28 Mayıs 2011 Cumartesi

Yaşar Kemal



1 Haziranda tartışacağımız "Ölmez Otu" adlı romanın yazarını tanıyalım:


Yaşar Kemal, 1923 yılında Osmaniye, Adana’da doğdu. Asıl adı Kemal Sadık Göğceli’dir.  Annesi Nigar Hanım, babası ise bir çiftçi olan Sadık Efendi’ydi. Babası, camide, Kemal’in gözlerinin önünde öldürüldü. Hatta yazar, küçük yaşta kaza sonucu bir gözünü kaybetti. İlkokulu Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’nda okudu. Kemal’in edebiyata karşı olan ilgisi ise ortaokul yıllarında başladı. O yıllarda halk edebiyatı ilgisini çekiyordu. 1940lı yıllarda yazdığı şiirler “Çığ Dergisi”nde yayınlandı. Daha sonra “Ülke”, “Millet”, “Kovan” ve “Beşpınar” gibi dergiler de eserlerini yayınlandı.
Kemal, öğrenim hayatını ortaokulda sone erdirmek zorunda kaldı. Henüz 17 yaşındayken politik nedenlerle tutuklandı. 1950’de 142. maddeye aykırı davranmak suçundan hapse atıldı. 1951’de hapisten çıkınca Cumhuriyet Gazetesi’nde röportaj yazarlığı yapmaya başladı, bazen de makale yazıyordu. Bu dönemde yaptığı röportajı "Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün", Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmada Özel Başarı Armağanı’nı almaya hak kazandı. Kemal, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki görevini 1963’e kadar sürdürdü. Bu tarihten sonra kendini tamamen romancılığa verdi. 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi’nde görev yaptı. 1967 yılında “Ant” adlı dergiyi çıkarmaya başladı ve bu derginin eklerinden biri yüzünden 18 ay hapse mahkûm oldu ancak karar Yargıtay tarafından bozuldu. 1995 yılında Almanya’da yayınlanan “Der Spiegel”adlı dergide çıkan yazısı dolayısıyla 20 ay ceza aldı ancak bu ceza da ertelendi.
Yaşar Kemal’in çalışmalarının karşılığı 1950li yıllarda gelmeye başladı. Bu yıllarda öyküleri “Dükkâncı”, “Bebek”, “Memet ile Memet”, “Sarı Sıcak” yayınlandı. Türk Edebiyatı’nda çok önemli bir yeri bulunan “İnce Memed” adlı romanını 1955’te piyasaya sürdü. Bu roman aynı yıl Varlık Roman Armağanı’nı kazandı. Bunun dışında 1974 tarihli “Demirciler Çarşısı Cinayeti” romanı Madralı Roman Ödülü’nü, 1977 tarihli “Yer Demir Gök BakırFransa’da “Yılın En İyi Yabancı Romanı” ödülünü aldı, aynı zamanda yazara 1982’de Del Duca Ödülü ve 1984’te Fransa’dan “Légion D'Honneur” nişanı verildi. Diğer bazı romanları şunlardır: Ortadirek, Demirciler Çarşısı, Kale Kapısı, Yusufçuk Yusuf, Üç Anadolu Efsanesi, Ölmez Otu, Ağrı Dağı Efsanesi, Hüyükteki Nar Ağacı, ….
Yaşar Kemal, Türk Edebiyatı’na öykü, roman, deneme, derleme, çocuk romanı (Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca – 1977) ve çevirisiyle (Ayışığı Kuyumcuları – 1977) katkıda bulunmuştur. Eserleri 39 dile çevrilmiş, uluslararası arenada büyük ilgi görmüştür. Yapıtlarında genellikle çocukluğunu geçirdiği yer olan Çukurova’yı, buradaki hayatların acı-tatlı her yönünü, kan davalarını, ağalığı, ekonomik sıkıntıları anlatmıştır. 1970’ten sonra yazdığı romanlarda kentli insanın da anlatıldığı görülmektedir. Ayrıca masallardan ve efsanelerden de yararlanmıştır. PEN yazarlar derneğinin bir üyesidir. Tilda adlı bir İspanyol göçmeniyle evlidir, İstanbul’da yaşamaktadır ve bir çocuk babasıdır. Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmiştir. Birçok eseri tiyatroya uyarlanmıştır.
Yazarın kişisel sitesinde daha detaylı bilgiler bulabilirsiniz. http://www.yasarkemal.net/


Orhan Kemal Edebiyat Ödülü

Ünlü yazar Orhan Kemal adına bu yıl 40’ıncısı düzenlenen Orhan Kemal Roman Armağanı’na Kamuran Şipal’in ‘Sırrımsın Sırdaşımsın’ adlı romanı değer görüldü. Tahsin Yücel, Osman Şahin, İnci Aral, Özdemir İnce, Erol Ş. Erdinç, Turhan Günay ve A. Kemali Öğütçü’den oluşan Seçiciler Kurulu, Kamuran Şipal’in ‘Sırrımsın Sırdaşımsın’ romanını derinliğine akıp giden masallar, mitler ve ruh çözümlemeleri ile çağdaş bir yapıt ve geniş zamana yayılan bir atmosfer romanı olması nedeniyle ödüllendirdiğini açıkladı. Şipal’e ödülü 2 Haziran’da, Beyazıt Orhan Kemal Kütüphanesi-Konferans Salonu’nda yapılacak olan Orhan Kemal’i anma töreninde verilecek.

Doğan Hızlan'ın ödül töreninden sonra Hürriyet gazetesinde Kamuran Şipal hakkında yazdığı yazıyı aşağıdaki linkde bulabilirsiniz:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/17942856.asp?yazarid=4&gid=61

16 Mayıs 2011 Pazartesi

2011 ErdalÖz Edebiyat Ödülü

Edebiyatımızda ‘50 Kuşağı’nın önde gelen yazarlarından ve Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak amacıyla ailesi tarafından Can Yayınları’nın katkılarıyla kurulan “Erdal Öz Edebiyat Ödülü”, bu yıl Şavkar Altınel’e verildi. Seçici kurul kendine özgü şiiri ve düzyazısıyla edebiyatımıza önemli katkılarda bulunan Altınel’in edebiyat değerlerine sürekli bağlılığına ve farklı edebiyatlar arasında köprü oluşuna vurgu yapmıştı.

Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün dördüncü yılında, Altınel'in eleştiri yapıtlarında ele aldığı özgün ve ilginç sorular, çevirilerle de Türk ve dünya edebiyatı arasında kurduğu köprünün onu ayrıcalıklı kıldığı düşüncesiyle ödülü almaya hak kazandığını bildirildi.
Ödülünü 5 Nisanda Pera Müzesi'nde düzenlenen törende alan Şavkar Altınel, 1953’te İstanbul’da doğdu. Orta öğrenimini İngiliz Erkek Orta Okulu’nda (1964-1969) ve Robert Kolej’de (1969-1972), İngiliz Edebiyatı alanındaki yüksek öğrenimini de Chicago Üniversitesi (1972-1976) ile Glasgow Üniversitesi’nde (1976-1979) tamamladı. Ardından da İngiltere’ye yerleşti. İlk yazısını 1971’de Yeni Dergi’de, ilk şiirini 1978’de Yazı’da yayımladı. Doksanlı yıllardan başlayarak şiir hakkındaki yazılarıyla Gösteri, Varlık, Adam Sanat gibi dergilerde göründü. Yazmaktan sonra başlıca tutkusu yolculuklara çıkmak.
Yapıtları;
Şiir: Kraliçe Viktorya’nın Düşü (1991); Gece Geçilen Şehirler (1992); Donuk Işıklar (1997); Kış Güneşi (1999) Gezi: Güneydeki Ülke: Avustralya’da Bir Yolculuk (1996) Çeviri: Kuzeyde Bir Adadan: Ortaçağdan Yirminci Yüzyıla Elli İngiliz Şairinden Elli Şiir (1995)

1 Mayıs 2011 Pazar

Floransa Büyücüsü



                                                                Yazan: Salman Rushdie
                                                                Çeviren: Begüm Kovulmaz
                                                                Yayınevi: Can
                                                                Türü: Roman
                                                                Yayın Tarihi:Ocak 2010(5. Baskı)


Salman Rushdie'nin 'Bu kitabı yazmak için yıllarca okuyup araştırma yapmam gerekti,' dediği roman, türlü türlü anlatıcılar, gezginler, serüvenciler tarafından aktarılan, Babur İmparatorluğu ve Osmanlılar, Moğollar ve Rönesans Floransa'sının tarihine ve kültürlerine göndermeler yapan, bölgenin tarihini masallarla kaynaştıran büyüleyici bir yapıt.
Kitaptaki cinsellik ve erotizmin odağı olan güzeller güzeli Floransa Büyücüsü, aslında erkekler dünyasında kendi yazgısına kendisi egemen olmak isteyen bir kadın. Ama kendi kaderine hükmederken, hükümdarların yazgısını bile değiştiriyor ve en parlak dönemlerini yaşayan Mugal payitahtı ile Floransa'nın toplumsal yaşamlarında bir dönüm noktası oluyor. Floransa Büyücüsü, kader, güzellik, savaşlar, tılsımlar ve sadakatle örülmüş bir yolda Rönesans İtalya'sının saraylarından Hindistan'ın uzak kıyılarına bir solukta uzanacağınız bir başyapıt. (Arka Kapaktan)


Bu ay Salman Rushdie’nin Floransa Büyücüsü adlı kitabını okuduk. Roman kahramanları daha çok 15. ve 16. yüzyıl Rönesans Floransa’sı ile Hindistan’daki Babür imparatorluğunda yaşamış, savaşmış, keşifler yapmış  kişiler veya onların yansımaları. Bu arada kitapta bol bol Osmanlı İmparatorluğuna, Moğollara ve hatta o zamanki adıyla yeni dünya- Amerika’ya da atıflar var. Cambridge üniversitesinde tarih okumuş  ve belli ki tarihe meraklı bir yazar   olan Salman Rushdie bir mülakatında tarih kitabı değil, roman yazmayı tercih ettiğini söyleyerek bununla ‘insight of human beings- insanın iç dinamiklerini ‘ kaleme alabildiğini, esas yapmak istediğinin de bu olduğunu söylüyor. Bence Floransa Büyücüsü’nde bundan çok daha fazlası var: Doğunun egzotik yapısı, büyüler, tılsımlar, yansımalar, masallar, gerçekle gerçek arası kahramanlar, mekânlar ve hatta zamansız zamanlar. Bu anlamda kitabın kurgusu çok başarılı. Ancak benim gibi realist yazıları seven bir kişi için okuması zor bir roman. Zaman zaman bazı bölümleri hem şaşırtıcı hem düşündürücü idi: örneğin 97. sayfadaki  ibadet çadırı; 271. sayfadaki şeytan kraliçeleri; 295. sayfadaki Mediciler’in sihirli aynası ve daha neler neler. Aslında Rushdie tüm bu yazılarında düşüncelere, olaylara felsefik bir boyut katmıştı. Belki tüm bunları derin düşünmekte tembellik ettiğim için okurken zorlandım. Ama gene de bu romanı okuduğum ve Salman Rushdie  ile ilk kez tanıştığım için memnunum. LEYLA

İki yıl önce gittiğim Hindistan turunun duraklarından biri olan “Fetihpur Sikri”de rehberimizin şehir ve Ekber hakkında anlattığı her bilgiyi kitabın ilk sayfalarında okuyunca, kitap çok ilgimi çekti ve elimden bırakamadım. Geniş bir coğrafyada birbiri içine geçmiş, gerçek tarihi esas alarak çok güzel kurgulanmış masal ve gerçek öykülerle örülmüş bir roman “Floransa Büyücüsü”. Avrupa Rönesans’ı yaşarken Osmanlı ve Babür İmparatorluklarında neler olduğu,  erkek-kadın ayrımı, Doğu-Batı ikilemi, rüyalar–gerçekler, kadın büyücüler, savaşçı erkekler, iktidar hırsı, Yeniçeriler, Mediciler, aşırı dindarlar, iktidardakilerin şatafatlı yaşantıları, fahişeler ve daha bir sürü konu yazarın “post modern büyülü gerçekçi” tarzıyla çok güzel harmanlanmış ve anlatılmış.
Benim okuduğum ilk Salman Rushdie kitabı. Tarihi gerçeklerin masallaştırılmış haliyle yeniden okumak keyif verdi. NURİZER

"Floransa Büyücüsü" benim Salman Rushdie'nin okuduğum ilk kitabıydı ve oldukça etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Şöyle ki kitap birbirinden bağımsız iki ülkenin (Hindistan ve Floransa) 15. yüzyıl tarihsel gerçeklerini son derece başarılı bir hikâye kurgusu ile birbirine bağlamış ve birbirinden bu kadar uzak mekânlar/ yaşamlar hakkında detaylı ve gerçek bilgileri hikâyenin içine serpiştirmeyi başarabilmiş. Bunun yanı sıra birbirini hiç tanımayan iki topluluk üzerinden din kavramını sorgulamış ve insanın temel içgüdülerinin, davranış biçimlerinin aslında ne kadar benzeştiğini de göstermeye çalışmış. Bu kitabı okurken zaman zaman yarattığı kahramanların kişiliği, zaman zaman ise yarattığı felsefi tartışmalar yoluyla okuyucuyu düşünmeye sevk etmesini de çok başarılı buldum- özetle bu kitabı ilgimi uyandırması, sürükleyici olması ve zengin dili ile keyifle okudum. DEMET 

Floransalı  büyücü 'Mogor dell'Amore' un Hindistan'a gelerek Mogol hükümdarı Ekber Şah'a tahtın varisi olduğunu söylemesi ile  olaylar gelişir.15.yy Rönesans Floransası ve Hindistan başta olmak üzere Babur imparatorluğu ve Osmanlı devletinin tarihi, sosyal ve kültürel yaşantısını geniş bir yelpazeden anlatan  tarihi romanı masallaştırarak okuyucuya aktarıyor. Doğu batı sentezi, saray hayatı, savaşlar, büyüler, tılsımlar, tanrı kavramı üzerine çok çeşitli konularla okuyucuyu masal dünyasına sokuyor. Kitabın arka sayfalarında belirtilen kaynakça kitaplardan anlaşıldığı üzere geniş araştırmalardan sonra yazılan romanın dili, anlatımı, karakterlerin detaylı işlenmesi ile sürükleyici, eğlenceli, tarihi, fantastik, masalsı bir roman. Ben çok keyif alarak okudum. IŞIL

Bu ay için Floransa büyücüsü romanını seçmemiz Salman Rushdie’yi tanımak bakımından  iyi bir fırsat oldu. Kendi adıma yazarı daha önce okumamıştım. Roman bir hayli fantastik. Tarih ile hayal gücü birbirine harmanlanarak ilerliyor. Öyle ki yer yer neresi hakikat neresi kurmaca dedirtiyor. Geniş bir coğrafyada geçiyor. Floransa ve Rönesans, Babür İmparatorluğu, Osmanlı ve Moğol mistizmi sembollerle tarihe yolculuk yaptırıyor. Ciddi bir araştırma sonrası yazılmış. Kaynakça muazzam. BEYZA