Yazar: Stendhal
Orijinal Adı: La Rouge at Le Noir
Orijinal Dili: Fransızca
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Bertan Onaran
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Ekim 2015, 2.Baskı
Fransa'nın küçük bir kasabasında, bir kerestecinin oğlu olarak dünyaya gelen Julien Sorel, genç yaşında yükselme ihtirasına kapılır. Çalışkanlığı ve dini eğitimiyle dikkat çeken Sorel, bir an önce bu kasabadan kurtulup Paris'e gitmeyi arzular. Böylece kırmızı ve siyah arasında yaşadığı çelişkiler de başlamış olur. Restorasyon Fransası'nın şartlarında yükselebilmek için genç Sorel'in önünde iki seçenek vardır: Ya siyahı seçerek yükselişine Kilise yolundan başlayacaktır ya da kırmızıyı seçerek askeri yoldan. Ancak bir yandan aldığı dinî eğitim, öte yandan Napolyon'a olan gizli hayranlığı bu seçimi yapmasını zorlaştıracaktır. Üstelik ihtirasla girdiği bu yolda karşılaşacağı iki farklı kadın, iki farklı aşk, kendini çok başka yerlerde bulmasına sebep olacaktır. (Arka Kapaktan)
Yorumlarımız:
Stendhal'in dünya klasikleri içinde başyapıt sayılan bu
eseri (Kırmızı ve Siyah) oldukça uzun olması ve tasvir ağırlıklı olması
nedeniyle, zaman zaman okuması sıkıcı ve zorlayıcı bulduğum bir kitap oldu.
Bunun kısmen bir nedeni de 18-19 yüzyıl Fransız tarihiyle- politik ve sosyal
ortamla ilgili fazla bilgiye sahip olmamam, diğeri ise kitabın bir dönem kitabı
olması nedeniyle bir takım kavramların o zaman devrimci olarak nitelenmesine
rağmen bugünün dünyasında sıradan veya alışagelmiş kavramlar olduğundandı.
Ancak biraz adı geçen dönem araştırılınca Stendhal'in ne
kadar gerçekçi ve tabuları yıkan adeta isyankar bir yazar olduğu ortaya
çıkmakta. Kırmızı ve Siyahta tema olarak geliştirdiği hikaye aslında o dönemde
gerçekleşmiş bir olaydan yola çıkarak kaleme alınmış, yazar buna oldukça
sıradışı kendi hayatından edindiği tecrübe ve hayal kırıklıklarını, politik
düzeni (aristokrat ve çalışan sınıf çatışmasını), katı sınıf sınırlarını, din
adamlarının gücünü, Napolyon zamanına öykünmenin nedenlerini kitap karakterleri
üzerinden vermiş. Ancak özellikle öne çıkan ve tüm çelişkileri içinde
barındıran Julien Sorel aracılığıyla sembol olarak kullandığı kırmızı ve siyah
renklerini asker/ ordu karşıtı din/rahip sınıfı, aşk karşıtı ölüm temalarını
işlemek üzere kurgularken, döneminin sosyal sınıf eşitsizliğini ve dinin kendi
içinde bölünmüşlüğünü ve güç odağı oluşunu, yükselme ve sınıf atlama dürtüsüyle
hareket eden baş kahramanıyla okuyucuya sansürsüz bir şekilde iletmiştir.
Döneminde rastlanmayan bu "realism" Stendhal'i dönemin diğer
yazarlarından farklı bir konuma koymak için yeterli olmuştur. DEMET
Napolyon sonrası Fransa’yı anlatan romanın kahramanı Julien,
din adamlığı ve askerlik; daha doğrusu “siyah ve kırmızı” arasında gidip gelen bir
karakter. Fakir bir kerestecinin oğlu olan Julien toplumda statü, itibar ve
saygınlık kazanabilmek için önce dini eğitim alır, sonra da asker olmayı dener.
Aslında ne din, ne de vatan sevgisi onun umurunda değildir. O, din adamlarının
giydiği siyah elbisenin ve askerlerin giydiği kırmızı üniformanın kendisine
getireceği saygınlığın, statünün ve itibarın peşindedir. Hatta kendisine aşık
olan kadınları bile ilerlemek için basamak olarak kullanır. Belki Julien’in bu aşırı
hırsı ve bencilliği belki de kitabın fazlası ile uzun ve tasvir dolu
olmasından, rahat okunmasına rağmen romanı pek sevmedim. NURİZER
Stendhal'in Kırmızı ve Siyah'ı Fransa'nın devrim sonrası
restorasyon dönemini (1815-1830)anlatan psikolojik - gerçekçi dönem romanıdır .
Kral, kilise ve aristokratlarla, liberal-burjuvalar
arasındaki dengeler,toplumun sınıfları
arasında aşılması zor sınırlar ,mevki ve paranın gücünün
yapabilecekleri
ve kahramanımız Julien Sorel'in
mevki ve para hırsı, yaşadığı aşkları ve beklenmedik
sonu anlatılır.
Romanın dili yalın, anlatımı akıcı olmakla birlikte ;
olayların yavaş ilerleyişi ,anlatıcının daha çok karakterlerin
psikolojilerini, onların kişiliklerini etkileyen ve içinde bulunulan ortamın
ayrıntılarını detaylı olarak anlatılması beni okurken sıkan ve zorlayan tarafı
oldu. IŞIL
Stendahal’ın Kırmızı ve Siyah romanı yazın okumaya karar
verdiğimiz klasik bir yapıt. Ben 600 sayfaya yaklaşan bu romanı okurken biraz
odaklanma sorunu çektim. Çok uzundu. Detaylar, tasvirler bana zaman zaman
sıkıcı geldi. Toplumun fakir ve eğitimsiz sınıfındaki bir ailenin oğlu olan
Julien Sorel’in yükselme hırsını ve bu hırsına sonunda nasıl yenildiğini iki
farklı sevgilisiyle ilişkileri çerçevesinde yazılmış bir roman. Arka planda ise
19. yüzyıl sonlarındaki Fransa’nın tarihini, bilhassa sınıf
çatışmalarını, sosyal yaşam farklılıklarını, sosyal psikolojiyi, roman karakterleri
sayesinde insan psikolojisine dair pek çok şeyi okuduk, öğrendik. Aynı şekilde
kadın-erkek ilişkileri, aşkın ‘miş’ gibi hallerini gördük. Aslında dünya
edebiyat literatüründe bu roman psikolojik romanın ilk örneği ve Stendhal’in de
bunun ilk kurucusu olarak gösteriliyor. Bu derinliği anlamam için bilgim
yeterli değil. Gene de şunu söyleyebilirim ki insanın güzel hayatları özlemesi,
yükselmesi, mutlu ve ferah içinde yaşaması, bunun için çabalaması tarihin
hangi döneminde olduğuna veya hangi toplumda olduğuna bakmaz; bu arzu ve hırs
evrenseldir, zamansızdır. Yeter ki bu hırs yıkıcı olacak kadar dengesini
şaşmasın, tıpkı Kırmızı ve Siyah ta olduğu gibi……LEYLA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder