2009 yılında Orhan
Pamuk’un yeni kitabı “Masumiyet Müzesi”ni okuyup, okurken bizi boğan takıntılı
aşkı uzun uzun tartışmıştık. Kitabın arkasında müzeye giriş bileti de vardı.
Nasıl bir müze olabileceğini tartışıp açılışına birlikte gitmeye karar
vermiştik. Müze 28 Nisan 2012’de açıldı, bizde grup olarak geçen hafta gittik.
Roman 1974 ile
2000’lerin başı arasında geçen aşk romanı, biri zengin diğeri orta halli iki
aile üzerinden geçmişe dönüşler ve hatıralarla birlikte 1950-2000 arası
İstanbul hayatını anlatıyor. Müzede ise romanda anlatılan kahramanların
kullandığı, giydiği, işittiği, gördüğü, biriktirdiği, hayal ettiği şeyler dikkatle
düzenlenmiş kutu ve vitrinlerde sergilenmiş. Kitabın her bölümü için ayrı bir
kutu var.
Pamuk 1990’lardan
itibaren romanı ve müzeyi baştan beri birlikte düşünmüş. “Müzeden zevk almak
için romanı okumaya gerek yok, tıpkı romandan zevk almak için müzeyi gezmeye
gerek olmadığı gibi” diyor Orhan Pamuk ama ben aynı görüşte değilim. Romanı
okuyun ve müzeyi kitap elinizde gezin. Biz kitabı iki yıl önce okuduğumuzdan
bazı detayları unutmuşuz. Bölüme ait kutunun önüne gelince bölümden birkaç cümle
okuyunca orada sergilenenler bize daha anlamlı geldi. Gezerken şunu anladık ki
yazar romanı yazarken müzeyi zaten planlamış ve her detay, sergilenecek objeler
gözünün önünde imiş.
Eğer kitabı
okuduysanız müzeyi de gezmenizi öneririm, kitabı beraberinizde götürdüğünüzde
giriş ücreti alınmıyor.