Yazar: Louis de Berniéres
Orijinal Adı: Birds Without Wings
Orijinal Dili: İngilizce
Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınevi
Çeviren: Bahar Öcal Düzgören
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Eylül 2012- 8.Baskı
Güneybatı Anadolu’nun küçük bir kasabasında, Müslüman ve Hıristiyan toplumu
yüzyıllardır barış ve huzur içinde yaşamaktadır.
Kasabada süregelen gizli karasevdalar, farklı inançlardaki iki din adamının
bakış açıları, birbirine karışmış ve kaynaşmış iki toplumun ilginç karakterleri
Anadolu’nun bu kıyısını dünyanın birçok yerinden ayırmaktadır.
Ne var ki kısa bir süre sonra o büyü bozulur. Savaş korkunç yüzünü din ve
milliyetçilik uğruna işlenen katliamlarla gösterir. Artık açlık ve düşmanlık
ortalıkta kol gezmektedir.
Ve bu küçük kasabanın dışında askeri dehası ve akıl almaz cesareti ile
ülkenin kaderini hayalinde yaşattığı biçimde yeniden çizen bir Mustafa Kemal
vardır.
Zamanımızın en iyi ve en sevilen yazarlarından olan Louis de Bernières,
Kanatsız Kuşlar’daki destansı anlatımı ve derinden etkileyen temalarıyla
geçmişimize muhteşem bir yolculuk yaptırıyor. (Arka Kapaktan)
Yorumlarımız:
İngiliz yazar Louis
de Berniéres tarafından yazılan Kanatsız Kuşlar ilk defa 2004 yılında
basılmış. Şu anda okuduğum kitabın yedinci basımı. Kitap alışılagelmiş bir
roman kurgusundan çok tarihle/gerçeklerle kurguyu harmanlamış bir
yazı niteliğinde. Fethiye’nin Eskibahçe köyünde 1. Dünya savaşı sonrası
yıllarda farklı din ve etnik gurupların barış içindeki yaşamlarını ve
köydeki belli başlı aileleri anlatarak başlıyor roman. Osmanlı
topraklarını ve daha sonra özellikle Anadolu’yu istila eden düşmana karşı
yapılan mücadeleler savaşın sıkıntılarını, sefaleti, acımasızlığı, açlığı,
hasretleri, zorla yapılan göçleri, topraktan/evlerden /sevgiliden/aileden
koparılışı göz önüne seriyor. Bu arada Atatürk’ün hayatı ve bilhassa kurtuluş savaşı
ve hatta daha sonra cumhuriyetin kurulması sırasındaki olağanüstü çabaları
romana paralel anlatım yöntemi ile Eskibahçe’nin hikâyesi ile
birleştiriliyor. Bu kurgulama sırasında her bir bölüm neredeyse başka bir
kahramanın ağzından anlatılıyor. Ben bu romanı okurken bu paralel anlatımı açıkçası
biraz yapay hatta zorlayıcı buldum. Farklı kişilerin anlatımı da bazen kafamı
karıştırdı.
Roman bir bütün
olarak ele alındığında kurtuluş savaşını tekrar hatırlamamızda, yapılan
inanılmaz mücadeleyi göz önüne sermekte çok başarılı. Hele yabancı bir yazarın
bu kadar ayrıntıya girebilmesi için son derece çok okuması ve kavraması kolay
bir durum olmasa gerek. Ancak benim için gene de en çarpıcı olan kısmı
kurgulanmış olan Eskibahçe’deki savaş öncesi ve savaş sonrası hayatlar. Yazar
bu farkı öyle çarpıcı anlatmayı başarmış ki insan bazen insanlığından utanıyor.
. Günümüzde de farklı din ve etnik kökenden insanların huzurla bir arada
yaşama istek ve arzuları politik nedenle bir karabasana dönüşüp birçok
ölümlere, sonsuz acılara dönüşmüyor mu; kanadı kırık kuşlar gibi
ortalıkta kalınmıyor mu?
Birlikte sınıfsız,
farksız, ötekileştirmeden yaşayacağımız mutlu günler dileklerimle… LEYLA
“Kanatsız Kuşlar”
İngiliz yazar Louis De Berniers tarafından yazılmış, Osmanlının son dönemi,
Kurtuluş savaşı ve mübadeleyi içeren süreci anlatan çok sürükleyici, çok uzun
olmasına rağmen okuması kolay ve olayları değişik açılardan vermesi yönüyle de
ilgimi çeken bir kitap oldu. Esas karakterler Fethiye’ye bağlı bugün Kayaköyü
diye adlandırılan tek edilmiş köyde yaşamakta. Burada insanların değişik
dinlere, ırklara mensup olmalarına rağmen dostça ve homojen bir topluluk olarak
yaşamaları, bu farklılıkların birer “renk” olarak algılandığı, iç içe geçmişlik
olgusu çok güzel işlenmiş. Diğer taraftan bu gündelik yaşamlara paralel olarak
Osmanlının son dönemi, Rumeli’de M. Kemal Kemal’in doğuşu, yetişmesi, yenilikçi
hareketler (İttihat ve Terakki Cemiyeti), saray ve saraya yakın çevreler
anlatılmış. Her ne kadar zaman zaman bu bölümler romandan ziyade tarih dersi
gibiyse de kitabın sadece Türkler tarafından değil, yabancılar tarafından da
okunduğu ve onların bu detaylardan habersiz olduğu düşünülürse bizim zaten
dağarcıklarımızda mevcut olan bu bilgilerin kitap içine serpiştirilmesinin
nedenini anlayabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü bu kısımlar atlanıldığında
hikâyenin tamamlanamayacağı kanısındayım- her ne kadar bir kurgu olsa da gerçek
tarih üzerine monte edilmiş bir hikaye olduğunu unutmamak gerekir ve tüm bu nedenlerle
kitabın çok başarılı olduğunu, bilhassa insan çeşitliliği, birbirleriyle olan
ilişkileri, dostlukları, aşkları, değişik görüşlerin tartışıldığı, araya nifak
sokanların genelde mensup oldukları kendi gurupları tarafından dışlandığı,
savaş ve acıları, diğer taraftan her iki taraf insanının tüm masumiyetlerine
rağmen evlerinden, yurtlarından istemeye istemeye edilişleri (mübadele) ve
üzüntüleri çok içten ve sade bir dille anlatılmış, neredeyse orda yaşıyormuş ve
olaylara şahit olduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Yakın tarihi bir roman kurgusu
içinde özümsemek isteyen herkese tavsiye ederim. DEMET
I.Dünya savaşının
son yılları ve Kurtuluş savaşı yıllarında din, dil ve ırk ayrımı nedir
bilmeden Fethiye'nin Eskibahçe ismindeki şirin bir köyünde Osmanlı olarak aynı
çatı altında birleşen insanların öyküsü ile Mustafa Kemal Atatürk
ün çocukluğundan başlayarak devlet başkanlığına giden öyküsü paralel bir
kurgu çerçevesinde anlatılmış''Kanatsız Kuşlar'' romanında.
İngiliz yazar
Luois de Bernıeres’in eserinde birden fazla anlatıcı var. Köy
halkanın hemen hemen hepsi sırayla bir veya birden fazla anlatıcı olup
kendi öykülerini dile getiriyorlar. Bütün bu karakterlerin ortak olarak
birleştikleri kader aynı. Sonu savaş ve mübadeleye varan ''hüzün''.
Köyde yaşayan
Müslüman ve Hıristiyan halk birbirlerinin azizlerine adak adayacak kadar
dinlerine ve inançlarına saygılılar, öyle ki Müslüman Karatavuk ile can
arkadaşı Hıristiyan Mehmetçik vatan için orduya katılmak üzere aynı heyecanı
hissediyor. Çünkü onlar iki ayrı dinden değildirler. Onlar''Osmanlılar''. Böyle
biliyorlar kendilerini. Diğer taraftan Mustafa Kemal ve onun askeri dehasının
anlatımında yazarın kapsamlı bir araştırma yaptığını görüyoruz. Paralel
kurgu halinde anlatılan hayatlar Çanakkale Savaşında birleşiyor. Ana
karakterlerden Karatavuk savaşta Atatürk'ü tanıma şansına erişiyor.
Savaş sonrası
değişen hayatlara üzülerek tanık oluyoruz. Mübadele yine acımasızca insanları
ve hayatları bölüyor. Hıristiyanların hepsi evinden, yurdundan
koparılarak siz Yunansınız diyerek nerede olduğunu dahi
bilmedikleri Yunanistan'a gönderiliyor. Hemen döneceklerinden o kadar
eminler ki ev anahtarlarını komşularına bırakıp gidiyorlar. Onların yerine
Yunanistan'ı vatanı bilen ve hiç Türkçe bilmeyen Türkler getiriliyor.(bunun
gibi insanlık onuruna yakışmayan öyküleri bugün Kayaköy olarak
bilinen yörede maalesef utanarak dinliyoruz)
Özet olarak
yukarıda anlatmaya çalıştığım roman gerçekler üzerine kurgulanmış
içinde masum aşkların yer aldığı, savaşın acımasız yüzünün anlatıldığı, mübadelenin
anlamsızlığının bir kez daha sorgulandığı bir yapıt. Savaş sırasında
çekilen acıları ve sefaleti derinden hissettiriyor verilen olağanüstü
mücadeleyi bir kere daha hatırlatıyor ancak birbirinden yer yer kopuk
karakterlerin gereğinden uzun anlatımıyla romanın ana temasından
uzaklaşarak devam ediyor. Bu da kitabın okumasını güçleştiriyor.
Haklı gerekçelere
dayanarak gerçekleştirilen mübadelenin insanları ne kadar mutsuz ve
perişan ettiğini, özlerinden kopardığını ve bu hislerin günümüzde halen birkaç
nesildir yaşanmakta olduğunu esefle görüyoruz. BEYZA