Yazar: Milan Kundera
Orijinal Dili: Çekce
Yayınevi: Can Yayınları
Çeviren: Fatih Özgüven
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Ağustos 2015, 1. Baskı
Cumartesi ve pazar
günleri, varolmanın tatlı hafifliğinin geleceğin derinliklerinden yükselip
yanına vardığı duygusu içindeydi. Pazartesi, benzerini bundan önce hiç
tanımadığı bir ağırlıkla çarpıldı. Rus tanklarının tonlarca çeliği bunun
yanında hiç kalırdı. Çünkü sevecenlikten daha ağır bir şey yoktur dünyada.
Milan Kundera'nın en bilinen romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, yayımlanır yayımlanmaz çağdaş klasikler arasına girmiş, geçen yüzyılın en güçlü anlatılarından biri. Kundera, tepkiye karşı tepkisizliği, kararlılığa karşı kararsızlığın tutarlı ve erdemli yanlarını araştırdığı romanının başkişisi Tomas'la alışılmış, arkasında güçlü düşünce ve yaşam kurallarını taşıyan roman karakterlerini sorgular. Sovyetler'in Çekoslovakya'yı işgal günlerini de arka planda anlatır. Tıpkı kişiler gibi toplumsal önyargılar da eninde sonunda kararsızlığa ve "varolmanın dayanılmaz hafifliği"ne mahkûmdur ne de olsa. (Arka Kapak)
Milan Kundera'nın en bilinen romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, yayımlanır yayımlanmaz çağdaş klasikler arasına girmiş, geçen yüzyılın en güçlü anlatılarından biri. Kundera, tepkiye karşı tepkisizliği, kararlılığa karşı kararsızlığın tutarlı ve erdemli yanlarını araştırdığı romanının başkişisi Tomas'la alışılmış, arkasında güçlü düşünce ve yaşam kurallarını taşıyan roman karakterlerini sorgular. Sovyetler'in Çekoslovakya'yı işgal günlerini de arka planda anlatır. Tıpkı kişiler gibi toplumsal önyargılar da eninde sonunda kararsızlığa ve "varolmanın dayanılmaz hafifliği"ne mahkûmdur ne de olsa. (Arka Kapak)
Yorumlarımız:
1968 yılında Prag’da başlıyor hikâye. Rus işgali,
komünizm, özgürlüklerin kısıtlanması arka planda anlatılmasına rağmen insan
ilişkileri, varoluş, hayat, bağımlılıklar, tutku, vazgeçememe, hayvan sevgisi
dört ana karakter çerçevesinde anlatılıyor.
Kadınlardan kopamayan ama onlara bağlanamayan, bu
durumun sadece kadınlarla değil hayatındaki tüm insanlar için geçerli olduğuna
inanmış, bağlılıkların getireceği sorumluluk duygusundan kaçmak için oğlunu
bile görmekten vazgeçmiş bir karakter Tomas.
Tereza ise annesiyle sorunlu. Aile bağlarından
kaçıyor ama Tomas’a sımsıkı bağlanıyor. Tereza’nın bedenini evdeki çıplaklıkla
sıradanlaştıran annesinden sonra, Tomas’ın da başka kadınlarla kurduğu
ilişkilerden vazgeçmeyip Tereza’yı sıradanlaştırması onu çok sarsmasına rağmen
Tomas’tan vazgeçemiyor.
Hayatı ve cinselliği aynı Tomas gibi yaşayan Sabina
ise kimseye bağlanmak istemeyip özgür yaşamayı ve resim yapmayı seçiyor.
Sabina’ya olan aşkı sayesinde eşinden ayrılan Franz ise terk edilince kendince
özgürlüğünü ilan eder ama yinede yaptığı eylemleri Sabina hissetsin diye yapar,
onu hiç unutamaz.
Politik bir insan olmamasına rağmen yazdığı bir yazı
yüzünden hayatı tamamen değişen Tomas, inandığı “Einmal ist Keinmal” kavramı
sayesinde önüne açılan yeni hayat yollarında şikâyet etmeden yeni hayatından
keyif alıyor. Ama romanın sonuna doğru özgürlüğüne düşkün olmasına rağmen
Tereza’ya ve köpeği Karenin’e ne kadar bağlandığını görüyoruz.
1984 yılında Kundera’nın yazdığı roman 1988 yılında
Philip Kaufman tarafından filme alınmış. Kitabı bitirince filmi de seyrettim.
Film Rus işgalini daha kuvvetli verse de, felsefe ve duygular kitapta çok daha
etkileyici. Her ne kadar okuması kolay olmasa da kelimelerin kuvvetine bir kez
daha inandım. NURİZER
Yaşam
bir tane......Her anı biricik....Zamanı depolayamıyoruz, biriktiremiyoruz,
saklayamıyoruz....Sadece Yaşayabiliyoruz !
Acemiyiz
aslında gezegenimizde; her başımıza gelen olay ilk kere gerçekleşiyor, ne
öncesi ne sonrası var; eskiz yapıp temize çekemiyoruz hiçbirşeyi.....kontrol,
plan, program, önyargı, önlem işe yaramıyor, olayları arzulanan hedeflenen raya
tamı tamına oturtamıyoruz ne kadar yapabileceğimizi sansak da.......
Tüm
bunları yeniden düşündürtüyor Kundera ; ya insanı canlandıran, coşkulandıran,
yaratıcılığı, meraklılığı, keyif alabilmeyi, keşfedebilmeyi sağlayan
destekleyen "hafiflik" , ya da zihni ve bedeni aşağıya çeken, insanı
sahiplenen/sahiplenilen konumuna düşüren, "an" ın ve olayların
kendisinin yaşanmasına engel olan, "ağırlık" taraftarı olabileceğini
insanın, gözler önüne seriyor.
Karakterlerin
yaptıkları seçimlerini, ilişkilerini , roman tarzında okurken arada Kundera’nın
spekülatif düşünceleri ve doğrudan yargılarıyla karşılaşıyoruz ki kanımca
kitabın en olumsuz yönü burda yatıyor...Ama bir yandan da bazı felsefi
yaklaşımlarla kurduğu ilişkilendirmeyi ilk ağızdan duymuş oluyoruz. Semboller,
kavramlar yazarın tüm yönlendirmesine rağmen , bence okuyucuya istenilenden çok
daha çeşitli ve zengin algılarla ulaşıyor....Bunun sonucunda da sanırım her
okuma sonucu, her okuyucu için " Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği"
başka bir kitap olarak gerçekleşiyor. Düşüncelerin , uykuya yatmış algıların,
günlük yaşantımızda, zihinlerimizde yeni bir farkındalıkla var olmasına da yol
açıyor.
30
sene öncesinde yazılmış bu kitap, güncelliğini , çağdaşlığını
"zamansız" değerleri ve bunları insan odaklı tartışması sayesinde
koruyor. Mutlaka okunması, tartışılması, üzerinde düşünülmesi, kendi yaşantımız
ve düşünce sistemimizi sorgulatmasına izin verilmesi gereken bir kitap olarak
anılmalı, dağarcığımızdan zaman zaman çekip çıkarılmalı, çeşitli vesileler ve
referanslarla bizimle beraber olmalıdır uzun süre....UFUK
''İnsanın
var olabilmesi için tüm bağlarından kurtulması, hafiflemesi gerekir.''
Karakterler
bu inancı taşıdığından, sizinde tartışacak çok sözünüz oluyor bu felsefi
romanda. Doktor Tomas bu uğurda biricik oğlundan bile uzaklaşabiliyor. Annesinin
üstündeki baskıdan kaçarak kurtulmaya çalışan Tereza bu sefer Tomas'a derin
bağlılık duyarak, birçok olumsuzluklara katlanmak zorunda kalıyor. Zorunlu
olarak büyük yürüyüşe katılan ve Tomas'la ilişkisi olan ressam Sabina ise
üçüncü farklı karakter. Ayrıca temsil ettiği değerler yüzünden
Sabina'ya hayranlık duyan ve ateşle oynayan akademisyen Franz.Birbirinden
farklı ama bağlantılı bu dört roman kahramanı varoluşçuluk, aile ve otorite
ilişkileri,inançları açısından irdelenebilir.Arka fonda ise yaşanan bölgenin
siyasi konumu, özellikle 1968 yılı Rus tanklarının bir sabah istilası . Daha da
önemlisi faşist sol düzende yaşamanın nasıl zor bir hal aldığı anlatılmaktadır.
''Ağırlık
ve Hafiflik'' , '' ES muss sein!'' Olmalı! gibi deyişler, okuyucusunu
düşünmeye. sorgulamaya teşvik etmektedir.''Olmak'' hayatın insanlara sunduğu
bir şans. Yaptırımların altında ezilmeli mi, baskılardan sıyrılarak
hafifleyerek mi yaşamalı?
Romanda
hafızalarımıza kazılacak hatta üzerinde tartışılması gereken birçok cümle var.
Örneğin ''Tomas'ın dünyasına giriş biletiydi kitap.'' Göz gözü göremeyecek
kadar yoğun ve sadece içinde kendi çığlığını duyabildiği bir sise dalmıştı
Tereza.'' Daha fazlısı için lütfen Milan Kundera'nın bu harika romanını
okuyun diyorum. ZELİHA
Milan Kundera’nın oldukça ses getirmiş olan bu
kitabı 1968/70'li yılların Avrupasında, Çekoslovakya'nın özgürlük talepleri karşısında Rus işgali dönemini anlatmakta ve ana karakterlerin Çekoslovakya da
yaşam şartlarının ağırlaşması; özellikli özgürlüklerin kısıtlanması sonucu İsviçre'ye gitmeleri, aralarındaki ilişkinin sorunları nedeniyle kadın
kahramanın tekrar Çekoslovakya’ya dönmesi, erkeğin onun peşinden gitmesi ve
yaşamlarının orada sonlanması çerçevesinde geçmekte. Ancak kitap kahramanlarının
ilişkilerini anlatırken çok ciddi bir şekilde yaşamla ilgili felsefi sorunlara
değinmekte, sorgulamakta ve okuyucuyu düşünmeye zorlamakta. Bence olaylardan
ziyade, kişilerin davranışlarını etkileyen bu karmaşık düşünce örgüsü kitabın
en enteresan ancak bir o kadar da okuyucuyu zorlayıcı unsuru. Kitap bir çok şeyi sorgulamanın yanı sıra yaşam
akışının tamamen tesadüfler sonucu şekillendiğini gözler önüne sermekte
kanımca. Herkese bu kitabı okuyup düşünmesini öneririm ve bence iki kere
okumakta fayda var. DEMET