16 Kasım 2012 Cuma

Saatleri Ayarlama Enstitüsü


                                             

                                                       Yazar: Ahmet Hamdi Tanpınar
                                                       Yayınevi: Dergâh Yayınları
                                                       Kapak Tasarım: Işıl Döneray
                                                       Basım Yeri/Tarihi: Istanbul, Nisan 2012 - 17. Baskı
 

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. Aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. "Saatleri Ayarlama Ensitüsü" toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor.(Arka Kapak)

 

Yorumlarımız:

 Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü 50 yıl önce yazılmış klasik bir roman, ancak bir o kadar da yeni. Romanı birçok yönüyle bugüne, bugünkü toplumumuza hatta geleceğe uyarlamak mümkün. Çünkü ülkemiz halen romanda da dendiği gibi iki âlem arasında yani doğu ile batı arasında bir düğüm; toplumumuz halen gelenek ile modern arasında sıkışmış kalmış; kurumlarımız halen bürokrasi ile uğraşıp duruyor; insanoğlu halen menfaat peşinde koşup duruyor. Bu roman bir çok Osmanlıca  kelime içermesine rağmen  okunması kolay ve merak uyandıran, kurgusu kuvvetli, fantastik/absürt yapısı ile de çok eğlenceli ..
Romanın konusu ilk bakışta sanki romanın başkahramanı Hayri İrdal’ın yaşam öyküsü gibi. Kendisi fakir ve cahil bir aileden geliyor. Sonra şansı yaver gidip bazı iş adamları ile tanışıyor ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde iyi bir görev ve parayla çalışıyor, servet sahibi oluyor. Diğer taraftan Enstitü’nün kurucusu Halit Ayarcı hayallerini hayata geçirmeyi iyi bilen, bürokrasi ile sıkı fıkı, hayatı tiye alan, biraz da üçkâğıtçı biri. Dr. Ramiz batıda eğitim almış, psikanaliz  yapan bir hekim. Daha birçok gerçek veya hayali kahraman var romanda. Özellikle kadın karakterler  (eşler, sevgililer, çocuklar)  geleneksel ve modern aile yapısındaki konumları ile ortaya çıkıyorlar. Para, statü, ahlak, değerler, moda hepsi kadın-erkek, kişi-kurum, devlet-kurum ilişkilerinde farklı boyutları ile ortaya çıkıyor. Zaman zaman bu kavramlar imgelerle de anlatılıyor.
Sonuç olarak bu kitabı okurken çok zevk aldım: Çünkü yıllar önce bu şekilde ‘absürd/soyut’bir romanı yazabilmenin hem cesaret hem müthiş bir hayal gücünü gerektirdiğine inanıyorum. Bu bakımdan Ahmet Hamdi Tanpınar’a hayran kaldım. İkincisi roman için Tanzimat-Cumhuriyet dönemi geçişindeki sancıları yansıtıyor dense de  bence bu roman ‘zamansız’. Değişim değişimdir ve her zaman sancıları olur ve olacaktır. Tıpkı bugün bizim toplumumuzda olduğu gibi, tıpkı tüm dünyada olduğu gibi. Önemli olan ailede/toplumda/kurumda/devlette kimlik arayışları sürerken gelenek ile yeniliği birleştirmesini bilmektir, yüzeysel kalmamaktır…LEYLA

 
Saatleri Ayarlama Enstitüsü çocukluğu II. Abdülhamit döneminde geçen, Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de yaşayan Hayri İrdal'ın anıları şeklinde kurgulanmıştır. Hayri beyin hayatına küçüklüğünden beri çok enteresan tipler girip çıkıyor. Bunların yarısından çoğu şahsına münhasır tipler. Yazar özellikle böyle tuhaf ama kişilikleri çok ayrı karakterleri bir araya getirmiş sanırım. Böylece hayatımıza giren insanların bizi ne kadar etkilediğini ve bizi biz yapmadaki rollerini belirtiyor.
Aslında roman yalnız Hayri İrdal’ın değil, bu kalabalık karakter grubunun da farklı dönemlerini, değişim süreçlerini inceler. Roman boyunca ortaya çıkan gelişmeler sürekli aynı kişilerin etrafında şekillenir ve bu kişileri şekillendirir. Tanzimat ile birlikte başlayan batılılaşma sürecinde bocalayan toplumun kimlik arayışı, ahlaki değerlerin çökmesi, bürokraside yozlaşma ve aile yapısındaki değişmelerle gösterilmektedir.
Aslında romanda okuduklarımızın çoğunun yaşadığımız dönemde de geçerli olduğuna inanıyorum. Kişilerin çalıştıkları kuruma inanmadan kendini kandırma oyunu oynadıklarını, bir şeyler yapmak yerine bir şeyler yapıyormuş görünerek “iş” ürettikleri, hayatlarındaki değerlerin değişime uğradığı, para ve statünün çok önemli olduğu, hayatlarını “mış” gibi yaparak yaşadıkları gerçeği zamanımızda da geçerli değil mi?
Tanpınar’ın bu “zamansız” romanı kişiler arasındaki ilişkileri ve zaman olgusunu tekrar düşünmenizi sağlayacak. Zaman geçirmeden okumanızı tavsiye ederim.  NURİZER 

Kitap kulübü toplantısında tartışılan konulardan biri Halit Ayarcı'nın müteşebbis veya üçkâğıtçı olduğu idi. Bence her iki özelliğinde aynı bünyede toplanması mümkün ve Halit Ayarcı tam böyle bir karakter. Müteşebbis çünkü yoktan bir kurumu yarattı, etrafında olan işsizlere iş imkânı yaratarak onların yaşam seviyelerini yükseltti. Üçkâğıtçı çünkü yaşamamış bir insan olan Ahmet Zamani için bir yaşam hikâyesi yazdı, hata onun için mezar hazırladı. Bu gün hâlâ varolan kurumların ne kadarının hizmet amacı ile ne kadarının iktidar yandaşlarına iş imkânı sağlamak için var oldukları tartışılır.
Roman absürt komedi olmakla birlikte aradan geçen elli yıla rağmen güncelliğini koruyarak aynı zamanda çağdaş ve gerçekçi. Anlatıcının geniş hayal gücünü kurguda, gelişen olaylarda ve karakterlerde görüyoruz. Varolan karakterler ilk bölümlerde geleneksel, doğulu bir yaşam sürerken ilerleyen bölümlerde refaha çıktıkta batılı modern yaşama geçtiklerini görüyoruz.
Ben okurken çok eğlendim. Şiddetle okunmasını tavsiye ediyorum. IŞIL

Ahmet Hamdi Tanpınar bu romanında hayat hikâyelerinden taşarak Türkiye meselelerini kendine özgü yorumlamıştır. O yıllarda doğudan batıya kayma, medeniyet değişimi sırasında insanların girdiği çıkmazları araştırmış, tahlillerde bulunmuştur.. Burada izlediği yol; şahıslardan yola çıkarak toplumun, değişim süresi içinde yapısını anlatmaktır. Eski zamandan yeni zamana geçerken saat ve zaman romanın odağı olmuştur. Bu geçiş döneminde hayatı ince bir mizah ve şaşırtıcı bir üslupla sorgulamıştır. 
Romanda Nuri Efendi saat ustası, Mübarek eski ayaklı bir İngiliz duvar saati, Halit Ayarcı saat- zaman- insan ilişkileriyle yer almaktadır. Çocukluğu II. Abdülhamit döneminde geçen Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminde de yaşayan Hayri İrdal ise başkahraman olup roman onun anılarıyla kurgulanmıştır. 
Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde insanların popülerliğe ve paraya verdiği önem, zamana göre nasıl yüz değiştirebileceği başarılı ve absürt bir dille anlatılmıştır. Türk Edebiyatında önemli bir yeri olduğu bir defa daha kanıtlanmış Ahmet Hamdi'nin bu romanını herkese tavsiye ediyorum. ZELİHA

 “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1960larda yazdığı Türk Edebiyatının çok önemli bir romanı olmasına rağmen başta onu okumamakta ısrarcıydım çünkü hem kitabın çok zor olduğuna dair duyumlar beni onun eski dönem bir bunalım kitabı olduğunu varsaymaya itti hem de ismini oldukça manasız buldum ve karşı çıktım. Ancak itiraf etmeliyim ki iyi ki okuduk ve ben büyük keyif alarak kitabı bitirdim. Her şeyden önce kitap dönem kitabı olmaktan çok uzak- yani her devir için geçerli “zamansızlık” özelliği taşıyor.  İkincisi bunalımdan da uzak- mizah yönü kuvvetli ancak aynı zamanda felsefi bir kitap. Üçüncüsü ise ismine uygun olarak kitapta anlatılanlar manasızlıkların mana, mananın da manasızlık olabileceğinin gösterilmesi. Yani bir takım görüşleri, duruşu hatta inançları insan doğasında var olan beceriler/ zaaflar ile kökünden sarsıyor. “Bakış açısı”nın önemi gözlerimiz önüne bütün gerçekliği ile seriliyor.
Diğer taraftan kitapta “batı“ ile yapılan mukayeselerde batının üstünlüğü endirekt olarak anlatılmakta kanımca. Örneğin sayfa 231 de müzik konusunda batı müziğinin öğrenilmesi için yılların verilmesi gerektiği, ancak zamanın musiki anlayışıyla, kalabalıklara hitap edip meşhur olmanın kolaylığı kitaptaki baş karakterden biri olan Halit Ayarcı tarafından belirtiliyor. Sayfa 238 de ise Ahmet Zamani adlı hayali kişinin yaratılmasını ve onun Graham’dan evvel Rabia hesaplarını bulmuş olduğu iddiasının benimsenmesini, sayfa314te bunun toplumun bir ihtiyaca cevap vermesi (yani o gün itibarıyla böyle bir ecdadın varlığının insanları mutlu etmesi) olarak açıklıyor. Böylece batının pozitif bilimde üstünlüğüne karşı bir isim ortaya atılmış oluyor.  Bir diğer örnek ise sayfa 367 de Saatleri Ayarlama Enstitüsünün ağırlıklı olarak Güney Amerika ve birkaç daha az gelişmiş ülke tarafından kabul gördüğü oysa sanayisi gelişmiş “batı ülkelerinden” böyle bir enstitüye ihtiyaç olmamasının belirtilmesi yazarın “gelişmişlik” ve “gelişmemişlik” arasındaki farkı ortaya koyması olduğunu düşünüyorum. DEMET




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder