6 Kasım 2016 Pazar

Stendhal



Marie-Henri Beyle,  23 Ocak 1783 tarihinde  Grenoble’da burjuva bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çok sevdiği annesi Stendhal henüz yedi yaşındayken öldü. Stendhal, disiplinli ve muhafazakar kimseler olan teyzesinin babasının etkisi altında büyüdü. Ama onları hiçbir zaman sevemedi. Bu yüzden sevgi, nefret onda aşırı şekiller aldı. Babasının inandığı her şeyden tiksiniyordu. Babası kralcı diye, kendisi cumhuriyetçi oldu. Kral XVI. Louis’nin giyotinle idam edildiği gün adeta bayram etti. Hocası bir papazdı, hocasını sevmediği için, kiliseye de düşman kesildi.
1796'da Grenoble'da bir okula girdiyse de, 30 Ekim 1799'da askeri okulun giriş sınavına katılmak için Paris'teki, kuzeninin de çalışıyor olduğu Savaş Bakanlığı'na gitti.
1801'de ise Napolyon’un ordusunda görev alarak İtalya seferine çıktı. Bu sefer sırasında bir komutanın asistanı olarak üç ay Bresica’da kaldı ve bu sırada soylu ailelerin evlerinde bulundu; ki bu sürenin onun hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğu, sonradan yayınlanan günlüklerinden anlaşılmaktadır. Yine bu zamanlarda yerel dergilerin yazarlarıyla tanışıp Romantik edebiyatı öğrendi.
1802'de bu bölgeden ayrılarak Almanya, Avusturya ve Rusya'da bazı askeri görevlerde bulundu, ama asla savaşa katılmadı. Aynı yıl, hayatı boyunca aşık olduğu onlarca kadından ilki olan Madame Rebuffel'in peşinden Marsilya'ya gitti. Orada ticarete atıldıysa da başarısız oldu. Bu ve bunu takip eden olayların ve yılların, Kırmızı ve Siyah romanının baş karakteri Julien Sorel'in karakterinin detaylarının çizilmesine büyük katkı sağladığı düşünülmektedir.
1812'de Napolyon ile birlikte Rus seferine katıldı ve Moskova'nın baştan sonra yanışına şahit oldu. Napolyon'un büyük ordusundan sağ kalmayı başaran az sayıdaki askerden olan Stendhal, notlarının önemli bir kısmını, ordu Rusya'dan geri çekilirken kaybetti. Ayrıca o zamana kadar yüzlerce takma isim kullanan yazar, Almanya’da iken Stendhal adında bir kasabayı pek sevdiğinden kendine takma ad olarak Stendhal ismininde karar kıldı.
1814'te Napolyon'un düşüşünden sonra Milano'ya yerleşmiş ve burada da Angéla Pietragrua'ya aşık olmuştur. Ertesi yıl Parma'yı ziyaret etmiş ve bu seyahati, üçüncü romanı olan Parma Manastırı'na ilham kaynağı olmuştur. 1817'de ise İtalya'daki izlenimlerini anlatan ve İtalya'ya olan hayranlığının simgesine dönüşen Roma, Napoli ve Floransa kitabını yazmıştır.
1818'de Napolyon'un Hayatı'nı yazmaya başlamıştır. Bu sırada da mutsuz bir aşk yaşayacağı Mathilde Dembowski ile tanışmıştır. 1821'de ise yasadışı bir İtalyan örgütüne üye olduğu suçlamasıyla Milano'dan uzaklaştırılmıştır. Stendhal bunun üzerine Batı Avrupa'yı dolaşmaya başlamıştır. Bu yolculuklar sırasındaki tecrübeleri, düşünceleri ve hisler, sonradan yazacağı romanların ana şeklini oluşturmuştur.
1815’de yazdığı Haydn, Mozart ve Metastasio'nun Hayatları biyografi serisine1823’de Rossini’nin Hayatı’nı yazarak yeni bir kitap ekledi
1827'de ilk roman Armance'ı, 1829’da Roma’da Gezintiler’i, bir yıl sonra da Kırmızı ve Siyah'ı yazmıştır. Kitapları yayımlamasına rağmen para sıkıntısı çekiyordu, bu yüzden 1831'de ise Trieste'ye giderek bir süre konsolosluk yapmıştır.
1839'da Parma Manastırı'nı yazmayı bitirdikten sonra, gençliğinde yaptığı İtalya seyahatlerinden birinde kaptığı frengi hastalığı etkilerini göstermeye başlamıştır. 1841'de geçici bir felce uğramış, daha sonradan da birçok benzer sıkıntılar yaşamıştır. Ve Paris sokaklarında yürürken bayılıp kaldırım kenarına yığılmasından birkaç saat sonra, 1842 yılının 22 Mart gecesinde vefat etmiştir. Mezarı Montmarte Mezarlığı'ndadır.

Yaşadığı dönemde önemi fazla anlaşılmayan Stendhal daha sonraları edebiyat dünyasının en büyük psikolojik roman ustalarından biri sayıldı. Keskin gözlemleri, kişilik çözümlemeleri, sezgileri, süslemesiz sayılan üslubunun temel özelliği olan hareketle birleşince Stendhal en az kendi kişiliği kadar renkli yapıtlar sunabilmiştir. Romantizmin romanda kurucusu olarak kendinden sonra gelen yazarları çok etkilemiş, kendi alanında bir akım açmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder