Yazar: Doris Lessing
Orijinal Adı: Love Again
Orijinal Dili: İngilizce
Yayınevi: Can
Yayınları
Çeviren: Tomris
Uyar
Basım Yeri / Tarihi:
İstanbul, Ocak 2012- 4.Baskı
Ünlü yazar
"Doris Lessing" bu romanında orta yaşı aşkın bir kadın yazarın, Sarah
Durham'ın ağzından aşkı işliyor, çocukluktan başlayarak dostluğa, romantizme,
cinsel tutkuya, hatta pornografiye kadar her yönüyle aşkı. Sarah Durham,
intihar ettiği söylenen bir kadın sanatçının, Julie Vairon'un müziğinden,
güncelerinden ve resimlerinden yola çıkarak bir oyun yazmıştır. Oyunun çeşitli
ülkelerde sergilenişi sırasında tiyatro ekibi ve seyirciler üstündeki etkileri
Lessing'e çağdaş toplumları eleştirme olanağı tanıyor. Yazarın, son romanı olan
"Gene Aşk"ta irdelediği gibi, yaşam boyu kişinin yakasını bırakmayan
aşk bir hastalık mı yoksa? (Arka
Kapaktan)
Yorumlarımız:
Doris Lessing’in
seçtiğimiz “Gene Aşk” adlı kitabına bir takım beklentilerle başladık ama çok
farklı bir hikâye ile karşılaştık. Kitap kahramanı Sarah’ın altmış beş yaşında
olması ve yeniden “aşk” dürtüleri hissetmesiyle ilgili olmakla birlikte kitapta
aslında bir sanat/ tiyatro çevresindeki insan ilişkileri, kişilerin
birbirlerine meyilleri ve genellikle düşünce bazında yaşanan aşkları konu
edilmekte. Bu açıdan bakıldığında kitap, insan psikolojisini ortaya koymak,
aşk’ı sorgulamak, yaşayıp yaşayamamak, kişilerin çocukluk/ gençlik dönemlerinin
karakterlerini ve yetişkin davranışlarını nasıl etkilediğini düşündürmesi açısından
enteresan ve başarılı bir yapıt kanımca. Ancak gerçek bir kadın- erkek ilişkisi
okumak isteyenlerin umduklarını bulamayacağını belirtmekte yarar var sanırım. DEMET
Kitabı seçerken okuduğumuz yorumlarda "65
yaşındaki kadının kendisinden çok daha genç iki erkeğe âşık oluşu ve pornografiye
varan cinsellik" cümlesine gruptaki bazı arkadaşlarımız yaşlı insanlara
ait pornografimi okuyacağız diye itiraz etmişlerdi. Kitapta cinsellik yok,
pornografi hiç yok, aşk ise değişik, garip bir platonik aşk. Bu bir aşk romanı
değil daha çok psikolojik bir roman.
Kitabı zor ve sevmeden okudum. Beni yoran
kısım çok fazla karakter olmasıydı. Romanın büyük kısmı tiyatro provalarında
geçtiği için bir sürü isim var. Bu romantik oyunun ve bilhassa müziklerinin
etkisi ile kişiler arası bir takım etkileşimler oluyor ve ben bazen takip
etmekte zorlandım. Romanın asıl kahramanı Sarah ise kocasının ölümünden sonra
çalışmakla ve çocuklarını büyütmekle geçirdiği yirmi yılda aklına gelmeyen
duyguların peşinde. Ama başarılı oluyor mu??
Kitabı hiç tavsiye etmem. Ama Nobel ödüllü
Doris Lessing’den bir kitap okumak isterseniz yazarın daha önce okuduğum “Şarkı
Söylüyordu Otlar” kitabını tavsiye ederim bunun yerine. NURİZER
2013 birçok nedenle
zorlukları olan bir yıldı. Biz sekiz kadın 2014 ün ilk ayı için kitap seçerken
güzelliklere yoğunlaşalım dedik ve ‘aşk’ üstüne bir kitap okumaya karar verdik.
Araştırmalarımız, tartışmalarımız sonucunda 2007 Nobel Ödüllü yazar Doris Lessing’in
‘Gene Aşk’ adlı kitabını okumaya karar verdik.
Romanın başkahramanı
atmış yaşını geçmiş Sarah Durham, 19. yüzyılda yaşamış besteci, yazar,
ressam ve çok olağandışı bir kadın olan Julie Vairon’un hayatını oyunlaştırmış
ve bu oyun değişik ülkelerde ve mekânlarda gösterilmiştir. Zengin bir tiyatro
topluluğu söz konusu oyunu başarı ile sergilerken roman adeta bu
topluluğun perde arkasındaki hayatını gözler önüne seriyor. Bu hayatta herkes
var: tiyatrodaki oyuncular, oyuncuların akrabaları, yapımcılar, senaristler,
tiyatroyu finansal olarak destekleyenler ve daha niceleri. Roman en başta Julie
Vairon’un ilginç hayatını anlattıktan sonra söz konusu karakterlerin
birbirleriyle olan karmaşık ilişkilerine, zaman zaman da mekânla ilgili
tasvirlere yar vermekte. Bu ilişkiler içinde en çarpıcısı Sarah’ın
ilişkileridir. Yaşlı Sarah genç tiyatroculara sık sık âşık olmuş, onlar için
yanıp tutuşmuştur. Âşıkların tepkisi ise hep bir sis perdesi içinde kalmış,
bence onlar Sarah’ı sevdiler mi sevmediler mi pek de anlaşılamamıştır.
Sonuçlanmamış bu aşklara ilişki demek bile güç geliyor.
Benim bu romandan
çıkarımlarım şöyle: roman kahramanlarının çoğu sanatçı insanlar. Onlar daima
yeni şeyler yaratmak zorundalar. Onların yürekleri de beyinleri de farklı
çalışıyor. Bizler için olağandışı şeyler onlar için günlük hayatın basit bir
parçası olabiliyor. Üstelik romanın farklı ülke ve mekânlarda yazılması bu
yörelerdeki kültürel farklılıkları ve insan davranışlarını da beraberinde getiriyor.
Bence yazar bilinçli olarak başkahramanın ilişkilerinin sonuçlarını çok
da net anlatmıyor, sis perdesinin arkasında bekleyip okuyucunun hayal gücünü
sınıyor. Tüm bu nedenlerle mi ben kitabı okurken zorlandım bilmiyorum. Sonuç
olarak istediğim kıvamda bir aşk romanı okumadığımı, bana çok da keyif
vermediğini itiraf ediyorum. Halen düşünüyorum; Dorris Lessing aslında acaba
Sarah’mıydi, bunun için mi kendisini bazen çok çok iyi bazen kaçamak anlattı?? LEYLA