Yazar: Hikmet Hükümenoğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Kapak Tasarım: Utku Lomlu
Basım Yeri/Tarihi: Istanbul, Ağustos 2017 - 3. Baskı
Körburun, hem uzak hem yakın bir ada… Sapa, içine kapalı ama bir o kadar da yakınındaki anakaranın uzantısı. Kuşaklardır gözden ırak, ağır akan yaşantısı aslında hiç yabancısı olmadığımız bir öykü anlatıyor bize. Eski, "ah ne güzel komşularımız" ile geçen günlerden gittikçe kendi içine kapanan, içine kapandıkça da kendi kurallarındaki dayatmacılığın sertleştiği bir yaşamın adım adım örüldüğü Körburun'da gürültülü şeyler hakkında susulur, günlük sesler ise uğultuya dönüşür.
Hikmet Hükümenoğlu, üç kuşağın aşklarını, hırslarını, düş kırıklıklarını anlattığı Körburun'da "büyük roman"ı deniyor ve bizi öykünün bireyi aştığı yere bakmaya yönlendiriyor. (Arka Kapak)
Yorumlarımız:
Bu ayki romanımız Körburun. Yazar Hikmet Hükümenoğlu bu
romanı ile 2017 de Atilla İlhan edebiyat ödülünü kazanmış. Bence de fazlası ile
hakketmiş. Roman İstanbul’un prens adalarının en uzağındaki Körburun adlı
hayali bir adada geçer. Aslında olaylar bu adada geçse de İstanbul’la ilişkiler
hiç bitmez. 1960 ile 1990 yılları arasındaki tarih diliminde farklı aile ve
karakterlerin başlarına gelenleri, onların hayal kırıklıklarını, üzüntülerini
ve umutlarını anlatsa da roman Engintaş ailesinin üç farklı kuşağının etrafında
kurgulanmış. 23 bölümden oluşan romanda her bölümde farklı bir karakter öne
çıkmış ve hayat hikayesi gözler önüne serilmiş, ancak bölümler arası geçiş son
derece ustalıkla gerçekleştirilmiş. Roman sanki iki düzlemli bir sahne gibi: ön
düzlemde söz konusu karakterler var, arkada 6-7 eylül hareketi, askeri
ihtilaller gibi tarihe damgasını vurmuş Türkiye’nin tarihi gerçekleri var.
Yazar bu iki düzlem arasındaki bağlantıları da son derece başarılı bir şekilde
ortaya koymuş. Romanı okurken sanki o olayları tekrar yaşıyor gibi hissettim.
Roman okumuyor, romanın bir karakteri gibi duygulandım, üzüldüm, çıkış yolları
aradım. Romanın genel karamsar havasını dağıtacak bir ışık bulur muyum diye
çabaladım. Maalesef pek bulamadım. Aşklar, varsa bir parça sevgi bile
yalancı ve yapay geldi bana bu kitapta… Bunun dışında kitabı sevdim çünkü
son derece temiz , akıcı , merak uyandıran, sürükleyen bir dil ve anlatımı var
yazarın. Bir şeyi merak ettim: acaba romanın adı daha doğrusu adanın adı neden
Körburun? Umutsuzluk mu koydurdu bu ismi?
Edebiyatımızın nispeten yeni ve başarılı yazarının yeni
kitaplarını bekliyoruz…LEYLA
Körburun, Hikmet Hükümenoğlu’nun 2017 Atilla İlhan ödülünü
almış romanı, toplumun değişik sosyo-ekonomik guruplarından gelen üç nesil üzerinden, zaman zaman birbirleriyle
yollarını kesiştirerek, zaman zaman onların ana karakterler dışında farklı
kişilerle olan ilişkileri üzerinden Türkiye tarihini 1960’lardan başlayarak yakın zamana
taşımakta. Ana mekan olarak hayali bir ada yaratmış yazar, İstanbula vapurla
bağlı ancak yaşam koşulları olarak oldukça izole, içe dönük yaşamlar yaşanan
bir ada. Buna rağmen kosmopolit, azınlıkların, özellikle kitabın başlarında,
rahat bir yaşam sürebildikleri bir yer. Fakat Türkiyede değişen politikalar ve
akımlar sonucu azınlıkların yaşamlarının bir anda değişmesi, bunu izleyen
darbeler sonucu kimsenin tam anlamıyla güvende hissedememesi, bu nedenle
yaşanan acılar, kitap kahramanlarının bu girdapta yuvarlanıp gitmeleri
anlatılmakta. Kitap oldukça uzun olmasına rağmen dil akıcı ve kolay okunmakta.
Ancak olayların toparlanması ve bir takım şeylerin okuyucu tarafından
netleşmesi son elli sayfaya bırakılmış. Okuduktan sonra bu ülkede yaşamanın her
dönemde öyle veya böyle ağır bir bedeli olduğu hissine kapıldım. Yani her
seferinde aynı gurup olmasa da hep ciddi bir problem ve hep acılar arka planda.
Rahat ve kaygısız bir yaşam bu ülke insanından uzakta bir kavram ve kitabın
sonunda da bu kısır döngünün içinde benzer yeni hikayelere gebe bir toplum. Ben
de böyle pesimist ancak belki de gerçekçi bir his bıraktı- bu günde farklı
bedeller ödenmekte olduğunu düşünmeden edemedim. DEMET
Körburun sade
dili, akıcı anlatımı ile temposunu hiç düşürmeden, gerilim ve merakı azaltmadan
bir çırpıda zevkle okuduğum roman oldu.
1960-1990
yıllarında Türkiye'deki siyasal ve sosyal olayları varolmayan bir Ada'da
yaşayan insanlar üzerinden anlatan dönem romanı . Romandaki her bir karekterin
kendi başına başı,sonu olan hikayesi var. Aynı zamanda başarılı bir kurgu ile
her karekter birbiri ile ilişkilendiriliyor.
Romanın
genelinde hayata karşı umutsuzluk hissi, karekterlerin çoğunluğunda
tutunamamışlık var. Bu da zaman zaman okuyucunun kendini rahatsız hissetmesine
sebep oluyor. Belki de anlatıcının amacı da tam bu dur. IŞIL
Hikmet
Hükümenoğlu'na 2017 Atilla İlhan Roman ödülü kazandıran Körburun ile
romandaki karakterler ve onlara paralel
giden olaylar ile 1960-1990 arasındaki yakın Türkiye tarihine içimiz
burkularak şahit oluyoruz. Körburun
adası İstanbul'dan uzakta prens adaları içinde hayali bir ada ama yaşantısı ile
bir o kadar da yakın.Üç kuşağın aşklarının,hırslarının ve düş kırıklıklarının
anlatıldığı romanda bölümler arasında bağlantılar çok başarılı kurgulanmış. Okunması
kolay, dili akıcı ama şahit olduğu dönem ve olaylardan kaynaklandığını
varsaydığım bir karamsarlık
okuyucuyu yoruyor. Gayrimüslimi, Türkü
ile huzurlu bir yaşam süran ada halkı,
dışardan gelen menfaatperest ve vicdansız insanların kışkırtmalarıyla birbirine
düşülüyor ve ötekileştirilen ve düşman, istenmeyen ilan edilenlerlerin malları
talan edilirken azınlıklar adadan sürülüyor. Bu durumdan istifade
edenler ile sessiz kalmayı tercih edenlerden oluşan ada halkı Türkiye'nin otuz
yıllık dönemde yaşadıkları ile harmanlanan
hayatlarını adanın içe dönük ruh hali ile yaşıyorlar. Çok mutlu değiller
ama adadan uzaklaştıklarında ne
yapacaklarını bilemeyecek kadar da naifler.
Karakterler
arasında Neriman Abla çok enteresan. Yazar
Neriman ablayı iç sesi ile çok başarılı anlatmış.
Bir dönem romanı olan Körburun, yakın tarihimize bir kez
daha geri dönmemize ve arada geçen zamanda pek de bir şey değişmediğini
görmemize vesile oluyor. BEYZA
Kitabın
seçilmesinde okuyan arkadaşlarımın etkileri oldu. İyi ki de önerdiler.
Tasvirleri
kısa ve öz , sıkmadan kendi içine çekebilen, farklı karakterleri güzel
geçişlerle bağlayabilen, önde aşklar, arka planda yakın tarihimizin siyasi
haritasını gözler önüne seren, akıcı dille yazılmış bir roman. 580
sayfayı kısa bir sürede okuyabiliyorsunuz. Özünde sizde heyecan ve merak
uyandırabiliyor.
Prens
adalarının sonuncu olarak kurgulanmış hayali bir ada,
Körburun. İçinde yaşayan farklı sosyolojik topluluklar. Azınlık
ve Müslümanların güzel beraberlikleri varken, fesatça
oluşturulan düşmanlıklar, aşklar. maddi ve kültürel farklılıklar.
Roman
siyasal açıdan üç dönemi kapsayan ,5 eylül hadiseleri, 60 lı yılların
önemli ve üzücü siyasi olayları ve diğerleri.
Ne
yazık ki tam da bu noktada umutsuzluğa düşüren Türkiye gerçeği. Olaylar
birbirinin farklı boyutta günümüze kadar tekrarı .Endişeye düşüyorsunuz. Çünkü
günümüzde de ayni yanlışlar, ayni tekrarlar . Tam da bu noktada karamsar ve
sıkıcı.
Netice
derler ya '' Tarih tekerrürden ibarettir''. Ama yinede okumalısınız. bu akıcı
roman sizi içine alıp, sürükleyecektir. ZELİHA
Merhaba,
YanıtlaSilNe kadar güzel ve donanımlı bir blog.
Bu kitabı çok görüyorum ve alınacak kitaplar listemde. Okumayı çok istediğim kitapalardan.