Yazar: Ernest Hemingway
Orijinal Adı: For Whom the Bell Tolls
Orijinal Dili: İngilizce
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Çeviren: Erol Mutlu
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Aralık 2012- 12.Baskı
Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Hemingway'in en güzel romanlarından
biridir. İspanya iç savaşının anlatıldığı roman, 1940'larda yazılmıştır. Böyle
olmasına karşın, hâlâ birçok ülkede çevirisi yayımlanmakta, hâlâ en çok okunan
kitaplar arasında yer almaktadır. Bu ilginin nedeni, bir serüven romanı
oluşundan ya da Hemingway'in o kendine özgü anlatış biçiminde aranabilir. Ancak
şöyle bir saptama da yapılabilir: Çanlar
Kimin İçin Çalıyor’da Hemingway, ülkü birliği etmiş insanların inançlı
kavgası yanında, romantizmi de etkileyici bir öğe olarak kullanmıştır. En güç
koşullarda, ölümle yüz yüzeyken bile sevgi, umut, korku bütün canlılığıyla
yaşanır romanda. Ortak amaç doğrultusunda, bir toplumsal kavga için, ayrı
ulustan bilinçli insanların öyküsüdür Çanlar
Kimin İçin Çalıyor. (Arka Kapak)
Kitabın adı, İngiliz
şair John Donne’ın bir katedralde başrahip olduğu dönemdeki vaazlarından birinden
alıntıdır. Hemingway’e ilham vermiş olan bu sözleri
bizde çok sevdiğimizden buraya taşımak istedik:
“Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir
başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini
alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da
senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun
bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını;
senin için çalıyor.”
Yorumlarımız:
Geçen ay
Hemingway’in gençliği ve ilk evliliğini konu alan Paula McLain’ın yazdığı
“Paris’teki Eş”i okuduktan sonra bu ay için bir Hemingway romanı okumaya karar
vermek yazarı daha iyi tanımak ve anlamak açısından çok iyi oldu. Romanı
okuduktan sonra 1943 yılı yapımı, Gary Cooper ve Ingrid Bergman'ın başrolde olduğu “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” filmini
sonrada 2012 yapımı başrollerini Clive Owen ve Nicole Kidman’ın oynadığı hem
İspanya iç savaşını hem de Hemingway’in yaşamını anlatan güzel bir film olan
“Hemingway & Gelhorn”u izledim. Sonuçta Hemingway’i daha iyi anladım ve de
çok sevdim.
Roman İspanya’nın
iç savaş sırasındaki durumunu, politik sıkıntılarını, hem gerillaların hem de
hükümetin açmazlarını çok net anlatıyor. Savaşın anlamsızlığı, kendini bir amaca
adamış insanların cesareti, savaşa karşın aşkın karşı konulamaz olması, zor
zamanlarda kime dua edilebileceği, ölüm ve din sık sık sorgulanıyor. Aynı zamanda romandaki bütün karakterler bu görevin
sonunda ölebileceklerini bildiklerinden hepsinin ayrı ayrı ölümle yüzleşmeleri,
savaşta yaptıklarının ne kadar doğru olduğu, adam öldürmenin verdiği suçluluk
duygusu incelikli bir biçimde anlatılıyor.
Hemingway'in akıcı
ve sade bir dili ve çok başarılı betimlemeleri var. Okurken bazen kendimi ben
de mağarada oturmuş o adamlarla şarap içip konuşurken hissettiğim oldu. Ayrıca
kitaptaki kişilerin çok belirgin karakterleri var. Psikolojik çözümlemeler,
karakter tahlilleri çok ayrıntılı ve başarılı.
Hayatı boyunca 4-5
ayrı savaşı gazeteci olarak takip etmiş olan Hemingway’in savaşın sadece dört
günü anlatan bu romanını okumanızı tavsiye ederim. Bitirince de Metallica'nın aynı
isimli şarkısını dinlemeyi unutmayın. NURİZER
Earnest
Hemingway’in Nobel ödülünü almasına neden olan en önemli eserlerinden birini
okuma fırsatını yakalamış olmaktan çok mutluyum. Her şeyden önce bu eser
sayesinde okuma öncesi ufak bir araştırma yapıp, İspanya yakın tarihi ve 2.
Dünya Savaşı öncesi Avrupa’da gelişen politik akımları, özellikle faşizm’in
gelişimi hakkında bilgi edinmek benim için çok aydınlatıcı oldu. Kitap Earnest
Hemigway’in bu savaşı bir muhabir olarak gözlemlerinden büyük ölçüde
faydalanarak yazılmış, son derece sürükleyici, okuyucuyu kendi içine çeken
önemli bir eser. Kitabı orijinal (yani İngilizceden) okuduğumdan kitapta
yazarın kullandığı iki teknik, yazış sitili olarak kitabı gerçekten sıra
dışı yapmakta. Bunlara dikkat çekmek
isterim; Kitapta ara ara İspanyolca kullanılmasının dışında birde İspanyolca olan
bir takım deyimler ve söyleyiş biçimleri bire bir tercüme edilerek
verildiğinden yabancı topraklarda geçen bir hikâyeye tanıklık ettiğiniz hissi
vurgulanmakta- böylelikle kitabın kahramanının da yabancı bir ülkede
savaştığını çok iyi hissedebiliyorsunuz. Yazarın kullandığı ikinci araç ise
Latin ülkelerinde konuşma lisanının içine girmiş olan argonun (Anglo Sakson
kültüründe tamamen nezaket kuralları dışında ve vulgar bulunan bir durum) rahat
bir şekilde kullanılması. Bu da farklı bir kültür/ anlayış içinde olduğunuzu
yani “yabancılık” olgusunun tekrar vurgulanmasına neden oluyor. Bence bu
yaklaşım son derece zekice ve kitaba daha fazla gerçekçilik katmakta. Hikâyenin
tümü ise dağda faşistlere karşı savaşan küçük bir guruba önderlik eden ve bir
köprüyü uçurmakla görevli bir Amerikalı gönüllünün grup içi iletişimi ve geriye
dönüşümlü olarak geçmişlerini anlatmakta. Sürecin dört günden ibaret olmasına
rağmen yazar hiç sıkmadan, son derece kapsamlı/ girift bu hikâyeyi karakterleri
tüm yönleriyle göstererek, objektif olarak anlatmasıyla da okunması çok keyifli
mükemmel bir ebedi eser ortaya çıkarmış. DEMET
Uzun zamandır bir klasik roman okumayı
istiyorduk kitap kulübümüzde. Sonuçta “Çanlar Kimin için Çalıyor”u seçtik.
Hemingway’in bu romanını okurken çok keyif aldım, düşündüm, bilgilendim ve
meraklandım. Çok olumlu karar verdiğimize sevindim. Her şeyden önce
Hemingway’in 1937 yılında İspanya’ya iç savaşı izlemek üzere gazeteci olarak
gitmesi ve gördüklerinden esinlenerek bu romanı yazması onu gerçek ile kurgu
arasında bir yere oturtuyor. Nedense bu sahicilik duygusu romanı okurken beni
çok etkiledi ve İspanya İç savaşını öğrenmem için farklı kaynaklara gidip
bakmama, bilgilenmeme neden oldu. Romanın başkahramanı Robert Jordan Amerikalı
bir İspanyolca hocası ve bombalama konusunda uzman. Farklı ırklardan
insanlarla birlikte dört gün dağlarda dolaşıp faşistlere karşı mücadele
veriyor. Hamingway bu dört günü anlattığı 500 sayfaya yakın kitabında son
derece akıcı, su gibi bir dil kullanmış. Doğrusu acılarla dolu bir konuyu bu
kadar severek okuduğum başka kitap var mı bilmiyorum. Romanda Jordan
arkadaşları ile birlikte bir köprüyü uçurmakla görevlidir. Bu görev romanın ta
sonlarına doğru yerine getirilir. Romanın her sayfasını çevirdiğimde bu amaca
ne zaman ulaşacak diye merak ettim durdum. Roman dili o kadar kuvvetli idi ki
romanın kahramanları ile birlikte adeta serüvenin içinde yer aldım. İç savaşın
sadece küçük bir bölümünü kısıtlı sayıdaki insanla anlatan romanda sadece acı,
korku ve hüzün yok aynı zamanda aşk, şefkat, umut, dostluk, sevgi, heyecan
hepsi var. Yani insan olmanın tüm vasıfları ustalıkla işlenmiş. Yetmemiş
tabiat, dağlar, ağaçlar, topraktaki çığ, havadaki koku, güneşin ısısı hepsi ama
hepsi sakin, yormayan bir şekilde tasvir edilmiş. Kısacası zevkle okuduğum bu
romanı herkese tavsiye ederim. LEYLA
Paul Mc Lain'in yazdığı '' Paris'teki Aşk '' romanıyla
Hemingway'ın gençlik yıllarını ve yaşamından bir kesiti okumuş olduk. Ardından
yazdıklarını okumak zevkli geldi bana.
'' Çanlar Kimin İçin Çalıyor'' dağda 4 günde geçen tüyler
ürpertici acımasızlıkta bir iç savaş hikayesi. Kahramanı faşistlere karşı
gerilla savaşına katılmış, köprüyü yıkmakla görevli gönüllü bir
Amerikalı. Romanın ismi ölümü çağrıştırıyor. İspanya iç savaşı, gerillalar
devrim gerekçeleri... Dolayısıyla ölmek ve öldürmek. Diğer taraftan bir amaç
uğruna hayatını adamışken yaşanan aşk. ''.... şimdi, sonsuza dek şimdi. Gel
şimdi, şimdi, çünkü şimdiden başka şimdi yok '' mısraları Hemingway'ın şair
filozof bir yazar olduğunun kanıtı. Felsefe, din, dinsizlik, siyaset, devrim,
uğruna ölünebilecek değerler, acımasızlık, öldürmek, aşk …. hepsini yaşamak ve
sorgulamak mümkün bu romanda.
Yazarın başarıyla yarattığı romanı sade, akıcı bir dille
Türkçeye çevrilmiş. Keyifle okuyabileceğinizi düşünerek tavsiye ediyorum. Ben
romanı öncelikle belirgin karakter tahlilleri, hissedilebilir bir yaşanmışlık,
siyasi ve dini İnançların insanlara verdiği cesareti tadarak,
sorgulayarak okudum. ZELİHA