Yazar: David Grossman
Özgün
Adı: Sus Echad Nichnas Le-Bar
Yayınevi: Siren Yayınları
Çeviren: Aylin Ülçer
Basım
Yeri / Tarihi: İstanbul, 2018
Yarım
kalan öyküler, söylenmeyen sözler, beklenmedik darbeler... Kitapları otuzu
aşkın dilde okunan büyük yazar David Grossman, ustaca kurguladığı bu çarpıcı
metinde son sayfasına değin soluk kesen bir öykü anlatıyor ve okurunu,
sahnesinde tuhaf bir adamın, Dovaleh G.’nin dikildiği komedi kulübünün
kapılarından içeriye sokuyor. Dovaleh G., parlak spotların altında, onu meraklı
gözlerle izleyen seyircinin karşısında hayatını temize çekiyor ve adeta bir
psikiyatrın koltuğunda uzanmışçasına geçmişin loş dehlizlerine dalıyor. Ters
köşelerle dolu bir gösteri bu; sahnedeki adam kendi hikâyesini anlatıyor ve bu hikâyede
espriler, seyircinin suratında birer yumruk gibi, birer tokat gibi patlıyor.
Man Booker Uluslararası, Ödülü’ne
layık görülen ve samimi, doğrudan anlatımıyla büyük övgü toplayan Bir At Bara Girmiş, herkesin derdinin kendine olduğu, her
koyunun kendi bacağından asıldığı dünyada onca yalnızlığa rağmen görülmeye,
duyulmaya, anımsanmaya duyulan ihtiyacın ve kahkaha ile gözyaşları arasındaki
bir arpa boyu mesafenin romanı.
Soru
su: Var olmak, bütün olmak için yeterli mi?
Yorumlarımız:
Amerikalı yazar David Grossman’ın 2017 de Man Booker
Uluslararası edebiyat ödülünü almış ‘Bir At Bara Girmiş’ adlı romanı şöyle
biter: Var olmak bütün olmak için yeterli mi? Benim cevabım şu: yetersiz. Ancak
insan, hayatında parçalanıp, darmadağan olmasına neden olacak nice çalkantılar
geçirse de salt var olması bile umutlu olması için yeterlidir. Var olmak için
ise en iyisi anlatmak, yani paylaşmaktır. Bunun bir çok yolu var: sözcükler
bunlardan bir tanesi, ancak belki de en kuvvetlisi…
Roman, İsrail’in küçük bir yerleşim yeri olan Netanya’da, 57
yaşındaki bir komedyenin , Dovaleh G.’nin , bir gecelik stand up boyunca, 57
yıllık hayat hikayesini ortaya döktüğü bir performans hakkında. Yazar bu çok
yaratıcı fikri başarılı bir kurgu ile kaleme almış. Aslında bildiğimiz gibi stand
uplarda eleştiriler sözle karikatürize edilir. Burada yazar, romanın
kahramanına gösterisi sırasında hayatını anlattırmış, daha doğrusu itiraf
ettirmiş hem de çocukluktan tanıdığı bir arkadaşı yani bir şahit önünde:
anne-babasının holokost deneyiminden başlamak üzere bilhassa çocukluktaki
sıkıntılı yaşamını, babasından ve çevresinden gördüğü zalimlikleri sahne
performansı ile ortaya koydurmuş. Savaşa muhalif bir yazar olarak İsrail’i,
kendi ülkesini de eleştirmiş. Ama bunları anlatırken roman kahramanı
hiç duygu sömürüsü yapmamış; gerçekleri komedyen diliyle ,
espirilerle süsleyerek, vücut dilini kullanarak anlatmış. Kısacası yazar bu
roman vasıtasıyla aslında şunları söylemiş: acılar gerçeklerdir, kaçamazsınız,
hayalleri ise kovalarsınız. Geçmişi tanığıyla anlatmak daha gerçekci, ikna
edici, doyurucu. Çekilen acılar zalimliği artırmasın, tam tersi vicdanları
beslesin . Herşeye rağmen aile önemlidir. Umutsuzluk dipsiz kuyu, kötülükler
hep var ancak umut hep ayakta kalsın. Var olmak için anlatın, paylaşın. Sonuna
kadar da bunu savunmuş…
Aslında kitabı ilk okuyuşta sevemedim. Çünkü bir ırkın acı
dolu yaşamı tüm platformlarda çok konuşulduğu, bıkkınlık yarattığı için
kitap bana cazip gelmedi. Ama yazarın hakkını teslim etmeliyim: fikir ve
kurgulama çok başarılı. Tercüme de genel olarak sıkıntısız. Ben okuma listemin
en başına koymam, ama kitabı okuduğum için de memnunum. LEYLA
David Grossman adlı yazar tarafından yazılan ‘Bir At Bara
Girdi’ adlı kitap 2017 Man Booker Uluslararası Ödülüne layık bulunma nedeniyle
okuduğumuz bir kitap. Özetle bir stand
up komedyenin Israel’de bir gece kulübünde insanları güldürmek amacıyla
fıkralar anlatmasıyla başlayıp, kendi çocukluğunun travmalarını anlatır hale
gelmesiyle sürüyor. Travmanın esas kısmı bir kibutz’a gönderilip ordan apar
topar geri getirilmesi ve bu süreçte kendisinin bir cenazeye gitmekte olduğunu
bilmesine rağmen kimin cenazesi olduğunun söylenmemesi ve 14 yaşında yaptığı bu
yolculukta çocukluk anılarıyla yüzleşirken anne/ baba’nın geçmişlerinin irdelenmesi,
çocukla (kendisi) ilişkilerinin
hatırlanması (ruya gibi tekrar canlandırılması) ve sonunda kendisi için en
önemli kişinin yani annesinin ölümüyle yüzleşmesi, travması ve bunu belki ilk
defa tanıdık/ tanımadık insanlarla paylaşması
anlatılmakta. Şakalar içinde
Yahudi adet veya politikalarına endirekt eleştiriler yerleştirilmiş olması,
Yahudi Soykırımına atıfta bulunulması gibi öğeler ve sadece 215 sayfa olmasına
rağmen kolay okunmamakta çünkü kişisel acıların ağırlığı okuyucunun ruhunu
daraltmakta ve espiriler yavan kaçmakta. Özetle kitabı severek okumadım, bu
nedenle tavsiye de etmiyorum. DEMET
Kitabı okurken bende bardaki seyirciler gibi hissettim;
Kitap bitse de kurtulsam.... Seyircilerin büyük çoğınluğu şov bitmeden gitti
ama ben Kitap Kulübü için okuduğumdan yarım bırakamadım. 215 sayfalık bir
kitabı hiç bu kadar sıkılarak okumamıştım.
Aslında ilginç bir kurgusu var kitabın, bir stand-up
gösterisinde komedyen fıkralarını sıralarken, kendi hayat hikayesini anlatmaya
başlar. Fakat olay boğucu bir travmaya dönüşür. Her insanın hayatında zor
dönemler vardır. Belki bunları birilerine anlatarak, paylaşarak çözmek gerekir
ama bunun yeri komedi sahnesi mi? Cumartesi gecesi oraya eğlenmeye gelmiş
insanlar, üstelik çoğunun geçmişinde benzer acılar olan insanlar, sıkılıp
gösteriyi terk eder. Aynı sıkıntıyı okuyucu da hissediyor. Yazarın yapmak
istediği bu ise başarmış sayılır.
Ödüllü bir kitap olmasına rağmen tavsiye etmeyeceğim bir
kitap oldu. NURİZER
Bir
at bara girmiş, stand up sanatçısı Dovaleh'ın
gece barda yaptığı performansı ile başlayıp son buluyor. Bu her zaman ki
performanslarından farklı kendinle hesaplaşma, geçmişe gidip gelmelerle , kendi
çocukluğuna, hatta ebeveynlerinin çocukluğuna kadar giderek geçmişle yüzleşme
seansına dönüyor. Öyle ki eğlenmeye gelen seyirci salonu terk ediyor, sadece
sonunu merak eden bir azınlıkla geceyi bitiriyor.
Eğer
kitabı sonuna kadar okumayı başardıysanız, salonu terketmeyen seyircilerden
birisiniz , aksi takdirde sizde eğlenmek isterken ağır psikolojik ortamı
terkedenlerdensiniz.
Kurgusu
, anlatımı ve dili mükemmel olmakla birlikte psikolojik bir roman olması
itibariyle bana ağır geldi.
Bu
romanı ya çok beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, kitap kulübü olarak çoğunluk
beğenmeyenlerdendi. O sebepten okumayı herkese tavsiye etmiyorum, ben beğenmiş
olmama rağmen . IŞIL