Yazar: Jack London
Orijinal Adı: Before Adam
Orijinal Dili: İngilizce
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Levent Cinemre
Basım Yeri / Tarihi: İstanbul, Ocak 2020, 4. Baskı
Âdem'den önce rüyalarında tarihöncesi bir çağda yaşayan alter ego'su kocadiş'in başından geçenleri gören modern bir amerikalı çocuğun öyküsüdür. O çağda üç ayrı tür insansı bulunmaktadır: Henüz ağaçtan inmemiş vahşi maymunlara daha yakın ağaç insanları; kocadiş'in "halk" olarak adlandırdığı ve kendisinin de ait olduğu hem ağaçlarda hem de mağaralarda yaşayan tür; bir de bu insansıların en gelişmişi olan ateş yakıp ok ve yay kullanan ateş insanları. eser 20. Yüzyıl başlarında evrim meselesini kamuoyunun gündemine taşımasıyla dikkat çeker. London modern anlatıcısının binlerce asırlık bir mesafeden baktığı ilkel insanın düşünce yapısını düş gücüyle zenginleştirerek aktarır. Uzak atalarımıza ve içinde yaşadıkları dur durak bilmeyen bir çatışma ve hayatta kalma mücadelesinin süregeldiği gaddar dünyaya ilişkin karanlık bir tablo çizer.
Yorumlarımız:
Ülkemizde ve tüm dünyada yaşanan korona
pandemisi dolaysıyla mart ayından beri evlerimizde adeta karantina altındayız.
Çok sıkıntılı bir dönem. Bütün ümidimiz bu günlerin biran önce bitmesi. Ancak,
bizler, 8ekiz Kitap Kulübü üyeleri
olarak bu zorlu süreçte bile kitap okumalarımıza hiç ara vermedik. Dijital
ortamda toplantılarımıza da devam ediyoruz. Nisan ayında Amerikalı yazar Jack London’un Adem’den Önce
kitabını okuduk. Çevirmeni Pınar Kür . Hep ‘kitap’ diyorum çünkü bence bu kitap bir romandan çok uzun bir öykü ya da
hikaye gibi. Bazı eleştirmenler bilim-kurgu demiş. Ben ise ‘geri-kurgu’ diyorum
, çünkü kitabın konusu bir çocuğun Orta Pleyistosen çağı insanının yaşamındaki
düşleriyle ilgili. (Jeologların Orta Pleyistosen dediği çağa arkeologlar
Paleolitik çağ diyorlar ve millatdan önce 2,5 milyon ile 14.000 inci yıl
arasındaki buzul dönemi kapsıyor. Ancak, kitapta pek buzul devrinden
bahsedilmediği gibi ilk defa buzu gören ahalinin şaşkınlıkları uzun uzun anlatılıyor).
Bence kitabın ana teması hangi tarihsel
dönemde olursa olsun insanların güdüsü hayatta kalmak ve bunun için mücadele
etmek.. Bu temayı işlerken yazar enteresan bir yol bulmuş: hikayeyi bir çocuğun
ağzından anlattırmış. Ki bu çocuk modern dünyada yaşıyor, ancak rüyasında ya da
düşlerinde tarihin çok derinliklerindeki dönemde yarı hayvan-yarı insan
toplulukların hayatlarını adeta yaşıyor.
Genlerle bu duruma düştüğünü söylüyor yazar, yani çocuk atavistik.
Yaşadığı dönemde mağara adamları, ağaç adamları ve ateş adamları var. Aynı
zaman dilimi içinde bu toplulukların yaşamından kesitler görüyoruz. Henüz
konuşamıyorlar, ses çıkararak anlaşıyorlar. Tabiatta ne buluyorlarsa ot yada et
onu yiyorlar. Yırtıcı hayvanlardan korunmak için savaşıyorlar. Bu topluluklar aynı modern
zaman insanı gibi temel ihtiyaçları olan
barınma, beslenme, korunma, üreme için devamlı mücadele veriyorlar.
Davranış biçimleri de temel olarak aynı: aşık oluyorlar, savaşıyorlar,
araştırıyorlar, arkadaş oluyorlar, eğleniyorlar. Hatta kadına ve çocuğa şiddet
uyguluyorlar. Amaçları modern insandan kavramsal olarak hiç farklı değil, ancak
araçlar farklı ve evrimin çok başındalar.
İlginç bir kitap, güzel bir çeviri. Darwin
teorilerine meraklı olanlara özellikle tavsiye ederim. Anlatımda tekrarlar var,
gene de insanın ilgisi dağılmıyor, okumak istiyor. Sonuçta modern çağın bütün
zorluklarına karşın bu çağda doğduğum için şanslı olduğumu hissettim…LEYLA
Jack London, Adem’den Önce’de rüyalarında
insan-maymun arası atalarından birinin hayatını yaşayan bir modern bir insanın ağzından
insanoğlunun çok uzak geçmişini anlatıyor.
Kurmaca metinde, dönemin ilkel insanları Ağaç
İnsanları, Ateş İnsanları ve Halk diye üç bölüme ayrılıyor. Sadece basit
aletleri kullanmayı bilen, iletişim güçlüğü çeken, ağaçlarda yaşayan Ağaç İnsanları;
mağaralarda yaşayan, su kabaklarını sürahi olarak kullanan, vahşi hayvanlara
yem olmamak için dar girişli mağaraları kullanmayı düşünebilen Halk; daha
gelişmiş bir evrenin temsilcisi olan ve ateş yakmayı, ateşi kullanmayı
öğrenmiş, ok atmayı ve düşmanlarını bu şekilde yok etmeyi bilen Ateş İnsanları...
Genç Dünya’da uçsuz bucaksız ormanın değişik bölgelerinde yaşayan üç topluluk. (
Romanda aynı dönemde yaşadığı varsayılan bu toplulukların aynı zamanlarda değil
binlerce yıl ara ile yaşadığı günümüzde yapılan bilimsel çalışmalarla
gösterilmiştir.)
Koca Diş, roman anlatıcısı modern insanın
rüyalarındaki ikinci benliği. Ağaç insanı olarak doğuyor ama üvey babasının
kovalamacası sonrası ağaçtan düşünce uzun bir zaman yürüdükten sonra Sarkık
Kulak’la arkadaş olarak bir mağaraya yerleşiyor ve mağara insanları ile yaşamına
devam ediyor. Koca Diş’in, yaşantısını, hayat tecrübesini, arkadaşlarını, maceralarını,
aşık olmasını okurken aslında ilkellerinde modern insanlardan çok da farklı
olmadığını görüyoruz.
Eski insanlar ne kadar saf olsalar da,
içlerinde kötüleri de vardı. Ağaç insanı kızdığı hemcinsini ağacın en ince
dalına kadar kovalayıp sonra dalı sallayarak onu aşağı düşürüp
yaralayabiliyordu. Mağarada yaşayanlar ise kızınca taş fırlatarak birbirlerini
yaralıyorlardı. Ok ve yay kullanmayı bilen Ateş İnsanları ise yaşam alanlarını
genişletmek için istila ettikleri yerlerdeki insanları öldürüyorlardı. Belki
hepsinin temelinde modern insanda da olduğu gibi kendini koruma içgüdüsü
yatmakta. Yazarında dediği gibi “Her içgüdü ırksal bir hatıradır.”
Darwin’in Evrim Kuramını bilim dünyasına yeni
yeni tanıttığı bir dönemde Jack London’ın bu konuya ilgi duyarak araştırıp o
günün bilgilerini kendi hayalgücü ile harmanlayarak yazdığı bu romanı severek
okudum. Keyifle okunan tavsiye edebileceğim bir roman. NURİZER
Şayet insanoğlunu merak ediyorsanız
romandaki bilgiler, sizin için çok önemli. Başlangıçta rüya diye düşünsenizde,
yazar hayal gücünü kullanırken birçok kaynakları incelemiş.
O zamana göre gerçeği, gelecekle örtüşebilen kurgularıyla aktarabilmiş.
Yazar Jack London çok ilgi çekici bir
başlangıç yapmış, romanı için. Daha sonrası tekdüze olsa da muhteşem yazım
diliyle okuyucularına rüyalarını adeta yaşatmış. Tasvirler mükemmel.
İnce bir kitap, fazla dikkat dağılmadan, merakla çabuk okunabiliyor. Hele
insanlık tarihine ilginiz varsa tavsiye ederim.
Romanda da görüyoruz, insanoğlu hayatta
kalabilmek için, şuur altında hep kendini korumak ve beslenme içgüdüsü ile
yaşıyor. Evrilsek bile ana tema aynı. Evrilmek, insanları
geliştirdiği kadar acımasız da yapıyor maalesef. ZELİHA