Yazar: Italo Calvino
Yayınevi:Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Işıl SAATÇIOĞLU
Kapak Tasarımı: Nahide DİKEL
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Şubat 2011-11.Baskı
16 Kasım’da Ufuk’un evinde yaptığımız toplantıda Italo Calvino’nun Görünmez Kentler” isimli denemesini tartıştık. Kitabın arkasındaki tanıtım yazısı şöyle:
Modern dünyanın masal anlatıcısı Italo Calvino'nun Türkçede uzun süredir görünmeyen kitabı Görünmez Kentler, tekrar elimizin altında... Kubilay Han'ın atlasında yolculuk eden Marco Polo... Batının doğuyu gören gözünün kurduğu hayaller bir yanda, modern kentin içinden çıkılmazlığı ve geleceği öte yanda...
"Kitap bir alan; okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış hatta birçok çıkış bulmalı. Kitap, dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağı."
Okur, kitabı eline aldığında, yazarın kentleri arasında dolanacağından, önüne altın harflerle sunulan olasılıkları yutacağından, sonunda okuduklarını kendi zihnindeki ideal kentlere ekleyeceğinden emin olmalı. Okur, kitabı, mümkünse, büyük bir caddenin kenarına dizilmiş kahve masalarından birine ilişerek, okumalı; göz önünde gerçekle, göz önündeki kurguyu daha iyi görebilmek için...
"Belki de kent yaşamının kriz noktasına yaklaşmaktayız ve Görünmez Kentler, yaşanmaz hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya." (Arka Kapak)
"Kitap bir alan; okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış hatta birçok çıkış bulmalı. Kitap, dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağı."
Okur, kitabı eline aldığında, yazarın kentleri arasında dolanacağından, önüne altın harflerle sunulan olasılıkları yutacağından, sonunda okuduklarını kendi zihnindeki ideal kentlere ekleyeceğinden emin olmalı. Okur, kitabı, mümkünse, büyük bir caddenin kenarına dizilmiş kahve masalarından birine ilişerek, okumalı; göz önünde gerçekle, göz önündeki kurguyu daha iyi görebilmek için...
"Belki de kent yaşamının kriz noktasına yaklaşmaktayız ve Görünmez Kentler, yaşanmaz hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya." (Arka Kapak)
Yorumlarımız:
Orhan Pamuk’un bir röportajında Harvard Üniversitesindeki Norton derslerini kendisinden önce verenler arasında Italo Calvino’nun adını görünce daha önce İtalyan bir yazar okumadığımız için onu okumaya karar verdik. Biraz araştırdıktan sonra ve Ufuk’un da Mimarlık Fakültelerinde okutulan ve anlatılan şehirlerin maketlerinin ödev olarak verildiğini söylemesinden sonra “Görünmez Kentler”i okumaya karar verdik.
Italo Calvino “Le città invisibili / Görünmez Kentler” kitabında, Marco Polo, Kubilay Han’ın hükümdarı olduğu imparatorluğun 55 kentini tasvir eder. İmparatorla kâşifin, satranç oyunları esnasında yaptıkları sohbetler üzerinden bu şehirlerin sırları, güzelliği ve korkunçluğu anlatılır. Kubilay Han’ın sahibi olup da, “görmediklerini”, kendi dünyasından, şehrinden uzak bir sürgün olan Marco Polo, son derece görsel biçimde, tüm duyularınıza hitap eden şekilde, kentlerin içine gizlediği hikâyelerle anlatır, dediğine göre her şehre kendi şehri Venedik’ten de bir şeyler katar.
Bu kitabı okumak bana gerçekten zor geldi. Betimlemeler, kurgu ve üslup içinde kayboluveriyor insan. Görünmez Kentler’i okumak büyük bir konsantrasyon gerektiriyor. Aslında kitabın her cümlesine uzun uzun vakit vermek gerek yorumlayabilmek için. Beni etkileyen bazı cümleleri aşağıda yazdım, ama bunun gibi daha çok cümle var. Belki çok içine giremedim kitabın o yüzden çok anlamadım.
“.. Yaşanmamış gelecekler geçmişin dallarıdır yalnızca: kuru dalları.”
“ Doğru yolu bulmak için kaybolmak gerekir… Labirent, içine giren kaybolsun ve dolaşsın diye yapılır. Ama labirent, aynı kişiye, yeni bir plan çizmesi ve labirentin gücünü yok etmesi için bir başkaldırıyı da düşündürür. Bunu başardığı takdirde insan labirenti yıkacaktır. Onu boydan boya geçen biri için labirent yoktur.”
“İki yolu var acı çekmenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir: cehennemi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.”
Kitapta anlatılan bazı kentlerin resmedilmiş hallerini bu internet sitesinde bulabilirsiniz: http://www.cittainvisibili.com/tuttelecitta-en.htm. Aslında kentler çok az kelime ile o kadar güzel anlatılıyor ki, hayalinizde canlandırmak zor olmuyor. NURİZER
Başlangıçta bitirmeliyim diye okudum kitabı. Hızlı okuyunca pek felsefesine ulaşamıyorsunuz. Birlikte tartıştıkça duygu ve düşünceler girdi, düşler girdi, önemi artı her kentin... Bütün kent isimleri acaba neden kadın adıydı?
Italo Calvino yaşanan kentlerin bilinmeyen gerçeğini masal gibi anlatmış bizlere. Venedikli gezgin batıdan doğuya yıllarca dolaşır. Tatar İmparatoru Kubilay Han'a satranç tahtası başında gezdiği gizemli şehirleri anlatır. Belki de ona her kare bir şehri hatırlatır. Kentlerin gördüğü gizemli yüzünü. Kentlerle, anı, arzu, gökyüzü, gösterge, gözler, ölüler, ölçülerle, ... özdeşleştirir. Her şey artar çoğalır, çoğalır ve gizlenir. Kentler deyince hangimizin akılına bunlar gelebilirdi? Görüyoruz ki İtalio Calvino'nun çok güçlü bir yaratıcılığı var. Gökyüzüne tırmanan köprüler, kat kat asılmış veya yeraltında aynısı kopyalamış şehirler...
Düşündüm; Acaba sürekli büyüyen, çoğalan günümüzün modern kentlerindeki ilk bakışta göremediğimiz veya görmek istemediğimiz sorunlar yumağımı yazarın böyle bir konu işlemesine neden oldu?
Şu anda iyi ki okumuşuz diyorum. Bir İtalyan yazarını ve onun büyülü hayal dünyasını tanıdık. Ayrıca çok eski tarihlere dönerek doğu medeniyetini hatırlamış olduk. ZELİHA
Modern masalların anlatıcısı Italo Calvino’nun Görünmez Kentler kitabını okurken zorlanmadım dersem yalan olur. Kitabın ilk elli sayfası yazarın Amerika’daki konferanslarından iki kısa alıntı ile çevirmenin, Calvino’nun yaşamı, hayata bakışı ve felsefesini diğer edebiyatçılarla karşılaştırmalı bir şekilde analiz ettiği bölümden oluşmakta. Daha sonra Marco Polo yolculuklarında gördüğü elli beş kenti Tatar imparatoru Kubilay hana anlatmaktadır. Aslında ‘kent’ sadece bir simgedir. Yazar kendisinin de söylediği gibi rasyonellik ile gerçek yaşamın tüm unsurları arasındaki gerilimi, çelişkiyi, karmaşayı ortaya koymaktadır. Onun hayal gücünün sınırı yoktur ve bunları dile getirip yazmakta büyük ustalık ve cesaret göstermektedir. Her bir kent sonsuzluğun, zamansızlığın ve görünmezliğin sembolleri gibidir. Kentlerin arasında görünen bir ilişki de yoktur. Bence her bir kent bir bireyi yansıtmaktadır. Onun için bu kentlerden milyon tane düşünmek mümkündür. Yazar neden sadece elli beş tane kent yazmış, neden daha az veya daha çok yazmamış bilmiyorum. Benim için bireyler bu kentler gibi sonsuz farklılıklar, çelişkiler ve özellikler gösterir. Tam anladığımızı zannettiğimiz anda bu çelişkilerin ne kadar karışık ve çözümsüz olduğunu görüp, şaşarız; bazen üzülür, bazen kızar ve bazen heyecanlanırız. Tüm evrende kim bilir daha nice bireyler vardır ya da yoktur. Fazlası ile meşgul olduğumuz kendi küçük dünyamızla bile baş edemezken Italo’nun düşünce ve düşlerini inanılmaz bir özgürlüğe bırakıp yazdığı bu kitabı okumak, anlamak, özümsemek ve bununla başa çıkmak gerçekten çok zor. Tek söyleyebileceğim şey Italo’nun dediği gibi biz cehennemin ortasında bile kalsak güzellikleri veya iyi olanı arayalım, bulalım, onu yaşatmaya çalışalım. Kentlerin bir yerinde asılı duran bir UMUT olduğunu hiç ama hiç unutmayalım. LEYLA