2 Temmuz 1877’de Almanya’nın Württemberg eyaletine bağlı
Calw şehrinde doğmuştur. Hristiyan bir misyoner aileden gelmekle beraber tutucu
ve entelektüel bir aile ortamı içinde büyümüştür. Annesi ve babası annesi Maria
Gundert’in (1842–1902) doğduğu Hindistan’daki Basel Misyonu’nda görevliydi.
Hesse, çok yaratıcı bir çocuk olduğu gibi güçlü bir ifade
mizacına da sahipti. Yeteneği daha erken yaşlarda fark edilmiştir. Şiire
ilişkin herhangi bir fikir eksikliği olmayıp harika resimler yapardı.
1881’de aile beş yıllığına Basel’e taşınmıştır. Burada
Hesse’nin okuduğu keşiş okulu vardı. Baba Johannes, 1882’de vatandaşlık hakkını
elde etmesiyle bütün aile İsviçre vatandaşlığına geçebilmiştir. Aile Temmuz
1886’da yine Calw’e geri dönmüştür. Hesse burada Calw Latin Okulu’nda 2. sınıfa
başlamıştır. Bu okuldaki başarısından sonra Hesse 1891 yılında evangelik ve
teolojik seminere Maulbronn’da katılmıştır. Ama kısa bir süre sonra isyankâr
karakteri nedeniyle bu seminerden kaçmıştır.
Çeşitli kurumlar ve okullar arasındaki macera yolculuğunun
başlamasıyla, anne ve babasıyla şiddetli tartışmalar içerisine girmiştir.
Hermann Hesse kötü bir dönem geçirmiş ve 20 Mart 1892 tarihli mektubunda da
intihar düşüncesini dile getirmiştir. İntihar girişiminde bulunduktan sonra, Mayıs
1892’ta Bad Boll isimli enstitüye yatırılmıştır. Carl Jung’un öğrencisi Lang’ın
tedavi ettiği Hesse’nin ruhbilime ve Jung’a duyduğu ilgi bu durum sonrasında
körüklenerek iç dünyasının zenginleşmesine neden olmuştur.
Eğitim sistemindeki kısıtlamalar ve misyoner babasının
dinsel baskıları Hesse’yi çok rahatsız ediyordu. Bu yüzden kendi yolunu bulmak
için uzun süre mücadele etmek zorunda kalan Hesse, 1894 yılının yaz başlarında
Calw şehrindeki saat kulesi fabrikasında 14 ay kadar makinist çıraklığına başlamıştır.
Lehim yapan Hermann Hesse, işin mekanik yapısından bunalmış ruhunda çıkış
noktaları aradığı bir dönemde edebiyata yönelmiştir.
Hesse kendi ayakları üzerinde durmak adına ve ailesinden
herhangi bir maddi yardım almamak için Heckenhauer isimli kitapçıda 1895 -1898
yılları arasında çalışmıştır. Hesse, 1898 yılının sonbaharında şiirlerini bir
araya getirdiği Romantik Şarkılar (Romantische Lieder) isimli eserini
yayınlamıştır, 1899 yılının yazında da “Eine Stunde hinter Mitternacht “ (Gece
yarısının bir saat ardında) adlı düzyazılardan oluşan eserini çıkarmıştır.
Eserlerin her ikisi de ilgi görmemiştir.
1904 yılında Hesse’nin edebi şöhreti kendinden 9 yaş büyük
Basler’li fotoğrafçı Maria Bernoulli ile evlenmesine ve Konstanz gölünde olan
Gaienhofen’e yerleşmesine imkân sağlamıştır. Bu evliliğinden Bruno, Hans
Heinrich ve Martin olmak üzere üç oğlu doğmuştur. Hesse Gaienhofen’de, 1906
yılında yayımlanan, “Çarklar Arasında” adlı ikinci romanını yazmıştır, okul ve
eğitim dönemindeki deneyimlerini bu eserinde edebi olarak işlemiştir.
1910 yılında sonraki romanı “Gertrud” beklenen ilgiyi
görmemiştir. Romanının başarısızlığı ve evliliğinde deki problemlerden uzak
durabilmek için Hesse, Hans Sturzenegger ile 1911 yılında Sri Lanka ve
Endonezya’ya büyük bir tatil gerçekleştirmiştir.
1914 yılında I. Dünya Savaşı başladığında Hesse savaşmak
için Almanya Büyükelçiliği’ne gönüllü olarak başvurmuştur. Ancak sağlık
sorunları nedeniyle bu işe elverişsiz bulununca Kızılhaç için çalışmaya başladı.
Babasının 1916 yılındaki ölümü, 13 yaşındaki oğlu Marti’nin Menenjite
yakalanması ve karısının gittikçe artan şizofreni hastalığı nedeniyle Hesse
savaş tutsaklarının bakımı için üstlendiği görevini bırakmak zorunda kalmış ve
psikolojik tedaviye yönelmişti.
1922 yılında Hesse’nin “Siddharta” adlı Hint romanı piyasaya
çıkmıştır. Bu romanında Hint kültürüne olan ilgisini ve ailesinden öğrenmiş
olduğu Budist felsefesini konu almıştır. Bir sonraki büyük eseri 1925 yılında
yayımlanan “Kurgast” ve 1927 yılında yayımlanan “Die Nürnberger Reise”
(Nürnberg Seyahati) adlı eseri ironi fikirler ima eden otobiyografik öykülerdi.
Bu eserlerde, 1927 yılında yayımlanan "Bozkırkurdu" (Der Steppenwolf)
adlı en başarılı Hesse romanının geleceğini haber vermekteydi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında hem Naziler, hem de
antifaşistler tarafından sert şekilde eleştirilen Hesse’nin makalelerini
yayımlamaya hiçbir Alman gazetesi cesaret edemedi. Hesse’nin siyasi
tartışmalardan ve İkinci Dünya Savaşının korku bildirimlerinden zihinsel olarak
kaçışı 1943 yılında İsviçre’de basılan “Boncuk Oyunu” romanın malzemesi oldu.
1946’da ona edebiyat dalında Nobel ödülü verilmesinin gerekçesini Nobel
Edebiyat Komitesi “Daha cesur ve etkili
bir biçimde gelişen ve klasik hümanizmin ideallerini biçimin yüksek bir sanatı
gibi aynı şekilde ortaya serip derine dalarak oluşturulan eseri için” olarak
açıklamıştır.
İkinci Dünya Savaşından sonra Hesse’nin üretkenliği yeniden
başladı. Anlatılar ve şiirler yazmış, ama roman yazmamıştır.
Uzun zamandır kan kanseri olduğunu bilmeyen Hermann Hesse 9
Ağustos 1962’de beyin sektesinin sebep olduğu uykusundayken öldü ve iki gün
sonra Montagnola yakınlarında yer alan
Sant’Abbondio mezarlığında toprağa verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder