Yazar: Mo Yan
Orijinal Adı: Hong gaoliang jiazu
Orijinal Dili: Çince
Yayınevi: Can Sanat Yayınları
Çeviren: Erdem Kurtuldu
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Haziran 2013, 1.Baskı
Çin sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Yimou Zhang'ın beyaz perdeye aktardığı Kızıl Darı Tarlaları, tarihsel bir anlatımla kara mizahı ustalıkla kaynaştırıyor. Roman, geçmişle bugün, ölüyle diri, iyiyle kötü arasında belirgin bir ayrım yapılmadan sürüyor.
Nobel ödül töreninde konuşan Per Wästberg'in dediği gibi, Mo Yan, bireyi kimliksiz insan yığınlarından çekip ortaya çıkaran; alaycı ve iğneleyici bir üslupla tarihe, tarihî çarpıtmalara, yoksunluklara ve siyasal riyakârlıklara karşı çıkan bir yazar. (Arka Kapaktan)
Yorumlarımız:
Kızıl Darı
Tarlaları, 2012 yılı Nobel edebiyat ödülü almış olan yazar Mo Yan’ın 1920- 1950
arasında Çin’in kırsal kesimindeki yaşamı anlatan bir kitabı. Yazar anneanne/
babaanne/ dede ve anne/ babasının yaşamını anlatırken zamanlar içinde ileri,
geri gitme tekniğini kullanmış dolayısıyla kronoloji takip etmemekle bu
yeknesak kırsal hayatın hikâyesini bir ölçüde daha enteresan kılmış. Ancak hem
sıradan yaşamların anlatılışında yaşam şartları, gelenek ve görenekler, hem de
Japon istilası, aynı zamanda iç savaş ve komünist cephenin kurulması sürecinde
o kadar çok açlık, ızdırap, vahşet ve kan var ki kitap akıcılık açısından kolay
okunur olmakla birlikte içerik konusunda okuyucuyu oldukça boğuyor ve içini
şişiriyor. Bu yüzden hiç kolay bir kitap değil kanımca. Ancak bence her şey son
derece gerçekçi ve sarı ırka mahsus bir soğukkanlılıkla dile getirilmiş- belki
de bizler için düşüncesi bile tüyler ürpertici olan yaşam biçimleri ve olaylar,
bir doğulu için o kadar da itici ve tiksindirici değil ve bu nedenle de kitap
bol bol- hatta nerdeyse baştan sona kadar bu tip insanın ruhunu daraltan hadise
veya tasvirlerle dolu. Bu kitaptan aklımda pek bir şey kalmasını özellikle
istemememe rağmen bana üçüncü kuşak anlatıcının kitabı sonunda şehir hayatı
yerine tüm bu ağır şartlar ve yaşananlara rağmen kırsal kesime duyduğu özlem
ile bitirmesi enteresan geldi. Bu nedenle insanın köklerinin ne olduğunun
gerçekten önem taşıdığını ve sonunda her ne olursa olsun köyden geliyorsa köye,
şehirden geliyorsa şehre özlem duyulmasının kaçınılmaz olduğunu bir kere daha
gördüm. Bugünde halen geçmişe ait aynı tip özlemler yaşanmıyor mu? DEMET
Yıllar önce Çinli
yazar Jung Chang ‘in “Wild Swans: Three Daughters of China” adlı romanını
okuyup bazı Çinli arkadaşların bulunduğu bir grupta tartışmıştık. Roman aynı
ailenin üç nesil kadınlarını anlatırken aynı zamanda ülkenin siyasi tarihinide
çok güzel anlatıyordu. Sonrasında benim tavsiyemle okuyan herkes çok
beğenmişti. Yaz kitabı olarak bir Çinli yazarın üstelik geçen sene Nobel edebiyat
ödülünü kazanmış bir yazarın kitabını okumamız fikri tartışılınca ben eski
tecrübemi düşünerek çok istedim. Ama maalesef hayal kırıklığı oldu. “Kızıl darı
Tarlaları” da üç nesil bir aileyi ve aynı dönemde yani 1923 – 1976 yıllarında
ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatıyor.
Fonda kırmızı darı
tarlaları, havada ağır kan kokusu, insan cesetleri her yerde, leşlere saldıran
köpekler, kuşlar… Birbirlerine saldıran çeteler, Japon işgali altında can veren
Çinliler, canlı canlı derileri soyulan insanlar… Savaş tüm çıplaklığıyla
gözlerimizin önünde… Cinsellik, sarhoşluk, cenazeler, açlık ve şiddet bütün
açıklıklarıyla karşımıza çıkıyor. Bir torunun dilinden anlatılıyor her detay..
Ama daha çok savaş ve ölüm anlatılıyor. Japonların ikinci dünya savaşındaki vahşetinden
ve Çinlilerin gruplaşıp birbirlerini öldürmelerinden başka bir şey kalmıyor
akıllarda…
Çincesini bilemem
ama tercümesi güzel rahat okunuyor ama okurken boğuluyorsunuz. Sonuç olarak
kitabı hiç sevmedim, tavsiye etmem. NURİZER
Mo Yan 2012 Nobel Edebiyat Ödülünü kazandığında Türkçeye
çevrilen ilk ve tek romanı "Kızıl Darı Tarlaları "nı kitap kulübünde
okumaya karar verdik. Roman son derece akıcı, anlatım gücü tasvirlerle
kuvvetlendirilmiş, tek düze anlatımdan uzak olarak kurgulanmış. Bütün bu
özelliklerine rağmen konusu itibariyle okuyucuyu okurken çok fazla zorluyor. Çin
- Japonya savaşı ve Çinlilerin iç savaşı sırasında yaşanan vahşet, ölüm ve kan
romanın ilk sayfasından son sayfasına kadar aralıksız devam ediyor. Anlatıcının
güçlü anlatımı acı ve vahşet duygularının çok daha yoğun yaşanmasına sebep
oluyor. Çin kültürüne olan yabancılığımdan, gelenekleri ve yasam tarzlarına
uzak olmam anlatılanların gerçek mi yoksa masal mı olduğu ikileminde bıraktı.
Çinli bir yazar okuduğum için memnun olmakla birlikte
romanı herkese tavsiye edemeyeceğimi belirtmek isterim. IŞIL
2012 Nobel edebiyat ödülü alan Çinli Yazar Mo Yon
romanında Shandong ailesinden üç kuşağının 1923-1976 yılları arasında ki yaşam hikâyelerini
anlatıyor. Japonlar- Çinliler arasında geçen, vahşet dolu bu savaşla, savaşın
nasıl acımasız, hunharca duyguların zaferi olduğu bir kere daha belgeleniyor.
Yazar kronolojik olmayan kurgulamasıyla romanı bazen daha
ilginç kılmış, bazen de zorlaştırmış. Genelde inanılmaz tasvirler var. Çin
kırsalının muhteşem doğa güzelliğini anlatırken, savaş tasvirlerinde
ise insanın midesini bulandırıyor, ruhunu karartıyor. Kan kokan olayları adeta
yaşatıyor. Bu bakımdan yazar çok çok başarılı. Ayrıca 387. sayfadaki aşk ve üç
evresi hakkında ki yorumlarını dikkatle okumanızı öneririm.
Eleştirmenler yazarı Çinlilerin sevmediklerini
yazıyorlar. Savaş sırasında kendi milletinin entrikalarını ve birbirlerine
düşmelerini, sarı ırkın zaaflarını tarafsızca dile getirmesinin de bunda rolü
olabilir diye düşünüyorum. ZELİHA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder