Yazar: Cengiz Aytmatov
Yayınevi: Ötüken Neşriyat
Çeviren: Refik Özdek
İlk baskı: 1991
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, 2018 – 71. Baskı
Masalla gerçeği birleştiren bir eserdir.
Geçmişi temsil eden dede ile geleceği temsil eden çocuk arasında dramatik bir
ilişki kurarak insan duygu ve düşüncelerine kendine has yorumlar getirilir. Adı
eserde hiç geçmeyen çocuğun saf ve temiz dünyasından, hayatın acı ve çıplak
gerçeğine uzanan bir roman kurgusu meydana çıkarılır. Aytmatov’un, edebiyat
âleminde geniş akisler uyandıran, uzun yıllar tartışılan, verilmek istenen
mesajla yaratılan tiplerin büyük bir uyum sağladığı eserlerinden biridir.
Yorumlarımız:
Romanın ana karakteri, anne – babası terk ettikten
sonra dedesinin masalları ile büyümüş sekiz yaşında bir çocuk. Romanın geçtiği
yer ise Kırgızistan’ın Isık Göl’ünü çevreleyen dağlardaki orman bekçilerinin
yaşadığı altı kişilik bir yerleşke. Dedesi, dedesinin ikinci eşi, Bekey halası
ve onun eşi Orozkul ve Seydahmet ile karısı Gülcemal.
Dedesi dışında kimseden fazla ilgi görmüyor.
Dedesinin ikinci eşi onunla hiç ilgilenmiyor ve devamlı kızıyor. Bekey hala ve
Orozkul ise kendi çocukları olmadığı için onu sevmiyorlar. Bazen Gülcemal
onunla oynuyor. Seydahmet ise aklı havalarda tembel biri.
Kızının çocuğunu terk etmesine çok üzülen Mümin dede
ise çocuk için herşeyi yapmaya çalışıyor. Çok iyi niyetli ama çok pasif bir
insan. Herkesi memnun etmeye çalışırken çok eziliyor.
Etrafındaki tüm mutsuz insanlara inat hayal
dünyasında yaşayan, doğaya ve hayvanlara aşık mutlu bir çocuk. Tek özlemi
babası ve annesi. Onu da kendi hayal dünyasında balık olup onlara kavuşacağı
günü yaşayarak çözüyor. Hayalleri, çantası, dürbünü ve dedesinin takmadığı
bekçi şapkası onun herşeyi..
Büyüklerin etrafında çevirdiği entrikalara,
zorbalıklara, çıkar ilişkilerine yaklaşım tarzı onun çocuksu masumluğu, saflığı
ve temizliğini daha çok ortaya çıkarıyor.
İyilik, kötülük, adalet, merhamet, doğa sevgisi,
efsaneler, hayaller, gerçekler, mutsuzluklar, şehir özlemi, çocuk özlemi...
rahat okunan bu kısacık romanda yazar çocuğun hayallerinden yola çıkarak
yetişkinlere yönelik eleştirilerini sıralıyor.
Kitap kulübünde tartıştığımızda arkadaşlarım okurken
kişilerin mutsuzluğundan dolayı romanı okurken kendilerini kötü hissetmişler
ama ben çocuğun hayallerine, özlemlerine ve o küçücük yerde kendini oyalamasına
hayran kaldım.
İnternet'te yorumlara bakınca aslında romanın bir
semboller harikası olduğunu öğrendim. Ama ben edebiyatçı olmadığımdan bu yönünü
hiç anlamadım. Yine de çoğunluğun aksine romanı sevdim ve bir Kırgız yazar
tanıdığım için memnunum. NURİZER
Kırgızistan'ın yüksek dağları ortasında Isık gölü.
Elinde dürbünüyle göle bakan 8 yaşında bir çocuk, hayallerini arıyor. Karşıdan
geçeceğini umduğu beyaz gemiyi görmeyi, balık olup yüzerek ona ulaşmayı hayal ediyor.
Çünkü o annesinden, babasından uzakta ve tek seveni dedesi, yalnız büyümeye
mahkum bir çocuk. Gemide çalışan babaya ulaşma heyecanında.
Dedenin aldığı bir çanta, çocuğa ışık oluyor,
okula gidecek, hayallerini gerçekleştirecek. Ama sorunlar sorunlar!
Evde üvey babaanne sevgisiz, çocuğu olmamış kocası
tarafından horlanan hala, küçük bir yerleşke de yaşıyorlar. Tek umut
okul.
Güzel bir tercüme, anlaşılabilir bir dil, yazarın
başarılı kurgusu keyifle ama duygusal olarak içimizi burkarak okuduğum bir
roman. Dede geçmişi, torun geleceği simgeliyor. Dedenin anlattığı ala
geyik hikayesi çocuğun yetişmesinde, kişiliğinin gelişmesinde önemli bir
rol oynuyor. Tavsiye ederim, okuyun hikayenin tamamı için, birde siz
yorumlayın. ZELİHA
Kesinlikle okuyacağım yazarlardan. Kitaplarını tamamlamaya çalışıyorum :)
YanıtlaSil