dahil olmaktadır.
Üç kişiden ayrı ayrı dönemi ve yaşananları okuyoruz.
İlk bölüm karşılıksız bir sevgi ile kocasına bağlı bir kadının perspektivinden
anlatılıyor. Kadının aşkı ve sevgisi biraz saplantı, biraz tutku
gibi.Kocasından karşılık bulamayan sevgisi evliliklerini hastalıklı bir hale
getiriyor.
Diğer taraftan ilgi odağı Peter kendini, büyüdüğü sevgisiz ve yanlızlık
duygusunu yaşatan ev, aile, iş ortamını anlatırken kurallarla sınırlı burjuva
yaşamını eleştirirken varoluşsal bir kriz yaşıyor, kendi ruhsal sıkıntılarına,
dünyada ve ülkesinde süregelen savaş da eklenince iyice boşlukta kalıyor ve ilk
gördüğü andan itibaren unutamadığı evlerine hizmetçi olarak gelen Judit‘e
tutunuyor ve tüm hikaye Judit ekseninde
dönüyor,
Üçüncü bölümü Judit’in ağzından dinliyoruz.Başından
beri sessiz, sakin görünen hizmetçi Judit bizi anlatımındaki derinlik ve
gözlemleri ile şaşırtıyor. İçinden çıktığı
ailenin sefaleti altında ezilirken burjuva dünyasından intikam
alırcasına çalıştığı aileyi, savaş dönemindeki Avrupa’nın tarihini, savaşın tüm
dehşetini ve burjuvazinin tavrını müthiş
bir gözlem gücüyle anlatıyor, yoksulun gözünden burjuvazinin anlamsızlığını gözler
önüne seriyor.
Üst akıl olarak
romana dahil olan yazar Lazar, üç karekterin hayatında önemli bir sorgulama unsuru oluyor. Kendinden
yeterince bahsedilmeyen Lazar aslında bir roman konusu olacak kadar ilginç ve
derin.
Sandor Marai’in hem sosyolojik hem de psikolojik
analizleri kitabı daha katmanlı okumamızı sağlıyor. Her cümle bir defa daha
okutuyor kendini. Durup düşündürüyor. Peter’in” yanlızlık daha temiz havada
yaşamak gibi bir şey” (sf129)
“Nizama uymayan birşeyle tanışmak istiyordum . Judit Aldozo işte bu yanlızlığın içine girdi.” (sf130)
Judit bulunduğu sosyal sınıf itibariyle hayata dair çok kıymetli tesbitlerde bulunuyor.
”Eksizsizlik” Peter’in burjuva ailesinde gördüğüm en büyük tutku” diyor. “Huzur
hayatlarında eksik, aile benim için gereklilik, zorunluluktur, onlar için ise
bir görevdi”
Yazar Lazar’ın ağzından kültür kavramını derinlemesine
işliyor. Macar burjuvazisinin çöküş hikayesi olarak da okunabilecek bu romanda
kültür ve bilgili olma halini kalın çizgilerle birbirinden ayırıyor. Bilgi
proleterin kendini yetiştirerek bilgili olabileceğini, kültür içinse bir yaşam
biçiminin esas alınması gerektiğini ve
bunun da ancak gelenekle ortaya çıkabileceğini belirtirken kültür olgusunun
burjuvaya mahsus olarak sunuyor. Lazar ‘ın “Vatan Macar dilidir“ derken onun ağzından Sandor Marai’ nin
kendini ifade ettiğini ve ülkesinden ayrılmasına rağmen tüm romanlarını
Macarca yazmasının bu derin anlatıma
bağladını gözlemliyoruz.
Severek ve ilgiyle okuduğumuz bu kitap ile Macar
edebiyatı hakkında daha detaylı bilgiye
sahip olma fırsatı yakaladık, iki savaş arası Macaristan’ın tarihini tekrar
hatırladık. Bir kitap tutkunu olarak okumadıysanız mutlaka okuyun diyorum.Hayatımızdan kitaplar eksik olmasın……
BEYZA
YanıtlaSilSandor Marai'nin "İşin Aslı, Judit ve Sonrası" kitabı hakkındaki detaylı yorumunuz için çok teşekkürler. Ben de bu eseri https://el-kitap.org'da okuma fırsatı buldum ve yorumunuzun kitabın derinliğini ne kadar iyi yakaladığını görmekten mutluluk duydum. Marai'nin aşk, sınıf ayrımı ve savaşın etkileri üzerine kurguladığı bu etkileyici öyküde, karakterlerin iç dünyalarına yapılan bu derin yolculuk beni de oldukça etkiledi. Kitabın, her bir karakterin bakış açısından olayları farklı pencerelerden sunması, okuma deneyimini zenginleştiren bir unsur olarak öne çıkıyor. Marai'nin dili ve anlatımı, okuyucuyu düşündüren ve duygulandıran bir atmosfer yaratıyor. Paylaşımınız, bu önemli eseri okuma konusunda daha fazla kişiyi teşvik edecektir.