Orijinal Adı: Como aqua para chocolate
Orijinal
Dili: İspanyolca
Yayınevi:
Can Yayınları
Çeviren: Havva Mutlu
Basım
Yeri / Tarihi: İstanbul, 2021 – 20. Baskı
Yemek pişirerek, yemek yiyerek, yemekler
aracılığıyla aşk ilanı, tinsel ve tensel iletişim gerçekleşebilir mi? Laura
Esquivel, "Acı Çikolata" ile, içinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve
kocakarı ilaçları bulunan bu romanla bu iletişimin gerçekleşebileceğini
kanıtlıyor. Yüzyıl başlarında Meksika'da devrim, eski kolonyal toplumun son
kalıntılarını temizlerken, aile geleneğine göre evlenmesi olanaksız, ama buna
karşın Pedro'ya delicesine tutkun Tita, yemek yapmayı aşkının iletişim aracına
dönüştürüyor. Laura Esquivel bu olanaksız aşkı yemek ve kocakarı ilaçları
tanımlarıyla dile getiriyor ve sarsıcı, büyüleyici bir dille bu aşkın ezgisini
yaratıyor; yarım kilo soğan, iki baş sarmısak, bir tutam fesleğen, romanın her
satırından fışkıran yakıcı aşkın simgesine dönüşüyor. Yazarın ironik, neşeli ve
yumuşak bir dili var; yaşam sevgisi ve tensel aşk bu dil içinde büyülü
gerçekliğe bağlanıyor. Hiçbir kadın yazar, kadın dünyasını bu düzeyde dile
getiremedi. Kısa zamanda on beş dile çevrilen ve yazarın senaryosuyla sinemaya
aktarılan, filmi ülkemizde de büyük ilgiyle karşılanan "Acı
Çikolata", başta Meksika ve ABD olmak üzere yayımlandığı her ülkede satış
rekorları kırdı. Bir kez okumakla yetinemeyeceğiniz bir roman.
Yorumlarımız:
Laura Esquivel’in 1989 yılında yayımlanan
ve yazarın ilk romanı olma özelliği taşıyan “Acı Çikolata”, Meksika’lı yazarın
dünya edebiyatına ‘büyülü gerçekçilik’ akımının başarılı bir örneğini vermesine
vesile olmuştur.
Kitap büyülü bir atmosferde yemek kokuları
ile dolu hüzünlü bir aşkı anlatıyor. Kurgusu itibariyle kitap kulübümüzde bu güne kadar okuduğumuz
kitaplardan oldukça farklı olan romanda yazar 12 ayrı bölümde ana kahraman Tita ‘nın Meksika mutfağının
birbirinden ilginç yemek tarifleri
aracılığıyla sevgi, tutku, sevinç, hüzün, kırgınlık gibi aşka dair tüm
duygularını aktarıyor. La Garza ailesi mutfağının, aile geleneğine göre
ölünceye kadar annesi Mama Elena’ya bakmak gibi ağır bir görevi üstlenmek
zorunda bırakılan, küçük kızı marifetli ahçı Tita yaptığı yemekler ile
duygularını ifade ediyor, bütün bu duygular yiyenlere geçiyor. Pedro’ya duyduğu
aşk, annesine öfkesi, sevdiği adamla evlenerek onun mutsuz olmasına sebep olan
ablasına hırsını yemekleriyle dile getiriyor.
Bu anlamda yazar yemek ile edebiyatı çok
başarılı bir şekilde birleştirmiş. Kitabın orijinal adı ’como aqua para chocolate’ dir. Bu İspanyolcada
hislerin uç noktasını anlatmak için kullanılır. Yazar kitapta birbirinden
ilginç metaforlar kullanarak Meksika devriminin bütün yoğunluğuyla yaşanan o
dönemin kültürünü ele almış ve o dönemin şartlarına başkaldıran bir kadını konu
etmiştir.
Büyük bir keyifle okuduğum “Acı Çikolata “romanını
sizler de büyük bir merakla okuyacak ve yazarın masalsı anlatımından
etkileneceksiniz. Tavsiyemdir. BEYZA
Meksikalı yazar Laura Esquivel’in ilk
romanı olan Acı çikolata hoş, kolay okunan, içinde fantastik öğeler barındıran,
kurgusu ise değişik bir kitap. 12 bölümden oluşan romanın her bir bölümü bir
ayı, her ay da bir yemeği temsil ediyor. Bölüm geçişlerinde Meksika
yemeklerinin tarifleri verilmiş. Yemeklerle ilgili en önemli özellik romana
konu olan De la Garza ailesinin ahçı olan küçük kızı Tita’nın yemek pişirirken
hissettiği tüm duyguların, acıların, sevinçlerin, nefretin, kıskançlığın yemeği
yiyen kişiye geçmesi...
De la Garza ailesi anne Elena, kızı Tita,
diğer iki kızı ve yardımcıları ile birlikte Meksika’da şehirden uzakta bir
çiftlikte hayatlarını sürdürmektedir. Dolaysıyla mevcut iç savaştan
etkilenmeleri nispeten sınırlıdır. Bence romanın bütünü içinde savaşa ait
ögeler çok da önem arz etmemekte. Meksika’nın örf ve adetleri romanda daha
baskındır. Örneğin geleneklere göre anne Elena’nın ölene kadar küçük kızı Tita
tarafından bakılması ve dolaysıyla Tita’nın hiç evlenmemesi gerekmektedir.
Mutfakta doğan ve daha sonra iyi bir aşçı olan Tita romanın baş kahramanıdır.
Elena çok gaddar bir annedir ve yazar onun özellikle Tita’ya gösterdiği
davranışlarını son derece etkileyici bir şekilde betimlemiştir. Aslında roman
bu gelenekten başlayarak aile fertlerinin ve yakın ilişkideki diğer bireylerin
inişli çıkışlı hayat hikayelerini biraz da fantastik öğelerle, metaforlarla
süsleyerek vermiştir.
Bu kitap mutfak kültürü, Meksika
gelenekleri ve aşkın harmanlandığı bir olaylar bütünüdür. Kitabın sonuna doğru
olayların hızlı gelişimi sonunun ne olacağı konusunda merak uyandırmıştır.
Tita’nın geleneklere baş kaldırışı ve bunun için bir kadın olarak mücadelesi
romandaki olaylar dizisini daha cazip kılmıştır. Tita’nın her sıkıntısında
geceleri ördüğü battaniyesine sarılması ise mevcut metaforlar içinde belki de
en önemlisidir. Bu davranış nedir, neyi temsil eder? Bence sıcak bir yuvanın
simgesidir o battaniye. Sıkıntılı anlarında kendisini sarıp sarmalayan, ona
koşulsuz arkadaş, sırdaş olan, hatta sıcaklığıyla sevgisini gösteren bir simge.
Hayatta hiç battaniyeniz kalmayın, çünkü
sevgisiz bir hayat bence kötülükleri tetikleyen en önemli olgudur.
Acı Çikolata eğlenceli bir kitap,
okunabilir. Kaldı ki biz kulübümüzde ilk defa bir Meksikalı yazar okuduk. Ancak
kitap kulübünde ‘mutlak okunacak kitaplar’ listesinde bence çok da başlarda
yerini almaz. LEYLA
Yanlış kararlar veren mutsuz kadınların
hikayesi…. Dominant bir annenin, geleneklerin söndürdüğü hayatlar… Yemek
tarifleri ile harmanlanmış bir aile trajedisi.
Obsesif bir aşkın peşinde boşa geçmiş bir
hayat. Tita aşçı oldu, dadı oldu, metres oldu. Sonunda da intihar etti. Değer
miydi??
Çok kolay okunmasına rağmen roman beni çok
gerdi, sevgisizlik ve mutsuzluk ruhumda acı bir tat bıraktı. İçinde çok
akıllıca yapılmış metaforlara (tek başına kalmış ceviz soslu dolma, metrelerce
örülen battaniye, kibrit çöpleri) rağmen sevemedim. Toplantımızın sonunda anladım
ki kitabı sevmeyen sadece benim. Siz en iyisi okuyup kendi kararınızı verin. NURİZER
Acı Çikolata'da sayfa sayısı az, ama anlatılan hikâye, ömür denecek kadar uzun. Zıtlıklar bir arada. Bir anne Bayan Elena; üç kızıyla, soylu ve zengin eşini kaybedince, şehirden uzak bir çiftlikte, hayatını evlatlarına adamış diye düşünülebilir. Ama geleneklere bağlı, bencil ve acımasız. Aksine evlatlarına mutsuzluk getirmiş bir kişilik. Büyük kız Gertrudis, hayatı en kötüsü denebilecek kadar dibe vurmuş, ama mutlu ve başarılı bir kadına dönüşmüş. Ortanca kız Rosaura'ın hikâyesi romanda yoğun. Kişiliksiz bir şahsiyet, mutsuz bir hayat. Üçüncü kız Tina romanın esas kahramanı ve tabii ki sevgilisi Pedro.
Yılın on iki ayına bölünmüş, Meksika yemekleriyle beslenmiş, farklı bir edebi yorumlaması olan bu hikâyeyi, okuyarak keşfedin. Su gibi akan bu romanda, çevirmen Havva Mutlu bence çok başarılı. Büyülü gerçeklik diye adlandırılan bir edebi tür. Eserde birçok metefor var. Örneğin örüldükçe uzayan, metrelerce uzayan bir battaniye. Aynı zamanda yalnızlığı gideren, sarıp sarmalayan, ısıtan bir sevgi yumağı.
Meksikalı yazar Laura Esquivel ilk romanı olmasına rağmen, ülkedeki iç savaş, aile gelenekleri, yemek tarifleri ve lezzetlere sevgi katma unsuruyla ilginç bir kurgulama, büyüĺü bir anlatım yapmış. İlk defa okuduğum bu tarzı okumanız tavsiyesiyle. ZELIHA