Yazar: Marina Fiorato
Orijinal Adı: Madonna of the Almonds
Yayınevi: Arkadaş Yayıncılık
Çeviren: Elif Demir
Basım Yeri / Tarihi: Ankara, 2012
Ortaçağ
İtalya'sında, tatlı ama buruk, sanatla iç içe geçmiş bir aşkın hikâyesi.
Simonetta'nın Bademleri, İtalya Savaşları'nın gölgesinde yaşanan nefes kesici bir aşkın, görenleri hayran bırakan eserler yaratan bir sanatçının ve eşsiz bir likörün, Amaretto'nun doğuşunun hikâyesi. (Arka Kapaktan)
Simonetta'nın Bademleri, İtalya Savaşları'nın gölgesinde yaşanan nefes kesici bir aşkın, görenleri hayran bırakan eserler yaratan bir sanatçının ve eşsiz bir likörün, Amaretto'nun doğuşunun hikâyesi. (Arka Kapaktan)
Yorumlarımız:
Yılbaşı için seçtiğimiz kitabın çok ağır olmaması ve keyifle
okuyabileceğimiz bir kitap olmasını arzuladık. Marina Fiorato’nun Simonetta’nın
Bademleri adlı kitabı kanımca bu dönem için doğru bir seçim oldu. Kitap aslında
gerçek bir hikayeden yola çıkıyor – Yazar Saronno’da keşfedilen Amaretto’nun
yani badem likörünün hikayesini Simonetta adlı genç bir aristokrat kadının
hayatıyla bağdaştırarak, zamanın ileri gelen ressamlarının hayatlarıyla yolunu
kesiştirerek, tarihsel bir atmosfer içinde yarı gerçek yarı hikaye tadında
duygusal öğelerle de süsleyerek- Bernardino ve Simonetta ile buna paralel Lorenzo ve Ameria’nın aşklarıyla
hayata geçiriyor. Ancak bu kitapta aynı zamanda 16.yüzyılın dogmaları,
Hıristiyan inancı, Yahudilik gibi konularla ilgili tarihsel bilgiler ve
bunların yanısıra gerçek hayatta da ünlü bir ressam olan Bernardino’nun
kiliselerde yer alan yapıtlarıyla (resim ve freskler) ilgili bilgiler de
mevcut. Bunu yaparken oldukça detaylı Hıristiyan aziz/ azizeleri ile ilgili
bilgiyi de kapsamakta kitap. Okurken bu kültürel bilgiye yabancı olduğumuzdan,
zaman zaman sıkıcı detay olarak düşünmekle birlikte, sonradan Avrupa sanat tarihinin Hıristiyan kültürü
üzerine inşa edilmiş olduğunun yadsınamayacak bir gerçek olduğunu- özellikle
resim sanatında bunun karşıma ister istemez çıkacağının ve bilinmesi gereken
bilgiler olduğu kanaatına vardım. Kitabı zevkle okudum ve kitapta adı geçen
özellikle Milano ve Saronno gibi İtalyan şehirlerine tekrar gittiğimde
Bernardino’nun eserlerini arayıp görmek isteyeceğimi biliyorum. DEMET
Yazar Marina Fiorato’nun severek okuyabileceğiniz, güzel
kurgulanmış bir romanı.
Farklı hayatlardan birini okurken, diğerini acaba diye
heyecanla bekliyorsunuz.
İtalya’da ortaçağ dönemini anlatmasına rağmen, hiç de
çok eski bir tarih gibi gelmiyor insana. Gayet heyecanlı ve keyifli. Ne yazık
ki Avrupa’nın Yahudi kıyımı, bu romanda da yer buluyor.
Eser hayatın her aşamasında , hatta en acı anlarında bile
süpriz bir çıkışı olabileceği heyacanını yaşatıyor. Bu anlamda içinizde bir sıcaklık
duyabilirsiniz. Yaşam her koşulda umut taşıyor ve yaşamaya değer.
Heycanla okuyacağınız aşk, iki çiftin yaşamında
gençlik, olgunluk olarak farklı boyutta anlatılmış. Sonuç sürpriz!!!
Sanat da yerini almış romanda . Baş kahraman Leonardo da
Vinci’nin çırağı kilise duvarlarında sanatını sergileyen bir ressam.
Ayrıca acı ile tatlı lezzeti birarada damaklarda hissettiren
, diğer kahraman Simonetta’nın eseri, Ameretto likörünün doğuşu....ZELİHA
Simonetta'nın Bademleri 16. yy İtalya'sında savaşta eşini kaybeden
Simonetta'nın yaşamını anlatan bir aşk romanı .
Birbirinden bağımsız yaşanan iki aşk hikayesi romanın
temelini oluştururken arka planda 16. yy. İtalya'sındaki savaşları, toplumun
ahlaki değerlerini ,yahudi düşmanlığını, kilise ve dinin günlük yaşantıdaki
önemini ve Rönesans sanatının ayrıntılılarını detaylı anlatıyor.
Ana karakterlerden Bernardino Luini, Leonardo da Vinci'nin
öğrencilerinden. San Maurice ve Santa Maria dei Miracoli kiliselerindeki
freskleri en önemli eserlerinden. Burada onunla ilgili anlatılanların ne kadarı
gerçek ne kadarı kurgu okuyucuya bırakılıyor. Aynı Amaretto likörünün yaratılış
hikayesinde olduğu gibi.
Kurgusu, akıcı anlatımı ve dili ile okuyucuyu sürükleyen, hoş
zaman geçirten bir kitap. Başlarda pembe dizi aşk romanı tadında ilerlesede, daha
sonrasında okuyucu içine almayı başarıyor . IŞIL
Yılbaşı geçişinde şöyle güzel bir
aşk romanı okuyalım dedik. Ben de daha önce kayınvalidemin bana çoşkuyla
tavsiye ettiği İtalyan yazar Marina Fiorato’nun Simonetta’nın Bademleri romanını
önerdim ve kabul olundu. Roman 16. yüzyılın başında yani Rönesans
sırasında paralel yaşanılan iki aşk öyküsü üzerine kurgulanmış. Bir yanda
Leonarda da Vinci’nin gerçekten çırağı olup çok güzel eserler veren ancak onun
kadar tanınmayan Bernardino Luini ile Simonetta’nın aşkı, diğer yanda savaş
sırasında yaralanıp geçmişini unutan, aslında Simonetta’nin ilk kocası olan
yeni ismi ile Selvaggio ile fakir yetim kız Amaria’nın aşkı. Aslında bu aşk
hikayeleri klasik roman tarzında yani başlangıç, gelişme ve sonuç şeklinde düz
bir anlatı ile sunulmuş, ancak gerek karakterlerin gerekse olayların tasviri
gayet sade, anlaşılabilir hatta merak uyandıran şekilde okuyucuya sunulmuş. Ama
romanın bence güzel tarafı içinde hem aşk, sevgi, azimle güçlükleri yenme, gayret,
fedakarlık gibi önemli kavramların olması , ama daha çok dönemin
tarihinden, sanat tarihinden, dinler tarihinden, mimari yapılarından
serpiştirilmiş bilgilerin bulunması.. Benim için bu romanı güzel kılan ‘sıradan
bir roman’ olmanın ötesine taşıyan da bu.
Seyahatte okunabilecek güzel bir
kitap. Tavsiye ederim. LEYLA
Aşk romanı diye okumaya
başladığım “Simonetta’nın Bademleri” benim için yeni olan birçok bilgi ile
doluydu. 1520 Italya’sında asillerin savaşlara ne kadar önem verdiğini ve çok para
harcadığını, varlıktan yokluğa düşen bir kadınının hayata tutununca ne kadar
başarılı olabileceğini, Kliselerdeki fresklerdeki Meryem Ana için o sırada
ressamın seçtiği farklı kadınların modellik yaptığı, Hristiyan dininde aziz ve
azizelerin en az İsa kadar önemli olduğu, o dönemlerde bile Yahudilerin
istenmedikleri için saklanarak yaşadıklarını, Di Saranno Badem Likörünün üretim
öyküsünü..... Kısacası bilgi dolu bir aşk romanı. Ama bunları güzel bir roman
örgüsü içinde sıkmadan veriyor.
Arka planında sanat ve dini
öğelerin olduğu iki aşk hihayesinin özünde yazar aslında başına gelen
şanssızlıkların, önüne yeni kapılar açtığını görüp bunları değerlendirerek yeni
bir şansa çevirebileceğini, zor dönemlerde kendi içindeki gizli yetenekleri
keşfedip, toplum baskısından sıyrılıp azimle çok güzel şeyler başarılabiliceği
anlatılıyor.