22 Nisan 2014 Salı

Hayvan Çiftliği


                                               Yazar: George Orwell
                                                Orijinal Adı: Animal Farm
                                                Orijinal Dili: İngilizce
                                                Yayınevi: Can Sanat Yayınları
                                                Çeviren: Celal Üster
                                                Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Şubat 2014, 37. Baskı

İngiliz yazar George Orwell, ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940lardaki "reel sos­yalizm"in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Hayvan Çiftliğinin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin’i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.
Altbaşlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.
(Arka Kapaktan)
Yorumlarımız:
Bu roman için kitabın arka kapağında ‘dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir’ der. Gerçekten çok duru ve akıcı bir şekilde yazılmış; düşündürücü, bazen ürkütücü, bazen ironik ve bazen de merak uyandıran bir eser.1945 de ilk baskısı yapılan bu roman bana göre bugün de bir başyapıt, maalesef yarın da bir başyapıt olarak kalacaktır. Çünkü lider koltuğuna oturan nerdeyse her canlı empati yapmayı unutup,  o koltuğa yapışıp, artan hırs ve tutkuları ile sınırsız bir güce dönüşüyor. Ancak liderin etrafındaki poh pohçuları kendi menfaatleri uğruna tüm gerçeklere gözlerini kapayarak liderden de lider oluyorlar. Geriye kalan, itaat eden, aşağılanan, hürriyetleri kısıtlanan zavallı gurubun durumu ise çok daha vahim. Çünkü onlar kendilerine yapılmış haksızlıkları onlar için ‘en iyisi’ sanarak uyutuluyorlar. Bu roman toplumu işte böyle üç farklı katmandan irdeliyor. Karakterlerin hayvan olması sadece bir metafor. Uzun lafın kısası burada anlatılanlar ne yazık ki bana hiç yabancı gelmedi. Ya size? LEYLA
George Orwell'in Hayvan Çiftliği adlı eserini okumaya başladığımda, lise yıllarında edebiyat derslerinde okuduğumuz Fransız şair La Fontaine'i anımsattı bana, fabl tarzı satırlar.Bazen bir masal gibi algılasam da iktidar hırsının insanlara  neler yaptırabileceğini anlatıyordu.Yazar Stalin dönemine atıfta bulunmuş. Bu gerçekliği günümüzde bile görmek mümkün diye düşünüyorum. Kitabı okurken, ilgimi çeken diğer bir konu, bir nevi toplum üzerine uygulanan meditasyondu. Toplumlar nasıl inanmadıkları olaylara, inanır olabiliyorlardı. Sağ kalma ve çıkarları uğruna, inandıklarından uzaklaşabiliyorlardı.
Hayvan Çiftliğinde çiftliği ele geçirerek, iki ayaklılara karşı, dört ayaklıların eşitlik ve özgürlük mücadelesi anlatılıyor. Daha sonra domuzlar ve onlardan birinin liderliğinde her şeyin saptırılması ve diktatörlüğe dönüşmesiyle sonuçlanıyor. Kitabın ön sayfasında ise Stalin dönemine karşı bir taşlama olarak yorumlanmıştır.
Okunması çok kolay, hatırlattıkları çok çok önemli çağdaş klasik bir eser bence. Şiddetle tavsiye ederim. ZELİHA
Yazar dünyayı değiştirme hayalini, hayvanların devrimine tanıklık eden bir çiftlikle anlatıyor. Bay Jones'un kölesi olmaktan sıkılmış olan hayvanlar, bir devrim düzenleyerek Beylik Çiftliği'nin yönetimini ele geçiriyorlar. Ancak saf anlamda başlayan devrim süreci kurnaz hayvanlar tarafından başladığı noktaya geri dönüyor. Hayvan Çiftliği’nde domuzlar kurnaz politikacıları, köpekler onlara dalkavukluk eden iş adamlarını temsil ediyor. Koyunlar ise hayalleri olan, her başa gelen lidere inanan saf halkı temsil ediyor.
Yazıldığı dönem itibari ile Sosyalizm’i ve Stalin’i eleştiren kitabı aslında günümüzde her ülkeye uyarlayabiliriz. Yani seneler geçse de politik rejimler değişse de alt sınıf için kader hiç değişmiyor, sadece isimler değişiyor.
Kitap masal gibi yazıldığından çok kolay okunuyor. Ama çok dikkatli okumak gerek her satırda sisteme ve sistemi yönetenlere dâhice yapılmış taşlamalar var. NURİZER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder