28 Nisan 2020 Salı

Adem'den Önce




                                                    Yazar: Jack London
                                                    Orijinal Adı: Before Adam
                                                    Orijinal Dili: İngilizce
                                                    Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
                                                   Çeviren: Levent Cinemre
                                                   Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Ocak 2020, 4. Baskı


Âdem'den önce rüyalarında tarihöncesi bir çağda yaşayan alter ego'su kocadiş'in başından geçenleri gören modern bir amerikalı çocuğun öyküsüdür. O çağda üç ayrı tür insansı bulunmaktadır: Henüz ağaçtan inmemiş vahşi maymunlara daha yakın ağaç insanları; kocadiş'in "halk" olarak adlandırdığı ve kendisinin de ait olduğu hem ağaçlarda hem de mağaralarda yaşayan tür; bir de bu insansıların en gelişmişi olan ateş yakıp ok ve yay kullanan ateş insanları.   eser 20. Yüzyıl başlarında evrim meselesini kamuoyunun gündemine taşımasıyla dikkat çeker. London modern anlatıcısının binlerce asırlık bir mesafeden baktığı ilkel insanın düşünce yapısını düş gücüyle zenginleştirerek aktarır. Uzak atalarımıza ve içinde yaşadıkları dur durak bilmeyen bir çatışma ve hayatta kalma mücadelesinin süregeldiği gaddar dünyaya ilişkin karanlık bir tablo çizer.


Yorumlarımız:


Ülkemizde ve tüm dünyada yaşanan korona pandemisi dolaysıyla mart ayından beri evlerimizde adeta karantina altındayız. Çok sıkıntılı bir dönem. Bütün ümidimiz bu günlerin biran önce bitmesi. Ancak, bizler,  8ekiz Kitap Kulübü üyeleri olarak bu zorlu süreçte bile kitap okumalarımıza hiç ara vermedik. Dijital ortamda toplantılarımıza da devam ediyoruz. Nisan ayında  Amerikalı yazar Jack London’un Adem’den Önce kitabını okuduk. Çevirmeni Pınar Kür . Hep ‘kitap’ diyorum çünkü bence bu  kitap bir romandan çok uzun bir öykü ya da hikaye gibi. Bazı eleştirmenler bilim-kurgu demiş. Ben ise ‘geri-kurgu’ diyorum , çünkü kitabın konusu bir çocuğun Orta Pleyistosen çağı insanının yaşamındaki düşleriyle ilgili. (Jeologların Orta Pleyistosen dediği çağa arkeologlar Paleolitik çağ diyorlar ve millatdan önce 2,5 milyon ile 14.000 inci yıl arasındaki buzul dönemi kapsıyor. Ancak, kitapta pek buzul devrinden bahsedilmediği gibi ilk defa buzu gören ahalinin  şaşkınlıkları uzun uzun anlatılıyor).
Bence kitabın ana teması hangi tarihsel dönemde olursa olsun insanların güdüsü hayatta kalmak ve bunun için mücadele etmek.. Bu temayı işlerken yazar enteresan bir yol bulmuş: hikayeyi bir çocuğun ağzından anlattırmış. Ki bu çocuk modern dünyada yaşıyor, ancak rüyasında ya da düşlerinde tarihin çok derinliklerindeki dönemde yarı hayvan-yarı insan toplulukların hayatlarını adeta yaşıyor.  Genlerle bu duruma düştüğünü söylüyor yazar, yani çocuk atavistik. Yaşadığı dönemde mağara adamları, ağaç adamları ve ateş adamları var. Aynı zaman dilimi içinde bu toplulukların yaşamından kesitler görüyoruz. Henüz konuşamıyorlar, ses çıkararak anlaşıyorlar. Tabiatta ne buluyorlarsa ot yada et onu yiyorlar. Yırtıcı hayvanlardan korunmak için  savaşıyorlar. Bu topluluklar aynı modern zaman insanı gibi temel ihtiyaçları olan  barınma, beslenme, korunma, üreme için devamlı mücadele veriyorlar. Davranış biçimleri de temel olarak aynı: aşık oluyorlar, savaşıyorlar, araştırıyorlar, arkadaş oluyorlar, eğleniyorlar. Hatta kadına ve çocuğa şiddet uyguluyorlar. Amaçları modern insandan kavramsal olarak hiç farklı değil, ancak araçlar farklı ve evrimin çok başındalar.
İlginç bir kitap, güzel bir çeviri. Darwin teorilerine meraklı olanlara özellikle tavsiye ederim. Anlatımda tekrarlar var, gene de insanın ilgisi dağılmıyor, okumak istiyor. Sonuçta modern çağın bütün zorluklarına karşın bu çağda doğduğum için şanslı olduğumu hissettim…LEYLA


Jack London, Adem’den Önce’de rüyalarında insan-maymun arası atalarından birinin hayatını yaşayan bir modern bir insanın ağzından insanoğlunun çok uzak geçmişini anlatıyor.
Kurmaca metinde, dönemin ilkel insanları Ağaç İnsanları, Ateş İnsanları ve Halk diye üç bölüme ayrılıyor. Sadece basit aletleri kullanmayı bilen, iletişim güçlüğü çeken, ağaçlarda yaşayan Ağaç İnsanları; mağaralarda yaşayan, su kabaklarını sürahi olarak kullanan, vahşi hayvanlara yem olmamak için dar girişli mağaraları kullanmayı düşünebilen Halk; daha gelişmiş bir evrenin temsilcisi olan ve ateş yakmayı, ateşi kullanmayı öğrenmiş, ok atmayı ve düşmanlarını bu şekilde yok etmeyi bilen Ateş İnsanları... Genç Dünya’da uçsuz bucaksız ormanın değişik bölgelerinde yaşayan üç topluluk. ( Romanda aynı dönemde yaşadığı varsayılan bu toplulukların aynı zamanlarda değil binlerce yıl ara ile yaşadığı günümüzde yapılan bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir.)
Koca Diş, roman anlatıcısı modern insanın rüyalarındaki ikinci benliği. Ağaç insanı olarak doğuyor ama üvey babasının kovalamacası sonrası ağaçtan düşünce uzun bir zaman yürüdükten sonra Sarkık Kulak’la arkadaş olarak bir mağaraya yerleşiyor ve mağara insanları ile yaşamına devam ediyor. Koca Diş’in, yaşantısını, hayat tecrübesini, arkadaşlarını, maceralarını, aşık olmasını okurken aslında ilkellerinde modern insanlardan çok da farklı olmadığını görüyoruz.
Eski insanlar ne kadar saf olsalar da, içlerinde kötüleri de vardı. Ağaç insanı kızdığı hemcinsini ağacın en ince dalına kadar kovalayıp sonra dalı sallayarak onu aşağı düşürüp yaralayabiliyordu. Mağarada yaşayanlar ise kızınca taş fırlatarak birbirlerini yaralıyorlardı. Ok ve yay kullanmayı bilen Ateş İnsanları ise yaşam alanlarını genişletmek için istila ettikleri yerlerdeki insanları öldürüyorlardı. Belki hepsinin temelinde modern insanda da olduğu gibi kendini koruma içgüdüsü yatmakta. Yazarında dediği gibi “Her içgüdü ırksal bir hatıradır.”
Darwin’in Evrim Kuramını bilim dünyasına yeni yeni tanıttığı bir dönemde Jack London’ın bu konuya ilgi duyarak araştırıp o günün bilgilerini kendi hayalgücü ile harmanlayarak yazdığı bu romanı severek okudum. Keyifle okunan tavsiye edebileceğim bir roman. NURİZER


Şayet insanoğlunu merak ediyorsanız romandaki bilgiler, sizin için çok önemli. Başlangıçta rüya diye düşünsenizde, yazar  hayal gücünü kullanırken  birçok kaynakları  incelemiş.  O zamana göre  gerçeği, gelecekle örtüşebilen kurgularıyla aktarabilmiş.
Yazar Jack London çok ilgi çekici bir başlangıç yapmış, romanı için. Daha sonrası tekdüze olsa da muhteşem yazım diliyle okuyucularına rüyalarını adeta yaşatmış.  Tasvirler mükemmel. İnce bir kitap, fazla dikkat dağılmadan, merakla çabuk okunabiliyor. Hele  insanlık tarihine ilginiz varsa tavsiye ederim. 
Romanda da görüyoruz, insanoğlu hayatta kalabilmek için, şuur altında hep kendini korumak ve beslenme içgüdüsü ile yaşıyor. Evrilsek bile ana tema aynı.  Evrilmek, insanları geliştirdiği kadar acımasız da yapıyor maalesef. ZELİHA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder