26 Mayıs 2021 Çarşamba

Acı Çikolata

                                             



                                               Orijinal Adı: Como aqua para chocolate

                                               Orijinal Dili: İspanyolca                                          

                                               Yayınevi: Can Yayınları

                                               Çeviren: Havva Mutlu                                             

                                               Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, 2021 – 20. Baskı

 

Yemek pişirerek, yemek yiyerek, yemekler aracılığıyla aşk ilanı, tinsel ve tensel iletişim gerçekleşebilir mi? Laura Esquivel, "Acı Çikolata" ile, içinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve kocakarı ilaçları bulunan bu romanla bu iletişimin gerçekleşebileceğini kanıtlıyor. Yüzyıl başlarında Meksika'da devrim, eski kolonyal toplumun son kalıntılarını temizlerken, aile geleneğine göre evlenmesi olanaksız, ama buna karşın Pedro'ya delicesine tutkun Tita, yemek yapmayı aşkının iletişim aracına dönüştürüyor. Laura Esquivel bu olanaksız aşkı yemek ve kocakarı ilaçları tanımlarıyla dile getiriyor ve sarsıcı, büyüleyici bir dille bu aşkın ezgisini yaratıyor; yarım kilo soğan, iki baş sarmısak, bir tutam fesleğen, romanın her satırından fışkıran yakıcı aşkın simgesine dönüşüyor. Yazarın ironik, neşeli ve yumuşak bir dili var; yaşam sevgisi ve tensel aşk bu dil içinde büyülü gerçekliğe bağlanıyor. Hiçbir kadın yazar, kadın dünyasını bu düzeyde dile getiremedi. Kısa zamanda on beş dile çevrilen ve yazarın senaryosuyla sinemaya aktarılan, filmi ülkemizde de büyük ilgiyle karşılanan "Acı Çikolata", başta Meksika ve ABD olmak üzere yayımlandığı her ülkede satış rekorları kırdı. Bir kez okumakla yetinemeyeceğiniz bir roman.

 

Yorumlarımız:

 

Laura Esquivel’in 1989 yılında yayımlanan ve yazarın ilk romanı olma özelliği taşıyan “Acı Çikolata”, Meksika’lı yazarın dünya edebiyatına ‘büyülü gerçekçilik’ akımının başarılı bir örneğini vermesine vesile olmuştur.

Kitap büyülü bir atmosferde yemek kokuları ile dolu hüzünlü bir aşkı anlatıyor. Kurgusu itibariyle  kitap kulübümüzde bu güne kadar okuduğumuz kitaplardan oldukça farklı olan romanda yazar 12 ayrı bölümde  ana kahraman Tita ‘nın Meksika mutfağının birbirinden ilginç yemek tarifleri  aracılığıyla sevgi, tutku, sevinç, hüzün, kırgınlık gibi aşka dair tüm duygularını aktarıyor. La Garza ailesi mutfağının, aile geleneğine göre ölünceye kadar annesi Mama Elena’ya bakmak gibi ağır bir görevi üstlenmek zorunda bırakılan, küçük kızı marifetli ahçı Tita yaptığı yemekler ile duygularını ifade ediyor, bütün bu duygular yiyenlere geçiyor. Pedro’ya duyduğu aşk, annesine öfkesi, sevdiği adamla evlenerek onun mutsuz olmasına sebep olan ablasına hırsını yemekleriyle dile getiriyor.

Bu anlamda yazar yemek ile edebiyatı çok başarılı bir şekilde birleştirmiş. Kitabın orijinal adı ’como aqua   para chocolate’ dir. Bu İspanyolcada hislerin uç noktasını anlatmak için kullanılır. Yazar kitapta birbirinden ilginç metaforlar kullanarak Meksika devriminin bütün yoğunluğuyla yaşanan o dönemin kültürünü ele almış ve o dönemin şartlarına başkaldıran bir kadını konu etmiştir.

Büyük bir keyifle okuduğum “Acı Çikolata “romanını sizler de büyük bir merakla okuyacak ve yazarın masalsı anlatımından etkileneceksiniz. Tavsiyemdir. BEYZA

 

Meksikalı yazar Laura Esquivel’in ilk romanı olan Acı çikolata hoş, kolay okunan, içinde fantastik öğeler barındıran, kurgusu ise değişik bir kitap. 12 bölümden oluşan romanın her bir bölümü bir ayı, her ay da bir yemeği temsil ediyor. Bölüm geçişlerinde Meksika yemeklerinin tarifleri verilmiş. Yemeklerle ilgili en önemli özellik romana konu olan De la Garza ailesinin ahçı olan küçük kızı Tita’nın yemek pişirirken hissettiği tüm duyguların, acıların, sevinçlerin, nefretin, kıskançlığın yemeği yiyen kişiye geçmesi...

De la Garza ailesi anne Elena, kızı Tita, diğer iki kızı ve yardımcıları ile birlikte Meksika’da şehirden uzakta bir çiftlikte hayatlarını sürdürmektedir. Dolaysıyla mevcut iç savaştan etkilenmeleri nispeten sınırlıdır. Bence romanın bütünü içinde savaşa ait ögeler çok da önem arz etmemekte. Meksika’nın örf ve adetleri romanda daha baskındır. Örneğin geleneklere göre anne Elena’nın ölene kadar küçük kızı Tita tarafından bakılması ve dolaysıyla Tita’nın hiç evlenmemesi gerekmektedir. Mutfakta doğan ve daha sonra iyi bir aşçı olan Tita romanın baş kahramanıdır. Elena çok gaddar bir annedir ve yazar onun özellikle Tita’ya gösterdiği davranışlarını son derece etkileyici bir şekilde betimlemiştir. Aslında roman bu gelenekten başlayarak aile fertlerinin ve yakın ilişkideki diğer bireylerin inişli çıkışlı hayat hikayelerini biraz da fantastik öğelerle, metaforlarla süsleyerek vermiştir.

Bu kitap mutfak kültürü, Meksika gelenekleri ve aşkın harmanlandığı bir olaylar bütünüdür. Kitabın sonuna doğru olayların hızlı gelişimi sonunun ne olacağı konusunda merak uyandırmıştır. Tita’nın geleneklere baş kaldırışı ve bunun için bir kadın olarak mücadelesi romandaki olaylar dizisini daha cazip kılmıştır. Tita’nın her sıkıntısında geceleri ördüğü battaniyesine sarılması ise mevcut metaforlar içinde belki de en önemlisidir. Bu davranış nedir, neyi temsil eder? Bence sıcak bir yuvanın simgesidir o battaniye. Sıkıntılı anlarında kendisini sarıp sarmalayan, ona koşulsuz arkadaş, sırdaş olan, hatta sıcaklığıyla sevgisini gösteren bir simge.

Hayatta hiç battaniyeniz kalmayın, çünkü sevgisiz bir hayat bence kötülükleri tetikleyen en önemli olgudur.

Acı Çikolata eğlenceli bir kitap, okunabilir. Kaldı ki biz kulübümüzde ilk defa bir Meksikalı yazar okuduk. Ancak kitap kulübünde ‘mutlak okunacak kitaplar’ listesinde bence çok da başlarda yerini almaz. LEYLA

 

Yanlış kararlar veren mutsuz kadınların hikayesi…. Dominant bir annenin, geleneklerin söndürdüğü hayatlar… Yemek tarifleri ile harmanlanmış bir aile trajedisi.

Obsesif bir aşkın peşinde boşa geçmiş bir hayat. Tita aşçı oldu, dadı oldu, metres oldu. Sonunda da intihar etti. Değer miydi??

Çok kolay okunmasına rağmen roman beni çok gerdi, sevgisizlik ve mutsuzluk ruhumda acı bir tat bıraktı. İçinde çok akıllıca yapılmış metaforlara (tek başına kalmış ceviz soslu dolma, metrelerce örülen battaniye, kibrit çöpleri) rağmen sevemedim. Toplantımızın sonunda anladım ki kitabı sevmeyen sadece benim. Siz en iyisi okuyup kendi kararınızı verin. NURİZER


Acı Çikolata'da sayfa sayısı az, ama anlatılan hikâye, ömür denecek kadar uzun. Zıtlıklar bir arada. Bir anne Bayan Elena; üç kızıyla, soylu ve zengin eşini kaybedince, şehirden uzak bir çiftlikte, hayatını evlatlarına adamış diye düşünülebilir. Ama geleneklere bağlı, bencil ve acımasız. Aksine evlatlarına mutsuzluk getirmiş bir kişilik. Büyük kız Gertrudis, hayatı en kötüsü denebilecek kadar dibe vurmuş, ama mutlu ve başarılı bir kadına dönüşmüş. Ortanca kız Rosaura'ın hikâyesi romanda yoğun.  Kişiliksiz bir şahsiyet, mutsuz bir hayat. Üçüncü kız Tina romanın esas kahramanı ve tabii ki sevgilisi Pedro.

Yılın on iki ayına bölünmüş, Meksika yemekleriyle beslenmiş, farklı bir edebi yorumlaması olan bu hikâyeyi, okuyarak keşfedin. Su gibi akan bu romanda, çevirmen Havva Mutlu bence çok başarılı. Büyülü gerçeklik diye adlandırılan bir edebi tür. Eserde birçok metefor var. Örneğin örüldükçe uzayan, metrelerce uzayan bir battaniye. Aynı zamanda yalnızlığı gideren, sarıp sarmalayan, ısıtan bir sevgi yumağı.

Meksikalı yazar Laura Esquivel   ilk romanı olmasına rağmen, ülkedeki iç savaş, aile gelenekleri, yemek tarifleri ve lezzetlere sevgi katma unsuruyla ilginç bir kurgulama, büyüĺü bir anlatım yapmış. İlk defa okuduğum bu tarzı okumanız tavsiyesiyle. ZELIHA 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder