31 Mart 2023 Cuma

Hermann Hesse

 



2 Temmuz 1877’de Almanya’nın Württemberg eyaletine bağlı Calw şehrinde doğmuştur. Hristiyan bir misyoner aileden gelmekle beraber tutucu ve entelektüel bir aile ortamı içinde büyümüştür. Annesi ve babası annesi Maria Gundert’in (1842–1902) doğduğu Hindistan’daki Basel Misyonu’nda görevliydi.

Hesse, çok yaratıcı bir çocuk olduğu gibi güçlü bir ifade mizacına da sahipti. Yeteneği daha erken yaşlarda fark edilmiştir. Şiire ilişkin herhangi bir fikir eksikliği olmayıp harika resimler yapardı.

1881’de aile beş yıllığına Basel’e taşınmıştır. Burada Hesse’nin okuduğu keşiş okulu vardı. Baba Johannes, 1882’de vatandaşlık hakkını elde etmesiyle bütün aile İsviçre vatandaşlığına geçebilmiştir. Aile Temmuz 1886’da yine Calw’e geri dönmüştür. Hesse burada Calw Latin Okulu’nda 2. sınıfa başlamıştır. Bu okuldaki başarısından sonra Hesse 1891 yılında evangelik ve teolojik seminere Maulbronn’da katılmıştır. Ama kısa bir süre sonra isyankâr karakteri nedeniyle bu seminerden kaçmıştır.

Çeşitli kurumlar ve okullar arasındaki macera yolculuğunun başlamasıyla, anne ve babasıyla şiddetli tartışmalar içerisine girmiştir. Hermann Hesse kötü bir dönem geçirmiş ve 20 Mart 1892 tarihli mektubunda da intihar düşüncesini dile getirmiştir. İntihar girişiminde bulunduktan sonra, Mayıs 1892’ta Bad Boll isimli enstitüye yatırılmıştır. Carl Jung’un öğrencisi Lang’ın tedavi ettiği Hesse’nin ruhbilime ve Jung’a duyduğu ilgi bu durum sonrasında körüklenerek iç dünyasının zenginleşmesine neden olmuştur.

Eğitim sistemindeki kısıtlamalar ve misyoner babasının dinsel baskıları Hesse’yi çok rahatsız ediyordu. Bu yüzden kendi yolunu bulmak için uzun süre mücadele etmek zorunda kalan Hesse, 1894 yılının yaz başlarında Calw şehrindeki saat kulesi fabrikasında 14 ay kadar makinist çıraklığına başlamıştır. Lehim yapan Hermann Hesse, işin mekanik yapısından bunalmış ruhunda çıkış noktaları aradığı bir dönemde edebiyata yönelmiştir.

Hesse kendi ayakları üzerinde durmak adına ve ailesinden herhangi bir maddi yardım almamak için Heckenhauer isimli kitapçıda 1895 -1898 yılları arasında çalışmıştır. Hesse, 1898 yılının sonbaharında şiirlerini bir araya getirdiği Romantik Şarkılar (Romantische Lieder) isimli eserini yayınlamıştır, 1899 yılının yazında da “Eine Stunde hinter Mitternacht “ (Gece yarısının bir saat ardında) adlı düzyazılardan oluşan eserini çıkarmıştır. Eserlerin her ikisi de ilgi görmemiştir.

1904 yılında Hesse’nin edebi şöhreti kendinden 9 yaş büyük Basler’li fotoğrafçı Maria Bernoulli ile evlenmesine ve Konstanz gölünde olan Gaienhofen’e yerleşmesine imkân sağlamıştır. Bu evliliğinden Bruno, Hans Heinrich ve Martin olmak üzere üç oğlu doğmuştur. Hesse Gaienhofen’de, 1906 yılında yayımlanan, “Çarklar Arasında” adlı ikinci romanını yazmıştır, okul ve eğitim dönemindeki deneyimlerini bu eserinde edebi olarak işlemiştir.

1910 yılında sonraki romanı “Gertrud” beklenen ilgiyi görmemiştir. Romanının başarısızlığı ve evliliğinde deki problemlerden uzak durabilmek için Hesse, Hans Sturzenegger ile 1911 yılında Sri Lanka ve Endonezya’ya büyük bir tatil gerçekleştirmiştir.

1914 yılında I. Dünya Savaşı başladığında Hesse savaşmak için Almanya Büyükelçiliği’ne gönüllü olarak başvurmuştur. Ancak sağlık sorunları nedeniyle bu işe elverişsiz bulununca Kızılhaç için çalışmaya başladı. Babasının 1916 yılındaki ölümü, 13 yaşındaki oğlu Marti’nin Menenjite yakalanması ve karısının gittikçe artan şizofreni hastalığı nedeniyle Hesse savaş tutsaklarının bakımı için üstlendiği görevini bırakmak zorunda kalmış ve psikolojik tedaviye yönelmişti.

1922 yılında Hesse’nin “Siddharta” adlı Hint romanı piyasaya çıkmıştır. Bu romanında Hint kültürüne olan ilgisini ve ailesinden öğrenmiş olduğu Budist felsefesini konu almıştır. Bir sonraki büyük eseri 1925 yılında yayımlanan “Kurgast” ve 1927 yılında yayımlanan “Die Nürnberger Reise” (Nürnberg Seyahati) adlı eseri ironi fikirler ima eden otobiyografik öykülerdi. Bu eserlerde, 1927 yılında yayımlanan "Bozkırkurdu" (Der Steppenwolf) adlı en başarılı Hesse romanının geleceğini haber vermekteydi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında hem Naziler, hem de antifaşistler tarafından sert şekilde eleştirilen Hesse’nin makalelerini yayımlamaya hiçbir Alman gazetesi cesaret edemedi. Hesse’nin siyasi tartışmalardan ve İkinci Dünya Savaşının korku bildirimlerinden zihinsel olarak kaçışı 1943 yılında İsviçre’de basılan “Boncuk Oyunu” romanın malzemesi oldu. 1946’da ona edebiyat dalında Nobel ödülü verilmesinin gerekçesini Nobel Edebiyat Komitesi  “Daha cesur ve etkili bir biçimde gelişen ve klasik hümanizmin ideallerini biçimin yüksek bir sanatı gibi aynı şekilde ortaya serip derine dalarak oluşturulan eseri için” olarak açıklamıştır.

İkinci Dünya Savaşından sonra Hesse’nin üretkenliği yeniden başladı. Anlatılar ve şiirler yazmış, ama roman yazmamıştır.

Uzun zamandır kan kanseri olduğunu bilmeyen Hermann Hesse 9 Ağustos 1962’de beyin sektesinin sebep olduğu uykusundayken öldü ve iki gün sonra Montagnola yakınlarında yer alan  Sant’Abbondio mezarlığında toprağa verildi.

 

 

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder