12 Nisan 2014 Cumartesi

George Orwell


25 Haziran 1903 günü Hindistan’ın Bengal eyaletinde dünyaya gelir. Zengin bir İngiliz ailenin soyundan gelen babası, İngiliz İmparatorluğunun bu en büyük kolonisinde görevlidir. Daha bir yaşındayken, annesi Ida, doğduğunda verilen adıyla Eric Arthur Blair’ı ve ablasını alıp İngiltere’ye geri döner. Okulda gösterdiği üstün başarı sayesinde Kral’ın bursuyla ünlü Eton Okulunda okur. Bu sayede “Brave New World – Cesur Yeni Dünya”nın yazarı Aldous Huxley’in de öğrencisi olur. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle Eric eğitimini tamamlayamadan polis teşkilatında göreve başlar. Yedi yıl boyunca anneannesinin yaşadığı Burma adasında “düzeni” koruyacaktır. Genç adam en sonunda İngiltere’ye geri döner. Artık hayalinin peşinde koşacak ve bir yazar olacaktır. Hayranı olduğu Jack London’ın izinden gider ve 1927 yılını Londra’nın en sefil mahallerinde geçirir. Ardından iki yıllığına Paris’e giderek sefaletin ne demek olduğunu biraz da Fransız usulü yaşar.
Eric Blair ilk evliliğini Eileen O’Shaughnessy ile yaptı. Bir yuva kurduktan hemen sonra da İspanya iç savaşına katılıp Cumhuriyetçi Milislerle birlikte faşistlere karşı mücadele verdi. İflah olmaz bir sigara tiryakisiydi. Önce sağlığını sonra ilk eşini kaybetti. İkinci kez veremle boğuşurken Sonia Browell ile evlendi. Ne yazık ki, evliliğinin üzerinden daha bir yıl geçmeden, henüz kırk yedi yaşında ölüm onu edebiyat dünyasından koparacaktır. “Sade bir dilin en büyük düşmanı samimiyetsizliktir…” diyen Eric Arthur Blair romanlarını “George Orwell” takma adıyla yayınladı.
Orwell, Burma macerasının ardından yaşadığı serüvenleri, çektiği sıkıntıları,
şahit olduğu sefaleti “Down and Out in Paris and London – Paris ve Londra’da Beş
Parasız” (1933) adlı eserinde okurlarıyla paylaşır.
George Orwell’in Burma’da Polis teşkilatında görevli olduğu dönemde yaşadıklarından esinlenerek yazdığı “Burmese Days – Burma Günleri” (1934), I. Dünya Savaşı sonrasında çöküşe geçen İngiliz emperyalizmini çarpıcı bir dille resmeder.
1938 yılında yayınlanan “Homage to Catalonia” (1938) daha otobiyografik
özellikler taşımaktadır. Yazar bu romanında ise iki yıl süreyle gönüllü olarak
cumhuriyetçilerin safında katıldığı İspanya İç Savaşı’ndaki tecrübelerini,
gözlemlerini anlatır.
1945 yılında yayınlanan “Animal Farm – Hayvan Çiftliği” Orwell’in uzun süre üzerinde çalıştığı bir başyapıttır.
 Orwell “Nineteen Eighty Four – 1984” (1949) adlı eserinde insanların gelecekte nasıl sürekli gözleneceğini, ne söylediklerinin, ne yaptıklarının, nereye gittiklerinin nasıl adım adım izleneceğini dünyaya ilan etmişti.
Orwell, bu kısa hayatına “A Clergyman’s Daugther – Papazın Kızı” (1935), “Keep
the Aspidistra Flying – Aspidistra” (1936), “The Road to Wigan Pier – Wigan
İskelesi Yolu” (1937) ve “Coming up for Air” (1939) adlı eserlerini de sığdırmıştır.
Orwell bir yazar olarak misyonunun yalnızca hikâye anlatmak değil, toplumsal sorunlara ve geleceğin getireceklerine dikkati çekmek olarak görmüştür. Bu bakımdan okuruna hep inandığı gerçekleri söylemiştir çünkü onun için “Bir evrensel aldatı çağında, gerçeği söylemek devrimsel bir eylemdir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder