Yazar: Başar Başarır
Yayınevi: Can Yayınları
Kapak Tasarım: Utku Lomlu
Basım Yeri/Tarihi: Istanbul, Ekim 2021-1. Baskı
Geleceğin
mühendisi başarılı öğrenci Gamze ile köy enstitüsü mezunu babası emekli
öğretmen İhsan Sami Bey… Bu ikili arasında uzanmakta olan fay hattı, Gamze’nin
annesi Feriha Hanım’ın vefatından beri hayli aktiftir.
Gamze’nin
üniversitede tanıştığı misafir öğrenci Stavros’la muhabbeti ilerletmesiyle
baba-kız çatışması iyice şiddetlenir. Zira kabına sığmaz Gamze Yunan
sevgilisinin kollarına, Girit’in koylarına kaçacak, böylece İhsan Sami Bey’in
neşrettiği gayriresmi milli mücadele tarihinin gölgesindeki bu cesur girişim,
kaçınılmaz olarak umutla dehşet arasında gidip gelen heyecan dolu bir maceraya
evrilecektir. Çünkü ne İhsan Sami Bey’in pes etmeye niyeti vardır ne de aşkın,
tutkuların ve tarihin dip akıntılarının öngörülebilir bir seyri…
Yunus
Nadi Roman Ödülü sahibi Başar Başarır imzalı Dolunay İki Gece Sürer,
2000’li yılların hemen başında yaşanan beklenmedik bazı aksaklıkların büyük
fırsatlara, hüsranların diri umutlara, zıtlıkların muhabbete, her türlü
çılgınlığın da hayırlara vesile olduğu, tabiri caizse *ters köşe*lerle dolu
muzip, hınzır, capcanlı bir roman. Akdeniz’in suları gibi sıcak, tılsımlı,
sürprizlerle dolu…
Yorumlarımız:
Kitap Kulübümüzde bu ay-öykü ve romancı Başar
Başarır’ı ”Dolunay İki Gece Sürer “romanı ile tanıdık. Öyküleriyle Sait
Faik Hikaye ve Yunus Nadi Öykü, romanı
ile Yunus Nadi Roman ödülleri sahibi
yazar şenlikli mizahi bir dille yazdığı
bu romanında Köy Enstitüsü mezunu emekli ilkokul öğretmeni Girit göçmeni
bir ailenin çocuğu olan baba ile üniversite öğrencisi kızı arasındaki
çatışmayı 1923 mübadelesi ve onun kuşaklar üzerindeki etkisini esas alarak
yazmıştır. Romanda 2001 yılının
Türkiye’si ve günümüze göre daha sıcak ilişiklerinin yaşandığı Türk-Yunan
bağları yazarın kendine özgü üslubuyla
anlatılıyor.
2001 yılının
Türkiye’sinde Şubat ayında
Anayasa krizi ile başlayan ve
aynı yılın Eylül ayında ABD’de İkiz
Kulelere yapılan saldırıya kadarki süreç içinde
geçen öykü baba ile kızı ve
onların etrafında gelişen olayları
içeriyor. İhsan Sami bey sert mizaçlı,
aksi,sadece konuşan, anlatan, dinlemeyi sevmeyen, ağzı köpüklü, içindeki
sevgiyi göstermeyen, fanatik derecede milliyetçi, geleneklere bağlı soyu
Girit’e uzanan bir baba, kızı Gamze ise
kendini sorgulayan, başına buyruk, babasına ‘hocam’ diye hitap eden, ondan
şevkat ve sevgiyi ölen annesi Feride ‘yi
anarak göremeyen bir genç kızdır. Anne Feride romanda varlığı ile değil
yokluğuyla kendinigösterir. Sağlığında kocasına sık sık insanları sevgisizlikle
terbiye edemezsin diye uyarır.
Gamze, öğrencisi olduğu üniversiteye Erasmus programı
ile gelen Yunan Stavros la tanışıp ona aşık olduğunda hayatı ile ilgili cesur
kararlar vererek babasının rızasını almaya gerek duymadan mezuniyet sonrası
sevgilisiyle Girit adasında bir araya gelerek hayatında yeni bir sayfa açar. Girit
halkının, mübadele sırasında kaybedilen İhsan Sami beyin büyük amcası Sami’nin
sıkça anılarak geçmişin, kültürel kimlik arayışının sıklıkla dile getirildiği
Girit günlerinde Gamze‘nin Stavros ile
arkadaş olduğu çevre, hayat hakkındaki görüşleri ve beklentileri, adada
yaşadığı olaylar ile değişikliğe uğramaya başlar, kısa sürede aşkının hüsranla
sona ermesi, babasının kızını merak ederek tüm kısıtlı imkanlarını zorlayarak
adaya gelişi, aralarındaki ilişkinin yeniden gözden geçirilmesi, Gamze’nin
bireyselleşme süreci, iki karakterin
birbiriyle adeta yer değiştirmesi, babanın Gamze’ye, Gamze’nin ise fikirleriyle
babaya yaklaşması, aksi, sevgisini göstermede hep çekingen olan İhsan Sami
beyin daha mülayim bir insan olması, adada Giritli bir kadına unuttuğu
duyguları hissedip adada kalmaya karar vermesi romanı keyifle okutuyor. Bolca insan tahlilleri yaparak tarihi gerçeklere
zaman zaman dönerek, Girit halkını tanıyarak ilerlerken romanın adının bir Girit deyişinden kaynaklandığını
öğreniyoruz. Aslı ”Dolunay bile iki gece sürer” olan bu deyiş ile fevri,
kırılgan, sert karekterli Girit halkının
‘hemen karar verme, bir kez daha düşün
dolunay bile iki gece sürer’ anlamında söylediğine şahit okuyoruz.
Roman sadece bir göç edebiyatı değil aynı zamanda bir aşk romanıdır. Kitap boyunca yazarın roman karekterleri ile bağlarını görmak
mümkün. Anneannesi bir Girit mübadilidir ve Çanakkale’ye yerleşmiştir. Gamze
gibi Boğaziçi Üniversitesinde makine mühendisliği okumuştur ve onun gibi
fotoğraf meraklısıdır. Yazarla yapılan söyleşilerde; 1992 yılında yazı yazmaya başlayan Başar Başarır’ın bu
romanı 2006 yılından itibaren kafasında
oluşturmaya başladığını, bu süreçte Türkiye doğumlu Yunan yazar Herkül
Milas ile tanışıp ondan aldığı tavsiyeleri
değerlendirerek önceleri
baba-oğul ilişkisi üzerine kurduğu romanı baba-kız şekline dönüştürdüğünü
öğreniyoruz. Yazar Herkül Milas’ın Türk-Yunan ilişkileri üzerine romanları
vardır. Gamze’nin erkek arkadaşı Stavros ‘un İstanbul’a geldiğinde Türkler ve
Yunanlılar için bir komşuluk kılavuzu hazırlıyorum dediği adı “ yap/yapma”
kitabı Herkül Milas tarafından “ Daha İyi Türk-Yunan ilişkileri İçin Yap/Yapma
Kılavuzu” olarak 2002 yılında yayımlanmıştır.
Yazar Başar Başarır ödülleri motivasyon ve sorumluluk
kaynağı olarak değerlendiriyor ve kitaplarında kullandığı üslubun kişiliğinden
geldiğini, kitaplarını günlük kullandığı şenlikli bir dille yazdığını,
okuyucuya her sayfada bir çiçek açtırmak istediğini söylüyor. Eserlerinde
atasözleri ve deyişleri çokça kullanarak bunların Türkçe dilinin arkeolojisi
olarak düşündüğünü, dilin zenginliğini gösterdiğini belirtiyor.
Kitap Kulübümüze Nisan ayı için bu romanı önermek
ve onun devamında moderatör olarak
da sunum yapmak için geçen hazırlık döneminde yazar Başar Başarır’ı ve eserlerini yakından tanımak büyük bir
kazanç oldu.
Tüm yukarıda anlattığım bilgiler ışığında “Dolunay İki
Gece Sürer “romanını kitap severlere hararetle tavsiye ediyorum. Okuyun
seveceksiniz, en az benim kadar keyif alacaksınız. Bundan sonra hayatınıza yeni bir deyiş girecek ve “Dolunay
iki gece sürer “ diyeceğiniz günler olacak. İyi okumalar. BEYZA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder