28 Ekim 2013 Pazartesi

Kızıl Darı Tarlaları


                                                Yazar: Mo Yan
                                                Orijinal Adı: Hong gaoliang jiazu
                                                Orijinal Dili: Çince
                                                Yayınevi: Can Sanat Yayınları
                                                Çeviren: Erdem Kurtuldu
                                                Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Haziran 2013, 1.Baskı

 Çin'in Nobel ödüllü yazarı Mo Yan'ın Kızıl Darı Tarlaları, Shandong ailesinden üç kuşağın, 1923-1976 yılları arasındaki öyküsünü aktaran bir roman. Yazar, bir mücevher güzelliğindeki doğa manzaraları fonuna yerleştirdiği ve kronolojik sıra gütmeden kurguladığı romanda, Japon istilasına karşı verilen Direniş Savaşı, Çinlilerin birbirleriyle çatışmaları, Komünist Devrim, Kültür Devrimi gibi Çin tarihindeki önemli halk hareketlerini ve bütün bu yıllar içindeki tutkulu aşkları anlatıyor.
Çin sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Yimou Zhang'ın beyaz perdeye aktardığı Kızıl Darı Tarlaları, tarihsel bir anlatımla kara mizahı ustalıkla kaynaştırıyor. Roman, geçmişle bugün, ölüyle diri, iyiyle kötü arasında belirgin bir ayrım yapılmadan sürüyor.

Nobel ödül töreninde konuşan Per Wästberg'in dediği gibi, Mo Yan, bireyi kimliksiz insan yığınlarından çekip ortaya çıkaran; alaycı ve iğneleyici bir üslupla tarihe, tarihî çarpıtmalara, yoksunluklara ve siyasal riyakârlıklara karşı çıkan bir yazar. (Arka Kapaktan)
 

Yorumlarımız:

Kızıl Darı Tarlaları, 2012 yılı Nobel edebiyat ödülü almış olan yazar Mo Yan’ın 1920- 1950 arasında Çin’in kırsal kesimindeki yaşamı anlatan bir kitabı. Yazar anneanne/ babaanne/ dede ve anne/ babasının yaşamını anlatırken zamanlar içinde ileri, geri gitme tekniğini kullanmış dolayısıyla kronoloji takip etmemekle bu yeknesak kırsal hayatın hikâyesini bir ölçüde daha enteresan kılmış. Ancak hem sıradan yaşamların anlatılışında yaşam şartları, gelenek ve görenekler, hem de Japon istilası, aynı zamanda iç savaş ve komünist cephenin kurulması sürecinde o kadar çok açlık, ızdırap, vahşet ve kan var ki kitap akıcılık açısından kolay okunur olmakla birlikte içerik konusunda okuyucuyu oldukça boğuyor ve içini şişiriyor. Bu yüzden hiç kolay bir kitap değil kanımca. Ancak bence her şey son derece gerçekçi ve sarı ırka mahsus bir soğukkanlılıkla dile getirilmiş- belki de bizler için düşüncesi bile tüyler ürpertici olan yaşam biçimleri ve olaylar, bir doğulu için o kadar da itici ve tiksindirici değil ve bu nedenle de kitap bol bol- hatta nerdeyse baştan sona kadar bu tip insanın ruhunu daraltan hadise veya tasvirlerle dolu. Bu kitaptan aklımda pek bir şey kalmasını özellikle istemememe rağmen bana üçüncü kuşak anlatıcının kitabı sonunda şehir hayatı yerine tüm bu ağır şartlar ve yaşananlara rağmen kırsal kesime duyduğu özlem ile bitirmesi enteresan geldi. Bu nedenle insanın köklerinin ne olduğunun gerçekten önem taşıdığını ve sonunda her ne olursa olsun köyden geliyorsa köye, şehirden geliyorsa şehre özlem duyulmasının kaçınılmaz olduğunu bir kere daha gördüm. Bugünde halen geçmişe ait aynı tip özlemler yaşanmıyor mu? DEMET

Yıllar önce Çinli yazar Jung Chang ‘in “Wild Swans: Three Daughters of China” adlı romanını okuyup bazı Çinli arkadaşların bulunduğu bir grupta tartışmıştık. Roman aynı ailenin üç nesil kadınlarını anlatırken aynı zamanda ülkenin siyasi tarihinide çok güzel anlatıyordu. Sonrasında benim tavsiyemle okuyan herkes çok beğenmişti. Yaz kitabı olarak bir Çinli yazarın üstelik geçen sene Nobel edebiyat ödülünü kazanmış bir yazarın kitabını okumamız fikri tartışılınca ben eski tecrübemi düşünerek çok istedim. Ama maalesef hayal kırıklığı oldu. “Kızıl darı Tarlaları” da üç nesil bir aileyi ve aynı dönemde yani 1923 – 1976 yıllarında ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatıyor.
Fonda kırmızı darı tarlaları, havada ağır kan kokusu, insan cesetleri her yerde, leşlere saldıran köpekler, kuşlar… Birbirlerine saldıran çeteler, Japon işgali altında can veren Çinliler, canlı canlı derileri soyulan insanlar… Savaş tüm çıplaklığıyla gözlerimizin önünde… Cinsellik, sarhoşluk, cenazeler, açlık ve şiddet bütün açıklıklarıyla karşımıza çıkıyor. Bir torunun dilinden anlatılıyor her detay.. Ama daha çok savaş ve ölüm anlatılıyor. Japonların ikinci dünya savaşındaki vahşetinden ve Çinlilerin gruplaşıp birbirlerini öldürmelerinden başka bir şey kalmıyor akıllarda…
Çincesini bilemem ama tercümesi güzel rahat okunuyor ama okurken boğuluyorsunuz. Sonuç olarak kitabı hiç sevmedim, tavsiye etmem. NURİZER
Mo Yan 2012 Nobel Edebiyat Ödülünü kazandığında Türkçeye çevrilen ilk ve tek romanı "Kızıl Darı Tarlaları "nı kitap kulübünde okumaya karar verdik. Roman son derece akıcı, anlatım gücü tasvirlerle kuvvetlendirilmiş, tek düze anlatımdan uzak olarak kurgulanmış. Bütün bu özelliklerine rağmen konusu itibariyle okuyucuyu okurken çok fazla zorluyor. Çin - Japonya savaşı ve Çinlilerin iç savaşı sırasında yaşanan vahşet, ölüm ve kan romanın ilk sayfasından son sayfasına kadar aralıksız devam ediyor. Anlatıcının güçlü anlatımı acı ve vahşet duygularının çok daha yoğun yaşanmasına sebep oluyor. Çin kültürüne olan yabancılığımdan, gelenekleri ve yasam tarzlarına uzak olmam anlatılanların gerçek mi yoksa masal mı olduğu ikileminde bıraktı.
Çinli bir yazar okuduğum için memnun olmakla birlikte romanı herkese tavsiye edemeyeceğimi belirtmek isterim. IŞIL

2012 Nobel edebiyat ödülü alan Çinli Yazar Mo Yon romanında Shandong ailesinden üç kuşağının 1923-1976 yılları arasında ki yaşam hikâyelerini anlatıyor. Japonlar- Çinliler arasında geçen, vahşet dolu bu savaşla, savaşın nasıl acımasız, hunharca duyguların zaferi olduğu bir kere daha belgeleniyor.
Yazar kronolojik olmayan kurgulamasıyla romanı bazen daha ilginç kılmış, bazen de zorlaştırmış. Genelde inanılmaz tasvirler var. Çin kırsalının muhteşem doğa güzelliğini anlatırken, savaş tasvirlerinde ise insanın midesini bulandırıyor, ruhunu karartıyor. Kan kokan olayları adeta yaşatıyor. Bu bakımdan yazar çok çok başarılı. Ayrıca 387. sayfadaki aşk ve üç evresi hakkında ki yorumlarını dikkatle okumanızı öneririm.
Eleştirmenler yazarı Çinlilerin sevmediklerini yazıyorlar. Savaş sırasında kendi milletinin entrikalarını ve birbirlerine düşmelerini, sarı ırkın zaaflarını tarafsızca dile getirmesinin de bunda rolü olabilir diye düşünüyorum. ZELİHA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder