Yazar: Enis Batur
Yayınevi: Doğan Kitap
Editör: Özge Açıkkol
Basım Yeri /
Tarihi: İstanbul, Aralık 2015- 1.Baskı
Enis Batur, Türkiye'de zenginliğin
ölçütünü sanatla değiştiren Portakal ailesini Raffi Portakal'a soruyor.
Yol haritasını Enis Batur'un çıkarttığı
uzun soluklu bir söyleşinin ürünü olan Raffi Portakal | Portakal'ın Yüzyılı'nda
Enis Batur ve Raffi Portakal, İstanbul'un sanat ve kültür ortamına odaklanan,
antikalar, Osmanlı eserleri ve büyük ustaların tabloları arasında dolaşan
koleksiyonerler, meraklılar, zanaatkarlar ve esnaflardan söz açıyor.
Osmanlı'nın son döneminden günümüz Türkiyesine uzanan bir yolda zevk, merak,
ustalık ve kültür kavramlarını, müzayedeleri, sergileri ve müzeleri tartışan
kitap, 1914'ten bugüne günlük hayatın içine sızan sanat tutkusunun dönüşümünü
gözler önüne seriyor.
Yorumlarımız:
Şubat ayı için kitap seçim tartışmamız
çetin geçmişti. Portakal’ın Yüzyılı kitabını okuyup, tartışmamızı bitirdiğimiz
zaman bile bu kitabı KK için uygun bulmadığını söyleyen birçok arkadaşımız
oldu. Ben ise okuduğum için çok memnunum, çünkü sanatla ilgili öğrendiğim en
küçük bilgi kırıntısı bile beni mutlu kılıyor. Kitap esas olarak Raffi
Portakal’ın Enis Batur ile yaptığı 19 seanslık nehir söyleyişi sonucunda ortaya
çıkmış. Birçok editden sonra oluşan metinler bence gerek dili gerekse anlatımı
açısından çok başarılı. Okurken akıp gidiyor. Zaman zaman tekrarlara rağmen
sürükleyici, merak uyandırıcı.
Dört kuşaktan oluşan portakal ailesinin
100 yıllık öyküsünü anılarla anlatan kitap için Enis Batur bir röportajında ‘bu
bir aile öyküsü değil kültür taşıyıcılığı’ demiş. Gerçekten Raffi Portakal’ın
büyükbabasının kapalı çarşıdaki küçük bir dükkanda başlayan antikacılık ( mobilyalar, goblenler,
avizeler, hatlar, porselenler, tuğralı gümüşler, mushaflar vs) ve kısmen
müzayedecilik işi zamanla çok gelişmiş ve nesilden nesile aktarılmış. Portakal
Kültür ve Sanat Evi (PKSE) özellikle Osmanlı objeleri antikacılığı ve müzayedeciliğinin yanı sıra sergi
düzenlemeleri, dergicilik ve sanat danışmanlığı gibi birçok konuda faaliyet gösteren Türkiye'nin en büyük kültür ve sanat evlerinden biri haline
gelmiş.
Bu kitap bence de tarihsel bir belge
niteliğinde. Çünkü 1914-2014 dönemini kapsayan 100 yıllık zaman diliminde PKSE
nin konusuna giren aktiviteleri okurken o dönemin toplumsal, sosyal ve ekonomik
yapısını, antika eserlerin ve resim ticaretinin gelişimini, bu konuda aktif
olan kişileri ve aileleri , diğer taraftan Portakal ailesindeki baba-oğul ve
usta-çırak ilişkilerini gözlemlemek mümkün. Zenginliğin prestij kazanmak için
yeterli olmadığını, sanata yapılan yatırımın da sadece potansiyel bir zenginlik
kaynağı değil prestij kazandırmak amaçlı olduğunu kitap satır aralarında
vurgulamakta. Bu arada ülkemizdeki sözden yazıya geçirme/belgeleme sorunlarını,
arşivleme yetersizliğini, Osmanlı eserlerinin nasıl yurt dışına kaçırıldığını,
son yıllarda gittikçe artan eksper bulmadaki güçlükleri, modern sanata eğilimin artması sonucu klasik sanata olan ilginin
görece azaldığını kitap belirtiyor. Bu özellikleri ile de dokümanter niteliği
taşıyor.
Portakal ailesinin 100 yıl boyunca dört
kuşak gösterdiği başarıda genel olarak antikacılığa ve sanata merak,
profesyonellik, alıcıda güven duygusunun yaratılması, araştırmacı yaklaşım,
yurt dışı ticari ilişkiler, kuvvetli iletişim becerileri, sıkı sosyal
ilişkiler, ticaretle sanatı kesiştirme becerisi, yüksek EQ, kırmızı
çizgilere(eski para, ikona, toprakaltı objelerin alıp satılmaması) /
prensiplere sıkı sıkıya bağlılık sayılabilir. Kitapta bu başarı hikayesinin
nasıl devam edeceğine dair bir ipucu ise yok, ama bence bir endişe açıkça
yazılmasa da var.
Yazımı gene Enis Batur’un bir sözü ile
bitirmek istiyorum:
‘Ev ve eşya insan hayatının, ama yoksul
ama zengin, candamarlarıdır’… LEYLA
Portakal ailesi, dört nesil Osmanlı'nın
sonu cumhuriyetin ilk yılı ve bu günlere kadar ülkemizde antika eşya üzerinde
kendini geliştirerek hizmette bulunmuş bir aile. Hatta özellikle
koleksiyonerlik, özel müzecilikte teşvikleri ile antika eserlerin ülkemizde
kalmasında ve yurtdışından geri kazanılmasında destek olmuş, yönlendirici
olmuşlardır.
Benim açımdan bu kitap yaşadığım ülkede
antika eserler, koleksiyonerlik, bedestenlerden, kapalı çarşıdan özel
müzeciliğe kadar, birçok konuda aydınlanma mı sağladı. Her ne kadar zenginleşen
insanlar başlangıçta evlerini, zenginliğin belgesi olarak antika eşyalarla,
sanat eserleriyle doldursalar da, bunların tespiti kayıt altına
alınması, ülke dışına çıkmasının
engellenmesini sağlamıştır. Bunu hepimiz
için bir aydınlanma olarak görüyorum.
Okunması kolay , akıcı bir anlatımı olan
kitap, kitap kulübü açısından edebi
olarak tartışılacak bir kitap değilse de,
bizlere katkıları inkar edilemez. Bu anlam da zorunluluk olmasa belki
tamamını bile okuyamazdım. Onun için kitabı seçen Leyla'ya teşekkürüm var.
Portakal ailesini o zamanın zengin ve
entelektüelleriyle ilişkilerini Yüksel
arkadaşımızın davetiyle Söğüt'teki evindeki toplantıda tartışmak, ardından
uyanan doğada renk renk çiçekler, badem ağaçları arasında dolaşmak çok
keyifliydi. Teşekkürler arkadaşım. ZELİHA